İSMET İNÖNÜ

 Konuşma, Demeç, Makale, Mesaj ve Söyleşileri

1933 – 1938

(26.10.1933 – 03.12.1938)

  

Hazırlayan

İlhan Turan

 

 


Sunuş ve Teşekkür

 

 

Bu yılın 25 Aralık tarihi, İsmet İnönü’nün aramızdan ayrılışının 30. yıldönümü olacak. Bu yıldönümünde, kendisine ve Cumhuriyet kuşaklarına karşı bir görevimizi yerine getirerek önemli bir eksiği gidermiş olmayı umuyoruz.

İsmet İnönü’nün yayınlanmış kitaplarının tamamı eski tarihlere ilişkin olup, sonuncusu 1962’de basılmış idi. Ayrıca Meclis konuşmaları dışında, İsmet İnönü’nün basılı kitaplarında önemli boşluk ve eksikler bulunmaktaydı. 26.10.1933 – 03.12.1938 tarihlerine ilişkin bu ilk kitap ve ardından gelecek iki ayrı çalışma ile işte bu eksikleri gidermiş olacağız.

Bu kitap, Cumhuriyetin 10. yıldönümünden İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlığına seçildiği günlere kadarki zaman dilimini kapsıyor. Bu yıllar, Cumhuriyetin kuruluşunun pekiştirilmesi yıllarıdır. Ancak daha bir dizi güçlük ve olanaksızlık sözkonusudur ve zorlu bir “kuruluş” çabası sürmektedir. İsmet İnönü’nün bu zaman dilimindeki söylev, konuşma, demeç, makale, söyleşi ve mesajlarında, işte bu “kuruluş”un duygu, bilinç ve kararlığını izleyebiliyoruz. Atatürk ile başlayan ve kendini Türkiye’nin “kurtuluş”, “kuruluş” ve geleceğine adamış çabaları ve İsmet İnönü ile Atatürk’ün son anlarına kadar süren özel bağları, bu kitap ile bir kez daha ve bütün duygululuğu ile izlenebilecektir.

* * *

Başta sözünü ettiğimiz İsmet İnönü’nün kitaplarındaki eksikleri giderme konusunda TBMM’nin gösterdiği süreklilik içindeki kurumsal yaklaşımı nedeniyle, TBMM Başkanlığına, Kültür Sanat ve Yayın Kurulu’na, Kültür Sanat ve Yayın Kurulu Birim Amiri Ercan DURDULAR’a öncelikle teşekkür ediyoruz.

Bu çalışmaların veri kaynağı TBMM Kütüphanesi ile Vakfımızın arşivi olmuştur. Ancak TBMM Kütüphane Müdürlüğü’nün özel katkıları olmasaydı, bu çalışma belki de bu tamlıkta olmayabilirdi. Bir yılı aşkın bir süreyle TBMM Kütüphanesi, bu çalışmanın araştırma ve veri toplama safhasına ilişkin İnönü Vakfı’na duyarlı bir ev sahipliği yapmıştır.

  1. TBMM Kütüphanesinin bir önceki Müdürü Ali Rıza CİHAN’ın çok özel katkılarını burada anıyor ve kendisine sevgi ve teşekkürlerimizi sunuyoruz.
  2. Yine TBMM Kütüphanesi yönetici ve görevlilerinden,
  3. Kütüphane eski Müdür Yardımcısı ve yeni Müdürü İsmet BAYDUR,
  4. Müdür Yardımcısı Tuncer YILMAZ,
  5. Mikrofilm Bölümü eski Sorumlusu ve yeni Müdür Yardımcısı Cihan Erkal,
  6. Bu çalışmalar için özel emekleri bulunan Mikrofilm Operatörleri Ömer İMAMOĞLU ile Şevket ERCİL,
  7. Mikrofilm Operatörleri İhsan Güler ve Yaşar Bilgin,
  8. Araştırma Bölümü Görevlisi Alev SARI,
  9. Ödünç Verme Bölümü Şefi Necla ERYURT,
  10. Fotokopi Görevlileri Mehmet YILDIRIM ile Mehmet SAĞIR’a ve adlarını burada belirtemediğimiz bir çok Kütüphane görevlisine;
  11. TBMM Basımevi Müdürlüğü’ne,
  12. Basımevi Elektronik Dizgi Bölümü Sorumlusu Ali İPEK,
  13. Elektronik Dizgi Görevlileri Mihriban ATMAÇA, Yasemin KARADENİZ, Dilek AKARSU ve Onur GÜVENİR’e;
  14. Ve son olarak, büyük titizlik ve özveri ile yaptığı araştırma sonucunda bu kitapları gerçekleştiren İlhan Kamil TURAN’a içten teşekkürlerimizi sunarız.

01.01.2003 
Özden TOKER
İnönü Vakfı Başkanı

 

 

Hazırlayandan Kitap Hakkında Notlar 

 

Bu kitap ve yayınlanacak diğer yeni kitaplar hakkında


Bu kitap, İnönü Vakfı için yapılan süreli bir çalışmanın ürünü olarak üç ayrı kitaplaştırma çalışmasının ilkidir.

İsmet İnönü’nün (TBMM dışındaki) söylev, konuşma, demeç, söyleşi, makale ve mesajlarının kronolojik eksikleri, 29.10.1933 – 11.11.1938, 28.12.1944 – 25.05.1950 ve 10.11.1961 – 25.12.1973 tarihleri arasına ilişkindir.

Özel olarak bu kitap, 29.10.1933 – 11.11.1938 tarihleri arasını kapsaması gerekirken; başlangıcı itibarıyla üç gün geriye, sonu itibarıyla da 23 gün sonraya çekilerek 26.10.1933 – 03.12.1938 tarihlerini kapsamıştır. Böylece Cumhuriyetin 10. yıldönümü ile İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlığına seçildiği günlere ilişkin veriler, bu kitabın başlangıç ve son bölümlerinde kendi içinde konu bütünlüğü sağlanarak bir araya getirilmiştir.

28.12.1944 – 25.05.1950 tarihlerine ilişkin kitap ise büyük olasılıkla bu kitap ile aynı tarihlerde yayınlanmış olacak; 10.11.1961 – 25.12.1973 arasına ilişkin çalışma ise kısa sürede tamamlanarak yayınlanacaktır.

Çalışmanın yürütülüşü

Söz konusu tarihleri kapsayan kitaplar için yapılan çalışma, TBMM Kütüphanesi ve Mikrofilm Bölümünde, Hakimiyeti Milliye/Ulus/Barış* ve Cumhuriyet gazetelerini kapsayan toplam 23.5 yıllık bir gazete taraması ile Ayın Tarihi, Ülkü Milli Kültür/Ülkü Halkevleri/Ülkü Halkevleri ve Halkodaları Dergileri ile gerekli kitap taramaları ve İnönü Vakfı Arşivinden yararlanılarak yürütülmüştür.

Dil/Türkçe kullanımı ile kaynakçalara dair

Kitapta yer alan metinlerin dil – yazı – konuşma özgünlükleri korunarak aktarılmıştır. Kitabın kapsadığı zaman dilimlerindeki yoğun dil/Türkçe aranışları nedeniyle, ilk bakışta garipsenebilecek yazım ve sözcük yanlışlarına rastlanmaktadır. Yine aynı arayış nedeniyle bir tek metne ilişkin farklı yayınların kendilerince farklı “dil uyarlamaları” yapması ve bunların üstüne gelen dizgi/basım yanlışları da söz konusudur. Bu metinleri yayıma hazırlarken yalnızca bariz dizgi/basım yanlışlarında az sayıda harf düzeltileri yapılmış; yine az sayıdaki harf veya tekil sözcük ekleri köşeli parantez içinde verilmiştir. Ancak bu tür az sayıdaki düzeltilere karşın, kullanılan bazı harf ve sözcükler itibarıyla metinler arası farklılıklar ve hatta bir metin içinde kimi farklılıklar bulunduğu gözetilmelidir.

Bir tek metne ilişkin farklı kaynaklar arasında yapılan seçim ise, dizgiye elverişlilik ölçütüne dayalı olmuştur. Örneğin Ayın Tarihi veya Ülkü Mecmualarından aktarım yapılan her metin, hemen hemen bütün gazetelerde yer almakta, fakat eski gazetelerin mikrofilm kopyalarının çoğu okuma açısından yeterince elverişli olmadığından, varsa (Ayın Tarihi, Ülkü gibi) başka kaynaklara karşılaştırmalı olarak yönelinmiştir.

Kaynakça bilgilerine her metnin ilk sayfasının altında yer verilmiş; gerekli kimi açıklayıcı bilgiler de sayfa altı dipnotu olarak, özgün metinlerden ayrıksı olarak belirtilmiştir.

Konu başlıklarına dair

Konu başlıklarında özel isimler ilk kez kullanıldığında ön ve soyadlarıyla açık bir şekilde yer almış; ikinci ve sonraki kullanımlarda ise soyadları açık yazılmış, böylece konu başlıklarının uzun olması önlenmeye çalışılmıştır.

Bu kitabın kapsandığı yıllarda, özellikle basında, yabancı devlet yöneticilerinin yalnızca soyadlarının kullanılması yaygındır ve özellikle 1930’lu yıllarda adlar ile soyadları Türkçe okunuşa göre yazılmaktadır. Bu durumlarda, ad veya soyadların özgün yazımları başlıklarda belirtilmiş ancak metinlerin kendi özgünlükleri yine korunmuştur.

Konu başlıklarında, ilgili metinlerin hangi konuyu içerdiğinin yansıtılmasına çalışılmıştır. Fakat, bir metnin birden çok konuyu içermesi durumunda, 1. Basın Kurultayı Konuşması, Halkevlerinin 3. Yıldönümü Söylevi vb. genel başlıklar konulmasıyla yetinilmiştir. Dolayısıyla bazen bir metin başlığının hangi konuyla ilgili olduğu içerikle bir bağlam oluştururken, bazen de söz konusu başlık içeriği yansıtmayabilmektedir.

Tam metni bulunan konuşmalara ilişkin başlıklar, Turhal Şeker Fabrikasının Açılışında Yapılan Konuşma, … Verilen Demeç şeklinde belirtilmiş; ancak az sayıdaki konuşmanın basında tam olarak yer almaması ya da özet olarak aktarıldığı durumlarda, CHP Meclis Grubunda Tuz Fiyatlarındaki İndirim Hakkında, Zonguldak Gezisi Sırasında gibi başlıklar kullanılmıştır.

Sözlük hakkında

Kitabın arkasında bulunan “Sözlük”te sözcüklerin doğru yazımı verilmiştir. Kitaplarda yer alan metinlerin içinde, (çıkış yeri ve dilin durumuna göre) “kalın ünlü” harfler [a, ı, o, u] ile “ince ünlüler”in [e, i, ö, ü]; (dudakların durumuna göre) “düz ünlüler” [a, e, ı, i] ile “yuvarlak ünlüler”in [o, ö, u, ü] ve (ağzın açıklığına göre) “geniş ünlüler” [a, e, o, ö] ile “dar ünlüler”in [ı, i, u, ü] sözcükler içindeki kullanımı bazen yer değiştirebilmektedir. Ayrıca a-ı, e-i, i-ı, u-ü; b-p, c-ç, d-t, ğ-v, n-m değişmeleri; ünsüz türemesi olarak y-v değişimi de olabilmekte ve nihayet eski dilin kimi özgünlükleri yansıyabilmektedir. Bu nedenle okuyucu sözlükte arama yaparken, mantıksal olarak iki ve daha çok seçenekli tarama yoluna başvurmalıdır.

Sözlüklerde bulunmayan az sayıdaki sözcüğün kitapta geçtiği ayrıca gözetilmelidir. Bu tür sözcüklere ilişkin zorlama açıklamalar yapma yoluna başvurulmamıştır. Bu durumlarda okuyucu, metnin akışına göre yorum, dil bilgisi ve çeşitli kaynaklara başvurmak durumundadır.

Dizin hakkında

Kitabın arkasında yer alan “Dizin” coğrafi yerler, kişi adları, kitabın içerildiği döneme ilişkin temalar ile İsmet İnönü’nün değinilerindeki vurgular esas alınarak hazırlanmış, böylece ilgili dönemlere yönelik ayrıntılı araştırma yapanlara yardımcı olmaya çalışılmıştır.

Son olarak, bu kitapların hazırlık aşamasındaki sayısız katkısı için ender insanlardan sevgili Ali Rıza CİHAN’a; bu çalışmaların önemli yanlışlardan korunmasını sağlayıcı yönlendirme ve katkıları nedeniyle Şerafettin TURAN ve Selim İLKİN’e; başta Ömer İMAMOĞLU ve Şevket ERCİL olmak üzere TBMM Kütüphane çalışanlarına ve burada belirtmem gerekmeyen özel yardımları için arkadaşım Murat KARAKOÇ’a içtenlikle teşekkür ediyorum.

İlhan K. Turan

* Aynı gazetenin değişik tarihlerdeki adlarıdır.

  

 

İsmet İnönü’nün Yayınlanmış Kitapları*

 

TBMM Konuşmaları

İsmet İnönü’nün T.B.M.M.’deki Konuşmaları 1920–1973; 3 Cilt, Derleyen: Ali Rıza Cihan; TBMM Kültür Sanat ve Yayın Kurulu Yayınları, Ankara, 1992 … 29.05.1920 – 06.11.1973 tarihleri arasını kapsamaktadır.

 

Söylev, Konuşma, Söyleşi, Demeç, Makale ve Mesajları

İsmet Paşa’nın Siyasi ve İçtimai Nutukları 1920–1933; Başvekalet Matbaası, Ankara, 1933 ... 25.09.1920 – 29.10.1933 tarihleri arasını kapsamaktadır.

Milli Şef’in Söylev, Demeç ve Mesajları; Derleyen: Kadri Kemal Kop, Akay Kitabevi, Ankara, 1945 ... 11.11.1938 – 28.12.1944 tarihleri arasını kapsamaktadır.

Muhalefetde İsmet İnönü: Konuşmaları, Demeçleri, Mesajları, Sohbetleri ve Yazılarıyla; Derleyen: Sabahat Erdemir, M. Sıralar Matbaası, İstanbul, 1956 ... 31.05.1950 – 29.07.1956 tarihleri arasını kapsamaktadır.

Muhalefetde İsmet İnönü: Konuşmaları, Demeçleri, Mesajları, Sohbetleri ve Yazılarıyla; Derleyen: Sabahat Erdemir, M. Sıralar Matbaası, İstanbul, 1959 ... 16.08.1956 – 09.09.1959 tarihleri arasını kapsamaktadır.

Muhalefetde İsmet İnönü (1959–1960); Derleyen: Sabahat Erdemir; Ekicigil Matbaası, İstanbul, 1962 ... 13.09.1959 – 26.05.1960 tarihleri arasını kapsamaktadır.

İhtilâlden Sonra İsmet İnönü: Konuşmaları, Demeçleri, Mesajları, Sohbetleri ve Yazılarıyla; Derleyen: Sabahat Toktamış, Ekicigil Matbaası, İstanbul, 1962 ... 28.05.1960 – 10.11.1961 tarihleri arasını kapsamaktadır.

 

Defterleri

İsmet İnönü; Defterler (1919–1973); 3 Cilt, Hazırlayan: Ahmet Demirel; Yapı Kredi Yayınları, 1.Baskı: İstanbul, Aralık 2001 01.01.1919 – 11.12.1973 tarihleri arasında tuttuğu notları kapsamaktadır.

 

Yurt Gezisi Konuşmaları

İsmet İnönü’nün Kastamonu Gezileri: 1938–1949–1958; Mustafa Eski; Çağdaş Yayınları, İstanbul, 1995 ... 05–10.12.1938, 18–26.04.1949 ve 24–25.10.1958 tarihlerini kapsamaktadır.

Cumhurbaşkanı İnönü’nün Ege Seyahati: 1949; Hazırlayan: Kemal Zeki Gencosman; Ankara, 1949 ... 30.07.1949 – 21.08.1949 tarihleri arasını kapsamaktadır.

 

Anıları

İsmet İnönü; Hatıralar; 2 Cilt, Hazırlayan: Sabahattin Selek; Bilgi Yayınevi, Ankara, 1985 ... Kurtuluş Savaşından Cumhurbaşkanlığına seçilişine kadarki konuları kapsamaktadır. İlkönce 1968’de yazı dizisi olarak  yayınlanmıştır.

 

Anı, Atatürk, İstiklal Savaşı ve Lozan Konferansına İlişkin Eser, Söyleşi ve Konferansları

İsmet İnönü; Aziz Atatürk; Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1963 ... Bu kitapçık, Atatürk’ün ölümünün 25. yıldönümü dolayısıyla (10.11.1963) hazırlanan bir makaleyi içermektedir.

İnönü Atatürk’ü Anlatıyor; Hazırlayan: Abdi İpekçi; İstanbul, Cem Yayınevi, 1968 ... Kurtuluş Savaşından Atatürk ile ilişkilere dek birçok konuyu içermektedir.

İsmet İnönü; İstiklal Savaşı ve Lozan; Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara 1993 … 23 Ekim 1973 tarihinde Türk Tarih Kurumu’nda verdiği  konferans metnini içermektedir.

İsmet İnönü; Televizyona Anlattıklarım; Hazırlayan: Nazmi Kal; Ankara, Bilgi Yayınevi, 1993 ... 1968 – 1973 yılları arasındaki 10 ayrı televizyon söyleşisini kapsamaktadır.

İsmet İnönü; Lozan Barış Konferansı – Konuşma, Demeç, Makale, Mesaj, Anı ve Söyleşileri; Hazırlayan İlhan Turan; Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, Ankara, Temmuz 2003 ... Lozan Konferansının öngünlerinden yaşamının sonuna dek yapılan konuşma, demeç, makale, mesaj anı ve söyleşileri kapsamaktadır.

 

Mektupları

Baba İnönü’den Erdal İnönü’ye Mektuplar; Basıma Hazırlayan: Sevgi Özel; Bilgi Yayınevi, Birinci Basım Aralık 1988 … Erdal İnönü’ye yazılan 02.09.1947–14.08.1960 tarihleri arasındaki mektupları kapsamaktadır.

 

Söylev, Konuşma ve Eserlerinden Yapılan Seçmeler

İsmet İnönü’nün Vecizeleri; Ali Toygar – Cumhuriyet Kitabevi, İstanbul, 1941

İnönü Diyor ki: Nutuk, Hitabe, Beyanat, Hasbihaller, Hazırlayan Herbert Melzig; İstanbul, 1941

İsmet İnönü; Millet ve İnsaniyet: Milli Şef İsmet İnönü’nün Nutuklarından En Güzel Parçalar; Derleyen: Herbert Melzig; İstanbul: Kanaat Kitabevi, 1943

İnönü’nün Söylev ve Demeçleri, T.B.M. Meclisinde ve CHP Kurultaylarında, 1919–1946; Türk Devrim Tarihi Enstitüsü Yayınları, İstanbul 1946

İsmet İnönü’nün Maarife Ait Direktifleri; Maarif Vekilliği Yayını, İstanbul 1939

Cumhurbaşkanları, Başbakanlar ve Milli Eğitim Bakanlarının Milli Eğitimle İlgili Söylev ve Demeçleri (içinde); Türk Devrim Tarihi Enstitüsü Yayınları, Milli Eğitim Basımevi, 1946 – Ankara

İsmet İnönü ve Tek Dereceli İlk Seçimler (1946–1950–1954–1957); Hazırlayan: İlhan Turan, İnönü Vakfı Yayınları, Ajans–Türk Basım ve Basım A.Ş.,  Ankara, Aralık 2002

İsmet İnönü; Eğitim – Öğretim Üzerine; Hazırlayan: İlhan Turan, Türk Eğitim Derneği–İnönü Vakfı Ortak Yayını, Ankara, Aralık 2002



* Bu listede İsmet İnönü’nün yayınlanan başlıca kitaplarına yer verilmiş, çok sayıda bulunan ve tek bir konuşmasının kitapçık/broşür haline getirilmiş basımlarına yer verilmemiştir. Bu liste, başlıca başvuru kaynağı olarak düşünülmüştür. Burada yer verilmeyen kitapçık ve broşürlerin çoğu, bu listedeki kitaplar tarafından içerilmektedir.

  

 

İÇİNDEKİLER

Sunuş ve Teşekkür – Özden Toker

Hazırlayandan Kitap Hakkında Notlar

İsmet İnönü’nün Yayınlanmış Kitapları

İçindekiler

26.10.1933... SSCB Heyetinin Cumhuriyetin 10. Yıldönümü Nedeniyle Türkiye’yi Ziyaretine İlişkin SSCB HKK Başkanı Vyaçeslav M. Molotov’un Mesajına Verilen Yanıt
27.10.1933... Cumhuriyetin 10. Yıldönümü Dolayısıyla Türkiye’yi Ziyaret Edecek Olan SSCB Heyeti Başkanı Kliment Yefromoviç Voroşilov’un Karadeniz’den İlettiği Mesaja Verilen Yanıt
28.10.1933...Voroşilov ve SSCB Heyeti Onuruna Verilen Yemekte Yapılan Konuşma
29.10.1933... Cumhuriyetin 10. Yıldönümü Dolayısıyla Hakimiyeti Milliye Gazetesine Gönderilen Kutlama Mesajı
29.10.1933... Cumhuriyetin 10. Yıldönümü Dolayısıyla Akşam Gazetesine Övgü
..................... Asri Türk Devleti (Makale) 
29.10.1933... Yeni Devir (Makale)
28.10.1933... İlerleme ve Yükselme Yolu (Makale)
30.10.1933... Fırkamızın Devletçilik Vasfı (Makale)
31.10.1933... Yüksek Ziraat Enstitüsünün Açılışında Yapılan Konuşma
01.11.1933... Ankara Numune Hastanesinin “İsmet Paşa Pavyonu” ile Sıhhat Enstitüsünün Açılışında
07–08.11.1933... Cumhuriyetin 10. Yıldönümü Dolayısıyla Adolf Hitler, Molotov, Çaldaris, Muşanof, Pandeli Vangeli, Milan Srskic, Engelbert Dollfus, Eleutherios Venizelos, PapanastasyuPapadopulos ve Sakazow’un Mesajlarına Verilen Yanıtlar
10.11.1933... SSCB Heyetinin Türkiye Topraklarından Ayrılacağı Anlarda AA’ya Verilen Demeç
12.11.1933... Ankara Hukuk Fakültesi Diploma Töreninde Verilen Söylev
17.11.1933... SSCB Heyetinin Moskova’ya Dönmesi Dolayısıyla Molotov’un Mesajına Verilen Yanıt
20.11.1933... Zonguldak Gazetesine Verilen Demeç 
21.11.1933... İstanbul Üniversitesinin Açılışı Dolayısıyla Eğitim Bakanı Hikmet Beyin Mesajına Verilen Yanıt
22.11.1933... İstanbul Sümerbank Bakırköy Bez ve Feshane Fabrikalarını Ziyarette
06.12.1933... Eskişehir Şeker Fabrikasının Açılışında Yapılan Konuşma
06.12.1933... Eskişehir Şeker Fabrikasının Açılışı Dolayısıyla Cumhuriyet Gazetesine Verilen Demeç
12.12.1933... 4. Milli İktisat ve Yerli Mallar Haftasını Açış Söylevi
16.12.1933... 4. Milli İktisat ve Yerli Mallar Haftası Dolayısıyla Gelen Kutlama Mesajlarına AA Aracılığıyla Duyurulan Teşekkür
21.12.1933... Memleketi İmar Edecek Sermaye (Makale)
01.01.1934... Yeni Yıl Dolayısıyla Associated Press’e Verilen Demeç
10.02.1934... Balkan Anlaşması Dolayısıyla Yunanistan Başbakanı Çaldaris’in Mesajına Verilen Yanıt
24.02.1934... Halkevleri’nin Kuruluşunun 2. Yıldönümü Dolayısıyla Ankara Halkevi’nde Verilen Radyo Söylevi
14.03.1934... Cumhuriyet Halk Fırkası Meclis Grubunda İlk Öğretim ve Cehaletle Mücadele ile İlgili Söylev
20.03.1934... Ankara İnkılap Kürsüsü’nün Açılışı Dolayısıyla Verilen “Türk İnkılabı” Konulu İlk Ders/ Konferans
18.04.1934... Kemalettin Sami Paşa (Makale)
19.04.1934... Tütün Kongresi Başkanı Celal Beye Gönderilen Mesaj
23.04.1934... Sevgili Bayram (Makale)
25.04.1934... 23 Nisan Kutlamalarına AA Aracılığıyla Teşekkür
17.05.1934.... CHF Meclis Grubunda Milli Savunma Bütçesinin Takviyesi Hakkında
17.05.1934... Cumhuriyet Gazetesinin 10. Yıldönümü Dolayısıyla Yunus Nadi’ye Gönderilen Mesaj
20.05.1934... Sümerbank Kayseri Dokuma Fabrikasının Temel Atma Töreninde Yapılan Konuşma
21.05.1934... Mevduatı Koruma Yasasında Yapılacak Değişiklik Dolayısıyla AA’ya Verilen Demeç
03.07.1934... CHF Meclis Grubunda İran Şahı’nın Türkiye’yi Ziyaretiyle İlgili Yapılan Açıklama
05.07.1934... Trakya Musevileri Hakkında Yayınlanan Resmi Bildiri
09.07.1934... Yeni Harflerin Kullanılması Hakkında Yayınlanan Resmi Bildiri
14.07.1934... Edirne ve Kırklareli Olayları Hakkında Yayınlanan Resmi Bildiri
14.08.1934... Sümerbank Bakırköy Bez Fabrikasının Açılışında Gazetecilere Verilen Demeç
14.08.1934... Sümerbank Bakırköy Bez Fabrikasının Açılışında Diğer Yeni Fabrikalarla İlgili Sohbet 
14.08.1934... İş Bankası Beykoz Şişe ve Cam Fabrikasının Temel Atma Töreninde Yapılan Konuşma
15.08.1934... İzmit Kağıt Fabrikasının Temel Atma Töreninde Yapılan Konuşma
15.08.1934... Zonguldak Yarıkok – Suni Antrasit Fabrikası Temel Atma Töreninde Yapılan Konuşma
19.08.1934... Zonguldak Gezisi Sırasında Söyledikleri
20.08.1934... L’echo de Paris Gazetesi Muhabiri Raymond Cartier ile Yapılan Söyleşi 
26.08.1934... 4. Uluslararası İzmir Panayırının Açılışında Yapılan Konuşma 
02.09.1934... 4. Uluslararası İzmir Panayırında Sovyet Pavyonu Defterine Yazılan Düşünceler 
26.08.1934... 4. Uluslararası İzmir Panayırının Açılışı Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal’e Gönderilen Mesaj
27.08.1934... Küçük Menderes Ovası Düzeltme İşlemleri Dolayısıyla Yapılan Açılış Konuşması
28.08.1934... Karşıyaka Yamanlar İçme Suyu Tesisinin Açılışında Yapılan Konuşma
31.08.1934... 30 Ağustos Zafer Günü Kutlamalarına AA Aracılığıyla Teşekkür
09.09.1934... İzmir’in Kurtuluş Günü Dolayısıyla CHF İzmir İl Başkanı Avni Doğan’ın Mesajına Verilen Yanıt
16.09.1934... İş Bankası’nın İstanbul Galatasaray’da Düzenlediği Sergideki Sözleri
10.10.1934... Yugoslavya Kralı I. Aleksandr ile Fransa Dışişleri Bakanı Jean Louis Barthou’nun Bir Suikastte Öldürülmeleri Üzerine Yugoslavya Başbakanı M. Uzunoviç ile Fransa Başbakanı Doumerg’e Gönderilen Mesajlar
19.10.1934... Turhal Şeker Fabrikasının Açılışında Yapılan Konuşma
21.10.1934... Turhal Şeker Fabrikası Defterine Yazılan Düşünceler
14.11.1934... CHF Meclis Grubunda Meclisin Seçimleri Yenilemesi Hakkında Yapılan Açıklama
21.11.1934... Konya Ereğlisi Sümerbank Dokuma Fabrikası Temel Atma Töreninde Yapılan Konuşma
26.11.1934... Cumhuriyetin 11. Yıldönümü Dolayısıyla Molotov ve Uzunoviç’in Mesajlarına Verilen Yanıtlar
05.12.1934... Kadınlara Milletvekilliği Seçme ve Seçilme Hakkının Verilmesi, Küçük Kasabalarda Un Vergisinin Kaldırılması, Bazı Ürünlerin Satış Fiatlarının Her Yerde Aynı Olması, Tarım Kesiminde Düzenlemeler ve Meclisin Yenilenmesiyle İlgili Parti Meclis Grubu Kararı ile Yapılan Konuşmanın Özeti
09.12.1934... Edirne Kız Öğretmen Okulunda Onuruna Verilen Yemekte Yapılan Konuşma
12.12.1934... Trakya Gezisiyle İlgili Demeç
12.12.1934... 5. Ekonomi ve Artırma Haftasını Açış Söylevi 
14.12.1934... Türk Kadınlarının Siyasa Alanına Girişleri (Makale)
22.02.1935... Halkevleri’nin Kuruluşunun 3. Yıldönümü Dolayısıyla Ankara Halkevi’nde Verilen Radyo Söylevi
28.02.1935... Yurtdışında Yayın Yapan “Vu” Dergisinin Türkiye Özel Sayısında Yayınlanan Bir Yazısı
05–07/,10.3.1935... Başbakanlığının 10. Yıldönümü Dolayısıyla Yunanistan, SSCB, Yugoslavya, Çekoslavakya, Bulgaristan, İtalya, Arnavutluk, Almanya ve Afganistan Devlet Yöneticilerinin Mesajlarına Verilen Yanıtlar
28.03.1935... Yunanistan’ın Ulusal Bayramı Dolayısıyla Başbakan Çaldaris’e Gönderilen Mesaj 
25.04.1935... Bulgaristan’ın Yeni Başbakanı Andre Toşef’in Mesajına Verilen Yanıt
03.05.1935... Türk Kuşu Kurumu’nun Açılış Töreninde Yapılan Konuşma 
05.05.1935... Kars Depremi Dolayısıyla Yugoslavya ve Bulgaristan Başbakanları Yevtiç ve Toşef’in Mesajlarına Verilen Yanıtlar
09.05.1935... Cumhuriyet Halk Partisi 4. Büyük Kurultayını Açış Konuşması
16.05.1935... CHP 4. Büyük Kurultayı Kapanış Oturumu ve Kapanış Konuşması
24.05.1935... Türk Tayyare Cemiyeti’nin 6. Kongresini Açış Söylevi 
26.05.1935... Ek Belge: İnönü Ailesinin Türk Tayyare Cemiyeti’ne Üyelik Başvurusu 
25.05.1935... 1. Basın Kurultayı Konuşması
26.05.1935... 4. Tecim ve Endüstri Odaları Kurultayı Başkanı ve Ekonomi Bakanı Celal Bayar’a Gönderilen Mesaj
27.05.1935... Atatürk’ün Basın Kurultayına Gönderdiği Mesaja Kurultay Adına Verilen Yanıt
28.05.1935... CHP Meclis Grubunda Tuz Fiyatlarındaki İndirim Hakkında
29.05.1935... “Hava Tehlikesi” Temasını Benimseyerek Bağış Yapmak İsteyen Bir Vatandaşın Mesajına Verilen Yanıt
27.06.1935...Yozgat Köy Öğretmenleri Adına Yozgat Valisi Baran’ın Mesajına Verilen Yanıt
28.06.1935... Yugoslavya’nın Yeni Başbakanı Milan Stoyadinoviç’in Mesajına Verilen Yanıt
30.06.1935... Yurt Gezisine Çıkarken Tren Garındaki Sözleri 
01.07.1935... Yenice’den Adana’ya Giderken Trende Adanalılara Söyledikleri 
13.07.1935... Konya’daki Kuraklıkla İlgili Sözleri 
24.07/31.11/13.12.1935... Afet İnan’ın Gönderdiği Mesajlara Verilen Yanıtlar
07.08.1935... Samsun’da Yerel Heyetlere Söyledikleri
08.08.1935... Zonguldak Sömikok Fabrikasını Gezerken 
24.08.1935... İzmir Belediye Başkanı Dr. Behçet Uz’a 5. Uluslararası İzmir Panayırı Dolayısıyla Gönderilen Mesaj 
11.09.1935... Belçika Kraliçesinin Ölümü Dolayısıyla Başbakan Van Zeeland’a Gönderilen Mesaj 
17.09.1935... Kayseri Dokuma Fabrikasının Açılışı Dolayısıyla SSCB HKK Başkanı Molotov’un Mesajına Verilen Yanıt 
07.10.1935... 6. Ulusal Türk Tıp Kongresinin Açılışında Yapılan Konuşma
14.10.1935... Yunanistan’da Yeni Hükümetin Oluşması Üzerine Başbakan General Georgies Kondilis’in Mesajına Verilen Yanıt
20.10.1935... Genel Nüfus Sayımı Dolayısıyla Yayınlanan Bildiri
25.10.1935... Sayım Sonuçlarıyla İlgili Ulus Gazetesi Başyazarına Verilen Demeç 
26.10.1935... 1. Belediyeler Kurultayı Söylevi
26.10.1935... Atatürk’e Suikast İddiaları ve 1. Belediyeler Kurultayı Dolayısıyla Atatürk’e Gönderilen İki Ayrı Mesaj
26.10.1935... Atatürk’e Suikast İddiaları Üzerine Gelen Mesajlara Ulus Gazetesi Aracılığıyla Teşekkür
01.11.1935... Ankara Mamak’ta Kurulan Zehirli Gaz Maskesi Fabrikasının Açılış Töreninde Yapılan Konuşma
02.11.1935... Cumhuriyetin 12. Yıldönümü Dolayısıyla SSCB, Yunanistan, İran, Yugoslavya Başbakanları Molotov, Kondilis, Furugi, Stoyadinoviç ve Romanya Dışişleri Bakanı Titülesko’nun Mesajlarına Verilen Yanıtlar
03.11.1935... Ordu Süvari Subayları Arasında Düzenlenen “Ordu Atı” Yarışmasında Kazanan Subayların Ödül Töreninde Yapılan Konuşma
13.11.1935... Sovyet Devriminin18. Yıldönümü Dolayısıyla Molotov’a Gönderilen Mesaj
24.11.1935... FevzipaşaDiyarbekir Demiryolu Hattının Açılışı Dolayısıyla Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya’nın Mesajına Verilen Yanıt
28.11.1935... Sümerbank Bursa Merinos Fabrikası Temel Atma Töreninde Yapılan Konuşma
28.11.1935...Gemlik Suni İpek Fabrikası Temel Atma Töreninde Yapılan Konuşma 
29.11.1935... İş Bankası Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikasının Açılışında Yapılan Konuşma
11.12.1935... Ankara’daki Mülkiye Mezunlarının Düzenlediği Toplantıda Yapılan Konuşma
11.12.1935... Mülkiye’nin Kuruluş Yıldönümü Dolayısıyla Atatürk’e Gönderilen Mesaj
12.12.1935... 6. Tasarruf ve Yerli Mallar Haftasını Açış Söylevi 
09.01.1936... Boş Milletvekilliklerine CHP Adaylarını Açıklayan Bildiri 
09.01.1936... İran Pars Ajansı ile AA’nın Karşılıklı Haber Akışına İlişkin Anlaşmaları Dolayısıyla Pars Ajansı’na Verilen Demeç 
17.03.1936... Basın Genel Direktörlüğü’nün Düzenlediği Fotoğraf Sergisindeki Sözleri
24.03.1936... Afyon Atatürk Zafer Anıtının Açılış Töreninde Yapılan Konuşma 
25.03.1936... Bozanönü – Isparta Demiryolu Hattının Açılış Töreninde Yapılan Konuşma 
25.03.1936... Afyon – Karakuyu Demiryolu Hattının Açılış Töreninde Yapılan Konuşma
27.03.1936... Afyon Tren Garında Yapılan Sohbetler 
10.04.1936... Boğazlar Konusunda Resmi Yayınlanan Resmi Bildiri 
13.06.1936... Çocuk Esirgeme Kurumu Kongresinde Yapılan Konuşma 
19.06.1936... Parti İşleri ile Hükümet Yönetiminin Birliğini Sağlama İçerikli Parti Örgütüne Yönelik Bildiri
20.06.1936... Yazar Maksim Gorki’nin Ölümü Dolayısıyla SSCB HKK Başkanı Molotov ile Mesaj Teatisi
06.07.1936... Heidelberg Üniversitesi’nin “İktisat Bilgileri Fahri Doktorluğu” Ünvanı Vermesi Dolayısıyla Almanya Büyükelçisi Von Keller ve Almanya Büyük Doğu Derneği Türkiye Komitesinden Weigelt Schneider’in Mesajlarına Verilen Yanıtlar 
24.07.1936... Montreux Boğazlar Konferansı Dolayısıyla SSCB Büyükelçisi Lev Mihailoviç Karahan’ın Mesajına Verilen Yanıt
24.07.1936... Montreux Boğazlar Konferansı Dolayısıyla Ankara Valisi ve CHP İl Başkanı Nevzat Tandoğan’ın Mesajına Verilen Yanıt
24.07.1936... Montreux Boğazlar Konferansı Dolayısıyla Irak Başbakanı Yasin El Haşimi, Yugoslavya Başbakanı M. Stoyadinoviç, Afganistan Başbakanı Muhammed Haşim ve İsviçre Büyükelçisi Henri Martin’in Mesajlarına Verilen Yanıtlar 
07.08.1936... Berlin Olimpiyatlarında Dünya Şampiyonu Olan Güreşçi Yaşar’a Gönderilen Kutlama Mesajı
01.09.1936... 6. Uluslararası İzmir Fuarının Açılışı ve Onuruna Düzenlenen Şölende Yapılan Konuşmalar
26.09.1936... Türk Lirasının Değeri Hakkında Yayınlanan Resmi Bildiri 
03.10.1936... Elaziz Dönüşünde Kayseri Bez Fabrikasını Ziyarette Yapılan Konuşma
07.10.1936... Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’a Gönderilen Türk–Sovyet İlişkileri Hakkında Şifre Mesaj
19.10.1936... İzmir Halkevi’ndeki “Pamuk ve Pamukçuluk” Konulu Toplantıda, Manisa–Turgutlu–Salihli’li Üreticilere Söyledikleri
19.10.1936... İzmir Halkevi’ndeki “Pamuk ve Pamukçuluk” Konulu Toplantıda, Manisa–Turgutlu–Salihli’li Üreticilere Söyledikleri
19.10.1936... Nazilli’deki Toplantıda Üreticilere Söyledikleri 
20.10.1936... İzmir Halkevi’ndeki Toplantıda 
20.10.1936... Yugoslavya Başbakanı Stoyadinoviç’in Türkiye’yi Ziyareti Dolayısıyla Ankara Palas’ta Onuruna Verilen Yemekte Yapılan Konuşma
28.10.1936... Yugoslav Gazetecilere Verilen Demeç 
31.10.1936... CHP Meclis Grubunda Stoyadinoviç’in Türkiye Ziyareti ve Yeni Dönem Meclis Başkanlığı Hakkında Yapılan Açıklama
04.11.1936... Çubuk Barajı ve Filtre İstasyonunun Açılışında Yapılan Konuşma
05.11.1936... Yugoslavya Başbakanı Stoyadinoviç’in Türkiye’den Ayrılacağı Anlarda Gönderdiği Mesaja Verilen Yanıt
09.11.1936... İlk Hava Şehidi Kızımız (Makale)
10.11.1936... Sovyet Devriminin 19. Yıldönümü Dolayısıyla Molotov’a Gönderilen Mesaj
11.11.1936... Siyasal Bilgiler Okulunun Ankara’ya Taşınması Dolayısıyla Ordu Milletvekili Ahmed İhsan Tokgöz’ün Mesajına Verilen Yanıt
14.11.1936... Afet İnan’ın Bir Mesajına Verilen Yanıt
14.11.1936... Boş Milletvekilliklerine CHP Adaylarını Duyuran Bildiri 
14.11.1
936....Küçük Sanatlar ve Elişleri Kongresinde Yapılan Konuşma
15.11.1936... Küçük Sanatlar ve Elişleri Sergisindeki Sözleri 
21.11.1936... Yugoslav Vreme Gazetesine Verilen Demeç 
21.11.1936... Yunanistan’ın Eski Başbakanlarından Papanastasyu’nun Ölümü Dolayısıyla Başbakan Ioannis Metaksas’a Gönderilen Mesaj
04.12.1936... Mülkiye’nin 60. Kuruluş Yıldönümü ve Ankara’da Yapılan Yeni Binasının Açılışı Dolayısıyla Yapılan Konuşma
08.12.1936... Balıkçılar Kongresi Başkanı Celal Bayar’ın Saygı Mesajına Verilen Yanıt
12.12.1936... 7. Artırma ve Yerli Malları Haftası Dolayısıyla Ankara Halkevi’nde Verilen Söylev
15.12.1936... Ankara Stadının Açılışında Yapılan Konuşma
29.12.1936... CHP Meclis Grubunda Sulama, Üretim ve Zırai Kalkınma, Orman ve Toprak İşleriyle İlgili Çıkarılacak Yeni Yasalar Hakkında Yapılan Konuşma 
29.12.1936... CHP Ankara İl Kongresi Başkanı Rıfat Börekçi’nin Mesajına Verilen Yanıt
01.01/11.01/30.01.1937... Afet İnan’a Gönderilen Mesajlar
06.01.1937... İstanbul ve Trakya Demiryolları Hattının Devletleştirilerek DDY Ulaşım Ağına Katılması Dolayısıyla Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya’nın Mesajına Verilen Yanıt 
10.01.1937... CHP Meclis Grubunda Sancak (Hatay) Sorunu Dolayısıyla Yapılan Konuşma
15.01.1937... Boş Milletvekilliklerine CHP Adaylarını Duyuran Bildiri
27.01.1937... Hatay Konusunda Cemiyeti Akvam Konseyinin Türkiye Lehine Karar Vermesi Üzerine Atatürk’ün Gönderdiği Mesaja Verilen Yanıt
30.01.1937... Hatay Konusuyla İlgili Kutlamalara AA Aracılığıyla Teşekkür
05.02.1937... Atatürk’ün Birkaç Hususiyeti (Makale)
17.02.1937... İstanbul Limanı, Yüksek Deniz Ticaret Okulu ve Güzel Sanatlar Akademisini Ziyarette
20.02.1937... Resmi Gazetelerin Resmi Dil Dışında Diğer Dillerde de Yayın Yapacağına İlişkin Haberlere AA Aracılığıyla Yapılan Yalanlama
24.02.1937... Halkevleri’nin Kuruluşunun 5. Yıldönümü Dolayısıyla İçişleri Bakanı ve CHP Genel Sekreteri Şükrü Kaya’nın Mesajına Verilen Yanıt 
26.02.1937... İzmir’deki Bazı Tetkikler Sırasında
03.03.1937... Musiki Öğretmen Okulunun Tiyatro ve Opera Sınıflarını Gezerken
13.03.1937... Çekirdeksiz Üzüm Kongresi Dolayısıyla Ekonomi Bakanı Celal Bayar’ın Mesajına Verilen Yanıt
19.03.1937... Romanya Dışişleri Bakanı Viktor Antonescu’nun Türkiye’yi Ziyareti Dolayısıyla Romen Rador Ajansı’na Verilen Demeç
23.03.1937... CHP Meclis Grubunda Dış Temaslar ve Meclis Başkan Vekilliği Hakkında
24.03.1937... Atçılık Hakkında Yayınlanan Resmi Genelge
26.03.1937... Boş Milletvekilliklerine CHP Adaylarını Açıklayan Bildiri
30.03.1937... Yunanistan’ın Ulusal Bayramı Dolayısıyla Başbakan I. Metaksas’a Gönderilen Mesaj
03.04.1937... Karabük Demir Çelik Fabrikası Temel Atma Töreninde Verilen Söylev 
05.04.1937... Ereğli Bez Fabrikasının Açılışında AA’ya Verilen Demeç 
07.04.1937... CHP Meclis Grubunda Ziraat Bankasına İlişkin Yasa Tasarısıyla İlgili Açıklama 
08.04.1937... Suriye Başbakanı Cemil Mürdüm’ün Türkiye’den Geçişi Dolayısıyla İlettiği Mesaja Verilen Yanıt
10.04.1937... Yugoslavya’ya Hareketinden Önce Yugoslav ve Türk Basın Temsilcilerine Verilen Demeç 
12.04.1937... Belgrad’da Yugoslav Başbakanı M. Stoyadinoviç'in Onuruna Verdiği Yemekte Yapılan Konuşma
15.04.1937.... Stoyadinoviç ile Birlikte Gittikleri Kraguyevatz Kentinin Tren Garındaki Karşılama Töreninde Belediye Başkanının Konuşmasına Sırpça Verilen Yanıt
16.04.1937... Saraybosna Tren Garı ile Vali Tarafından Onuruna Verilen Yemekte Yapılan Konuşmalar
19.04.1937... Hersek’te Onuruna Verilen Yemekte Valinin Konuşmasına Verilen Yanıt 
19.04.1937... Ulroş’ta Politika Gazetesine Verilen Demeç 
21.04.1937... Valjevo'da Belediye Başkanı Tarafından Onuruna Verilen Yemekte Yapılan Konuşma 
21.04.1937... Bulgaristan’ın Filibe Kentinde Basın Temsilcilerine Verilen Demeç
21.04.1937... Edirne Tren Garındaki Sözleri 
23.04.1937... Uluslararası Kömür ve Kömür Yakan Vasıtalar Sergisinin Açılışında Yapılan Konuşma
25.04.1937... İran Başbakanı ve İçişleri Bakanı Mahmud Cam’ın Mesajına Verilen Yanıt 
27.04.1937... CHP Meclis Grubunda Yurtdışı Gezisi ile İlgili İzlenimleri
06.05.1937... İngiltere’nin Yeni Kralının Taç Giyme Törenine Katılacağı Londra Gezisi Öncesinde Fransız Reuter Ajansı’na Verilen Demeç 
10.05.1937... Paris’te Le Journal Gazetesine Verilen Demeç
21.05.1937... 19 Mayıs Bayramı Dolayısıyla İçişleri Bakanı ve CHP Genel Sekreteri Şükrü Kaya’nın Mesajına Verilen Yanıt
24.05.1937... Yugoslav Basın Temsilcileri ile Vreme Gazetesine Verilen Demeç 
24.05.1937... Politika Gazetesi ile Yapılan Söyleşi 
25.05.1937... Selanik’te Gazetecilere Verilen Demeç 
26.05.1937... Atina’da Başbakan I. Metaksas’ın Onuruna Verdiği Yemekte Yapılan Konuşma
26.05.1937... Atina’dan Türkiye’ye Hareketinden Önce Gazetecilere Verilen Demeç
27.05.1937... Yurtdışı Gezisiyle İlgili Cumhuriyet Gazetesine Verilen Demeç
27.05.1937... İstanbul’daki Karşılanma Sırasında ve İzmit’ten Geçerken 
28.05.1937... Türk Hava Kurumu’nun Sabiha Gökçen İçin Düzenlediği Törende Yapılan Konuşma
01.06.1937... CHP Meclis Grubunda Yurtdışı Gezisiyle İlgili Yapılan Açıklama
13.06.1937... Çiftliklerini Hazineye Bağışlaması Üzerine Atatürk ile Mesaj Teatisi
20.07.1937... Telsiz Telgrafı Bulan İtalyan Bilgin Guiglielmo Marconi’nin Ölümü Dolayısıyla İtalya Başbakanı B. Mussolini’ye Gönderilen Mesaj
27.07.1937... Bazı Olaylar Üzerine Spor İşleri Hakkında Yayınlanan Resmi Bildiri 
11.08.1937... İskandinav Gazeteci A. J. Fischer ile Yapılan Söyleşi
15.08.1937... İlk Denizaltı Gemisinin Omurgasını Yerine Koyma Töreninde
26.08.1937... Kardeşi Hayri Temelli’nin Ölümü Dolayısıyla Gelen Başsağlığı Dileklerine AA Aracılığıyla Teşekkür 
29.08., 02/08.09.1937... Kardeşi Hayri Temelli’nin Ölümü Dolayısıyla Bulgaristan Kralı III. Boris, Yugoslavya Kralı Naibi Prens Paul, Yunanistan Kralı II. Georgies ve Şarki Ürdün Emiri Abdullah’ın Mesajlarına Verilen Yanıtlar 
05.09.1937... Afet İnan’a Gönderilen Mesaj
08.09.1937... Nyon (Akdeniz) Konferansı Dolayısıyla Tevgik Rüştü Aras’a İzmir’den Gönderilen ve Numan Menemencioğlu’nun Sirküle Ettiği Telgraf
09.09.1937... Nyon Konferansı Dolayısıyla Atatürk’e İletilen Görüşler
10.09.1937... Nyon Konferansı Dolayısıyla Atatürk’e İletilen Görüşler
11.09.1937... Nyon Konferansı Dolayısıyla Atatürk’e İletilen Görüşler
12.09.1937... Nyon Konferansı Dolayısıyla Atatürk’e İletilen Görüşler
13.09.1937... Nyon Konferansı Dolayısıyla Atatürk’e İletilen Bir Not
13.09.1937... Nyon Konferansı Dolayısıyla Atatürk’e İletilen Görüşler 
14.09.1937... Nyon Konferansı Dolayısıyla Tevfik Rüştü Aras’a Gönderilen Telgraf
14.09.1937... Nyon Konferansı Dolayısıyla Atatürk’e İletilen Görüşler 
15.09.1937... Nyon Konferansı Dolayısıyla Atatürk’e İletilen Görüşler 
15.09.1937... Nyon Konferansı Dolayısıyla Tevfik Rüştü Aras’a Gönderilen Telgraf
25.10.1937... Başbakanlıktan İstifa Nedeniyle Atatürk’e Gönderilen Resmi Yazı
25.10.1937... CHP Genel Başkan Vekilliğinden İstifa Dolayısıyla Atatürk’e Gönderilen Resmi Yazı 
25.10.1937... Başbakanlıktan Ayrılma Dolayısıyla TBMM Başkanı Abdülhalik Renda’ya Gönderilen Veda ve Teşekkür Yazısı 
25.10.1937... Başbakanlıktan Ayrılma Dolayısıyla Başbakan Vekili ve Ekonomi Bakanı Celal Bayar ile Diğer Bakanlara Gönderilen Veda ve Teşekkür Yazısı 
25.10.1937... Başbakanlıktan Ayrılma Dolayısıyla Başbakanlığa Bağlı Kurumların Yöneticilerine Gönderilen Veda ve Teşekkür Yazısı
31.12.1937... Yeni Yıl Dolayısıyla Atatürk’e Gönderilen Mektup
17.01.1938... Kendisiyle İlgili Bir Övgüsü Üzerine Atatürk’e Gönderilen Mektup
21.06.1938... Balkan Turnesi Dolayısıyla Sabiha Gökçen’e Gönderilen Kutlama Mesajı 
26.07.1938... Lozan Konferansının Yıldönümünü Kutlaması Üzerine Atatürk’e Gönderilen Mektup
03.08.1938... Atatürk’ün Hastalığı Dolayısıyla Salih Bozok’un Mektubuna Verilen Yanıt
09. 08.1938... Hastalığı Dolayısıyla Atatürk’e İletilmek Üzere Hasan Rıza Soyak’a Gönderilen Mektup
14.08.1938... Atatürk’ün Hastalığı Dolayısıyla Salih Bozok’un Mektubuna Verilen Yanıt
27.09.1938... Türk Dili Bayramı Dolayısıyla Atatürk’e Gönderilen Kutlama Mesajı
05.10.1938... Fethi Okyar’ın Mektubuna Verilen Yanıt
05.10.1938... Celal Bayar’ın Selam Getirmesi Üzerine Atatürk’e Gönderilen Mektup
28.10.1938... Kazım Karabekir’in Mektubuna Verilen Yanıt
27.10.1938... Cumhuriyetin 15. Yıldönümü Dolayısıyla Atatürk’e Gönderilen Mektup
28.10.1938... İletilen Selam Üzerine Atatürk’e Gönderilen Mektup
10/11.11.1938... Atatürk’ün Ölümü Üzerine İntihar Girişiminde Bulunan Salih Bozok’a Gönderilen Telgraf 
11.11.1938... Cumhurbaşkanlığı Andı ve Teşekkür Konuşması 
12.11.1938... Meclisteki Çalışma Dairesinde Basın Temsilcilerini Kabuldeki Sözleri 
15.11.1938... Atatürk’ün Ölümü Dolayısıyla Orduya Başsağlığı – Mareşal Fevzi Çakmak’a Gönderilen Mesaj 
15.11.1938... Başsağlığı ve Kutlama Mesajlarına AA Aracılığıyla Duyurulan Teşekkür 
18.11.1938... Ankara Yüksek Öğrenim Gençliğinin Mesajına Verilen Yanıt
21.11.1938... Atatürk’ün Cenazesinin Dolmabahçe’den Ankara Etnografya Müzesine Aktarıldığı Gün Yayınlanan Ulusa Bildiri
22.11.1938... Yabancı Basın Temsilcilerine Verilen Demeç
01–03.12.1938... Cumhurbaşkanlığına Seçilmesi Dolayısıyla Afganistan, Arnavutluk, Almanya, Bulgaristan, Mısır, Finlandiya, Fransa, Helen, Hatay, İran, Irak, Japonya, Lübnan, Litvanya, Polonya, Romanya, İsveç, Suriye, Saadeti Arabistan, Çekoslavakya, Ürdün, SSCB, Yemen, Yugoslavya ve ABD Devlet Yetkililerinin Mesajlarına Verilen Yanıtlar

Kaynaklar ve Konu Başlıklarına İlişkin Kısaltmalar

Kaynakça

Sözlük

Dizin

 

 

 

KİTAP

 

 

 

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği* Heyetinin  Cumhuriyetin 10. Yıldönümü Nedeniyle Türkiye’yi Ziyaretine İlişkin SSCB HKK** Başkanı Vyaçeslav M. Molotov’un Mesajına Verilen Yanıt [1]

 

Hakiyki [Hakiki] ve çözülmez bir dostlukla bağlı bulunduğumuz memleketin mümtaz siyasî ricali tarafından bize yapılacak ziyarete Zatı devletlerinin iştirakine mani olan müessif rahatsızlığı hakiyki bir yeisle öğrenmiştim. Bu imkânsızlığı bize teyit eden nazik ve lütüfkâr telgrafınız şahsî kederinizi bildirmek için ihzar ettiğiniz asîl ve dostane hissiyat gene beni müteselli etti.

Sizi Ankara’da selâmlamak ve silinmez hatırasını muhafaza ettiğim mükâlemeleri tekrar ele almak sevinci bu suretle muvakkaten imkânsız bir hale geldiğinden, yapmayı mümkün ve münasip göreceğiniz bir zamanda diğer bir ziyaretle bunu telafi edeceğinizi dostluğunuzdan katiyen beklerim.

Nazikâne eseri dikkatinizden ve Türkiye cumhuriyetinin onuncu yıl dönümü münasebetiyle bana yapmak lütfunda bulunduğunuz tebriklerden dolayı hararetli teşekkürlerimi Zati devletlerine tekrar ederken yakında görüşmek üzere büyük muhabbetimin ve samiymi [samimi] dostluğumun ifadesini gönderiyorum.

 

 


Cumhuriyetin 10. Yıldönümü Dolayısıyla Türkiye’yi Ziyaret Edecek Olan SSCB Heyeti Başkanı Harbiye ve Bahriye Komiseri Kliment Yefromoviç Voroşilov’un Karadeniz’den İlettiği Mesaja Verilen Yanıt [2]

İzmir vapurundan gönderdiğiniz sevimli telsiz telgrafınızdan dolayı size hararetle teşekkür ederim. Yarın sizi Ankara’da tekrar görmek fikriyle bilhassa bahtiyarım. Keza mülâkatımızın milletlerimiz arasında sarsılmaz dostluğu daima daha ziyade kuvvet bulmasına medar olacağına derin bir kanaatim vardır. Sizi kabul ettiğimden dolayı sevinçle dolu olan Türkiye topraklarında size olduğu gibi muhterem arkadaşlarınıza da hoşgeldiniz derken en samiymi [samimi] dostluğumun ifadesini kabul etmenizi rica eylerim, Reis Hazretleri.

 

 


Voroşilov ve SSCB Heyeti Onuruna Verilen Yemekte Yapılan Konuşma [3]

Reis Hazretleri,

Gazi Mustafa Kemal, Türklerin şiddetli bir azimle istiklâlleri için yapmış oldukları mücadeleyi açalı on beş sene oldu.

Türkler, millî mizaçlarına ve esaslı menfaatlerine en uygun gelen rejimi kurarak bu mücadelenin zaferini tetviç edeli on sene oldu.

Türk milleti, bu iki tarih arasında, mevcudiyetinin en kahramanı devrelerinden birini yaşadı. Bu devre sefalet ve mahrumiyet ile dolu olduğu için kahraman, iyman [iman] ile dolu olduğu için kahramandır.

Reis Hazretleri;

Mustafa Kemal Türkiyesi, beynelmilel münasebetlerde ilk adımları işte bu devirde attı.

İlk münasebetlere sizinle başladık, ilk dostluğumuzun heyecanını siz hakettiniz.

Bütün Türklerin önlerinde açılan terakki, sulh ve saadet devresinin onuncu yıldönümünü sevinç ve heyecanla kutluladığı [kutladığı] bir anda mukavemetin ve teceddüdün merkezi olan bu şehirde söylenen heyecanlı sözler arasında Sovyetler hakkında da sarsılmaz ve samiymi [samimi] dostluk sözlerinin bulunması, her şerait altında, tabiî değil midir?

Size selâm, dostlar hoşgeldiniz!

Menşeindeki bütün güzellikle tarif ettiğim bu dostluk bu kadarla kalmadı. Memleketlerimizin karşılıklı menfaatleri sulh ve vifak davası yolundaki ülkücülükleri ondan ötesini başardı.

İlk dostluk münasebetlerimiz başlıyalıdanberi geçen on üç sene içinde, bu dostluğun ilerlediğini ve kaynaştığını gördük. Öyle ki, Türkiye ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri İttihadı milletlerinin azamî nefine olarak aramızda mesut bir teşriki mesai vücut buldu.

Reis Hazretleri;

Zati Devletlerinin aramızda bulunması bu kaynaşmanın en bariz delilidir. Sizi Ankarada, bu dostluk havası içinde ve karşımda bu masada oturuyor görürken duyduğum bütün sevinci size söylemekliğime müsaade ediniz.

Büyük komşu memleketin siyasetini idare eden efendiler; siz de hoşgeldiniz. Bize dostluk getirdiniz. Biz de size aynı kuvvetle, aynı samimiyetle ve Türk – Sovyet münasebatının âtisine olan ayni iymanla mukabele ediyoruz.

Ankarada İkinci defa kabul etmekle bahtiyar olduğumuz eski dostumuz M. Karahan’ı* yürekten selâmlamayı bu esnada çok güzel bir vaziyfe [vazife] bilirim.

Hakiyki [hakiki] menfaatlerimizin karşılıklı olarak iyi anlaşılmasına, müessesatımız hakkında tam ve mutlak riayet esasına istinat eden münasebetlerimiz, elbette ki mütemadiyen artan bir yakınlık ve daima daha açık ve feyizli olan bir teşriki mesai istikametinde tekâmül edecektir. Bu on üç senelik tarihin hiç bir anında birbirimize karşı olan düşüncelerimizde herhangi bir zaaf herhangi bir şüphe kaydetmedik. Milletler münasebatına bundan daha güzel bir dostluk ve sadakat misali gösterilebilir mi? Sulhun istikrarı için yaptığımız sıkı teşriki mesai kadar güzel bir eser zikredilebilir mi?

Reis Hazretleri:

Sizin yüksek şahsiyetiniz, dost memleketin menfaatlerine olan hizmetleriniz bunca büyük ve güzel eserler arasında ihtilâlin en şanlı yapıcılarından biri olarak parlıyan simanız beni şunları söylemeğe sevkediyor:

Türkiye, bu ziyaretinizle Sovyet Hükûmeti tarafından kendisine karşı gösterilen dostluğun mâna ve kıymetini tamamen müdriktir. Nasıl ki Türkiye de geçen sene yaptığımız Moskova ziyaretiyle, memleketinize dostluğunun tam ve samil bir delilini göstermişti.

Moskovadan ne silinmez bir hatıra muhafaza ediyorum ve ediyoruz. Türkiyenin Sovyetlere karşı esasen belli olan hissiyatı hakkında verdiğimiz teminat orada ne kadar heyecanla karşılanmıştı.

İktisadi, sınai, zıraî ve harsî bütün sahalarda girişilen muhteşem kalkınma eserinin orada gözlerimle gördüğüm fiili ve çok parlak neticeleri bir an olsun hatırımdan çıkmıyor. Fakat Moskova’yı anarken, bütün hatıraların üzerine Stalin’in büyük siması yükseliyor. Bu masadan kendisine hakkındaki derin takdirlerimi ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin bütün kardeşçe dostluğunu arzetmek isterim.

Reis Hazretleri; ziyaretiniz, şanlı bir mazi karşısında ve istikbale olan iymanımız önünde hepimizin mütehassis bulunduğu bir âna tesadüf ediyor.

Türk – Sovyet dostluğunun güzel mazisi ve onu bekliyen güzel istikbalin önünde de aynı veçhile mütehassis bulunduğumuzu size söylemekten daha güzel bir dostluk delili verebilir miyim.

Bu maziden kuvvet alarak ve bu istikbale iyman ederek kadehimi M. Kalinin* Hazretlerinin sıhhatine, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri İttihadı milletlerinin saadet ve refahına, sizin şahsî sıhhatinize, Reis Hazretleri, dostlarımız Karahan, Bubnof, Suritz, Krijijanovski, Budyeni’nin** ve bütün arkadaşlarınızın sıhhatine kaldırır, Madam Varaşilof, Madam Bubnof, Madam Budyeni’nin bizi ziyaret etmek lûtfunda bulunduklarından dolayı kendilerine minnettar kalarak hararetle teşekkür ve Madam Suritz’e de sıhhatler temenni eder, Türk – Sovyet teşriki mesaisine, büyük ve sarsılmaz Türk – Sovyet dostluğuna içerim.

 

 


Cumhuriyetin 10. Yıldönümü Dolayısıyla Hakimiyeti Milliye Gazetesine Gönderilen Kutlama Mesajı [4]

Büyük bayramı Hakimiyeti Milliyeye kutlularım.

Hakimiyeti Milliye adı millet ihtilâlinin ilk gününde büyük reis tarafından verilmişti. Büyük kararların ilk heyecanlarını ilk önce hep onun dilinden işittik. Hakimiyeti Milliye Inkilabın canlı bir ifadesidir.

İsmet


 

 

Cumhuriyetin 10. Yıldönümü Dolayısıyla Akşam Gazetesine Övgü [5]

 

Akşam Gazetesi milletin matem günlerinde çıktı. İlk günlerinden itibaren temiz ve ileri fikirler için mücadeleye atıldı. Milletin hayatının bir sayfası ve inkılâpların daima dikkatli gözcüsü olmak ve kendi hayatını intizam ve kudretle idare edebilmek Akşamın mazhariyetidir.


 

 

Asrî Türk Devleti [6]*

1918 de İmparatorluğun teslim olması üzerine galipler mütarekeyi müstakil Türk mevcudiyetine nihayet verecek surette tatbika başladılar. 19l9 baharına kadar Türk vatanperverinin nazarında sulh muahedesi için her türlü ümit kaybolmuştu. Millet, tamime ihtilâl ile cevap verdi; bu ihtilâli Mustafa Kemal adı ile ilân eyledi.

1920 baharına kadar galiplerin bütün memleketin askerî işgali, dahilde saltanat rejiminin kendilerine müsait bir niyetle vaziyet alması en açık şekline vâsıl oldu. Türk milleti 1920 nisanında Büyük Millet Meclisini toplıyarak Halk Devletini kurdu ve Devletin riyaset ve idaresini Mustafa Kemale tevdi etti. Türkiye Büyük Millet Meclisi, millî hudutların temini ve dahilî [ve] haricî istiklâlin tamamiyeti programını ve hakimiyetin kayıtsız, şartsız ve iştiraksız kendisinde toplandığını ilân etti.

Büyük Millet Meclisinin tespit ettiği gayeler, 1923 Lozan sulhunun aktinde, ve ondan sonraki haricî ve dahilî politikada esas olmuştur.

Yeni Türk Devletini millî hudutlar içinde kurmak fikri, askerî muzafferiyetlerin en ateşli zamanlarında dahi ne kadar güç te olsa itidalin muhafazasına saik oldu.

Bu fikir, sulhun aktinden sonra komşular ve diğer devletler ile hudut ve arazi meselelerinin ve siyasî ihtilâfların hallinde ve haricî politikanın açık ve gizli her türlü tecavüz niyetinden uzak bulunmasında temel teşkil etmiştir. Diğer taraftan kendisile münasebette bulunanların asıl niyetlerindeki mâna üzerinde çok dikkatli ve hassas olmuştur. Dahilî ve haricî istiklâl mefkûresi politikamızın sulhtan sonraki idaresinde daimî bir esastır. Bu mefkûrenin amelî sahada tecelliyatı memleketin kuvvet ve emniyeti arttıkça, müfrit şekillerden sıyrılmış ve medenî bir millet için elzem olan çerçeve içinde kalmıştır. Hakimiyetin mutlak olarak millette toplanmasının devlet şeklini mütemadiyen tekâmül ettirmesi tabiî idi. Halkçı ve lâik Türk Cümhuriyeti bu suretle meydana gelmiştir.

Türkiye Cümhuriyeti bütün hırsını ve kuvvetini dahilî inkişafına hasretmiştir. İçtimaî, iktısadî ve kültürel sahada ve az zamanda azamî terakki elde etmek arzusu yeni Türk Devletinin şimdi esas hedefidir. Bu hedefi takip ederken icap ettikçe radikal tedbirlerde ve ıslahatta tereddüt etmemiştir ve tereddüt etmemek mecburiyetindedir.

Yeni Türk Devleti dahilî ve haricî sulh fikrinin müptelâsıdır. Herhangi bir harp ve tecavüz ihtimali onun katiyen istemediği ve kendi imkânları dahilinde daima mâni olmağa çalışacağı bir afettir.

Kısaca izah ettiğim prensiplerin 10 sene içinde Türk Devletine temin ettiği eserler ile dahilî, haricî vaziyetten yalınız memnun olabiliriz.

 

 

Yeni Devir [7]*

İkinci on yıl başlarken memleketimiz, siyasetin her sahasında anlayışlarını tebellür ettirmiştir. Geçen on senenin güçlüklerini ve muvaffakiyetlerini anarken bu günkü vaziyetimizi bilhassa siyaset anlayışı yani umumî proğram bakımından mütalea etmek muvafık olur.

Lâik Cümhuriyet telâkkisi artık bir siyasî yenilik hamlesi değildir. Milletin umumî gidişini tanzim eden esaslı bir kanundur. Cümhuriyet Türkiyesinin daha ilk senelerinde bu yolu bulabilmesi büyük bir tali, büyük bir muvaffakiyettir. Şuurlu bir millî cereyan ile ahenk içinde tatbik olununca yeni neslin sağlam karakterli, çalışkan insan ve vatanperver yetişmesi muhakkaktır. Vatanperver olmak Türk için daima en kıymetli fazilet oldu. Bu hassayı diğer güzel ve lâzım hassalarla beraber lâik Cümhuriyet ülküsü yolunda en çok ve sağlam inkişaf ettirebiliriz. Türk milliyetinin bütün vatan çocuklarında müşterek bağ olarak kuvveti ve muhteremliği Cümhuriyetin artık münakaşa götürmeyen bir temelidir.

Yolları ve demiryollarını ve limanları tamamlamak meselesi üzerinde artık kimse durmuyor. Bunlar Türklerin mükemmelen yapabilecekleri şeylerdir ve yapılması lâzım olan şeylerdir. Devletin vazifesi bunlar için vesait bulmak ve elindeki vesaite göre tamamlama devrini tanzim etmektir.

Sanayi kurmak için her türlü teşvik ve himayenin yanında devletin doğrudan doğruya teşebbüsleri ciddî olarak ve bir çok mevzularda tek çare olarak göz önüne alınmıştır.

Her şeyden evvel muntazam maliye kurabilmek lâzım olduğunu bu memleket bir iki asırdan beri anlamıştı. Mesele o kadar düzeltilmez kabul olunmuştur ki bu hususta zihin yormak isteyenleri, inhitat devrinin görgülü geçinenleri, zihin hafifliği ile ittiham ederlerdi. Cümhuriyet muntazam maliyeyi devlet hayatı ve memleket inkişafı için ilk şart saymış ve bu şartın temini kabil olduğunu ispat etmiştir. Devlet maliyesi yolunda her memleket zamanımızda mütemadiyen ıstırap çekmektedir. Biz de bu istikamette her sene uğraşacağız. Fakat daima tedbir bulacağız. Bunda ihmalci olmak artık iktidarımız dahilinde değildir.

Millet hayatının her istikametinde siyasetimizi bu kadar sade ve açık olarak söyliyebiliriz. Milletin haricî vaziyet ve münasebetlerinin sulhçu, dürüst, kuvvetli mahiyeti herkesin gözü önündedir.

Görülüyor ki yeni devirde ana siyaset ne proğram tatbik edeceğimiz meydandadır. Bütün vazife, amelî ve tatbikî sahada kalmıştır. Bu vaziyet, işlerin azaldığını ve daha kolay olduğunu ifade etmez. Bilâkis ameliyat ve tatbikat devirlerinde işler daha çetindir. Durmadan, yorulmadan çalışmak, bilhassa sebat etmek ister. İlk devirle gelen devir, rahatlık ve göz yummak noktai nazarından fark etmezler. Asıl fark şundadır: Aynı emek ve aynı vesait gelen devirde daha çok semere ve daha açık muvaffakıyetleri ile övünürken ilk on yılın kurucu, yolları tayin edici muvaffakiyetinin sağlam ve sarsılmaz temel teşkil ettiğini hatırlamalıdırlar.

 

 


İlerleme ve Yükselme Yolu [8]*

Yazan: İSMET PAŞA

Söylediğim yol, ülkü yoludur. Yeni Türkiyenin kurulması davasını üzerine almış olan yüksek alınlı, kendine güvenen nesil ancak ülkü yolundan muvaffakiyete erebilir. Ülkü yolunda gidenlerin sıfatları, çok çalışmak, bedence ve ahlâkça, kuvvetlerini, vatan hizmeti için artırmak, çok öğrenmek, bahusus her vesile ile öğretmek suretinde sayılabilir. Kötü menfaat kayıtlarından tertemiz olmak, her çeşit fedakârlığa azamî derecede hazır bulunmak her ülkünün temel yapısıdır.

Evet; yeni Türkiyeyi dilediğimiz gibi kurmak, ancak ülkü yolunda yılmaz yolcular bulmak ile kabil olacaktır.

Biz en çok bilgiye muhtacız: Siyasî bilgiye ve iktisadî bilgiye. Siyasî bilgi milletimizin varlık davalarını, milletler arasında kendi vaziyetimizi bize anlatacaktır. Sade fakat temelli ve sağlam siyasî bilgi sayesinde milletin birliği ve beraberliği tutulabilir. Dışarıdan ve içeriden her kıyafet ile gelecek süslü zehirlere karşı kendi doğru yolunu şaşırmaması ancak siyasî bilgiler ile kolaylaşır.

İçtimaî ve bahusus iktisadî hayatımız için de asrın fennî bilgilerine kat’î ihtiyacımız vardır. Ülkü yolunun yorulmaz yolcuları, bütün milletin bilgisini her sahada mütemadiyen arttırmağı bir tek çıkar yol saymalıdırlar. Geniş ihtiyaçlar karşısında çok vasıtadan, bahusus bol paradan mahrum olmaktan çok vakit üzülüyoruz. Fakat, hepimiz bilmeliyiz ki, asıl sıkıntıyı bilgisizlikten, bilmemezlikten çekiyoruz.

Millet içinde siyasi, içtimaî ve iktısadî bilgilerin bereketli bir kaynağı olan kural, Cumhuriyet Halk Fırkası ve onun Halkevleridir.

 

 


Fırkamızın Devletçilik Vasfı [9]

Başvekil İSMET

İktisatta devletçilik siyaseti, bana her şeyden evvel bir  m ü d a f a a  vasıtası olarak kendi lüzumunu gösterdi. Asırların ihmalini telâfi edecek, haksız tahripleri iymar [imar] edecek, yeni zamanın çetin şartlarına mukavamet edecek sağlam bir devlet bünyesi kurabilmek için, her şeyden evel, devleti iktisatta yıpratacak âmillerden kurtarmak lâzım geliyordu. Demek ki, iktisatta devletçilik’i, biz, inkişaf yolu takip edebilmek için bir müdafaa vasıtası ve bu sebeple bir aziymet [azimet] noktası, bir temel addetmeğe mecbur bulunuyorduk.

Devletçilik’in müdafaa vasıtası olup olmadığı, yedi sekiz seneden beri münakaşa olunmuştur. Fakat son seneler artık bu münakaşa, mânasız ve bedihî bir mahiyet aldı. En kuvvetli, en zengin devletler, tasavvur olunamıyacak devlet tedbirleri ile, iktisatlarını müdafaaya ve kurtarmağa çalışıyorlar. Demek ki, bizim, devletçilik’te müdafaa kuvvetini görmüş olmamız, Fırkamız, Cumhuriyet Halk Fırkası için ancak övünülecek bir isabet ve doğru bir karar cümlesinden sayılmak icap eder.

Biz, iktisatta devletçilik’i, inkişaf için ve yeni düzeni kurmak için de feyizli ve müspet bir yol sayıyoruz. Demek istiyorum ki, yalnız müdafaa gibi muhafazakâr bir noktainazardan değil, ilerlemek ve inkişaf etmek gibi genişleyici politika için de müspet ve en müessir vasıta sayıyoruz. –Memleketin muhtaç olduğu sanayii, teşkilâtı, vasaiti, devletin yardımcı nazareti ve hatta doğrudan doğruya teşebbüsü olmaksızın kurabilmeyi, safdil olanlar düşünebilir.– Asır çok amansızdır. Ve seneler geçtikçe, zamanın insafsızlığı azalmıyor; her hududu aşacak kadar azgınlaşıyor. Geri ve eksik vasait içinde bırakılmış olan kahraman ve büyük bir milletin sanayiini ve iktisadî düzenlerini, devletin bütün vasıtaları ve imkânları ile bir an evel vücuda getirmek, taşıdığımız vazifelerin en ağırı ve mühimmidir

Bu kısa hülâsalarım, iktisatta devletçilik siyasetini, ne kadar inanarak takip ettiğimizi ifade eder ümidindeyim.

Devletçilik’in memleket iktisadiyatı üzerindeki faydalı tesirlerinin ekseriya kâfi derecede farkedilmediğini görüyoruz. En serbest zannolunan bir sanat veya ticaret, müreffeh olabilmek için, mutlaka devletin yardımına ve müdahalesine ihtiyaç göstermektedir.

Subaşında olduğumuz için, bu ihtiyacı hergün görüyorum ve sonra “serbest meslek”in “devletçilik”e rüçhanı için, aynı mevzuların delil olarak zikrolunmasına şaşıyorum.

Dikkatle vazettiğimiz gümrük himayeleri veya diğer tedbirlerin mevcut olmadığını, bir ân için, tasavvur edebilir misiniz? En kârlı ve verimli bir sanat veya ziraat, bir tek müşteri bulamıyacak kadar, rekabet karşısında perişan olur. Yediğimiz ekmeğin ununu dahi memleket dahilinden alamayız. Osmanlı İmparatorluğu gibi bir misal, henüz hatırlarımızda pek yakındır.

Türlü krizlerden dolayı, en serbest nice müesseseleri, senelerdenberi, sert fırtınalar karşısında tutunduran, DEVLET’tir. Ticaret gibi en serbest sahada, dar vaziyete düşen tüccarları (mesela tütün tüccarlarını) korumak için, hükûmet, geçen senelerde hususî tedbirler almıştır. İnhisarlar, her sene hasat zamanında, piyasaya müdahale ederler. Ve, bir sene, “devlet inhisarı” ve “devletçilik” aleyhine hayalât* kuran nice müteşebbisler görmüşümdür ki, mevsiminde inhisarların piyasaya müdahale etmesi için, bütün idraklerini sarfederler.

Devlet şimendiferleri, bazı yerlerde ve bazı mahsuller için, yaktığı kömür parasını çıkarmıyacak kadar ucuz tarife ile nakleder. Devlet elinde olmıyan bir şimendiferin böyle bir tedbir almasına imkân var mıdır?

Bu misallerle, devletçilik aleyhindeki en büyük iddiayı iyzah [izah] etmiş oluyorum: Hususî müesseseler daima kârlı çalışırlar ve devlet müesseseleri daima masraflı ve zararlı olur, iddiası. –Bütün memleketin menfaatına tedbir alırken bazan yaktığı kömürün bedelini veya inhisarın varidatını düşünmemek vaziyetinde kalan Devlet, elbette serbest bir bezirgan gibi, bir çok ahvalde kâr etmeyecektir. Bundan daha tabiî ne vardır? Ve zaten devletçilik’in memleket için en büyük bir faydası da, ancak bazı ahvalde bu kadar cesurane tedbirler almasının mümkün olması ile iyzah edilebilir.

Devlet, ancak ferdin yapamıyacağı şeyleri yapmağa çalışmalıdır, nazariyesi basiyretle [basiretle] mütalea olunmalıdır. Bir defa, efradın yapabileceği bir şeyi Devletin, bahusus bizim devletimizin yapmaması, şayanı arzudan da fazla bir şey, lâzım bir şeydir. Çünkü her şeyden sarfınazar, yalnız maddî vasıta bakımından, yapacağımız işler o kadar çok ve o kadar mühimdir ki, bunlardan efradın yapabileceği kısmına vesaitimizi dağıtmamak, elbette en makul şeydir. Maahaza, benim kanaatimce, bir işin efrada veya devlete ait olması, o işin talep ettiği vesaitle ölçülemez. Meselenin bütün memlekete alâkası veya hususî menfaatlere terkedilebilmesi ihtimalidir ki, bu hususta karar vermeğe esas olacaktır.

Geçen on senede hissi selim ile temiz vatanperverlik, iktisadî hayatta devletçilik siyasetini, bize kendiliğinden yerleştirdi. Biz, bu yolda, İmparatorluğun çok zamanda yapamadığından fazlasını yaptık. Milletin yüzmilyonlarca liralık işleri ve iş şeklinde hazineleri, her noktai nazardan müdafaa ve inkişaf vasıtaları kuruldu, birikti. Artık tecrübe edilmiş bir yolun şuur ve sebat ile yolcusuyuz.

Gelecek on sene nihayetinde ümit ederim ki, TÜRK DEVLETÇİLİĞİ, memleketteki eserleri ve beynelmilel tesirleriyle, “iktisadiyatta devletçilik anlayışı”nın en mütekâmil ilmî ve şahaseri olarak zikrolunacaktır.

 

 

 

Yüksek Ziraat Enstitüsünün Açılışında Yapılan Konuşma [10]

Şimdi Yüksek Ziraat Enstitüsünü resmen açıyorum. Türkiye Cümhuriyeti bu enstitüyü vücuda getirmek için senelerdenberi emek sarfetti. Bu enstitüyü; fakülteleriyle birlikte, memlekete ziraatte ve baytarlıkta, yüksek mühendisler yetiştirecek bir üniversite [olarak] tanıyoruz. Bu enstitü; memleketi gerek baytari sahada, gerek ziraat sahasında tetkik ve ıslah edecek tam mânasiyle bir enstitü mecmuasıdır.

Efendiler! Enstitüyü hükümetin aynı zamanda daima emniyetle istişare edeceği büyük bir ziraat erkânıharbiyesi* [olarak] tanıyoruz. Bütün ümit; bu enstitüde çalışacak ve yetişecek adamların**, en iyi öğrenmek ve memlekete hizmet etmek için sarsılmaz bir aşkla mücehhez olmalarındadır.

Bu, beklediğimiz bir ümit, bir temenni değil kendilerinin burada tahsil ederken yapmağa mecbur oldukları bir vaziyfedir. Bu vaziyfeyi iyfa [vazifeyi ifa] etmek onlar için ne kadar büyük bir zevk olacaksa, bu vaziyfenin yapıldığını görmek de memleket için o kadar büyük bir teminat olacaktır. Burada yetişeceklerin bundan beş on sene sonra memleketin mukadderatı üzerinde fikirleriyle, bilgileriyle müessir olacak büyük mütehassıs olduklarını görmek; bütün çekilen emeklerin, zahmetlerin karşılığı olacaktır.

Yüksek Enstitünün büyük bayram gününde açılması, mânasındaki yüksekliği ve genişliği anlatmağa vesile oldu. Ankaranın bütün yüksek şahsiyetleri bu cemiyete şeref veriyorlar. Bütün beynelmilel yüksek temsil heyetleri ve diplomatik heyetlerin burada hazır bulunmasından dolayı teşekkür ederiz. Bilhassa dost ve çok yüksek Sovyet Heyetinin huzuriyle açılması bizim için bir memnuniyet ve şereftir.

Bu enstitüde hoca olarak çalışacaklara candan muvaffakiyet dilerim. Bu müessesede talebe olarak çalışacaklara şahsen gıpta ediyorum.*

Şimdi enstitüyü dolaştığınız zaman müessesenin tertibatından ve kıymetinden zevk duyacağınıza eminim.

 


 

Ankara Numune Hastanesinin “İsmet Paşa Pavyonu” ile  Sıhhat Enstitüsünün Açılışında [11]

 

“(...) Küşat resminde Başvekil Paşa Hazretleri bir nutuk irat buyurarak hastanenin yapılması için Cumhuriyet Hükümetinin verdiği ehemmiyeti ve harcadığı parayı anlatmış ve enstitülerin yapılmasına 200.000 dolarlık yardım yapan Rokfeller müüssesesine teşekkür etmiştir. (...)”


 

 

 

Cumhuriyetin 10. Yıldönümü Dolayısıyla

Almanya Başbakanı Adolf Hitler

SSCB HKK Başkanı Molotov

Yunanistan Başbakanı Çaldaris

Bulgaristan Başbakanı Muşanof

Arnavutluk Başbakanı Pandeli Vangeli

Yugoslavya Başbakanı Milan Srskic

Avusturya Başbakanı Engelbert Dollfus

Yunanistan Eski Başbakanı Eleutherios Venizelos

Balkan Konferansı Adına Papanastasyu ve Papadopulos

Balkan Konferansındaki Bulgar Millî Grubu Başkanı

Sakazow’un Mesajlarına Verilen Yanıtlar [12]

 

Adolf Hitler Hazretlerine

Zatı devletlerinin cümhuriyetin onuncu yıl dönümü münasebetiyle göndermek lûtfünde bulundukları dostane telgrafı büyük sevinçle aldım. İzhar buyurduğunuz temenni ve tebriklere yürekten teşekkürler eder ve büyük dost Alman milletinin tam bir refah ve saadete nail olmasını yürekten dilerim.

İsmet

 

Halk Komiserleri Meclisi Reisi M.* Molotof Hazretlerine

Cümhuriyetin onuncu yıl dönümü münasebetiyle vaki tebrikâtınızdan ve bu vesiyle [vesile] ile izhar buyurmuş olduğunuz asîl ve dostane hissiyattan dolayı size hararetle teşekkür ederim. Geçirmekte olduğumuz sevinç ve şetaret günleri Sovyet Hükûmetinin mümtaz şahsiyetlerini göndermek suretiyle vuku bulan iştiraki dolayısiyle bir kat daha sürurlu olmuştur. Türk – Sovyet dostluğu menşeindenberi sulh davası için teşriki mesai sahasında inkişaf etmiş ve bu dostluk bu davaya

memnuniyete şayan hizmetler etmiştir. Türk Cümhuriyetinin ilk günlerinin dostlarına koparılamaz bağlarla bağlıyız. Gözlerimle görmüş olduğum muhteşem kalkınma eserinin büyük âmillerine hayranız ve parlak mesainizin müstakbel inkişaflarının muvaffakiyetini samimî surette temenni ederiz.

İsmet

 

Yunan Başvekili M. Çaldaris Hazretlerine

Cümhuriyetin onuncu yıl dönümü münasebetiyle iblağı lutfünde bulunmuş olduğunuz tebriklerden ve temennilerden dolayı zatı devletlerine hararetle teşekkür ve samimî dostluğuma ait teminat ile dost asîl Yunan milletinin saadeti hakkındaki hararetli temennilerimi kabul etmenizi rica ederim.

İsmet

 

Başvekil M. Muşanof Hazretlerine

Cümhuriyetin onuncu yıl dönümü münasebetiyle zatı devletlerinin gerek kendi namlarına ve gerekse hükûmeti Kraliye namına bana iblağ lûtfünde bulunmuş oldukları dostane ve hararetli tebriklerden derin bir surette mütehassis oldum. Bundan dolayı gerek kendi namıma ve gerek cümhuriyet hükûmeti namına en hararetli ve en samimî teşekkürlerimi arzederim. Türkiye, kendi siyasetinin inkişafında daima Bulgaristanla mütekabil menfaatlerin tam bir surette anlaşılması ve kardeşçe görüş birliği esasına müstenit olan dostluğa büyük bir yer vermiştir. Bizim için sevinç günü olan bu günde dostlarımızdan ve komşularımızdan gelen tebrikler ve temenniler bu dostluğu takviye edecek olan bir âmildir. Bu münasebetle dost Bulgaristan’ın refahı için en samimî temennilerimi arzederim.

İsmet

 

Başvekil M. Pandeli Vangeli Hazretlerine

Cümhuriyetin onuncu yıl dönümü münasebetiyle bana göndermek lûtfunda bulunduğunuz dostane telgraftan mütehassis olduğum halde en hararetli teşekkürlerimi ve dost milletin saadet ve refahı hakkındaki samimî temennilerimi arzederim.

İsmet

 

Başvekil M. Milan Srskic Hazretlerine

Cümhuriyetin onuncu yıl dönümü münasebetiyle bana göndermek lûtfunda bulunduğunuz dostane telgraftan pek ziyade mütehassis olduğum halde zatı devletlerine gerek şahsım namına ve gerek hükümet namına hararetle teşekkür eder ve zatı devletlerinin şahsî saadetiyle Yugoslavyanın refahı hakkındaki temennilerimi arzeylerim.

İsmet

 

Avusturya Başvekili M. Dollfus Hazretlerine

Cümhuriyetin onuncu yıl dönümü münasebetiyle hakkımızda izhar buyurmuş olduğunuz hissiyattan dolayı zatı devletlerine hararetle teşekkür ederim. Bu fırsattan bilistifade zatı devletlerine asîl dost milletin refah ve saadeti hakkındaki samimî temennilerimi arzederim.

İsmet

 

M. Venizelos Hazretlerine

Cümhuriyetin onuncu yıl dönümü münasebetiyle izhar buyurmuş olduğunuz dostluk hislerinden derin bir surette mütehassis oldum. Mücerrep bir dostun ve Türk – Yunan dostluğunun mütehayyiz bir banisinin tebrikleri benim için çok kıymetlidir. Size sadıkane dostluk teminatımı arz ve hararetle teşekkür ederim.

İsmet

 

M. Papanastasyu Hazretlerine

Gerek size ve gerek M. Papadopulos Hazretlerine ve Balkan konferansına millî bayram münasebetiyle vaki dostane temennilerinizden ve tebriklerinizden dolayı gönülden teşekkür ederim.

İsmet

 

Balkan Konferansı Bulgar Grupu Reisi M. Sakazow Hazretlerine

 

Cümhuriyetin onuncu yıl dönümü münasebetiyle bildirmek lûtfunda bulunmuş olduğunuz samimî tebriklerden ve temennilerden fevkalâde mütehassis olduğum halde en samimî teşekkürlerimi ve vazifenizde muvaffak olmanız ve dost milletin saadeti hakkındaki en samimî temennilerimi arzederim.

İsmet

 

 

 

 

SSCB Heyetinin Türkiye Topraklarından  Ayrılacağı Anlarda AA’ya Verilen Demeç [13]

 

 M. Varaşilof gibi yüksek bir simanın riyaseti altında temsil edilen ve aralarında dostlarımız Karahan, Boudonov, Krjijanovsky, Boudenny ile diğer arkadaşları bulunan Sovyet heyetinin ziyaretleriyle bize büyük komşu memleketin samimî dostluğunu getirmiş olmalarından dolayı son derece bahtiyarım.

Dostlarımız, Burada gerek resmî mehafilde [mahfilde] ve gerek halk arasında en hararetli ve Türkiye ile Sovyet Rusya milletlerinin biribirlerine karşı hissetmekte oldukları eski ve mücerrep dostluğa en uygun bir kabul gördüler.

Sovyet heyeti, Ankara’daki ikameti esnasında birkaç defa Reisicümhur Hazretleri tarafından kabul buyurulmuş ve Reis Hazretleri dostlarımızla iki memleketi alâkadar eden bütün meseleler hakkında gerek resmî ve gerek yarı resmî mükâlemelerde bulunmuştur.

Bütün bu görüşmelerden sonra Türk – Sovyet dostluğunun her zamandan daha ziyade sağlam olduğu ve sulh eserinin hayır ve menfaati namına istikbalde daha ziyade inkişaf etmeğe namzet bulunduğu ve bu dostluğun, iki memleketin sıkı teşriki mesaisi sayesinde sulh davasına hizmetler ifa edebileceği açıkça anlaşılmıştır.

Sovyet Heyeti, Türkiye’yi terketmekte olduğu sırada dost memleket hükûmetine ve burada kendilerini kabul etmekle mesrur olduğumuz zevata, bu memleket toprağında bizde kalmış olan silinmez hatıra ile beraber cümhuriyet hükûmetinin en dostane teminatını tekrar etmek isterim...


 

 

 

 

Ankara Hukuk Fakültesi Diploma Töreninde Verilen Söylev [14]

Muhterem arkadaşlar,

Her sene bugün, bu bayram gününü hep beraber kutlularız [kutlarız]. Bugün, benim için bir sene zevkini taşıdığım müstesna bir fırsattır. Bu günde, bir sene zarfında memleketimizin mukadderatına ilerde tesir etmek üzere salâhiyet sahibi olarak yetişen, en yeni en genç neslimize temas etmiş oluyoruz. Ankara Hukuk Fakültesinin mezunlarına diplomalarını verirken, bir sene zarfında yüksek tahsilde yetişmiş olan efendilere yakından temas etmiş olduğumuzu kabul ediyoruz.

Ankara Hukuk Fakültesinin. birkaç senedenberi yetiştirdiği efendilerin daima daha iyi, yüksek hizmetleri deruhte edecek değerli vaziyette bulunduklarını işittim. Burada, bu sene temas ettiğimiz mezunlardan bir efendi ve bir hanım arkadaş ağzından duyduğum istikbal için ümitler bize ümit ve hakikî emniyet vermiştir. Bu seneki mezun hukukşinasların memlekette hizmet etmek için bu kadar derin bir kanaatle yetişmiş olmaları istikbal için hakikî bir teminattır. “Alkışlar”

Arkadaşlar, bence yüksek tahsili bitirip hayata atılmakta olan efendilerin kat’î hizmet kararile mektepten çıkmaları, memleketin kuvvet alması ve ilerlemesi için güvenilecek vasıtaların en mühimlerinden biridir.

Biz daha müşkül şerait içinde yetiştiğimiz zamanlarda hatırlarım, mekteplerde ciddi, hakikî bir hizmet aşkıyle yetişmiş olarak çıkanlar memlekete çok hizmet etmişlerdir. Ve birçok çetin ve dikenli yollarda vatanın mukadderatını kurtarmağa muvaffak olmuşlardır. Onun için her sene temas ettiğimiz, efendilerin, müşküller ne şerait içinde kalırsa kalsın bunların içinde memleketin hayrını ve menfaatini çıkarmak şartiyle yenecek bir azim sahibi olarak görünmelerini istikbal için memleketin mukadderatı için hakikî bir teminat telâkki ediyorum.

Fakülte reisi Cemil Beyi tebrik

Efendilerin beyanatından bu itibarla çok mütehassis ve memnun oldum. Ümit ediyorum ki bunların hayattaki faaliyetleri ve hizmetleri kulaklarımıza hep takdir hisleri aksettirecektir. Dokuz senelik muvaffakiyatın bilânçosundan dolayı fakülte reisi Cemil Beyefendiyi bu münasebetle huzurunuzda takdir ve teşekkürle yadetmek isterim. “Alkışlar”

Yetiştirdiği mezunları hayatta daha iyi bir kabule mazhar edecek kabiliyette ve telâkkide bulunduran fakülte profesörlerini de sureti mahsusada takdir bir tebcil ederim. Tebrik ederim. “Alkışlar”

Arkadaşlarım, söylediklerinde kat’iyetle tebarüz ettirdikleri bu kanaate bütün kuvvetimle, mevcudiyetimle ben de iştirak ederim. İnkılâp hukukçuları, cemiyetin içinde nizamı tutacaklar, daha açık bir tabir ile, cemiyet efradının inkılâp ve ilerleme yolundaki bütün uzuvları yapıştırmak ve birleştirme vasıtası olacaktır. Bir Cemiyet içinde efradın birbiriyle münasebetlerini tanzim edecek hukukçular, efradın birleşmesindeki mânayı ve birleştikten sonra yürüyecekleri hedefleri tanzim eden en kuvvetli vasıtalardır. Bu müsmir vazifeleri takip etmeleri cemiyetin kurtulmasında, cemiyetin kuvvetlenmesinde ve onun ilerlemesinde başlı başına bir vaziyettir. Biz senelerdenberi cumhuriyet adliyesini hep bu noktai nazardan tetkik ettik. Cumhuriyet adliyesine en iyi vesaiti vermeğe çalıştık. Bu vazifeyi ifa etmekte çok dikkatli ve çok hassas bulunuyorsak sebebi münhasıran şu noktalardır:

Cumhuriyet adliyesinin iyi işler, yüksek kıymette, ve bütün memleketin mukadderatı üzerinde vaziyet alırken ince en inkılâpçı ve en asîl duygularla mütehassis olması; ancak bu suretle memleketin vaziyeti inkılâp ülküsü müemmen olabilir. Memleketin her sahada temin edeceği terakkiler elde edeceği neticeler denilebilir ki bir iki müessesedeki bilhassa Cumhuriyet adliyesinin asil, temiz ve kanaatli bir ülkü ile vazifesini ifa edebilmesine bağlıdır. Bugün de bu noktai nazardan Cumhuriyet adliyesi daha iyi vaziyetlerle ve gittikçe ilmî kıymet ve kanaatindeki sağlamlık daha ziyade tebarüz eder. Unsurlar kurulması ve ilerlemesi bizim başlıca hedefimiz olmuştur. Bunu daima dikkatle takip ettik. Ehemmiyetle takip edeceğiz. Ve Cumhuriyet adliyesi için de vazife alanların hergün ilimleri ve şahsî meziyetleri artık yükselerek ilerlediklerini görmekle bütün emeklerin mükâfatını almış olacağız.

Yeni yetişen arkadaşlar

Yeni yetişen arkadaşlar bu noktai nazardan hakikaten memlekete vâsi mikyasta hizmet edecek, memleketin temellerini çok sağlamlaştıracak büyük bir meslekte bulunduklarını bilerek yüksek hizmet şeklinde hergün ilimlerini ve şahsî meziyetlerini artırarak çalışmakta devam edeceklerdir. Mezun efendiler, bilmelisiniz ki, hiç bir meslekte şahsî meziyetler sizin mesleğiniz kadar müessir değildir. “Alkışlar” İlim, kabiliyet, cumhuriyete ait olan bütün vasıflar ve meziyetler sizin muhitinizde ve sizin şahsiyetinizde mevcut olacak, şahsan her biriniz inkilâpçı ve hukukçu ruhunu taşıyan bir insan olarak çalışacaksınız. Bu, şüphesiz ki, yüksek bir vaziyettir, yüksek bir mes’uliyet’tir. Fakat şerefi hiç bir meslekle mukayese kabul etmiyecek kadar yüksek ve asîl bir vaziyettir. “Alkışlar”

Arkadaşlar, hatipler onuncu yıl bayramından sonra bu diplomanın dağılmasından uğur almak istediler. Aynı zamanda onuncu yıl münasebetile Cumhuriyet idarelerine ve ileride Cumhuriyet nesillerine düşen vazifelere temas ettiler. Bugünlerde birkaç vesile ile yapılan işler ve önümüzde bulunan yeni vazifeler hakkında konuşulmuştur. Yapılan işlere dair konuşmayı daha ziyade biz artık içine girdiğimiz yeni on yılın yeni vazifeler için bir başlangıç olarak telâkki ediyoruz.

Türkiyenin takip ettiği siyasetin ana hatları

Arkadaşlar, Büyük Gazinin millete hitap eden ve her birimizin aklında ayrı ayrı nakşolunması icap eden sözlerinde bilhassa tebarüz ettirilmiştir ki, yaptığımız işler mühim ve kıymetli olmakla beraber, yapacağımız işlerin bunlardan elbette daha çok olması, daha mühim olması talep olunmuştur. Arkadaşlarım gittikçe millî hayat ve memleketin yeni nesillerinden talep ettiği işler daha çetin ve daha mühim olmaktadır. Memleketin kuvveti, vaziyeti tebarüz ettikçe gerek millî sahada ve gerek beynelmilel sahada vazifeleri o kadar artmakta ve o kadar ehemmiyet kesbetmektedir. Türkiye, takip ettiği siyasetin ana hatları, memleketin medeniyet ve fen yolunda katettiği mesafeler itibarile milletler ailesinin esaslı bir rüknü olmak mevkiini hergün daha ziyade almaktadır. “Alkışlar”

Böyle bir vaziyet yalnız övünülecek mağrur olunacak bir mevzu değildir. Ayni zamanda böyle bir vaziyet tabiatile tevcih ettiği vazifelerin ehemmiyeti itibarile dikkatimizi celbetmelidir.

Yurtta sulh cihanda sulh

Arkadaşlar, takip ettiğimiz siyasetin ana hatlarını birçok defalar resmî nutuklarda, ve mes’uliyet mevkilerinde söylediğimiz gibi kısa olarak yurtta sulh, cihanda sulh kelimelerile izah olunabilir.

Siz hukukçular bilhassa vatanda sulhün vatandaşlar arasında iyi geçinme şekillerinin ne kadar müşkül feragatli vasıflara muhtaç olduğunu iyi takdir edersiniz. Kolay tahmin edebilirsiniz ki beynelmilel sulhun cihanda sulh denilen ülküde vücude getirilmesi kolay bir şey değildir. Bilâkis bu yolda her müşküle rağmen sebatla yılmıyarak ve öne çıkarak müşkülleri bertaraf ederek her hal ile müşküle bir çare bulmak lâzımdır. Biz beynelmilel sulh için kendi muhitimiz ve kendi vaziyetimiz dahilinde uzun senelerden beri rasgeldiğimiz bütün müşkülü iktiham ederek çalıştık. Ve muvaffak olduk. Bugün söyliyebiliriz ki komşularımızla münasebetlerimiz ve komşu olmıyan diğer devletlerle münasebetlerimiz emniyet ve yekdiğerimize karşı sulh ve iyi geçinme istikametinde iyi hislerle çok terakki etmiştir.

Beynelmilel siyasette emniyet hissi

Arkadaşlar, beynelmilel siyasette emniyet hissi bir çok konferanslarda ve birçok resmî beyanatta her vesile ile söylenilmektedir. Bu kadar söylenmiş söze ben de temas etmek istiyorum. Tecrübemize görüşümüze göre öyle anlıyoruz ki beynelmilel münasebetler içinde en mühim âmil, gerek siyasi, gerek pisikolojik noktai nazardan emniyet hissidir. Her hangi bir sulh muahedesi ebedî olarak yapılır ve gayri kabili ihmal bir sulh vaziyeti ihdas etmek istenir. Muahedeler binlerce ve binlerce seneden beri milletler arasında bu fikirle aktolunurlar. Amma bütün bu muahedelere ve bütün bu sözlere rağmen o muahadeler bozulur, yeni felâketler zuhura gelir.

Bir takım yeni akitler ortaya konur. Bununla, şunu söylemek istiyorum ki muahedelerin aktinde yalnız kelimelerin ifade ettiği ile değil, muahedelerin ruhunda, mânasındaki ciddiyet ve aktedenlerin telkin eyledikleri emniyetle bağlanılır. Sulh vasıtası olarak, aranılan, emniyeti tutmaktır.

Arkadaşlar, herkes beynelmilel münasebetlerde aldığı sözlerin derecei emniyetini, samimiyetini mütemadiyen ölçmekle uğraşır. Yeni fertler arasında olduğundan ziyade milletler arasında samimiyet hissinin kuvvet ve münasebattaki samimiyet ve emniyete ehemmiyeti daha ziyade müessirdir. Bu sözleri huzurunuzda bilhassa zikretmekten maksadım, beynelmilel münasebetlerde söz verdiğimiz zaman ne kadar mühim bir şey yapmış olduğumuzu düşünerek ve bilerek maddî veya manevî bir teahhüde girdiğimizi tebarüz ettirmektir. Şüphe yoktur ki aldığımız her sözün maddî ve manevî her ihtimale karşı kıymetini ve kuvvetini anlamak için de dikkatli hassas –bu kelimeler az gelir– vesveseli olarak hadiseleri takip ediyoruz. “Şiddetli alkışlar, bravo sesleri.”

Bizim haricî siyasetimizin ana hattını iyi anlamak için söz verdiğimiz yerlerde ciddî ve samimî olduğumuzu iyi bilmek lâzım olduğu gibi bize söz verilirken de verilen sözün ciddî samimî olmasından başka çare olmadığını, bu hususta gösterilecek her hangi bir tezelzülü daha vukuundan evel, daha tasavvur halinde iken tamamile farkettiğimiz (Alkışlar) ve farkedeceğimize göre bir, icap ederse on tedbiri birden alacağımızı düşünmek lâzım. “Bravo sesleri.”

Haricî ve dahilî siyasette sulh içinde yaşamak

Arkadaşlar, haricî siyasette ve dahilî siyasette iyi geçinmek, sulh içinde yaşamak fikrî samimî olunca müşkülât ne olursa olsun davayı ortaya koymak onu takip etmek her münakaşaya girmek meselesi kolaylaşır. Biz öyle bir siyaset takip ediyoruz. Sulh mücadelesi yapıyoruz. Memleket dahilinde gerek Cumhuriyetimizin ve gerek milletimizin inkişafı için bütün kuvvetlerimizi sarfetmek imkânını muvaffakiyetle tatbik etmek istiyoruz. Bu hususta aldığımız neticeler büyüktür. Bu hususta alınmış neticeleri muhafaza etmek için kuvvetlerimize, maddî ve manevî kuvvetlerimize lâyık olduğu ehemmiyeti veriyoruz.

Henüz sulh vasıtası olarak insanların haklarını müdafaa edebilmek için müsellah olarak ordu ile silâhla maddî vaziyette bulunmak mecburiyeti mevcuttur. Biz beynelmilel silâhlanma yarışından çıkmak için silâhlanma yarışına girmiyecek vaziyetler ihdas etmek için azamî derecede gayret sarfeden bir milletiz. Biz bu hususta esas olarak emniyet hissini arttıracak her âmili son derecede kıymetle takdir ediyoruz. Amma bizim iktidarımız dahilinde olmıyan bu kadar ihtimalât dünyanın mukadderatına hâkim iken biz ülkümüzü ve mevcudiyetimizi ve inkılâbımızı her ihtimale karşı muhafaza etmek için daima kuvvetli bulunmak mecburiyetindeyiz. Bu hususta hiçbir ihtimale sapmamak vazifelerimizin en mühimmi olarak kabul olunmalıdır. (Bravo sesleri, alkışlar.)

Memleket dahilinde işlerimiz pek çoktur

Memleket dahilinde işlerimiz pek çoktur. Bilhassa hayata atılan genç arkadaşlarımıza bu noktai tebarüz ettirmek isterim. Bu memleket baştan başa her ferdin azamî gayretle çalışmıya mecbur olduğu bir memlekettir. Memleketin karşısında bulunduğu asrın talepleri ihtiyaçları böyledir. Arkadaşlarımızın söylediği gibi fırsatlar fevtolunmuştur, zamanlar kaçırılmıştır. Bunları telâfi etmek mecburiyetindeyiz. Türkiye en büyüğünden en küçüğüne kadar kadın erkek baştan başa bu memleketi imar etmek, terakki ettirmek için azamî derecede çalışması lâzım olduğunu düşünecek bir memlekettir. Biz böyle bir vazife almış olan bir nesiliz. (Alkışlar)

Birkaç vesile ile söyledim. Yeni hayatı kurmak, yeni Türkiyeyi vücude getirmekte başlıca dikkat edeceğimiz başlıca ehemmiyet vereceğimiz mevzu ilim mevzuudur. Bu hususta çok çalışmıya mecburuz. Cumhuriyetin büyük ilim müesseseleri vücude getirmek için sarfettiği gayretler çoktur. Çok emek sarfediyoruz ve çok masraf yapıyoruz. Yaptığımız masraf, sarfettiğimiz emek, hakikat halde her genç, yetişmekte olan her talebe, her hoca düşünmeli ki bu memleketin maddî ve paraca olan kabiliyetlerinin fevkindedir. Varını yoğunu bu memleket hep iyi öğrenilsin daha yeterli ilim müessesesi kurulsun, yeni yetişecek nesil daha değerli yetişsin diye sarfetmektedir. Şüphe yoktur ki fazla bilmiyenleri daha iyi bilen nesillere yetiştirmek için, belki de az gayretle yetişebilecekleri halde, bir sarfolunacak yere beş sarfediyoruz. Tam hakkını vererek bugün elimizde bulunan vasıtaların on misline muhtacız. Görüyorsunuz ki muhtaç olduğumuz vasıtaların daha az bir miktarı elimizde iken onları da tasarrufla

ve bilgi ile sarfetmekte müşkülât çekersek karşısında bulunduğumuz müşküller çoktur demektir. Şimdi bu kadar müşkül şerait içinde, ilim müesseselerine daha iyi daha bilgili adamlar yetiştirmek için sarfolunan emeklerin bedelini almalıyız. Onun için arkadaşlar sizinle konuşurken bütün mekteplerimizde bulunan ve yeni kurulmakta olan müesseselerin bütün talebelerine temas ederek söylemiş oluyorum ki, bütün istikbal kendilerine açıktır ve kendilerini iyi yetiştirmek için her vasıtayı, Cumhuriyet, Büyük Millet Meclisi temin etmek için çalışıyor. Fakat kendileri, yahut hocaları kendilerine düşen vazifeyi bileceklerdir. Bütün bu sözlerimi bir nasihat, bir ihtar tarzında telâkki etmek mümkün olduğu gibi bilhassa kendilerine bir itimat telâkki etmek daha doğru olur. “Alkışlar”

Bir çok vesaiti muayyen hedeflere sarfediyoruz

Çünkü arkadaşlar, memleket bu kadar çok vesaiti muayyen hedeflere sarfediyorsa, talebe ve hocaya teslim ediyorsa onun kadar semere alacaklarına yüreğinin içinde itimat ediyor demektir. Bunu size teslim etmek demek size emniyet etmek demektir. Size itimat edebilmek de kendimize ve ırkımıza itimat etmek demektir. “Sürekli alkışlar”

Onun için vazife isterken gösterdiğimiz fazla isteyiciliği mevzuun ehemmiyetine ve size itimadımızın büyüklüğüne atfetmelisiniz. Arkadaşlar önümüzdeki senelerde iktısadî hayatta sarfedeceğimiz emekler geçen zamanlardan daha çok olacaktır. İktısadi hayat memleketteki iktısadî inkişafın temini, her şeyden evvel ilim meselesidir. Bunu da bu fakültede yetişenlerin veya bu fakülte gibi memlekette mevcut olan diğer fakültede yetişenlerin gayretlerine borçluyuz. Arkadaşlar, iktısadî inkişafın ve medeni inkişafın ehemmiyetini göstermek için size şunu söyliyeyim: Her hangi bir mevzuu eksik olan her hangi bir sanayii kurmak istiyorsanız, bunun bütün şubelerinde düşünecek yapacak çalışacak insanlar lâzımdır. Bu yüksek mühendislerden o san’atın en ufak işçiliğini yapacak san’atkâra kadar hepsini mektepten yetiştirmek mecburiyetindesiniz. Gerek san’at, ziraat gerek maden her saha böyledir. En yüksek işleri yapacak mühendis nasıl bilerek plânını tatbik ediyorsa o plânın en ufak noktasına kadar, işletecek bütün adamlara da ihtiyaç vardır. İşçi, ustabaşı, mühendis, mucit bunların hepsidir ki memlekette san’ata lâyık olan istikameti verebilir. Bunlar ve bunların hepsi nazarî mektepten yetişen işçi fabrikada ve yahut mektep olarak bir müessesede çalışacaklardır. Onun için arkadaşlar sizden bir şey saklamıyacağım. Bizim gayelerimiz pek çoktur. Sizin gibi arkadaşlarımızın yapmıya mecbur olduğu mesuliyetli işler pek çoktur. Bir de bunların hepsi artık vesaiti belli olmuş, istikameti belli olmuş işlerdir ve en nihayet bu memleketin vesaitile yapılacak olan şeylerdir. Hiçbir zaman size hayal tavsiye etmem. Bu memleketin en mühim

işlerini bu memleket çocuğu olmaksızın hariçten gelecek adamlar, getirecekleri vasıtalarla öyle göreceklerdir ki mükemmel iş olacaktır. Biz asla böyle bir hayale kapılmayız, “alkışlar”, vazifelerinizi bilmelisiniz. Bu memleketin her işini en yükseğinden en küçüğüne kadar yapacak olan sizsiniz. Bununla beraber dünyanın bütün vasıtalarını bu maksat içinde yapmak istiyorsak öğrenmek için beraber çalışmak için ve beraber hizmetleri yapmak içindir.

Yani milletler arasında insan olarak beraber çalışmanın tevlit ettiği vazifelerin hepsini yapacağız ama bu memleketin müdafaası için sanayii, ilmi, sıhhati ve sairesi için olan bütün bu maddî vasıtalar bir taraftan en iyi tatbik etmek üzere tedbir alınırken diğer taraftan bunları memleket içinde tedarik etmek mecburiyetindeyiz. Sebatsızların elinde bu nevi müşkülât fasit bir dairedir. Para olmalıdır ki kurayım kurmadan para kazanamam der. Mevcuttan istifade etmesini bilen kimselerin elinde de bu salim bir dairedir. “Bravo sesleri, alkışlar” Memleketin bir anda verdiğini azamî derecede aldıktan sonra semere veren bir istikamet aldık. Semere arttıkça arttırdık. Bu semereyi kazananlar medeniyet terakki ve kuvvet âmili olurlar.

Vatanseverlik ve millete itimat lâzımdır

Bizden evvelki inhitat devir1erinde memleketin yolu yoktu ne ile yapayım? Yol yapmak için para lâzımdır. Para bulmak için yol lâzımdır gibi efsaneler ve safsatalar içine zihinlerimizi yıpratıp harice baş vurmak aklımıza gelmez. Bu müşkülü yenmek için aklımıza ve gayretlerimize munzam olarak kendimize emniyetsiz vatanperverliğimiz millete itimadımız lâzımdır. Arkadaşlar bütün bu hayatı kurmak için inkılâbımızı kurmak için her hassanın başında tekâmül ve bilhassa fedakârlık gelecektir. Mezun arkadaşlarıma azamî hizmet aşkının hayatta mütemadi tesadüf edeceği maniaları ve müşkülleri yenmek için tahammül ve fedakârlık dilerim. Arkadaşlar, hayatta pek çok hassalar büyük muvaaffakiyetleri temin ederler amma bu hususların başında muvaffakiyet esaslarının başında sabır, tahammül ve fedakârlık vardır. (Sürekli alkışlar)

Otuz beş defa muvaffak olmadığınız zaman gene meyus olmıyarak tecrübeyi devam ettirmek için omuzlarınızda kuvvet ve yüreğinizde tahammül bulmalısınız. Başka türlü şeraiti, vesaiti bol olan bir memlekette muvaffak olunamaz, nerede kaldı ki istediğimiz kadar para bulunmıyan Türk vatanında daha kolay olsun. Daha güçtür arkadaşlar. Fakat bütün emeklerin mükâfatı mektepten bu sene diploma alan arkadaşlarıma söyliyeyim, diğer herhangi bir muvaffakiyetin zevkinden büyüktür. Zaten Cumhuriyet neslinin ve mezun arkadaşlarımın diğer herhangi bir memleket gençliğine ve bize nisbetle farklı oldukları, zevkli oldukları istikametleri de budur. Çetin şerait içinde çalışacaklar, fakat bundan on, on beş sene sonra milletimizin ne kadar çok itibar gördüğünü ve bunun da kendi mahsulleri olduğunu görerek zevk ve gurur duyacaklardır.

Bunun zevki ve bunun gururu bir ömre değil, bin ömre bedeldir. (Alkışlar)

Arkadaşlar, hayat arkadaşlarıma [arkadaşlarım,] Cumhuriyetin eserini tadan Cumhuriyete hizmet edebilir. İstedikleri istikamet[te] yürütmek için ana hatlarını bulmuş ve bütün dünyada yüksek dikkati celbetmiş bir halde bulunmanın vasıflarını tekrar anlatmak isterim. Türkiye coğrafi vaziyeti; Türk milleti bünyesindeki kuvvet itibarile öyle bir vaziyettedir ki, bugün haiz olduğu ehemmiyet itibarile istikbalde daha ziyade haiz olacaktır. Memleketin medeniyet terakki yolunda aldığı mesafeler ilerledikçe bugün yetişmiş olan arkadaşlarımızın memleket mukadderatı üzerindeki feyizli tesirleri kendisini gösterdikçe memleketin beynelmilel ailede haiz olduğu ehemmiyet bir kat daha kendini gösterecektir. Arkadaşlar sizi temin ederim ki, Türkiyenin coğrafi vaziyeti itibarile, milletimiz terakkide ilerledikçe, coğrafi vaziyet itibarile, cihanda iyi geçinme hususunda âmil olması daha ziyade kuvvet bulacaktır. Biz bu kanaatteyiz.

On beş senedenberi takip ettiğimiz siyaset

Arkadaşlar, biz Cumhuriyet Türkiyesi, bulunduğumuz gerek Balkanlarda ve gerek Akdenizin bu havzasında ve Karadenizin bu kıyılarında on beş senedenberi takip ettiğimiz siyasetin asaleti ve gizli emellerden âzade olması sayesinde sulha başlı başına hizmet etmişizdir. Bundan sonra da aynı istikamette yürüyeceğiz. Söylediğim gibi gösterdiğimiz emniyet, hislerile mütenasip emniyet hislerile karşılaştıkça yalnız bulunduğumuz muhitlerde değil, daha geniş muhitlerde bizim sulh ülkümüz tesirini hissettirecektir. Bütün mesele vasıtalarımızı makul bir surette kullanmaktadır. Memleket dahilinde milletimizin istediği ve muktedir olduğu terakkileri temin etmektedir. Arkadaşlar, bu güzel müessesede bütün bu millî meselelerin ana hatları üzerinde konuşmağa vesile verdiğinizden dolayı size bilhassa teşekkür ederim. Bu sözleri söyliyen genç arkadaşların diploma almalarındaki yüksek günün ve konuşmalarındaki değerin bize verdiği ilhamdır.

Büyük şefimizin en büyük zevki

Genç arkadaşlarıma bu noktada bilhassa tebarüz ettirmek isterim ki, büyük şefimiz büyük Reisicumhur Hazretlerile konuştuğumuz zamanlarda hiç birşey, gençlikte gördüğü bu feyiz kadar kendilerini mütehassis etmez. Yani Gazi ile konuştuğum zamanlar onun en memnun ve en bahtiyar olduğu anlar gençlikten, filân ve filânla temasında gördüğü feyzi anlatmakta duyduğu zevktir. (Şiddetli alkışlar)

[Gazi] Sizin imtihanlarınızda bulunmuş, memnun olduğunu baha söylediler ve imtihanların safahatından bana ayrı ayrı bahis buyurdular. Diğer bazı imtihanlarda bulunarak bazılarından memnun olmuşlar bazılarından memnun olmamışlar. Olmadıklarını ne kadar elemle anlatıyorlarsa memnun olduklarından da o kadar zevkle, ümitle bahsediyorlar ve tasavvur ettiği vaziyetlerin ileride sizin elinizde tahakkuk edeceğini görmesi şefin zevkini arttırıyor.

Aklımda tutmuştum ki bugününüzde Ankara Hukuk fakültesinin bu seneki imtihanlarının Gazi üzerinde yaptığı tesirin memnuniyetbahs olduğunu size ifade ederek tebrik etmek fırsatını bulayım. (Alkışlar) Gelecek senelerin imtihanlarında gelecek senelerin neticeleri ve siz de örnek olarak diğer birçok mektepler ve müesseselerin neticeleri daha iyi ve daha bahtiyar olsun. Temennimiz budur. Arkadaşlar, bir kelime ile mezunlarımıza muvaffakiyetler dilerim. Ne kadar ilerlesek daima sayısız ihtiyaçları temin etmek vaziyetinde kendimizi bulacağımız için genç arkadaşları bekliyen sayısız ihtiyaçları olanların elinde düzeltmek bizim için bahtiyarlık hislerinin en yükseğidir. Tekrar edeyim ki, yapılmakta olan bir vatanın yapısına iştirak etmek ve onu mamur ve en yüksek bir mevcudiyet haline getiren neslin efradından olmak mezun arkadaşlarımıza bahtiyarlık olacaktır. (Sürekli alkışlar)


 

 

 

Türkiye’yi Ziyaret Eden Heyetin Moskova’ya Dönmesi Dolayısıyla Molotov’un Mesajına Verilen Yanıt [15]

 

Sovyet Rusya Halk Komiserleri Meclisi Reisi

M. Molotof Hazretlerine

Bana göndermek lûtfunda bulunmuş olduğunuz dostane telgrafı, büyük dost memleketin mümtaz şahsiyetlerini bizzat Ankarada kabul etmiş olmaktan mütevellit mahzuriyetimi bir kat daha artıran yeni bir âmil olmuştur.

Memleketlerimizi biribirine bağlıyan bozulmaz dostluk Sovyet heyetinin Türkiye cümhuriyeti hükûmetini ve bütün Türk milleti ile temasının vukua gelmiş olduğu muhitin yüksek samimiyeti ile herhalde kuvvet bulacaktır.

Bu manidar tezahür, Odesa’da İzzettin Paşa ile Sovyet heyetinin refakatine memur edilmiş olanlara gösterilmiş olan iyi kabul ile bir kat daha kuvvet bulmuştur. Ve bundan dolayı dost memleket hükûmetine bilhassa teşekkür etmeyi bir vaziyfe [vazife] bilirim.

Moskova ziyaretimden silinmez bir hatıra muhafaza etmekte olduğuma ve Sovyet heyetinin mümtaz azasiyle vuku bulan şahsî temaslarımın bana sizin refakatinizde geçirmiş olduğumuz günleri tekrar yaşatmış olduğuna itimat buyurunuz.

Türk – Sovyet dostluğunun istiklâline ve teşriki mesaimizin feyizli netiycelerine [neticelerine] itimadım olduğu halde size en samiymi muvaffakiyet temennilerimi tekrar ederim...

İsmet


 

Zonguldak Gazetesine Verilen Demeç [16]

 

Kömür havzasını tanımak için iki gün çalıştım. Yerinde görüşlerim çok istifadeli oldu. Şehirle havzanın inkişaf halinde bulunan servet ve sanayii dikkati açık bir surette celbetmektedir. Geldiğimden çok memnun oldum. Ereğli’de, Kozlu’da ve Zonguldak’ta halkın alâkasından ve muhabbetinden çok mütehassis oldum. Büyük şirketlerde, madenci müteşebbislerde kömür havzasından en doğru bir surette istifade etmek için hissettiğim tekayyüt havzanın inkişafı için çok iyi bir alâmettir. Amelenin çalışkanlığı ve intizamı ayrıca dikkatimi celbetti. Her şeyden evel maden ve sanayi mıntakalarının terakkisi amelenin kabiliyetine bağlıdır. Kabiliyet dediğim zaman bilgi ve ihtisası, iyi nizamlı, geçimli işleticilerle ahenk içinde çalışmak imkânlarını murat ediyorum. Bütün bu noktai nazarlardan intibaım müspettir. Zonguldak’tan muhabbetle ayrılıyorum; yakın zamanda tekrar görüşmek için.

 

 

 


İstanbul Üniversitesinin Açılışı Dolayısıyla Eğitim Bakanı Hikmet Beyin* Mesajına Verilen Yanıt [17]

 

Hikmet Beyefendi,

Maarif Vekili

İstanbul

Üniversitenin açılmasını tebrik eder muvaffakiyetler dilerim. Efendim.

Başvekil

İsmet

 

 


İstanbul Sümerbank Bakırköy Bez ve Feshane Fabrikaları Ziyaretinde [18] (Özet – Abidin Daver’in Haberinden Aktarma)

 

Bakırköy Bez Fabrikasında

“(...) Paşa Hazretleri bir taraftan fabrikayı tetkik ederken diğer taraftan kadın erkek işçilere karşı da alâka gösterdiler. Gündeliklerinin miktarını, kaç saat çalıştıklarını, hallerinden memnun olup olmadıklarını, ameleye ucuz yemek verilip verilmediğini, nerede yatıp kalktıklarını, uzak yerde oturan kadın amele için pansiyon yapılıp yapılmadığını hem ameleden, hem de fabrika müdüründen sordular. (...)

“Uzun ve ince elyaflı pamukla iş yapmanın hedef olduğunu, bir taraftan fabrikanın ve diğer taraftan da pamuk sürraımızın bu hedefe doğru yürümesi lâzım geldiğini söylediler ve bunu da behemehal yapacağız, dediler.

“İsmet Paşa, Amerikaya gidip gelmiş bazı amele ile memlekette yetişen amele arasında işçilik itibarile fark olup olmadığını da sordu ve fabrika müdüründen, memlekette yetişen amelenin bazı hususlarda daha iyi oldukları cevabını aldı. Paşa Hazretleri, fabrikanın hesap usullerini ve yeni açtırılan artezyen kuyusunu da tetkik ettikten sonra, daha iyi, daha kuvvetli çalışmak ve daha ucuz mal çıkarmak lüzumuna bir defa daha işaret ederek Bakırköy fabrikasından ayrıldılar. Paşa Hazretlerinin bu eski ve harap binada yeni usullerle çalışarak iyi işler çıkaran fabrikadan ayrıldıkları yüzlerinden belli idi.

“İktisat Vekili Celâl Beyefendinin:

“- ‘Makine ve fabrika herşey tedarik edilir, elverir ki elde iş görecek anasır bulunsun’ sözünü tasdik ederek fabrikadan çıktılar.

Feshanede

 “(...) Merinos koyunlarının çoğalması için, memlekette yetişen Merinos yünlerinin de değer fiatle alınması icap edeceğini söylediler.

“Paşa hazretleri halkı ve köylüyü ucuz giyindirmek bahsına da temas ettiler. Beş altı liraya malolacak hazır ucuz elbise yapmak için bir dikimhane lâzım geldiğini ve bu işin ehemmiyetle tetkik edilmesini söylediler.(...)

“İsmet Paşa Hazretleri, müdüriyet dairesinde istirahat ederken:

‘- Pamuklu ve yünlü mensucat meselesini kat’î surette halle karar verdik. Birkaç sene içinde memleketin bütün pamuklu ve yünlü ihtiyacı memleket fabrikaları tarafından temin edilmeli, bu malları hariçten celbetmekten kurtulmalıyız. Hedef budur: şimdi de hariçten ince kumaşlar için iplik değil, yün getirtip burada iplik yapmalıyız’ dediler.

“İktisat Vekili Mahmut Celâl Beyefendi izahat verdi:

‘- Yünlü mensucat itibarile ordunun ihtiyacı tamamen dahilden temin edilmiştir. Piyasaya da pek çok mal veriyoruz. Hedefe varmak için pek az bir gayrete ihtiyaç vardır. Bu sahada gayemiz tahakkuk etmiş gibidir. Çok geçmeden memleketin yünlü kumaş ihtiyacını kâmilen yerli fabrikalar temin edecektir.’

“Başvekil Paşa daima fakir halkı düşünüyordu:

‘- Ucuz, çok ucuz elbise isterim. Fakir tabakalar çıplak kalmamalı, ucuz giyinmelidir. En fakir halk için en ucuz kumaş tipleri bulmak lâzımdır’ dediler.

“Paşa Hazretleri, bütün millî fabrikaların devletin himayesile değil, kendi kendilerine yaşıyacak bir hale gelmeleri lüzumundan ve hele kontenjansız Avrupa mallarına rekabet edebilmeleri çaresinin tertipinden ehemmiyetle bahsettiler, bugünkü yardımların ilelebet devam edemiyeceğini ve devletin teşviki sanayi kanunile yaptığı fedakârlıkların, nihayet kanunun müddeti bitince kaldırılacağını ve hedefin, rasyonel çalışıp kendi kendilerine yaşama ve muvaffak olmanın sırrını keşfetmek olduğunu söylediler. Fesane fabrikasının rasyonel çalıştığı ve bu şeraiti haiz bulunduğu kendilerine bildirildi.

(...)

“– Efendim, dedim, Türkiye’de sanayiin anahtarı olmak üzere kurduğunuz Sümer Bank fabrikaları hakkındaki intibalarınızı lütfeder misiniz?

“Paşa Hazretleri (...)

‘– İhtiyacımızı ve meselemizi tamamile halletmiş olmak mevkiine henüz gelmiş değiliz. Bu istikamette yakın bir zamanda muvaffak olmak için alacak tedbirlerimiz vardır. Gördüklerim ve bu sahada çalışan arkadaşlarımızın gayreti yeni tedbirler ve yeni teşebbüsler almak için bizi çok teşvik edici mahiyettedir.’

 

 

 

 

 

Eskişehir Şeker Fabrikasının Açılış Töreninde Yapılan Konuşma [19]

 

Arkadaşlar,

Şimdi ziyaret edeceğiniz eser güzel ve millî bir eserdir. Bundan altı yedi sene evvel şeker fabrikası tesisine teşebbüs edildiği zaman Büyük Millet Meclisi tarafından sanayi üzerine sureti mahsusada himaye tedbirleri alınmıştı.

Arkadaşlar, sanayii geri kalmış memleketler sanayi tesisine teşebbüs ettikleri zaman, sanayii ileri memleketler onlara gülerler. Bir memlekette sanayi tesisi [kurmak] heves edildiği kadar kolay değildir. Bunun için teşkilât ister, sermaye ister. En hevesliler iki senelik müşkülât karşısında teşebbüslerinden vazgeçerler. Sanayide geri kalmış milletler bu güçlükler yüzünden büyük sanayi kuramamışlardır.

Arkadaşlar,

Bu fabrikanın üç milyon sermayesi olduğunu ve altı milyona çıkacak yeni işleri bulunduğunu şimdi işittim. Bu fabrika bir küçük kasaba kadar kalabalıktır ve 1200 işçisi vardır. Bunların aileleri ile beş altı bin kişiyi besliyebilir. Verim ve besleme kuvveti itibarile ne kadar hayırlı olduğunu görüyoruz. Makina ve fen itibariyle de işletmek, yaşatmak. muhafaza etmek için çok himmet ister. Bu fabrika altı ayda kuruldu. Böyle büyük bir müesseseyi temelden başlıyarak kurmak ile teşkilat kuvvetimiz itibariyle eyi [iyi] bir imtihan vermiş olduk. Bu tesisatı vücude getiren, bu tesisatın başında çalışan iş ve idare adamlarını, Recep Zühtü Bey arkadaşımızı takdir ve tebrik ederim.

Arkadaşlar,

Şeker memleketleri her yerde içerde pahalı şeker yaparlar. Diğer memleketlere ucuz şeker gönderirler. Bu hareket yalnız sanayi hayatında, değil o memleketlerin zıraî hayatında da büyük fayda ve inkişaf temin eder. Yeni bir ziraat memlekette kurulmuş oluyor. Köylere teşmil ediyor.

Bütün köylülere bu usuller ayrı ayrı öğretilecektir.

Uşak fabrikasındaki tecrübelerimiz bize gösterdi; zaman oldu ki çok büyük müşküllerle karşılaşıldı. Fakat sebat sayesinde bunları yenmek kabil oldu.Fabrikanın mahsulünü tamamen verecek hale gelmesi bu yeni müesseselerin kurulmasını teşvik etti.

Arkadaşlar,

Şeker sanayii ilk kurulduğu zaman gerek hazineye vermiş olduğu müşkülât yüzünden –çünkü gümrük hasılatı azalır– gerek himaye sebebiyle dahilde yaptığı pahalılık yüzünden vatandaşların sureti mahsusada dikkatlerini ve sebatlarını iycap [icap] ettirir. Eğer bunu yapmak için sebat edilmezse bu davadan vaz geçmek lâzımdır. Fakat milletler ailesinde yüksek hayatla yaşamak istiyen milletler, vazgeçmezler ve vazgeçmiyeceklerdir. (Sürekli alkışlar)

Yüksek bir millet olarak, milletler ailesi içerisinde Türk milletinin haklı ve yüksek mevkiini tutmak ve muhafaza etmek için sanayii memlekette behemehal kurmak lâzımdır. (Bravo sesleri ve hararetli alkışlar)

Türkiye’nin her tarafından buraya toplanan güzide ve yüksek arkadaşların ve bu mümtaz cemiyetin bu vesile ile gösterdiği alâka ve heyecan, memlekette sanayii yakın bir zamanda kurmak için yeni bir teminattır. Sizleri tebrik ederim, arkadaşlar!

Müsaade buyurursanız hep beraber bu güzel eseri gezelim, fahrile, zevkle seyredelim. (Alkışlar)


 

 

 

Eskişehir Şeker Fabrikasının Açılışı Dolayısıyla Cumhuriyet Gazetesine Verilen Demeç [20]

 

Şeker sanayii çok mühimdir. Bu sanayi köylüden başlıyarak bir çok sınıf halka iş buluyor. Eskişehir mıntakasının pancar ekimi için kabiliyetli olduğu anlaşılıyor. Çekoslavakyada dönüm başına 3 ton pancar alındığı halde burada 5, hatta 7 ton alındığını söylüyorlar. Böyle olduğu taktirde netice çok iyidir. Pek memnunum.

Celâl Beyle* gelecek sene Turhal fabrikasını açacağız. Her sene bir iki fabrika açmak suretile memleketi usulü dairesinde sanayileştireceğiz.


 

 

 

4. Millî İktisat ve Yerli Mallar (Tasarruf ve Yerli Mallar) Haftasını Açış Söylevi [21]

 

Muhterem Hanımefendiler ve Beyefendiler,

Milli iktisat ve yerli mallar haftasını açarken bu içtimaları bidayette düşünmeye ve bir usul olarak tesis etmeye sebep olan mevzua doğrudan doğruya temas edeceğim. Biliyorsunuz ki, millî tasarruf ve iktisat hareketine, millî paranın kıymeti üzerinde bütün memleketi telaşa veren büyük bir hadise üzerine temas etmiştik. Geçen bayramdan sonra bir sene zarfında millî paranın kuvvetle istikrarını ve umumiyetle manevî ve maddî kıymetini isbat etmekte göstermiş olduğumuz muvaffakiyeti sözlerime başlamak için güzel bir vesile addedeceğim. Herşeyden evvel arkadaşlar, fennî olarak millî paramızın kıymetindeki sağlamlığı gösteren âmilleri ayrı ayrı mutalea etmek isterim. Millî paranın kıymetini muhafaza etmek için başlıca âmil olan millî mübadele bu sene geçen seneden daha namüsait değil, daha müsaittir. Yani haricî ticaretimizde ve beynelmilel mübadelede bu sene geçen sene gibi hatta diyebilirim ki, geçen seneden biraz daha müsait vaziyetteyiz.

Arkadaşlar, millî paranın kıymeti üzerinde bütçe müvazenesi bilhassa nazarı dikkate alınacak âmillerden biridir.

Bütçe müvazenesini geçen sene bütçe varidatını ne tahmin etmişsek temamile istihsal etmek suretile hakikî olarak temin ettik. Bu sene tahmin ettiğimiz varidatı temamen istihsal edip etmiyeceğimizi bilmiyoruz. Hattâ belki de gelecek sene için bazı tedbirler almaya lüzûm görülecektir ve gelecek sene bütçe müvazenesini temin etmek için büyük meclisin bazı tedbirler mutalaa etmesi icap edecektir. Bu hususta henüz hiç bir karar vermemiş olmak ve teşhis koymamış bulunmakla beraber hakikatı olduğu gibi millete söylemek için, Maliye varidat cetvellerini olduğu gibi neşretmeye başlamıştır.

Bütçe muvazenesinde, bu ayın varidatı veya gelecek ayın varidatı daha az ve daha çok olacaktır hususları riyazî katiyetle ölçülemez ve asıl mesele bu değildir. Mesele; idarenin ve siyasetin, bütçe müvazenesini hususî bir mesele addedip etmediğini ve eğer bir tedbir icap ederse, o tedbiri ittihaz etmek için kudreti olup olmadığını bilmektir. Çünkü bütçe madem ki tahmine müstenittir, biraz aşağı ve biraz yukarı gösterilmesini tamamen menetmek, iktidar dahilinde değildir. Ama,

bir idare, bütçe müvazenesinde eğer açık verirsem kendimi o açığın seyrine kaptıracağım veya kaptırmayacağım veya bu hususta bir teşhis koymuş, yahut ta bütçe muvazenesi için icap eden tedbirlere aklının erdiği tedbirlere, aklı erse de iktidarı vardır veya yoktur, işte bu noktalardan münakaşa edilmeğe lâyıktır.

Arkadaşlar, bu kısa mülâhazayı, münakaşayı yaptıktan sonra size söylerim ki, bu sene bütçe muvazenesini idare etmek için kendimizi iktiham olunmıyacak müşkülât karşısında görmüyorum. İcap ederse tedbir alacağız ve bu senenin gösterdiği zaruretlere göre gelecek sene bütçesini hakikî ve ciddî bir muvazeneye istinat ederek vücude getirmek için lâzım gelen her tedbiri kat’î kararla behemehal alacağız. (Alkışlar)

Milli paranın kıymetine müessir olan âmillerden, bütçe muvazenesi meselesini böylece huzurunuzda söylerken, bütün millet karşısında açık yürekle ve fakat katî kararla izah edebilmek ve bütün dünyaya karşı millî paranın kıymetinin, ne kadar sağlam bir zihniyete ve ne kadar kudretli bir karara bağlı olduğunu tebarüz ettirmek lâzımdır.

Arkadaşlar, Cümhuriyet Merkez bankasının, altın stoku –banka bilançolarını muntazaman takip edenler bilirler ki– mütemadiyen artmaktadır. Teessüsündenberi geçen iki sene zarfında Cümhuriyet Merkez bankası ayrıca bir milyondan fazla altın ithar [ithal] etmiştir. Bir milyon altın dediğim zaman, bir milyon Türk lirasını kastetmiyorum. Dokuz on milyon Türk lirasına muadil halis altını murat ediyorum. Bütün bu buhran senelerinde, umumî bir millî iktısat, millî ve beynelmilel ticaret devam etmekte iken Cümhuriyet Merkez bankasının altın stokunu artırmakta devam etmesi millî iktısat denilen bünyenin sağlam olduğuna ve umumiyetle mübadelenin ilerlemekte devam ettiğine mukni ve maddî bir misaldir.

Arkadaşlar, birçok memleketlerde, birçok vesilelerle altın biriktirildiği görülmektedir. Amma, biriken altınla mütenasip ve hatta daha fazla olarak borç biriktirmek suretile, memlekette gerek hususî ticaret hayatından ve gerek devlet bütçesinden borçlanma mukabili altın biriktirmek zihniyeti ile hareket edenler de vardır. Ben size Cümhuriyet Merkez Bankasının altın biriktirdiğini söylediğim zaman, buna cesaretle ve memnuniyetle ilâve edebilirim ki, gerek memleketin hususî ticaret hayatında ve gerek umumî bütçede, harice döviz borçları biriktirmek ve sırtına ayrıca bir borç yüklenmek vaziyeti hemen hiç yok denecek kadar ehemmiyetsizdir. (Alkışlar.) Yani döviz borcu biriktirmiyerek, Cümhuriyet Merkez Bankasının altın stokunun arttığını görüyoruz.

Arkadaşlar, millî paranın istikrarı için en mühim âmillerden birisi emniyet, insanlarda, cemiyette, siyasette, ruhî ve siyasî emniyettir.

Bütün dünyanın gözü önünde sevinerek, övünerek kutluladığımız [kutladığımız] cümhuriyetin onuncu yılında, cümhuriyetin kudretini bütün dünyaya

teslim ettirecek sağlamlık, kudret, yüksek ve ileri bir zihniyet gösterdik. Demek istiyorum ki, dahilî emniyet ve istikrar itibarile Türkiye ile mukayese edilebilecek pek az bahtiyar memleket vardır, demek hakkımızdır.

İnkılâbın, cümhuriyetin kanunları ve esasları memleketin her köşesinde bütün kudretile işlemektedir. Yalnız bu kadar değil, memleketin her köşesinde bütün vatandaşlar tarafından cümhuriyetin esasları, kanunları ve inkılâbın her türlü tezahüratı benimsenerek mal edinilerek, ve sevilerek işlemektedir. (Bravo sesleri ve alkışlar.)

Emniyet âmilinden bahsederken, haricî emniyetten de, önünüzde iftiharla bahsetmeliyim. Türkiye’nin, siyasî emniyeti noktai nazarından beynelmilel vaziyeti çok memleketlere maalesef nasip olmıyan iyiliktedir. (Alkışlar.)

Beynelmilel iyi ve emniyetli münasebet gibi, bütün insaniyetin hayrına yardım edecek bir siyaset üzerindeyiz. Bütün milletler için bunu temenni edecek surette iyi yürekli ve geniş yürekliyiz. (Alkışlar)

Amma, gayretlerimizin halis, samimî bir mükâfatı olarak kendimizden bahsederken diyebiliriz ki. birçok milletlerden daha evvel komşularımızla ve dünya ile olan münasebetlerimizi iyi bir zeminde kurmuş ve sağlamlaştırmış bir vaziyetteyiz. Bir memleket, ki dahilde ve hariçte yakın bir sarsıntıya maruz olmanın en az bir ihtimali karşısında değildir, orada her türlü inkişafta müessir olan paranın bu memleketin kudreti gibi sağlam bir temele istinat ettiği kabul olunmalıdır. (Alkışlar)

Huzurunuzda kısaca mutalea ettiğim âmiller, zihniyetler ve kararlar bütün dünyanın en büyük paraları türlü türlü sarsıntılara maruz olduğu zamanlarda millî paramızın niçin sağlam, sarsılmaz bir halde, en kuvvetli bir para olarak elimizde bulunduğunu izah eder.

Arkadaşlar, şüphe yok ki, millî paranın istinat ettiği bütün bu malî ve iktisadî tedbirlerle beraber onların başında esasen devletin siyasetinde ve hükûmetin icraatında esas olan bir karar, birinci derecede bir âmildir: Bu karar millî paranın kıymetini her ne bahasına olursa olsun, ne şartla olursa olsun behemehal muhafaza etmektir. Dört sene evvel bu kararla başlıyarak hareket ettik. Bugün şüphesiz dört sene evvelkinden sağlam olarak millî kıymetini muhafaza etmektedir. Türlü dedikodular, türlü sözler, fazla para çıkaracağız, kâğıt para çıkaracağız, paranın kıymetini azaltacağız gibi sözler... bunlar hep vâhi sözlerden, asılsız şayialardan ve dedikodulardan ibaretti. (Alkışlar.) Kıymetini muhafazada tamamile muvaffak olduğumuz ve esaslı bir tarzda bu kadar ısrar ve inatla tuttuğumuz millî parayı boyalı ve yaldızlı mülâhazalarla asla sarsıntıya maruz bırakmıyacağız.

Arkadaşlar, Cümhuriyet hükûmetinin millî meselelerde ve millî iktısat meselelerinde başlıca kudretlerinden birisi; kendi karar ve mülâhazası haricinde, millî paranın kıymeti gibi nazik bir mevzu üzerinde, tesadüfi bir hal olmasına imkân bırakmamasıdır ve imkân bırakmıyacak kadar kudretli ve uzağı görür bir halde bulunmasıdır. (Bravo sesleri, alkışlar)

Vaziyeti görüyoruz, icap eden her tedbiri Millet Meclisi hükûmetlerinin almağa iktidarları mutlak ve muhakkaktır. Bu kanaatle söylüyorum: bu, kudret, kuvvet ve resanet âmillerini zikretmekten maksadım, bir esas siyaset olarak bir şeye karar vermedikçe tesadüfi şeraitin millî paranın kıymeti üzerinde herhangi bir sarsıntı yapmasına imkân olmadığını söylemek içindir. Şeraite hakimiz, bu kararı muhafaza etmekteyiz ve iki cümle ile hulâsa edeyim: millî para şimdiye kadar olduğu gibi kuvvetini muhafaza edecektir, kıymetini arttıracağız ve kıymetini düşürmiyeceğiz. (Alkışlar)

Bu sene zarfında büyük beynelmilel konferanslar oldu. Londra konferansı, bütün dünyanın umutlarla bağlandığı bu büyük konferans şu sebepten dolayı dağıldı. Devletler; bir tarafta istikrar taraftarları ve bir tarafta paralarını müstakar kılmak istiyenler olarak ayrıldılar.

O devletlerin kendi hususî şartlarına göre ittihaz ettikleri hareketlerin hangisinin doğru olduğunu münakaşa edecek değiliz. Biz kendi noktai nazarımızdan istikrarı muhafaza etmek kararını vermişizdir ve bu karar üzerindeyiz ve bunu takip edeceğiz, bunu muhafaza etmeğe ve takip etmeğe kudretimiz vardır. (Alkışlar)

Arkadaşlar, görüyorsunuz ki, dünyanın en büyük paraları bütün bu sarsıntılar karşısında istiyerek veya istemiyerek bu sarsıntılara maruz kaldığı zamanlar Türk parası tasarruf edenler ve cebinde Türk paraları taşıyanlar bahtiyar bir vaziyette devam ettiler. Bu, cümhuriyetin kudreti olduğu kadar, millî iktısadın bünyesindeki sağlamlığının da ifadesidir.

İktısadî mevzua girildiği zaman bilhassa millî paradan bahsolunurken beynelmilel ticaret birinci derecede nazarı dikkati celbeder. Beynelmilel ticarette bizim siyasetimiz mümkün olduğu kadar geniş mikyasta mübadeleyi temin etmeğe çalışmaktır. Amma mübadeleyi temin edemiyecek surette açık hesap ve müsrif bir vaziyeti devam ettirmemize imkân yoktur. Senelerdenberi bu siyaseti takip ediyoruz. Son zamanlarda Klering denilen ayniyle mübadele usulile karşılıklı ticarî muvazeneyi temin etmeğe çalıştık. Bu yolda bazı devletlerle münasebetimizde fazla ümide kapılacak derecede neticeler kazandık. Bazılariyle de münasebatımız daha dün olmakla beraber inkişaf ümidi verecek haller göstermektedir. Her halde ticarî münasebette bulunduğumuz memleketler bizimle halisane, şeraitin müsade ettiği kadar müsavi miktarda mübadeleyi temin ve inkişaf ettirmek arzusu ile mütehassis oldukça, biribirimizle kolay anlaşmaktayız. Ticarî münasebeti devam ettirecek ve kolaylaştıracak esas, ticaret münasebetlerinin mümkün olduğu kadar karşılıklı ve geniş mikyasta tutulmasıdır. Milletler arasındaki münasebetin her iki taraflı olması için, esas tuttuğumuz şey, mümkün olduğu kadar alışverişin fazla olmasıdır.

Arkadaşlar, bu noktadan millî iktısat için esas, millî tasarruf ve iktısatta kanaatkârlık, masrafı mütemadiyen ve mümkün olduğu kadar azaltacak bir faaliyet suretinde değil, bilâkis mümkün olduğu kadar çok kudretle, fakat muvazene dahilinde mübadele münasebetini temin edebilmek suretile telakki olunmalıdır. Ve bu noktai nazardan Cümhuriyet Hükûmetinin iktısadî hayattaki siyasetini dinamik ve aktif olarak mütalea etmeli.

Bir defa, gerek millî para ve gerek iktısat bakımından kendimizi müdafaa edemiyecek vaziyette bulunmaktan çıktıktan başka, alacağımız bütün tedbirlerimizin her gün, her türlü kudret ve istihsalâtımızı arttırdığı bir istikamette bulunmaktayız. Arkadaşlar Millî İktisat ve Tasarruf Cemiyeti bu noktai nazardan en mühim ve en faydalı bir müessesedir. Millî ve iktisadî tasarruf bir zihniyettir, bir terbiyedir, bir harekettir, bir siyasettir.

Milli tasarruf dediğimiz zaman bunu, mümkün olduğu kadar az yiyerek, mümkün olduğu kadar para biriktirmek gibi dar bir mânada kullanmak ve göstermek doğru değildir.

Milli tasarruf, vatandaşın kuvvetinden, sıhhatinden, aklından, her türlü mevcudiyetinden tasarruf etmesidir, yani herhangi bir kuvvetini sakınarak tamamen yerinde ve eyi [iyi] bir tarzda kullanmak için arzulu olmasıdır. Tembel olmak zihniyeti, terbiyesi millî tasarrufun aleyhindedir. Çalışkan olmak lâzımdır. Çalıştığı mikyasta fayda alamamak millî tasarruf zihniyetinin aleyhindedir. Sarfedilen gayretler tam ve daha çok verimli olmalıdır. Millî tasarruf, biriktirilen paranın herhangi bir yerde hapsolunmasının tamamen zıddıdır. Daha büyük bir iş için daha büyük vasıtalar, daha büyük kuvvetler lâzımdır.

En büyük iş asıl tesis olunacak bu terbiyedir ki, cemiyetin yükselmesine ve ilerlemesine medar olur. Türk vatanı içinde, kendi mes’uliyetinin müdrik olacak surette yetişmedikçe, milletimizin lâzım olduğu ve behemehal istihsale mecbur olduğu yüksek hedefe varmanın imkânı yoktur.

Türk vatandaşları, Türk camiasının kudret ve kuvvetini ve yüksek hedefinin azametini kendi şahsî menfaati ile beraber, fakat ondan üstün tutarak düşünecektir. (Alkışlar)

Milli tasarruf, kuvvetli bir Türk cemiyeti ve Türk vatanı içinde bir Türk ferdi olarak bütün dünyada göğüs kabartarak yaşamak hedefi: İşte çocuklarımıza vereceğimiz terbiyenin istikameti bu olacaktır.

Milli tasarruf ve iktisat zihniyetini, bir millî terbiye, bir millî siyaset saymalıdır. Millî iktısat fikrini; ilk vasıta, hepimizin ilk vazifesi ve herkesin anlıyabileceği ilk tatbik şekli olmak üzere, yerli mallarının istihlâki suretinde anlıyoruz. Millî iktisat fikrî hakikatte millî kudretin çoğalması fikrini uyandırmıştır. Millî kudretin çoğalması işini, çalışmakta, bilgide ve her türlü istihsal yollarında en yeni vesaiti kullanmakta aramalıyız. Arkadaşlar, memleket dahilinde daha çok istihsal etmek, zıraî veya sınaî sahada şimdiye kadar yapılmamış olan birçok istihsal mevzularını yeniden yapmak suretile, millî kudret artar. dahilî kudret arttıkça memleketin dahilde istihlâki genişlediği kadar, haricten satın almak kudreti de genişler. Görüyorsunuz ki, biz mili tasarruf ve millî iktısat fikrini takip ederken vatandaşlarımızı daha zengin, daha müreffeh etmek istiyorsak, bununla beynelmilel ticareti ve beynelmilel mübadeleyi en geniş vesaitle temin etmeyi de istihdaf ediyoruz, demektir.

Ancak kudretli, müreffeh ve zengin bir memleket, diğer memleketlerle olan ticarî, münasebatında daha geniş mikyasta alışveriş yapabilir. Görüyorsunuz ki, millî iktısatta tuttuğumuz dahilî siyaset beynelmilel mübadeleleri artırmak istikametindedir.

Arkadaşlar, istihsalâtı artırmak için ziraatte ve sanayide hususî istikametler takip etmeğe mecburuz. Ziraatte başlıca takip ettiğimiz; daha ziyade bilginin artırılması, kredinin ve satışın teşkilâtlandırılmasıdır. Ziraatte bilginin artırılması ve kredi noktai nazarından kolaylık gösterilmesi ile şimdi istihsal ettiğimizden daha çok şey istihsal edebiliriz. Biz istihsal ettiklerimizin diğer memleketlerde olduğu gibi fazlasını [piyasaya] sürememek veya satamamak gibi bir ıstırar ve endişe karşısında değiliz. Hattâ zıraî mahsullerimizden –bunu söylemek için cesaretimiz vardır– stok mallarımız yoktur. Fiatların düşkün olduğundan şikâyet edenler vardır. Fakat beynelmilel fiatlar da umumiyetle düşkündürler, buna bizde teşkilâtsızlık ve bilgisizlik de inzimam etmektedir. Fakat bunlar üzerinde ayrı ayrı tedbirler alarak çare bulmak vazifemizdir ve tatbik ettiğimiz siyaset de budur. Amma dünya fiatlarının düşkünlüğü, bizim istihsalimizi fazla görmemize sebep olmamalıdır. Biz sattığımızı az fiatla satıyoruz ve elimize az para giriyor. Fakat daha fazla istihsal ederek daha çok kazanabiliriz. Bizim memleketimiz mahsullerinin mühim hususiyeti o mahsullerin çeşitli olması, cinslerinin iyiliği ve nefasetlerinin yüksekliğidir. Öyle mahsullerimiz vardır ki, onların üzerinde adeta inhisar sahibiyiz. Umumî surette kendilerinde nefaset aranan zıraî maddeleri nefasetçe, mikdarca mükemmelleştirirsek daha çok ve daha iyi fiatla satabiliriz. Zıraî noktai nazardan da memleketin atisine olan itimadımızı endişe ile görmek değil, emniyetle görmek lâzımdır. Her şeyden evvel çalışmak lâzımdır. İstihsal işlerimizi eğer iyi teşkilâtlandırır, bunlara iyi bilgi tatbik edersek muhakkak satabileceğimize itimat edilmelidir.

Sınaî sahada istihsalimiz daha parlaktır. Bir misal olmak üzere söylüyorum ki, dokuma fabrikalarını iki üç senede kuracağımızı düşünüyorum. Bu yıl geçen seneden daha iyi pamuk istihsal ettik. Miktarı 50 bin balya tahmin olunuyor. –Hakikî miktarı bilmiyorum.– Düşündüğümüz büyük dokuma fabrikaları iki üç sene içinde kurulduğu vakit yalnız bunlar için elli beş bin balya pamuğa muhtaç olacağız.

Görüyorsunuz ki, arkadaşlar, Adana ve havalisindeki pamukçular daha kapısının önünde müşteri bulacaklardır. Şimdi çıkardıklarından daha iyi cinste ve daha çok çıkarmağa muktedir olacaklardır.

Demir işinde de böyledir. Biz hesap ettik. Memleketimizde bir sene zarfında istihlâk ettiğimiz demiri tesis edeceğimiz müesseselerden temin edeceğiz.

Arkadaşlar, böyle dokuma gibi, demir gibi, ağaç, sellüloz , sanayii ve kömür sanayii gibi birkaç mevzu üzerinde yakın bir zamanda, dört beş sene zarfında tahakkuk ettirmeğe karar verdiğimiz işler, memleketin dahilî kudreti, yani iktisadî kuvveti olacaktır. (Alkışlar)

Bütün bu ahval içinde millî tasarruf ve millî iktısat fikrini esaslı olarak tutmalıyız. Millî tasarruf dediğimiz zaman, vatandaşların tasarruflarını memleket hizmetinde işleterek fayda beklemeği, göz önünde bulundurmalıyız, Bu noktai nazardan yeniden teşebbüs ettiğimiz Ergani bakır madeninin dahilî istikrazını bütün memleketin dikkat ve itibarına arzettik. Arkadaşlar, bu son senede madenlerin işletilmesi için hususî tedbirler aldık. Bu tedbirler sayesinde her türlü madenlerin topraktan çıkarılması ve harice sevkedilmesi artmıştır. Bu meyanda bir misline yakın artanlar [artan ürünler] vardır.

Kömür gibi bazı kısımlarda ise daha birkaç misli artması için hususî tedbirler ittihaz edeceğiz. Bütün bu madenler içinde iki üç cevherimiz vardır ki, meydana çıkmış, keşfolunmuş birer hazne halindedir. Birisi kömür, diğeri bakırdır. Kömür madeninden vâsi mikyasta istifade etmek için kömür sanayii lâzımdır. Ve onun vesaiti lâzımdır.

Binaenaleyh, hükûmet programı olarak başlıca tevessül ettiğimiz noktalar Ereğli limanını, şimendifer ve elektrik ve vesaitini diğer taraftan kolay ve ucuz olarak kömürümüzün dahilde istihlâkini ve yabancı memleketlere ihracının arttırılmasını temin etmektir.

Kömür için düşündüğümüz esas zihniyet, memlekette kömür sarfıyatını medeniyetin terakkisile mebsuten mütenasip olarak inkişaf ettirmektir. Kömür sarfıyatı az olan memleketler, medeni hayatta geri kalmış olanlardır. Kömür, yalnız aile havayicinden, maişet havayicinden sayılır bir madde değildir, bir kudret vasıtasıdır. Kudret vasıtası demek her türlü inkişafı temin eden demektir. Bu bizim elimizde çoktur, bununla beraber bizde güç naklolunuyor ve her türlü sebeple istihlâkinde imsak olunuyor. Binaenaleyh kömürü çok çıkarmayı, harice sürülmesinden önce, dahilde çok istihlâkini daha mühim görüyoruz. Kömürün çok çıkarılması, ucuz taşınması, memleketin her tarafında mahrukât olarak, kudret vasıtası olarak, her türlü kudretin gittikçe genişliyen membaı olarak kullanılması lâzımdır.

Bir defa memlekette böyle bir kömür istihlâki devrini yaratmıya muvaffak olursak, cemiyet hayatının her şubesinde büsbütün başka bir inkişaf görürüz.

Şimdi başladığım noktaya geliyorum. Bunun için sınaî müesseseler olarak şimendifer yapmak ve liman yapmak lâzımdır. Bunu, kim yapacaktır? Bunu bütçe yapacaktır ve vatandaşlar yapacaktır.

Bu o kadar verimli ve bu kadar faydalı bir istikamette her hangi bir vatandaşın kendisine bir gelir temin etmiyen on lirasının kâfi karşılığı ile, faizi ile, menfaati ile, ikramiyesi ile böyle bir fabrikaya tahsis etmiş olması, yalnız şahsî menfaatinin değil, o fabrikayı ve o fabrikanın bütün eserlerini ve o fabrikada çalışanların bütün nimet ve saadetlerini temin etmesi bu cemiyetin muteber bir ferdi olarak heves edilecek bir hizmettir.

Arkadaşlar, bizim meydandaki maden haznelerimizin ikincisi Ergani bakır madenidir. Bu büyük bir cevherdir, kolaylıkla işletilecektir. Ümit ediyorum ki, Ergani bakırı iki sene sonra çıkardığımız zaman, memleketin yalnız kendi sanayiinin ihtiyacı olarak değil, haricin arayacağı bir madde olarak da memlekete çok miktarda döviz getirecektir. Bunun için esaslı tedbirlere tevessül ettik. Senelerdenberi Ergani şimendiferini yapmağa uğraşıyoruz. Bugün Ergani bakırının bizzat bulunduğu yere kadar yol inşaatı muhtelif kısımlarda ihale olunmuştur. Tabiî bunların imalâtı sinaiyesini bitirmek, muharrik ve müteharrik malzemesini getirip koymak için daha birçok paralar sarfolunacaktır. Daha bugünden işçilerimiz Ergani bakır madeninin etrafındadırlar. Bunu vatandaşlar, kendi malları olmak üzere yaptırmaktadırlar. Tasavvur ediniz ki, cümhuriyetin iktısadî hayatını korurken, Ergani bakır madenini işletebilmek için dahilî istikrazlar açabiliyoruz ve vatandaşlar da bunun ehemmiyetini ve nimetini bilerek buna canla başla iştirak etmeye çalışıyorlar.

Arkadaşlar, bizim hükûmet siyaseti olarak ehemmiyet verdiğimiz, bilhassa devlet elinde bulunmasına göz koyduğumuz maden mevzularından bir büyüğü de petroldur. Biz petrolu şurada burada eserlerile tanıyoruz. Onu bir yerde geniş mikyasta bulmuş ve işletmeğe başlamış değiliz. Amma bütün dünyanın kanaati şudur ki, bizim memleketimizde vasi petrol membaları vardır. Buna bir iki senedenberi yapmakta olduğunuz taharriyatla biz de kani olacak vaziyetteyiz.

Gerek Şark ve Garp Anadolusunun ve gerek Orta Anadoluda birçok suretlerle ciddî taharriyat yapmaktayız. Ümit ederim ki, ihtimal gelecek seneler zarfında toprak altında bulunan –kat’i vaatlere girmek istemiyorum– bu kıymetli madeni keşfedeceğiz, petrol mevzuunda memlekette birçok membalar bulacak ve işleteceğiz.

Bütün bu tafsilâtı inceden inceye söylememin sebebi, siyasetimizin dinamik istikametidir. Yalnız müdafaa tertibatile iştigal etmek değil sanayile de, ziraatle de, her türlü terakki mevzulariyle de iştigal edildiğini göstermek içindir. Her istikamette o kadar çok tedbirlere, fennî ve hakikî bir gayretle tevessül edilmiştir ki, bu tedbirler bizim beklediğimiz neticelerin yalnız dörtte birini verirse Türkiye on sene zarfında iktısaden emsalinden, bir çok memleketlerden daha çok kuvvetli bir mevcudiyet olarak kendisini herkese hissettirecektir. (Alkışlar)

Arkadaşlar, millî iktısat zihniyeti milletlerin hayatında büyük inkılâplar, büyük mazhariyetler yapan başlı başına bir devirdir. Senelerdenberi bu haftayı bilhassa millî iktisat ve tasarruf cemiyetinin kılavuzluğuna ve güzel eserlerine borçluyuz. Senelerdenberi memleketimizin bu sahada gösterdiği anlayış ilerisi için büyük bir teminattır.

Çocuklarımızdan büyüklerimize kadar millî iktisadın ehemmiyetini anlamakta ve millî iktisadı arttırmak için alınacak teşebbüslere alâka göstermekte Türk milleti her sene bir derece daha dikkatli ve bir derece daha ileridedir. Millî iktisadı teşebbüslerimizle takviye edeceğiz. Bu hepimizin zihninde bulunacaktır. Müspet ve feyizli istikametlerden takip ederek bunlardan behemehal netice alacağız. Bütün memleketin müşterek gayesi ve herkesin elinde bulunduracağı bütün vesait ile yardımı, bu istikamette olmalıdır..

Türk milleti siyasî ve millî her sahada bir çok muzafferiyetlere nail oldu. Türk milletinin nail olduğu zaferlerin herbiri herhangi bir cemiyetin bütün mevcudiyetini doldurmağa kâfidir. Kazandığımız zaferlerden herbiri o kadar mühim ve o kadar büyüktür. (Alkışlar)

Arkadaşlar, iyi bir kanaatle söylüyorum ki, cümhuriyet Türkiyesi, büyük Reisicümhurun kudretli iradesi ve idaresi altında yeni, parlak ve katî bir muvaffakiyetle iktısadî muzafferiyete doğru, geniş ve emin adımlarla ilerlemektedir. (Bravo sesleri ve sürekli alkışlar.)


 

 

4. Millî İktisat ve Yerli Mallar Haftası Dolayısıyla Gelen Kutlamalara AA Aracılığıyla Teşekkür [22]

 

Başvekil İsmet Pş. Hz. millî iktisat ve yerli malı kullanmak ülküsünü kuvvetlendiren dördüncü tasarruf haftasının başlaması münasebetiyle memleketin her tarafından cemiyetler ve müesseseler ile bir çok zevattan aldıkları tebrik telgraflarına ayrı ayrı cevap vermek imkânsızlığı karşısında teşekkürlerinin iblağına Anadolu Ajansını tavsit buyurmuşlardır.


 

Memleketi İmar Edecek Sermaye [23]*

 

MEMLEKETİN imarı ve kuvvetlendirilmesi hareketine ara vermeden devam etmeğe mecburuz. Cihanın vaziyetine ve gidişine göre, Türkiye’nin refahı, emniyeti ve itibarı bu faaliyete bağlıdır. Milletler arasında eş ve sağlam vaziyet, en nihayet ümran ve medeniyet vasıtaları ile ve her sahada varlıkların mıkdarı [miktarı] ile ölçülür.

Modern bir devletin idaresinde intizam, ilk şarttır. Devlet idaresinde intizamın temeli ise, malî intizamdır. Malî intizam, gerek tek [her bir] vatandaşın, gerek bütün devletin hayatı için, bütçe muvazenesi şeklinde ifade olunur. Bütçe müvazenesi olmadan, bütçe yekûnu ne kadar kabarık olsa, gene idarede emniyet ve intizam yoktur.

Biz, senelerden,beri çok çetin mücadeleler ile devlet bütçesinde müvazeneyi temin ettik ve bunu Fırkamızın sarsılmaz siyaseti olarak tesbit eyledik. İdarei hususiye ve belediyeler, bütçelerini intizam ve müvazeneye koydurmak için çalışıyoruz. Her nevi hususî ve umumî müesseselerin, sade vatandaşların hayat ve maişetlerine aynı zihniyetin hakîm olmasını da bir millî gaye gibi takip ediyoruz.

Şimdi meselenin diğer yüzünü göstereceğim:

Bütçe müvazenesi demek, bütçenin ihtiyaca ve maksada kifayeti demek değildir. Mektebine, ziraatine ve sanayiine ve memleket müdafaasına kafi gelmiyen, bir bütçede de müvazene ve intizam bulunabilir. Fakat bu müvazene, mektep açamamaklığın, tarlaları sulamamanın, yolları, fabrikaları inşa etmemenin, hulâsa; hastaları tedavisiz bırakmanın ve memleketin silâhlarını kâfi bulundurmamanın zararlarını ve tehlikelerini izah edemez. Memleketin ihtiyaçları durmadan giderilmek lâzımdır. Bunun içindir ki, devlet bütçesi, intizamı temin uğrunda yekûnu küçültmek usulünü nihayet bir hadde kadar tatbik edebilir.

Bir acı hakikati açıkça söylemeliyim. Bütçemiz, caiz olan hadden daha azına kadar indirilmiştir. Büyük ve pek mühim olan devletimizin vaziyetine ve ihtiyaçlarına kifayet etmemektedir. Bütçeyi arttırmak için tedbir bulmalıyız. Yeni Türk devletinin en muğlak meselesi budur. Türk milletinin istikbâli bin menfi şartın tesirinden kurtulmuş, yalnız malî kudret şartına bağlı kalmıştır.

Devletin malî kudreti için, yani bütçenin düzgün ve denk olarak yüksek ve yetişir olması için memleketin yeni vergi vermek mevzularına fazla güvenilemez. Asıl çare memleketin fazla kazanması ve bunun için de kendisine daha evvel fazla para sarfedilmesidir. Bu fasit daireyi, doğru döner bir daire haline getirmek, Türk milletinin en mühim vazifesidir. Memleketi imar edelim ve iktısadî vaziyetimizi yükseltelim de daha rahat ve bahusus daha kuvvetli olalım, diye hariçten bize bol para vermeyi kimse düşünmiyecektir. Vatandaşlarıma bu sözleri cesaretle söylüyorum. Büyük meseleleri halletmek için yaratılmış olan Türk milleti hakikatları olduğu gibi bilmelidir. Millî mücadeleyi Türk milleti kendi parasiyle kazandı. On senedir Cümhuriyetin kurulmasını, memleket imarını, techizini ve müdafasını kendi parası ile hazırladı. [Hariçte Türkiye’nin ümranı ve]* saadeti için bir takım insanların para biriktirdiğini söyliyenler Türk milletinin aldatılabileceğini zannedenlerdir. Türkiye’de para işletilmesinden hakikî ve maddî menfaatlar temini hevesi müteşebbisler için kuvvetli bir saiktir. Buna şüphe yoktur. Fakat dünya şartları gittikçe kararsız ve karışık olmakta, hele bu senelerde şartlar daha ağırlaşmaktadır. Bizim kabul edebileceğimiz şartlarla, müteşebbislerin menfaatlerini ve beynelmilel iktısadî şartların kararsızlığı icaplarını bir araya getirebilmek epiyce güçtür ve çok tesadüfidir.

Memleketimizin istikbalini tesadüfi şartların tahakkuk etmesine bırakamayız, bırakmamalıyız.

Memleketin atisi bizim himmetimize, bizim paramıza bağlıdır. Biz evvelâ bu hakikati bileceğiz. Bu hakikati anlayacağız, kabul edeceğiz ve kendimize mal edeceğiz. Bu mesele ancak, bir millî ülkü gibi bütün vatandaşların kafalarında olgun hale geldikten sonra halledilebilir. Onun için meseleyi evvelâ milletçe anlamağa çalışmalıyız.

Memleketin iymarı [imarı] ve iktisadî inkişafı için dahilî istikrazların mahiyetini göstermiş oluyorum.

Dahilî istikraz sistemi millî kalkınmanın en emin vasıtasıdır. Bu siyaset: vatandaşın devletine itimadına, millî paranın kıymetine güvenmesine, memleket imarını ve inkişafını bir borç bilmesine ve bütün bu yollarda kendi şahsının ve ailesinin menfaatini emniyette bilmesine bağlıdır.

Ergani bakır hattı gibi elli milyon sarfolunan bir büyük işin on milyonunu tedarik etmek için dahilî istikrazdan başka çareler bulunabilirdi. dahilî istikraz yolu tutuldu. Bir yeni anlayışın, bir yeni sistemin başlangıcı olmak için kimse zorlanmıyor. Sistemin ve siyasetin muvaffak sayılması, vatandaşın anlayarak ve isteyerek dahilî istikraza iştirâk etmesindedir. Meselenin düğüm noktası buradadır. Vatandaşlarımıza bunu anlatmağa borçluyuz. Bunun için mütemadi konferans vermeliyiz, vatandaşların her muhitine bu ihtiyacı izah etmeliyiz.

Yeni vatanı dahilî istikrazlar yapabilir. Vatandaşların anlayışına, gönüllü rızasına istinat eden dahilî istikraz siyaseti sermaye noktai nazarından içinde bulunduğumuz dar ve sakat daireyi, geniş, doğru ve müspet işler bir düzen haline getirecek tek vasıta ve çaredir.


 

 

 

Yeni Yıl Dolayısıyla Associated Press’e Verilen Demeç [24]

 

1934 senesi için, bu anda bana hâkim olan fikir şudur:

Sulhu muhafaza için çalışacaklara samiymi olarak tam bir muvaffakiyet dilemek.

Bence sulh için başlıca tehlikelerden biri, dahilde tahakküm ve hariçte hegemonya tesis etmek için din taassubunu vasıta olarak kullanmayı istemek fikrinde mündemiçtir...


 

 

 

 “Balkan Anlaşması” Dolayısıyla Yunanistan Başbakanı Çaldaris’in Mesajına Verilen Yanıt [25]

 

Yunanistan Başvekili M. Çaldaris Cenaplarına

Balkanların kardeşliğini temin ve takviye ederek huzur ve emniyet içinde beşeriyet sulhuna misal vererek, kültür sahasında ilerliyebilmesini temin maksadiyle yapılmasına teşebbüs olunan paktın bu noktai nazarları muhteva olarak temin edilmiş olduğunu tebşir eden lûtufkârane telgrafnamenizi memnuniyetle aldım.

Bu hayırlı ve sulhseverlik eserinin tarihi medeniyet merkezlerinden sevimli devlet merkeziniz Atina’da ve yüksek irfan evi akademide imzalanmış olması tarihin kaydedeceği kıymetli bir hatıra olacaktır. Sulh içinde insanlığın ilerlemesinden başka hiç bir gaye istihdaf etmiyen bu eser hepimizin sevincini bittabi muciptir. Paktın âkitlerinin olduğu kadar bu âkitlerin eski ve yeni ciddî dostlarının da bundan memnun olacaklarına şüphe yoktur. Ben de sizi kalbi olarak tebrik ve kardeş Elen milleti hakkındaki saadet temennilerimi takdim ederim.

İsmet


 

Halkevleri’nin Kuruluşunun 2. Yıldönümü Dolayısıyla Ankara Halkevi’nde Verilen Radyo Söylevi [26]

 

Hanımefendiler, Beyefendiler,

Size söz söylerken şimdi Türkiyede bütün memleketin halkçılarını, münevverlerini ve idealistlerini toplıyan bütün halkevlerine hitabe diyorum. Memleketin her tarafında, şimdi, anlayışta, azımda [azimde] ve çalışmak harsında başlı başına kuvveti olan bütün unsurları, bir tek adam gibi nefes almaktadır.

Size bugün mevcut olan 55 halkevine orada toplanan bütün vatandaşlara müjdeliyorum ki bu anda 25 yeni halkevi daha açılmış bulunuyor. (Alkışlar) Bu halkevlerini, yeni 25 halkevini, bütün halkevlerinin ve memleketin huzurunda açıyorum. Memnun olmanız için halkevi ailesine karışan yeni uzuvları, adlarile birer birer huzurunuzda sayacağım.

Adapazarı, Amasya, Beyazıt, Bergama, Bitlis, Çorlu, Düzce, Elaziz, Erzurum, Igdır, Kula, Maraş, Mardin, Milâs, Mudanya, Muş, Sandıklı, Siirt, Silvan, Ünye, Ürğüp, Ödemiş, Uşak, Urfa, Uzunköprü.

Yeniden faaliyete geçen halkevlerine hep birden muvaffakiyet, büyük ilerleme ve bu aziz vatana yüksek hizmetler dileyelim. (Alkışlar)

Arkadaşlar, halkevi yeni Türkiye hayatının başlı başına bir unsuru, başlı başına bir remzidir. Yeni nesil, açık havada spor meydanında, ve dam altında halkevinde toplanıyor. Ancak böyle bir nesildir ki beden kuvveti ondan daha mühim olan fikir kuvveti ve iman kuvvetile yeni Türkiyenin istikbalini kuruyor. Yeni zamanın bütün sert dileklerine cavap vermeğe hazırlanıyor. Halkevleri, kurulan bütün medeniyetlerin üstüne geçmek iddiasında bulunan Türkiye Cümhuriyetinin hayatı için aziz bir toplantı yeri, bütün kabiliyetleri inkişaf ettiren bir mihrak sayılmalıdır. Halkevleri bizim kendi anlayışımıza göre, Türk vatandaşında Türk cümhuriyetinde ahlâk, ilim ve anlayış mefhumlarının tatbik olunduğu, izah olunduğu, genişletildiği, kökleştirilip yerleştirildiği yerlerdir. (Şiddetli alkışlar)

Halkevlerinin bilhassa karakter ve ahlâk mefhumlarında oynıyacağı role, büyük role, bugün şu anda bütün halkevlerinde toplanan vatandaşlarımın dikkatlerini celbetmek isterim. Halkevlerinde her toplanış, vatandaşın karakterini sağlamlaştırmak, yükseltmek, güzelleştirmek için iyi bir fırsat olmalıdır. Bütün ahlâkların başında, bütün hassaların üstünde Türk vatandaşı, vatanperverliği düşünmelidir. (Alkışlar)

Arkadaşlar, vatanperverliği, halkevlerinin terbiye etmek için belli başlı uğraşacakları, dikkat edecekleri ve takibedecekleri bir mevzu addettirmeliyiz ve her vesile ile anlatmalıyız. Zamanın vesaiti ne kadar ilerlerse ilerlesin, memleketlerin zenginlikleri ne kadar çoğalırsa çoğalsın, bir memleketin emniyeti için başlıca vasıta, esaslı vasıta ve tek vasıta evlâtlarının vatanperverliği ve fedakârlığıdır. (Alkışlar)

Diğer malzeme, diğer her vasıta ve silâh olarak kullanılacak her şey vatanperverliğin ve fedakârlığın yanında yüzüne bakılmaz yabancı bir şeyden ibarettir. (Alkışlar) Ancak milletlerin, fertlerin, memleketi korumak için, memleketi yüksek, sağlam ve bilhassa masun yaşaması için icabında gösterebilecekleri fedakârlığın hudutsuz olduğunun bilinmesi o memleketi yaşatacak olan tek çaredir.

Arkadaşlarım, bütün halkevlerinde toplananlar sözümü işitsinler, bu zaman, gelecek zamanlar ve geçmişler gibi, Türk vatanperverliğinin, bu memleket hudutlarını bekliyen başlıca vasıta olduğunu hiç bir zaman gözden kaçırmıyacaklardır. Vatanperverlik üzerinde ısrar ettiğim bütün bu sözlerimi, dünyanın dört köşesinden türlü bulutlar geçtiği bir zamanda, tarafımızdan serdedilmiş başlıca bir endişe olarak telâkki etmeyiniz. Bunu, halkevlerinde terbiye unsuru olarak bilhassa tebarüz ettiriyorsam ve bu tebarüz ettirmem, dünyanın bir çok yerlerinde karışık havalara rastlıyorsa, bu bir tesadüften ibarettir. Hakikat, geniş zamanda olsun, bulanık zamanda olsun, her zaman Türk mevcudiyetinin vatanperverliğe ve fedakârlığa istinat ettiğini ve bu ahlâk mefhumunun bizim için esas olduğunu söylemektir.

Halkevlerinin karakter sahasındaki vazifelerini anlatırken, büyük Gazinin Milletin yüksek karakterli olarak yetiştirilmesine verdiği ehemmiyeti tebarüz ettirmek isterim. Yüksek karakterin başlıca tecellileri doğru ve haysiyetli ve çalışkan olmaktır. Halkevleri[nde] bu mefhumları her vesile ile tebarüz ettirmeğe, doğru ve haysiyetli ve çalışkan vatandaşlar yetişdirmeğe hususî bir itina gösterilmelidir.

Arkadaşlarım, bu vesile ile müsbet ilimler üzerine verdiğimiz ehemmiyeti, tekrar bütün halkevlerinin dikkatleri önüne koymak isterim. Yetişen nesillere, gelecek nesillere müsbet ilimlerin sade ve yaratıcı mahiyetini, bütün memleketin entellektüelleri, memurları, şurada ve burada, görmüş olanları her vesile ile anlatmalıdır.

Arkadaşlar, yeni nesiller bizim bu bulunduğumuz şartlardan çok daha muğlâk şeraitte yaşamak için hazırlanıyorlar. Fizik, elektrik, kimya ve bu gibi müsbet ilimlerin tatbikatını, bilenler –bütün halkevlerinde toplananlara söyliyorum– her vesile ile, ilmî seviyesi mahdut olanların bile kavrıyabilecekleri sade şekillerle anlatmağa çalışmalıdırlar. Halkevleri tekemmül ettikçe bir mektebin laboratuvarı gibi, sade vasıtaları toplıyarak, vatandaşlara müsbet ilimlerin tatbikatını göstermelidirler.

Arkadaşlar, bilinmiyen şeyler insanların iradesi üzerinde ürkütecek tesir yapar. Vatandaşların görgüleri ve bilgileri arttıkça cesaretleri, teşebbüs kuvvetleri ve içinde bulundukları şartlara ve istikbale emniyetleri artar. Onun için yeni memleketin kurulmasında, Büyük Gazi esaslı olarak büyük bir isabetle gösterdi ki müsbet ilimlerin memlekette yayılmasına, tatbik edilmesine herkes tarafından heves edilmesi lâzımdır. Halkevleri içtimaî mevzularda vatanı yükseltmek için sarfettikleri gayret kadar müsbet ilimleri vatana sade ve umumî şekillerile yaymak için hususî bir dikkat göstermelidirler. Güzel sanatlar halkevlerinin belli başlı iştigal ettiği esaslı bir mevzudur. Halkevleri vatanda güzel sanatlara muhabbeti, güzel sanatlardan vatandaşın terbiyesi için, vatandaşın azmının kuvvetlendirilmesi için nasıl istifade edileceğini telkin eden bir toplantı yeri olmalıdır.

Arkadaşlar, güzel sanatlar yalnız yüksek bir insan cemiyetinin temeli olan, ince ve güzel hisleri terbiye eden vasıta değildir. En sert iradeleri de yetiştirmeğe vasıta olan başlıca bir münebbih, başlıca bir yürütücüdür.

Çetin bir mücadele hayatında uğraşacak unsurların yüreklerinde kuvvet, neşe, hayat, azim bulmaları muvaffak olabilmeleri, mücadele edebilmeleri için hem başlanğıç noktası, hem devam vasıtası ve hem de neticeye ermenin tesirli tılsımı güzel sanatlardır. Halkevleri, güzel sanatlarını yalnız kendi cemiyetlerine ruh veren vasıta değil, vatandaşları terbiye eden onları çalışmaya hırslandıran, onları vatanı güzelleştirmek ve çiçeklendirmek için daha çok iştiha ile techiz eden başlıca bir terbiye vasıtası saymalıdır. Burada, bütün halkevlerini güzel sanatları sevmeleri ve sevdirmeleri ve yaymaları için bir heyecan duymıya teşvik ediyorum. (Alkışlar)

Halkevlerine toplanan vatandaşlarım,

Halkevleri, bütün vatandaşların bu vatanda ülkü sahibi olarak çalışmak ve çalıştırmak istiyen bütün güzide unsurların toplantı yeridir. Bu sene bize halkevlerinin faaliyeti hakkında verilen malûmat hepimizi memnun edecek kadar zengindir, fakat önümüzdeki sene yeni 25 halkevinin birleşmesile toplanan büyük camia vatana daha büyük hizmetler, daha semereli, daha feyizli neticeler vermelidir.

Arkadaşlar, bu vatanın asırlardanberi muhtaç olduğu şey, vatandaşların tek bir aile gibi toplanarak orada vatanın ilerlemesine medar olacak esaslı faaliyetleri beraber tanzim etmeleri ve beraber tatbik etmeleridir. Halkevleri bütün vatandaşların müşterek malıdır. Halkevlerinin temiz, feyizli ve ilerler bir halde olması, bütün devlet memurlarının, vatandaki bütün entellektüel sınıfının, bütün ilerlemek istiyen unsurların gayesi ve müşterek vasıtasıdır. Halkevlerinin her hangi bir muvaffakiyetsizliğinden doğacak her hangi bir mesuliyet hepsinin boynundadır.

Arkadaşlar,

Halkevlerini çoğaltmağa çalışmalıyız. Halkevlerinin sesini memleketin her tarafına işittirmeğe, yaymaya çalışmalıyız. Halkevlerinin yükselmesi her vasıta ile mücehhez olması için Devlet memurundan vatandaşa kadar, herkes aklını ve elinden geldiği kadar vasıtasını birleştirmeğe çalışmalıdır.

Bütün Halkevlerine söylüyorum, muntazam, feyizli çalışmanın temeli, müesseselerin bütçe noktai nazarından düzgün olmasını temin etmektedir. Başkasının lûtfuna ve yardımına ihtiyaç gösteren bir hayat, sun’î ve süreksiz bir hayattır. Onun devamına güvenilmez ki, feyzine ve tesirine inanılsın.

Her şeyden evvel devamlı bir hayat, o halkevinde bulunan aile efradının emin ve muntazam ve devamlı yaşamasını temin edebilecek bir bütçeye akıl erdirmelerile mümkün olabilir. Bütçe mütevazi ve vesait mahdut olabilir. Fakat her şeyden önce muntazam ve devamlı olması lâzımdır.

Yeni Türkler, açıkta kırda, spor meydanlarında, dam altında, halkevlerinde idealist vatandaşlar toplantısı halinde yaşamakta ve yetişmektedirler. Bütün halkevlerine geniş feyizler dilerim. (Sürekli alkışlar.)

 


 

Cumhuriyet Halk Fırkası Meclis Grubunda İlk Öğretim ve Cehaletle Mücadele ile İlgili Söylev [27]

 

Muhterem arkadaşlar,

İlk mektep muallimlerinin maaşları bazı vilâyetlerde muntazam verilmiyor şikâyetini bir iki senedenberi alıyoruz. Bu sene de gene bazı vilâyetlerden ilk mektep muallimlerinin maaşları hazineden maaş alan memurlar gibi muntazam verilmediğini vakit vakit bize bildiriyorlar. Bu münasebetle meseleyi Fırka divanında tetkik ettik ve divan bu vesile ile ilk tahsil meselesinin muhtelif istikametlerine girdi. İlk tahsil meselesinin bu suretle bugünkü ihtiyaçları ve meselenin esasına taallûk eden eksikleri ve istikbali itibarile meselenin fırka grupunda hattâ efkârı umumiye önünde alenî olarak münakaşasını teklif ettik. Bu sebeple şimdi size günlük âcil meseleyi arzedeceğim. Ve ilk tahsil meselesi üzerinde görülen eksiklikleri söyliyeceğim. Fırka esas programında ilk tahsil meselesinin bütün vatanda esaslı olarak teminini belli başlı bir prensip saydığından bu prensipin nasıl tatbik olunduğunu göreceksiniz, daha iyi tatbik olunması için fırkanın gerek mecliste bulunan grupu, gerek memlekette bulunan bütün efradı meselenin esaslı halli için bütün gayretlerini birleştirmek vazifesi karşısında kalacaktır.

Evvelâ gün meselesini arzedeceğim. Bugün elimizde mevcut olan malûmata göre şikâyetler şunlardır: Bir vilâyette 4 aylık, iki vilâyette 3 aylık, 12 vilâyette 2 aylık ve 11 vilâyette 1 aylık ilk mektep muallimi maaşı birikmiştir. Bu suretle maaşları birikmiş olan vilâyetlerin adedi 26 oluyor. Bununla beraber gayet büyük bir rakam ve çok büyük bir adet birikmiş gibi bir tesir karşısında kalmamızla beraber meselenin bizleri ürkütecek kadar olmadığını şimdi arzedeceğim rakam gösterecektir. Son anda birikmiş olan maaşları kuruş olarak, müfredat olarak toplattırdık. En son malûmata göre takriben iki yüz altmış beş bin liralık bir borç birikmiş oluyor. Yani bu 26 vilâyette biriken maaşların yekûnu bugün 265 bin liradır. Sene nihayetine kadar bu rakamın bu halde kalması veya takibat ile indirilmesi veya bir miktar artması mümkündür. Bu ilk mektep maaşlarının bu suretle birikmesi başlarken dedim ki bir iki senelik bir meseledir. Şu halde umumî varidatın azalması ile İdarei hususiye başlıyan aynı derdin sirayeli tesiri altında sayılabilir: Yeni idarei hususiye bütçeleri 45 – 50 milyon liraya kadar nazarî bir rakam içinde çalışırken üç dört sene içinde fiilen istihsal ettikleri, belki azamî 30 milyona kadar düşmüştür. Tabiî bu düşmenin tesiri idarei hususiyeye taallûk eden bütün vazifelerde tesirini göstermek lâzımdır. Mâlumunuzdur ki ilk mektep bütçesinin temini idarei hususiyelere ait bir vazifedir, onların varidatı ile tesviye olunur. İdarei hususiyelerin, içinde bulunduğumuz senede ilk tahsil için tahsis ettikleri para 13 milyon liradır.

Bu noktai nazardan eğer bütün vilâyetlerin ilk tahsil bütçesini, 13 milyon lirayı ve bugün birikmiş borç olarak 260 – 270 bin lirayı göz önüne alırsak açık nisbeti yüzde yarıma bile düşmiyecek demektir. Mesele bu noktai nazardan daha ziyade intizam meselesidir. Bir de zengin vilâyetlerin kendi varidatile masraflarını ödeyebilenlerle bazı vilâyetlerin kendi borçlarını ödeyemiyecek nispetsiz bir halde bulunmaları meselesidir. Her ne olursa olsun az bir miktar borç ta kalmış bulunsa velev ki bir tek adamın alacağı olduğu halde 3 – 4 aylık maaşını alamamasından şikâyet etmesi bizi muztarip etmektedir.

Ve intizam halinde olmıyan bir müessesenin ve bir işin semere vermiyeceği kanaati bizi ehemmiyetle düşündürmektedir. Onun için ne vereceksek onun muntazam olarak, alâkadarı herhangi bir tereddüde de düşürmiyecek, sağlam bir hesaba hayatını raptedecek surette belli olarak tediye edilmesi muvaffakıyet için ve ilk tahsilden beklediğimiz semereler için esastır.

Şimdi size idarei hususiyelerde nazarî olarak karşılık gösterilen ilk tahsilde memleketin vaziyetini bir iki rakamla söyliyeceğim. İlk tahsil için 13.262 muallim çalışmaktadır. Bunların şehirde çalışanları 6.624 ve köyde çalışanları 6.638 kişidir. Bugünkü vaziyet takriba [takriben] şehirde ve köyde hocaların yarı yarıya ayrılması gibi bir manzara gösteriyor. Mektep, şehirde 1.143 ve köyde 5.401 dir. 6.544 mektep ediyor. Talebe şehirde 257.600 köyde 313.180. Hepsi 570.780, ilk mekteplerde bulunan talebenin yekûnu olarak görünüyor.

Bir noktayı saklamadan dikkatinize arzetmek isterim. Tahmin olunduğuna göre bütün memleketin çocukları ilk tahsile İnkılâp prensiplerinin arzu ettiği gibi girmiş olsaydı mekteplerimizin talebe mecmuunun bir buçuk milyon olması lâzım gelirdi. Şu halde beş küsur bin ile ilk tahsil çağında bulunan çocuklardan ancak 1/3 ü mekteplerde bulunuyor demektir.

Şehirde 257.000 çocuktan beşte bir olarak her sene 50.000 çocuk çıkması lâzımdır. Köy mekteplerinde ise 313.000 çocuk bulunduğuna göre üç sınıf olduğu için her sene bu miktarın üçte biri olan 100.000 talebenin mektebi bitirmesi lâzımdır. Şu halde yekun bu olduğuna göre her sene ilk tahsili bitirmiş olan çocuklar 150.000 olması lâzım gelir. Halbuki rakamlara bakacak olursak çıkan talebenin yekûnu 150 bin yerine bunun yarısını görmekteyiz. Her sene köy ve şehir mekteplerinden azamî 75 bin talebe çıkmış bulunmaktadır. Şu halde mühim bir kısmı tahsilin nihayetine varmadan mektebi terketmektedirler. Bu itibarla diyebiliriz ki bu ilk mekteplerde üçte birini okutuyoruz fakat altıda birine ilk tahsilini tamamlatıyoruz. Şimdi sarfettiğimiz parayı bu aldığımız netice ile mukayese edecek olursak karşısında bulunacağımız hakikat dikkati celbetmeğe lâyıktır. İlk tahsil için sarfedilen 13 milyon lira ile 170 bin ilk tahsilini bitirmiş çocuğu almağı düşünürseniz, talebe başına çok masraf edilmektedir. Meseleyi cesaretle, hakikatı olduğu gibi görerek mütalea etmek ve memlekete bildirmek vazifemizdir. Hepsi bütün ihtiyacı temin etmekle beraber bu memleketin ilk tahsile tahsis ettiği para eksik noktai nazardan az sayılabilir. Aldığı netice noktai nazarından israf edilmiş sayılmalıdır.

Bunda alâkadar velilerin, çocuklarının tahsilini bitirtmek için, muntazam takip etmediklerini kaydedebiliriz. Onları teşvik ederek ve bilhassa çocuklara tahsili sevdirmesi icap eden muallimlerin ve idare memurlarının iftihar edecek vaziyette olmadıklarını söylemeği vazifeden sayarım. (Bravo sesleri, alkışlar.)

İlk tahsil meselesi:

İlk tahsil, hususî idarelerin tahsis ettikleri 13 milyon liranın hakikatta tahminden daha az hasılat alınan senelerde 13 milyon liranın tamamen istihsal olunacağını, daha sene başına üç, dört ay varken kestirmek müşküldür. Miktar bundan eksik olabilir. Görülüyor ki bu 13 milyon liranın tahsilinde 9 milyon lirası münhasıran maaşların karşılığı ve diğer geriye kalan 3 ve 4 milyon lirası da ilk tahsilin icap ettirdiği masraflar sayılabilir. Bir kısmı harcırah ve saire gibi eşhas hakkına teallûk eden mevzuları, diğer kısmı inşaat, ders malzemesi gibi tahsilin doğurduğu masrafları icap ettirmektedir.

İlk muallimlerin maaşları hakkında elimde bulunan cetvelden de size malûmat vermek istiyorum. İlk mektep muallimi maaşı 16 dereceden başlıyor. Muallim 16 lira maaşı asliye, yani 52 liraya hak kazanıyor ve vergileri kesildikten sonra 43 lira eline geçecek bir para kalıyor. Demek oluyor ki filen [fiilen] eline geçecek para 43 liradır. Muallim 16 derecede ilk dersine başlamıştır. Ondan sonra zamanla 15, 14, 13 gibi muhtelif derecelere terfi ediyor, bu suretle 43, 46, 54, 61, 68, 78, 85, 99 126 lira gibi eline geçecek şekilde para alıyor. 27 sene sonunda 126 lirası eline geçecek hale yani 165 lira maaşa istihkakı olan bir vaziyete giriyor.

Şimdi fırkada ilk tahsil meselesinin halledilmek üzere mütalea edilerek herkesin bileceği kararlara varmak üzere mevzuu bahsedeceğimiz noktalar şunlardır:

Bir defa ilk tahsil olarak halin intizamını temin etmek lâzımdır; ilk tahsilde ne çalıştırıyorsak, kim çalışıyorsa bunların maaşları, istihkakları devlet bütçesinden istihkaklarını alan memurlar gibi herhangi bir intizamsızlıktan masun olarak muntazam tediye olunmalıdır. Muntazam tediye meselesini tetkike başladığımız zaman, her vilâyet üzerine ayrı ayrı mütalea edilmesini ihmalden mütevellit eksikler üzerinde tetkiki, biraz uzun olsa da isabetle tetkik yapılmak icap eder. Biz bunun için birçok defa ciddî tedbirler aldık. Bir defa bir Heyeti Vekile kararı ile, her hangi bir vilâyette idarei hususiye bütçesinden ilk mektep muallimlerine maaş verilmemiş ve diğer her hangi bir şubeden bir maaş verilmişse bunu sui idare ve sui istimal telakki ederiz, dedik. Biz bu kararı aldık ve tebliğ ettik.

İhtimal vermiyoruz ki bu maaş alamamış olan yerlerde valiler veya idare memurları muallimlere vermemiş fakat kendileri almış olsunlar. Buna ihtimal vermek istemem. Böyle bir halin zuhur etmesi idare başında bulunan âmirin doğrudan doğruya mesuliyetini icab ettirir.

Halin intizamı dediğim zaman bir defa bu birikmiş maaşların ve işliyecek maaşların muntazaman tediyesini temin edecek riyazî tedbir istiyorum, ve bunu murat ediyorum. Bir de memleketin sarfettiği para ile mütenasip netice alınmasını istiyoruz. Bu sarf ettiğimiz 13 milyon lira ile hakikaten biz çocuklarımızın üçte birini mi okutabiliyoruz? Bir defa bunu tetkik edeceğiz. Hakikaten bunu okutabiliyorsak bunun semeresini tamamlamalıyız. Bunun yarısının semeresini almak bizim için tamiri pek güç olan bir zarardır. Biz o şerait içinde yetişmekteyiz ve memleketi öyle çetin istikballere hazırlamaktayız ki, bir liradan yarım lira değil bir liradan bir buçuk lira istifade etmek yolunu bulmalıyız. Fakat sarfettiğimizin yarısı kadar verim alınmağa ve memlekete bunu kabul ettirmeğe kimsenin hakkı yoktur.

Gaye halin intizamını temin edecek tedbirleri bulmaktır; muntazam tediye ve memleketin sarfettiği paranın karşılığı olan haklı neticeleri temin eden usul.

Ondan sonra arkadaşlar, ilk tahsilin eksik kalan kısmı için tedbir düşünmek mecburiyetindeyiz, yani eğer elimizde bulunan rakamlara göre üçte bir okutuluyorsa üçte ikinin okutulmamakta olmasını görerek seyirci kalmak iktidarımız dahilinde, değildir. Bunu mütalea etmek bir tedbire bağlamak ve yahut memlekete açık olarak bir şey söylemek mecburiyetindeyiz. Evet, bu şerait altında diğer eksik kalan çocukların tahsil ettirilmesi için şu ve şu imkânları bekliyor ve şu ve şu tedbirleri düşünüyoruz. Yahut kendi halimize göre bu tahsili bu nisbette çoğaltacak, mümkün olduğu kadar az zaman zarfında ilk tahsili bütün memlekette temin edecek bir yolu tayin etmek, göstermek mecburiyetinde bulunuyoruz, demek.

İkinci büyük mesele elimizde bulunan rakamlara göre açık kalan ilk tahsilsiz çocukları okutmak için ne tedbir bulacağız? malî tedbir, idari tedbir, içtimaî ve millî tedbir, ne ise bunu mütalea buyuracaksınız. Bundan sonra üçüncü bir mesele kalıyor. O da ilk tahsil çağını geçirmiş bulunanların yani yaşlıların ve geçkinlerin ümmilikten kurtarılması için mücadele nasıl yapılacak ve nasıl devam edecek işte bunu mutalea buyuracaksınız. Biliyorsunuz ki Türk harfleri kabul edildiği vakıt

Millet Mektepleri şeklinde ümmilikle mücadele etmek için teşebbüs alınmıştır.* İlk senede yüksek bir rakam yani 4 – 5 yüz bin kişi okutulmuştur, müteakip senelerde azalmak üzere bugün elde bulunan istatistiklere göre millet mekteplerinden, okuyup yazma kurslarından geçmiş olanların adedi bir milyona yakın sayılıyor.

Bazı müşahedelere göre tahsil etmiş olanlardan, millet mekteplerinde okumuş bulunanlardan bir kısmı az bir müddet bu mekteplere devam ettiği için bilahare okumadan ayrılarak öğrendiklerini unutmuş vaziyete düşmüşlerdir. Yüksek bir rakamdan başlayıp böyle tedrici azalarak 4 – 5 sene içinde 150 bin kişiye düşmesinin sebebi maddî olarak izah olunuyor. Yani bu millet mekteplerinde halka ders vermek üzere vazife almış olan hocaların masraflarına ve maaşlarına yapılacak ilâveleri temin etmek gittikçe güçleştiği için mekteplerin ve devam edenlerin adedi azalmıştır deniliyor.

Her ne olursa olsun meselenin içindeki müessirleri mütalea ederek ilk tahsil çağı haricinde bulunan geçkinlerin okuyup yazmalarını temin için yani ümmilikle mücadele için ittihaz olunacak tedbirleri mütalea etmenizi rica ederiz. Meseleyi size ilk tahsil noktai nazarından bugün mevcut olan vaziyeti ve ihtiyaçları bir kaç kelime ile fakat ana hatlarile kâmilen izah ettim. Meseleyi munhasıran hükûmetçe mütalea etmeyip de fırkaya getirdiğimin esaslı sebebi şudur: Görüyorsunuz ki, iş mütalea edildiği zaman tedbirleri göz önüne velev ki taslak olarak alındığı zaman yalnız hükûmet içine girilecek bir mesele değil, fırkanın bütün gayretile beraber çalışacağı ve fırka prensiplerinden en esaslılarının tahakkuk ettirilmesini istihdaf eden bir faaliyet olduğu içindir. Siz ve memleketteki bütün fırka teşkilâtı ümmülikle mücadele etmek için icap ederse kendilerine kabili tatbik olacak istifadeli yolları tayin etmek mevkiinde bulunuyorsunuz. İşte bunun için bu müzakereyi yüksek huzurunuzda açıyoruz. Arkadaşlar, fikirlerini hakikatleri gördükten sonra söyliyecekler. İhtimal ki heyeti celileniz meseleyi mütalea ve münakaşa ettikten sonra fennî olarak teferrüat üzerinde çalışarak efkârı umumiye ve bu üç esaslı noktada halin intizamı için, mektebe devam edemiyen çocuklara gösterilecek yol için ve ümmilikle mücadele için takibedilecek yolları sükunetle, fakat isabetle tayin edeceksiniz. Ricam bu hususta meselenin eksik taraflarını ve acı hakikatleri memlekete tanıtmak ve bunun tedavisine cesaretle girişmektir.


 

 

Ankara İnkılâp Kürsüsü’nün Açılışı Dolayısıyla Verilen “Türk İnkılâbı” Konulu İlk Ders/Konferans [28]*

 

Hanımlar, Efendiler,

Türk milletinin içinde yaşadığımız ve devam etmekte olan inkilâbı, ecnebi istilâsına ve Osmanlı nizamına karşı çifte cepheli bir savaş ile başlamıştır. Türk inkilâbı Türk milletinin kurtuluş savaşıdır. Ecnebi istilâ sına karşı vatan müdafaası gibi, nisbeten sade bir manzara ile başladığı ilk günde bile, inkilâp, Osmanlı nizamını kendi karşısında bulmuştur. Kurtuluş savaşı, her hamlesinde muvaffakiyeti, bir ecnebi darbesini reddederken Osmanlı nizamının temellerinden birini yıkmakla elde etmiştir. Anlaşılıyor ki, inkilâbımız dahilî ve millî mahiyeti itibarile Osmanlı içtimaî heyetinin vakit vakit gösterdiği ıslahat teşebbüslerinin bir devamı veya tekâmülü değildir. Bilakis Türk inkilâbına Osmanlı nizamı amansız bir zıt ve hasım vaziyeti almıştır. Şu halde Osmanlı nizamı artık Türk milletine kurtuluş temin edecek bir muhitin bütün şeraitini kaybetmiş ve hakikaten o zamanlar, açıktan söylediği gibi, Osmanlı milleti ve cemiyeti nazariyesi içinde Türk milletine hayat verecek usare kalmamıştı. Geçirdiğimiz son yarım asırlık hadiseler, Osmanlı devrindeki vatanperverlerin ve mücahitlerin Osmanlı camiasındaki ıslahat ve kurtuluş teşebbüslerinin yanlış temelde ve Türk milletinden başka bir bünye üzerinde çabaladıklarının ifadesidir. Bugüne kadar geçen tecrübeleri geçirmiş ve tarihin Osmanlı inkısamı için tertip ettiği dram sahnelerini görmüş ve yaşamış adamlar olarak, tekrar otuz sene evveline dönmemiz kabil olsa, yapılacak şeyin ne olduğunu düşünebiliriz. Osmanlı nizamı yerine Türk milleti nizamı, Osmanlı Meclisi meb’usanı, saltanat ve hilâfet yerine Türkiye Büyük Millet Meclisi, lâyik [laik] Cümhuriyet gibi başka müesseseler koymak icap ederdi. Osmanlı devrini görmüş olanlar, bu fikirlerden herhangi birinin ortaya konmasına Osmanlı nizamının asla mütehammil olmadığını iyice hatırlarlar.

Osmanlı nizamı dediğimiz zaman, idare eden adamları ve müesseseleri ile içtimaî heyetinin ana kanunlarını murat ediyorum. Osmanlı nizamı son asırların fennî ve içtimaî terakkilerine karşı, bünyesini, tedrici olarak değişen ve yükselen

tekâmülden uzak tutmak gayretile, dört duvarı kalın bir hücre içinde kalmış idi. Osmanlı ıslahatçıları hep bu hücre içinde çalıştılar. Bütün ıslahat teşebbüsleri, muvaffak olanları ile beraber, hep o hücrenin duvarları arasındaki sahaya münhasır kaldı. Türk milletini, aradığı yaşayış ufuklarından kalın duvarlarla ayırmak tertibi içinde vuku bulan bu çırpınmalar Türk milletinin kurtuluş davası ile münasebettar olamazdı. Bunun içindir ki Türk inkilâbının hamleleri, Osmanlı ıslahat ve hattâ ihtilâl hareketlerinin devamı ve tekâmülü değildir.

Osmanlı nizamı, Türk milletini ecnebi istilâsına ve esaretine kadar sürükledi. Kendi sevk ve idaresinin neticesi olarak ecnebiler Türk milletinin bütün varlığına el koydukları vakit boyun eğdi. Osmanlı nizamı, kendisinin Türk milletini kurtarmağa iktidarı olmadığına inanmıştı.

Asırlarca bocalıyarak, nihayet en sert kayaya çarptıktan sonra tabiî hedefine varmış gibi rıza ile ve alıştığı miskin tevekkül ile teslim oldu. Artık Osmanlı nizamı Türk milleti aleyhine ecnebilerin elinde vasıta olmak rolüne hazırlanmıştı.

Hanımlar, Efendiler,

Hazin ve acı bir hakikattir ki Osmanlı nizamı, ecnebilerin emrettikleri bu son rolü benimsemiş, yeryüzünden kaybolmadan, son enerjisini toplıyarak ecnebilerle birlikte, Türk milleti aleyhine savaşmıştır. Türk milletinin Osmanlı devrine ait harikulade eserlerini beraber yaşadıktan sonra katılaşarak ve duygusuzlaşarak, nihayet milletin mevcudiyet ve ilerleyiş şartları ile her türlü münasebeti kaybeden bir mahiyet içinde onun hangi çukurlara kadar düştüğünü mütalea etmek, tarih için ibretli ve istifadeli bir şeydir. Biraz evvel dediğim gibi Türk inkilâbı, Türk kurtuluş davası olarak ecnebi istilâsına karşı, bir dereceye kadar sade ve askeri-siyasî mahiyette başlar. Ve fakat daha ilk anında Osmanlı nizamına karşı bünyevi – milli ve siyasî inkilâplara girer. Millet varlığını anlayışta, esaslı farkı ise, kuvvet önünde imparatorluğun teslimiyetine karşı, Türk inkilâbının ret ve mücadele kararında bulacaksınız.

Bu mücadelenin çetin safhalarını profesör arkadaşlarımdan dinleyecek ve öğreneceksiniz: Ben size bu kararın millî mânasına işaret edeceğim.

Bir defa, teklif olunan teslimiyet tam karşılığı ile, yani Türk milletinin müstakil varlığının kendi tarafından emir ve ihtar edilmesi suretinde tecelli etmiştir. Bu tecelli Türk milletini büyük savaş önünde bulunduruyordu. Gerçi böyle bir savaş için lâzım olan maddî vasıtalardan millet mahrum vaziyette bırakılmış idi. Fakat buna rağmen Türk milleti kendi vicdanında müstakil mevcudiyetinden mahrum olarak yaşamak istidadını görmedi. Millî vicdanın ihtilâli kendine yol gösterdi. Diğer taraftan düşünüldü ki, kâmilen ele geçtikten sonra, maddî vasıtadan gittikçe daha ziyade mahrum bulunacaktı. O halde, içine düştüğü felakette en müsait ve vasıtalı olduğu zaman gene bu zaman idi. Ancak maddî vasıtaların riyazî ve amelî tesirleri galebe çalarak mücadeleyi uçsuz ve bucaksız bir yola sürebilirdi.

Tarih, Türk milletini bütün bu ihtimalleri gözüne alarak harekete geçmiş bulmaktadır. Türk inkilâbının başında verilen karar –ki bu, ecnebi taarruzuna karşı sonsuz mücadele kararıdır– inkilâbın her zaman temel taşı ve esas yapısı kalacaktır. (Hararetli ve sürekli alkışlar.) Türk inkilâbı ancak bu temel üzerinde yaşıyabilir ve yükselebilir. Bu itibarla harice karşı millî varlığı koruma için inkilâbın tecrübeden geçen müdafaa prensiplerini gözden geçirmeliyiz. Bunların birincisi –Milli müdafaa, millî varlık savaşıdır. Hakikatı, katı ve kaba mahiyeti ile olduğu gibi kabul etmelidir.. Millî mücadelede harice karşı vatan müdafaasını kazanmak Türk milletinin varlığını hariç elinden kurtarmağı temin etti. Harice karşı müdafaanın kaybedilmesi, millî varlığın kaybedilmesini intaç ederdi. Vatan yeniden bir taarruza uğrarsa taarruzun hedefi ve neticeleri ayni olacaktır. Böyle bir savaştan behemehal muzaffer çık[ıl]malıdır. Böyle bir savaşa ancak taarruza uğradığımız muztar vaziyette girilebilir.

İkincisi – Haricin taarruzuna karşı vatan müdafaası, vatanın canlı ve cansız bütün kudretlerinin sarfını ister. Hiç bir fedakârlık ve sıkıntı, müdafaa mücadelesinin neticesi ile mukayese edilemez. Behemehal muvaffak olmalı, muvaffak oluncıya kadar uğraşmalı. Muvaffakiyet uğrunda vatanın bütün vasıtalarını harcamalıdır. (Bravo sesleri)

Hiç bir namüsait şart ve vaziyet, hiç bir nazariye ve muhakeme, mücadelenin gevşetilmesini icap edemez. (Alkışlar.)

Üçüncüsü – Milli savaş mutlaka muzafferiyetle neticelenir. Tecavüz eden düşman ne kadar çok ne kadar kuvvetli olsa, millî müdafaada imanımız ve vatanın ve milletin tabiî şartları zaferi bize tevcih edecektir. Bu, böyle olmuştur ve böyle olacaktır. (Hararetli ve sürekli alkışlar.)

Hulâsa: Harice karşı millet müdafaasının mahiyeti millî müdafaanın istediği vasıta ve fedâkarlığın hudutsuzluğu ve zafere iman! (Sürekli alkışlar.)

Yeni Türk devletinin milletler arasında vaziyetini ve siyasî prensibini Lozan sulh muahedesinin şu mahiyetinde bulacaksınız. Bu mahiyet, milletlerin istiklâline hürmet esasına ve milletlerin biribirile müsavat üzere konuşmalarına istinat eder.

Devlet sistemi

Türk inkilâbı ilk anda halk devletini kurdu. Büyük Millet Meclisinin halk hükûmeti Osmanlı karşısında hem mevcudiyeti ile hem de onun esasları ile mütemadiyen çarpışma vaziyetinde bulundu. Bu çarpışmalar Osmanlı devletinin hilâfet orduları ve kuvayi inzibatiyesi ile bir cephede, memleket dahilinde ve millet orduları gerisinde kaldırdığı kütlelerle diğer cephede, ve sonra halk devletinin siyasî ve idari bünyesi üzerinde bozguncu enkazı ve anasırı ile üçüncü cephede çetin ve amansız olarak cereyan etmiştir. Bunların teferruatını ayrıca dinliyeceksiniz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi müessesesinde vücutlanan halk hükûmeti* –ki onun açık ifadesi cümhuriyettir– Türk Milletinin mukadderatı üzerinde kayıtsız ve şartsız, bütün salâhiyetleri kendinde toplamıştır. T.B.M. Meclisinin Türk milleti için lâzım ve faydalı gördüğü hiç bir tedbiri kendi idrakinden ve kararından başka tâbi tuttuğu bir miyar yoktur. Saltanat ve imtiyaz hukuku ve şerait** ahkâmı gibi kayıtlar Türk Cümhuriyeti ve T.B.M. Meclisi için mevcut olmıyan, müessir olmıyan şeylerdir. Türk inkilâbının siyasî sahadaki tecelliyatı temel olarak işte bu suretle ifade olunabilir.

Bu müşahede, içinde bulunduğumuz rejimin, geçen rejimlere karşı siyasî inkilâbının esas farikasıdır.

İçtimaî ve ahlâki sahada da Türk inkilâbının mânası tetkik edilmeğe değerlidir. Türk inkilâbı, insaniyet ülküsünü takip eder. İnsan cemiyeti, kâinatın en kıymetli, en kudretli varlığıdır. Kâinat içinde insan cemiyetleri, beraber çalışacak ve beraber çalışma sayesinde kolaylıklarını ve saadetlerini arttıracak imkânlara maliktirler.

İnsanların çarpışmalarının ve yaşamak için biribirini öldürmeğe mecbur olmalarının sebepleri, dar, hastalıklı zihniyetlerin hüküm sürmesi, muhtelif insan cemiyetleri arasındaki fikri, manevî ve fennî anlayış ve bulunuş seviyelerinin farkıdır. Ancak bu sebeplerin insan cemiyetleri üzerindeki tesirleri bir hakikattir. İnsanlık yüksek ülküsünü gütmek, bir vazife olduğu kadar, mevcut acı hakikatin icaplarını gütmek de insanlık ülküsüne varmanın amelî olan tek yoludur.

Türk milleti olarak var olmak, ve büyük insan ailesinde yüksek bir cemiyet olarak yaşamak Türk inkilâbının gayesidir. Türk inkilâbı, büyük insan ailesinin saadetine hizmet etmeği vazifesi sayar. Ve bu hizmete imkân bulmak için, Türk cemiyetinin birçok kudret sahibi olmasının en esaslı şart bilmektedir.

Anlıyoruz ki, Türk milletinin hususî benliğini meydana çıkarmak ve sağlamlaştırmak, Türk inkilâbının amelî vazifeleri içinde en esaslısıdır. Kadın, erkek her Türk böyle bir cemiyetin kudretli uzvudur.

Türk inkilâbının hayat telakkisi sadedir. Ve tabiat kanunlarına müstenittir. Hayat, sevilecek, korunacak ve yaşanacak bir şeydir.

Varlığın hiçbir sıkıntısı ister kendisinin, ister başkasının hayatına hürmetsizlik için hak vermez.

Hayat kıymetini hor görmek, insan için bir hastalık, bir soysuzluk tezahürüdür. Diğer taraftan hayat, cemiyet için feda edilmelidir. Hayatın cemiyet için feda edilebilmesi istidadı olmıyan muhitte insan tabiatın tecavüzlerine karşı zebun ve acizdir. Bu sebeple o muhitlerde hayat zaten mütemadi bir ıstıraptan başka tecelli gösteremez. Bahusus insanların biribirine tasallutu gibi bir vakıa, bir hakikat olarak, bugün mevcut olan vaziyet içinde hayat sevgisinin, korunmasının tek çaresi, cemiyet için feda edilebilmesi yolunda mevcuttur. (Bravo sesleri.)

Bu sebeple hayatın cemiyet için tehlikeye atılması bir vazifedir. Hayatın devamı ve ebediyeti demek, ülkünün ve milletin ve soyun devamı demektir. Devam ve ebediyet lezzeti derece derece her insan için bu üç istikamette temin olunabilir.

Türk için en muhterem varlık, her şeyden evvel Türk milletidir. (Sürekli alkışlar.) Türk milletinin varlığı Türk devleti ile, Cümhuriyet ile cisimlenir. Devletin menfaatlerini, ona karşı vazifeleri hayatın mesut olması için esas tutmak lâzımdır. Bu esas, her milletten ziyade Türk milleti için ehemmiyetlidir. Çünkü Türk milleti yeni esaslar üzerine henüz kurulmaktadır. Kurulma devrinde her müessese gibi büyük müessese, yani millet müessesesi daha ziyade duygulu ve dikkatli olmalıdır.

Fert ve cemiyet hayatının mesut olması için esas mes’ele tabiate karşı daha vasıtalı, daha kudretli olmaktır. Bu ancak çalışmakla temin olunabilir.

Millet efradının beraberlikle ve sevgi ile çalışmak tabiatı, bir cemiyetin yüksek ahlâk farikasıdır. Kendi hayatı, ailesi ve milleti için çalışamıyacak halde bulunmak bir felâkettir. Çalışmak imkânı olduğu halde çalışmamak kendini veya cemiyetini diğerlerinin çalışması ile yaşatmak zihniyeti ise en büyük ahlâksızlıktır. (Alkışlar)

Hanımlar, Efendiler,

Türk inkilâbı Türk milletinin kurtuluş savaşı olduğu gibi, kurtuluşun hedefi olarak ta Türk milletinin yüksek bir cemiyet olmasını tespit etmiştir. Türk inkilâbı, diğer insan cemiyetlerine karşı taarruzi ve istilâi hırsları reddeder. Fakat Türk milletinin yüksek bir cemiyet olması hedefi, inkilâbın devamını icap ettirmektedir. Hayatımızın inkilâbi mahiyeti, cemiyetin saadeti ve terakkisi için hiç bir dogm’a [dogmaya] körükörüne saplanmış olmamasıdır. Bu nokta, Türk inkilâbının muhafazakâr eski rejimlere karşı olduğu gibi, tespit olunmuş çerçeve içinde olan yeni iddia ve rejimlere karşı da ayırdımı ve üstünlüğüdür. Biz Türk milletini yükseltmek için dar ve doğmatik telakkilere kendimizi bağlamış değiliz.

İnkilâbın davası başlıca iki istikamette tecelli etmektedir:

Birinci ve daimî vazife istikameti şudur: Geçilen yollardan hiç bir sebep ve suretle geriye dönmemeli, hiç bir sebep ve suretle kazandıklarımızdan kayıp ve feda etmemeliyiz.

Türk inkilâbı bu hususta çifte cepheli bir dikkat ve müdafaaya mecburdur. Çifte cephe, hariçten taarruz ve dahilden taarruz ihtimallerine karşıdır. Bir inkilâp için ölüm darbesi, her şeyin kazanılmış ve emin bulunduğunun zannedilmesidir. (Hararetli alkışlar.)

İnkilâbın ikinci faaliyet istikameti müspet, dinamik, yapıcı istikamettir. Türk milletinin yüksek bir seviyeye varmış bir cemiyet olması için ilerlemek ve yürümek mecburiyeti ve bu sebeple yeni ihtiyaçların ve yeni engellerin izalesi bizim daimî vazifemizdir. İnkilâbın bu dinamik devamı, hepimizi uzun ve çetin [bir] yola koymuştur. İnkilâpçılar geniş halk kütlesi içinde onun yeni ve ileri kudret olması için çalışırken, çok zorluklarla uğraşacaklardır. Geniş halk kütlesine inkilâbın temiz ve ülkülü nizamını anlatmak ve bu yolda maddî mahrumiyetlere katlanmak lâzımdır. Uğraşacağımız en mühim hastalık cehalet ve takip edeceğimiz en feyizli yol müspet ilim yoludur. Tabiatteki her kudret için mikyas ve bu sebeple hudut vardır. Henüz hududu keşfedilmemiş olan tabiat kudreti, insan zekâsıdır. İnsan zekâsının yapıcı ve yaratıcı kudretini temin eden, mütemadiyen artıran şey ise müspet ilimlerdir. Türk inkilâbı müspet ilimde yüksek seviyeye varan evlâtlarının kudreti ve bunların millet muhabbet ve hizmetindeki yararlıkları ve Türk milletinin yüksek kabiliyetile feyiz ve inkişaf bulabilir. (Alkışlar.)

Hanımlar, Efendiler,

Türk inkilâbına dair bu umumî ve hulâsa görüşler arasında iktısat cephesi üzerinde söyliyeceklerim kısa ve sadedir. İnkilâbın iktısadî anlayışı ve tedbiri alâkadar arkadaşımın konferanslarına mevzu olacaktır. Söylediğim umumî prensiplerde kâfi derecede işaret bulunduğuna dikkatinizi uyandırmak benim için kâfidir. Türk inkilâbının hedefi millî kurtuluş ve yükseliş davası olduğuna göre, bizim için kütlenin iktısadî ihtiyacını temin etmek esas vazifedir. Fertlerinin iktısaden kudretli ve verimli olmasına istinat eden bir cemiyet kudreti aramak bizim için uzun yoldur. Bahusus bugünkü kudretli cemiyetler bile fertlerini hayatın ve beynelmilel şeraitin karşısında ferdi mücadelelere terketmek imkânını bulamamışlardır ve bulamamaktadırlar. Meselâ[e] her millet için kendi şeraitine uygun ölçüyü bulabilmektedir. Türk inkilâbı cemiyetin iktısaden yükselmesi için devletçe tedbirler almağı vazife sayar, Devletçi tedbirler ferdi faaliyetler için faydalı sahayı ancak genişletmeğe ve verimli kılmağa yarar. Türk inkilâbı katı ve dogmatik duvarlar arasında otomatik tedbirler yolunu tutmamıştır. İktısat sahaları her şeyden evvel amelî bir faaliyet meydanıdır. Burada her mevzuun, millî bünye ve şerait içinde ayrıca mütalea edilmesi lâzımdır.

Hanımlar, Efendiler,

Size Türk inkilâbının daimî seyrini mütalea ederken onun ihtiyaçtan doğan ve daima ihtiyaçla beraber yürüyen mahiyetine dikkatınızı celbetmeliyim. Bir takım nazarî prensipleri ilk anda birden ifade, ilân eden ve onları tatbika çalışan usül yerine bizde, millî ülküyü ve büyük ana hatları gözde tutan ve tatbikatta her lüzûm karşısında, müteakıben, fakat durmadan tedbirini bulan, usül cari olmuştur. Türk inkilâbı usulünün bu mânası amelî ve daha muvaffakıyetli olduğu sabittir. İnkilâp hedeflerinin bizim usulümüzde verdiği neticelerin büyüklüğü devir devir hulâsa yapıldığı zaman kolayca anlaşılabilir.

Türk inkilâbının devamlı olması hayatın dinamik olan şartlarına uygun bir tabiat hâdisesidir. Türk inkilâbı mütemadi bir ilerileyiş hamlesi gözü ile görülürse, onun durmasını istemek değil; onun durmasından sakınmak lâzımdır.

Milli inkilâbı mütalea ederken vakıt vakıt ilk bakışta eksik ve zıt görülebilecek manzaralarında inkilâbın zikzak yaptığını zannetmemelisiniz. Bir ana istikametin hiç gerilerinden [gerilemeden] mütemadiyen ve muasıran devam ettiğini fark etmelisiniz. Yeni Türk cemiyetine ana hayat prensipleri Türk inkilâbının seyrine tamamile hakîm olmuştur.

Hanımlar, Efendiler,

Bu kürsü inkilâp tarihinin kürsüsüdür. Türk inkilâbını anlatmak için onun bugün açık olarak hedefini ve hulâsa olarak umumî seciyesini söylemek istedim. Biz inkilâbın, evvelâ tabiî seyri öğrenilerek takip ettiğimiz sistem üzerinde bir hüküm çıkarılmasını iltizam ettik. Hükümlerin ve prensiplerin hayat ve tatbikat sahasından çıkarılmasını daha faydalı bulduk ve buluyoruz.

Konferansta mücadelenin her safhası için inkilâbın sevkeden ve tedbir alan yüksek şahsiyetini görüyorsunuz. Bu şahsiyet, en büyük inkilâpçı Mustafa Kemaldir. (Hararetli ve sürekli alkışlar.) Türk inkilâbını anlamak ve sevmek, Türk inkilâbının muvaffakiyetine hizmet etmek, Büyük Reis Mustafa Kemali anlamak, sevmek ve onun ülkülerini tatbik etmeğe candan çalışmakla bir ve beraberdir. (Uzun ve sürekli alkışlar.)


 

 

 

Kemalettin Sami Paşa [29]*

 

Sevgili ve heyecanlı günlerimizin en canlı hatıralarını taşıyan candan bir varlığımızı kaybettik. Yüreğinin ve dermanının bütün kabiliyetini muharebe meydanlarında vere vere bitip tüketen Kemalettin, artık her insanın maruz bulunduğu sıhhat arızalarına karşı koyamıyacak bir hale gelmişti. Onun göçmesinin asıl sebebini vatan uğrunda oluklar gibi akıttığı kanlarının erken bir neticesi saymalıyız.

Kemalettin genç zabitliğindenberi fedakâr ve kahramandı. Balkan harbinden yarım vücutla çıktı. İstiklâl savaşında, İkinci İnönünün en çetin bir sahasında idi. Yüksek kabiliyetle dövüştü ve yarım kolundan yeni bir yara aldı. Sakaryanın 21 günü esnasında Kemalettin Paşa hemen arasız, duraksız vuruşmak vaziyetinde bulunmuştur. Gazi, Başkumandan[lık] savaşını idare ederken muharebe meydanında onun en yakın emirlerini almakla bahtiyar oldu.

Kemalettin Paşa son yirmi senelik harplerin içinde yetişmiştir; harpte fedakârlık ve kahramanlığın bir kıt’a için ve bir kumandan için asıl meziyetlerin başında bulunduğuna daima misal olmuştur. Yarım vücudünü güçlükle eğer [eyer] üstüne attıktan sonra tek elile atını şiddetle sevkeder ve buhranlı zamanlarda azmini ve canlılığını yetiştirirdi. Şeref hissi [ile] vatanseverlik bütün mevcudiyetine hâkim kalırdı.

Sulhtan sonra Cümhuriyeti Berlinde temsil etti. Son hastalığına kadar bu büyük vazifesinde yüksek kabiliyet göstermiştir.

Bulunduğu memleketi hulûs ile severek vazife yaptı. Almanyadaki Türk cemiyetleri ve Türk talebesile yakından alâkadar oldu. Bu itibarla da kaybımız çok acıklıdır.

Kemal Paşa ile sinirlerin gergin olduğu müstesna zamanlarda beraber çalıştık, Kemalettini daima samimiyetle sevdik. Bu satırlar onun yüce hatırasına karşı eski bir arkadaşının derin acılı yüreğinin vefa, hayranlık ve saygı duygularının ifadesidir.                                                                                                                                                                                                                                                           

İsmet


 

 

 

Tütün Kongresi Dolayısıyla Kongre Başkanı ve Ekonomi Bakanı Celal Beye*Gönderilen Mesaj [30]

 

Tütün kongresi reisi, İktisat Vekili

Mahmut Celâl Beyefendiye;

Memleketin en mühim meselesini halletmek üzere toplanan kongrenin faaliyetinden yardımlar bekliyoruz. Kongrenin muhterem azasına muvaffakiyetler diler, Zati Devletlerini bu kadar mühim bir müesseseyi faaliyete koymalarından dolayı hararetle tebrik etmek isterim Efendim.

Başvekil

   İsmet

 


Sevgili Bayram [31]*

 

Bayramınız kutlu olsun cümhuriyet çocukları!

Sizin bayramınız bütün sevinç günlerinin en neşelisi ve en feyizlisidir. Hiç bir bayram günü sizin bu haftanız kadar vatan için ümitlerle dolu değildir.

Hiç biriniz cümhuriyetten başka bir devir bilmiyorsunuz ve bilmiyeceksiniz. Sizi neşede ve şetarette ölçüsüz görmek bizler gibi kötü saltanat devirlerini yaşamış olanlar için uçsuz bucaksız ilham membaıdır.

Sizin hiç biriniz vatanın her sahada zaferinden ve üstünlüğünden başka bir vaziyet tanımıyorsunuz. Siz hiç bir muvaffakiyetsizlik görmemek için yetişiyorsunuz. Engin ve pürüzsüz ruhlarınızın milyonlarca kanatları sevgili Türk vatanının üstünde gerilmiş zırhlı bir göktür. Kanatlarınızın zırhı inkilâp çocuklarının karekterindeki sağlıkla ve sağlamlıkla terbiye edilmiştir.

Doğru sözlü, temiz yürekli, vatan için kahraman ve fedâkar, çalışkan ve bilgili olmağa çalışınız. Ancak bu ahlâkla ve vatan için canınızı feda etmek ülküsü ile ve biribirinizi severek Türk adını göklerde tutabilirsiniz.

Büyük Gazi’nin Türk Cümhuriyetini ve vatan istiklâlini emanet ettiği gençlik sizsiniz. Türk tarihinin hiçbir devrinde çocuklarımız o kadar yüce bir elden bu kadar değerli bir armağan alamadı. Ne mutlu size!

İsmet

 

 

 


23 Nisan Kutlamalarına AA Aracılığıyla Teşekkür [32]

 

Başvekil İsmet Paşa Hazretleri 23 nisan bayramı münasebetile memleketin her tarafından aldıkları tebrik telgraflarına ayrı ayrı cevap vermek imkânsızlığından dolayı teşekkürlerinin ve mukabil tebriklerinin iblağına Anadolu Ajansını tavsit buyurmuşlardır.

 

 

 


Cumhuriyet Halk Fırkası Meclis Grubunda Milli Savunma Bütçesinin Takviyesi Hakkında [33]

 

Cümhuriyet Halk Fırkası grupu idare heyeti reisliğinden:

Cumhuriyet Halk Fırkası grupu, bugün öğleden sonra Tekirdağı mebusu Cemil Beyin reisliğinde toplandı. Başvekil İsmet Paşa, millî Müdafaa bütçesini takviye etmek lüzumundan bahsetti. Türkiye’nin sulh ve emniyet politikasında samimî ve ciddî olarak devam etmek azminde bulunduğunu tebarüz ettirdikten sonra beynelmilel vaziyet bir çok devletlerin müdafaa bütçelerine tesir ettiği gibi bizim de tedbirli bulunmamızı iycap [icap] ettirdiğini iyzah [izah] eyledi.

Fırka İsmet Paşanın beyanatını tamamiyle tasvip etmiş ve millî Müdafaa bütçesinin takviyesini umumî alâka ile kabul eylemiştir.

Karşılık olarak bulunan tedbirler memleketin umumî hayatını müteessir etmiyecek mevzulara taallûk etmektedir.

Milli Müdafaanın takviyesi, sanayi programının tahakkuk ettirilmesi ve elzem şimendifer hatlarının ikmali beraber temin edilmektedir.

 

 


Cumhuriyet Gazetesinin 10. Yıldönümü Dolayısıyla Yunus Nadi’ye Gönderilen Mesaj [34]

 

Yunus Nadi Beyefendiye

Cumhuriyet gazetesinin onuncu yılını hararetle tebrik ederim. Cumhuriyet gazetesinin geçen on yıldaki neşriyatı memleketin her sahadaki hayırlı ve feyizli inkişafını tetebbü etmek için çok istifadeli bir vasıtadır.

Yunus Nadi Beyin siyasî mütalealarını takip etmek hakikî bir zevktir.

Başvekil

İSMET


 

Sümerbank Kayseri Dokuma Fabrikasının Temel Atma Töreninde Yapılan Konuşma [35]

 

Arkadaşlar,

Cumhuriyet ilk günlerindenberi memlekette sanayi kurmak için faydalı tedbirler aldı. Türlü istikamette teşvik ve himaye tedbirleri ile 10 senedenberi memlekette endüstri faaliyetini epeyce ilerletmiştir. Muhtelif istatistikler bu hususta bize yeni bir sanayi hayatına girdiğimize, gözle görülecek muvaffakiyetler elde ettiğimize misal olmuştur. Fakat arkadaşlar, büyük endüstriyi memlekette kurmak için derli toplu bir program halinde faaliyete yeni başlamış bulunuyoruz. Şimdi bugün temelini atmakla sevindiğimiz eser elde bulunan büyük endüstri programının bir parçasıdır. Programın muhtelif mevzularından biri olarak dokumacılığı ele aldık.

Ümit ediyoruz ki dokuma sanayiimiz için tasavvur ettiğimiz tedbirleri tahakkuk ettirince memlekette dokuma ihtiyacı esasından tamamile halledilmiş olacaktır. Dokuma sanayii bizim inkişafımız için büyük bir mevzudur. Her memleket az çok büyük sanayie bundan başlamıştır, denilebilir. Fakat bizim dokuma sanayiinde elde edeceğimiz neticeler dokumacılığa yarıyan yerli maddeleri ayni zamanda yetiştiren zıraî şeraite malik olduğumuz için iki misli istifade temin edecektir. Bu büyük mevzuda dokuma fabrikalarının tesisi işinde Sovyet sanayii ile teşriki mesai etmiş bulunuyoruz. Sovyetlerin bu fabrikaları kurmak için kendi memleketlerinde yapılan bir işten daha ziyade dikkatli ve temiz olduklarını görmek bizi cidden memnun ve mütehassis etmektedir. (Alkışlar) Burada, Kayseride bir sene sonra hepimizin memnuniyetini bir kat daha arttıracak ve hariçten gelip bunu seyredecek olanların gözlerini kamaştıracak büyük eser hem Türk – Sovyet dostluğunun bir abidesi hem de yeni kurulan ve bütün dünyanın hayretini celbeden büyük Sovyet sanayiinin en parlak bir misali olacaktır.

Arkadaşlar, kurulacak fabrika tahmine göre beş milyon liraya malolacaktır. Burada 33 bin iğ ve bin küsur tezgah bulunacaktır. Tahmine göre bu fabrika bir senede takriben 25 bin balya kadar pamuk istihlâk edecektir. 25 bin balya pamuk istihlâki bu senelerde bu memleketin yetiştirdiği pamuk mevcudunun büyük bir kısmının Kayseride istihlâki demektir. Fabrika ayni zamanda kendi elektrik kuvveti ihtiyacını kendisi temin edecek ve büyük bir santralla saatta 2700 kilovat sarfedecek, 1500 amele çalışacaktır.

Bu birkaç rakam kurulmakta olan eserin yalnız manevî ve iktısadî ehemmiyetini değil, memlekete temin edeceği inkişafı gösterir. Bu misal dokuma fabrikaları işinde de mümtaz ve gıpta edilecek bir mevki sahibi olduğumuzu anlatmak için kâfidir. (Alkışlar)

Bu sene endüstri programının diğer fabrikalarını hemem* memleketin muhtelif yerlerinde müteakiben kuracağız ve bir sene sonradan itibaren bunlar işlemeğe başlıyacaktır. Ümidimiz odur ki, beş sene içinde tahakkuk ettirmeğe çalıştığımız bu programı beş seneden daha az bir zaman zarfında mükemmelen işletmeğe başlıyacağız. (Bravo sesleri, alkışlar) Kayseri dokuma fabrikası da Sumerbankın mevcudu meyanına girecektir. Esasen bu fabrikalar sanayi programının tahakkuk ettirilmesinde millî bankalarımız büyük bir vazife almışlardır. Sumerbank münhasıran memleketin endüstri müessesatile iştigal etmektedir. Ondan sonra İş Bankası geniş iştigal mevzularının müsait olduğu nisbette memleketin sanayileşmesi için bütün emeğini sarfetmeğe çalışmaktadır. Bundan maada ziraat bankası kendi sahasının müsait olduğu nisbette memleketin endüstrisine âmil ve müfit olmağa çalışmaktadır. Fabrikaların bir vücut gibi hemâhenk olarak çalışmaları devletin himaye ve muavenetile endüstri programının az zamanda tahakkuk etmesi için büyük âmil olmaktadır.

Arkadaşlar, her büyük işte olduğu gibi memleketin iktısadî kuruluşunu vücude getirmekte de Büyük Reisicümhurumuz Gazi Hazretleri yakından bilhassa alâkadardırlar. Bu sanayi müessesatının mükemmel olarak bir an evvel vücude gelmesinde programın feyizli bir surette tahakkuk ettirilmesinde yakından gayretlerini, dikkatlerini ve delâletlerini hergün bize ibzâl etmektedirler. (Alkışlar)

Sizin gibi bütün memleketin Kayseride büyük müessesenin kurulduğunu yürekten takip ettiği bir anda Büyük Reisicümhurumuzu hürmetle ve derin muhabbetle anmayı en iyi ve en güzel ve en vicdani vazifelerimizden sayarım. (Alkışlar)

Arkadaşlar, Türk inkılâbının inandırıcı ve hakikî mânasını zihinlere yerleştirici timsalini hiç hatırdan çıkarmamalıyız. Bu yeni iş ailesinin ve fabrikalar mecmasının verdiği mâna olacaktır. Memleketin kurtuluş hareketinde en inandırıcı delil fabrikaları kurmak, ve onları işletmekte gösterdiğimiz himmet ve liyakat olacaktır. Türk Milletinin en yüksek işlerinde olduğu gibi bu istikamette de liyakati asırlardanberi, çok zamandanberi mevcuttur. Muhakkaktır ve biz bu liyakatin en son zamanda yeni fennî vesait içinde yüksek nümunelerini vermekle mükellefiz. (Alkışlar) Biz bu vazifeyi mükemmelen ifa edeceğiz. Bu vazifeden

memleketin endüstri hayatına kavuşmasında iktısadî kurtuluşun ikmal edilmesinde üzerimize düşen vazifelerimizi hakkile ifa edeceğimize kat’î bir itimadı nefsimiz vardır. (Alkışlar)

Kayserilileri böyle büyük millî terakkinin mühim bir abidesini bu kadar hararet ve muhabbetle kucakladıklarından bilhassa tebrik etmek isterim. (Alkışlar) Gösterdikleri heyecan ve her sahada bu işlerin tahakkuk etmesi için ibzal etmeğe çalıştıkları kolaylıklar yüksek zekâlarının, çalışma heveslerinin ve memleketin büyük faaliyetlerine gösterdikleri alâkanın güzel bir misalidir. Bugün Kayseri dokuma kombinesinin temel atma merasimini yapmış oluyoruz. Ümit ederim ki istikbal büyük sanayi proğramının, büyük endüstri proğramının ilk eserinin kurulduğu bugünü memnuniyetle ve bu toplantımızı zevkle hatırlıyacaktır. (Şiddetli alkışlar)


 

 

 

Mevduatı Koruma Yasasında Yapılacak Değişiklik Dolayısıyla AA’ya Verilen Demeç [36]

 

Mevduatı koruma kanununda yapılacak tadilât üzerinde gazetelerdeki bilir bilmez neşriyatın tashihi için Maliye Vekili arkadaşım beyanat yapmıştır. Kezalik bu sebeple millî paranın kıymeti üzerinde de hassasiyet uyandırılmak istendiğini hissediyorum.

Hükûmet, senelerdenberi millî paranın kıymetini korumak ve mevduatın emniyetini muhafaza etmek için dikkatle ve fikrî takip ile hareket etmiş ve birçok memleketlerin türlü sarsıntılarına rağmen muvaffak olmuştur.

Hükûmet için, vatandaşın mevduatını kat’î bir emniyet içinde tutmak ve millî paranın kıymetini mutlâka muhafaza etmek her zamandan ziyade sağlam ve sabit bir esastır. Efkârı umumiyenin bu hususta temamen mutmain olması lâzımdır.

Mevduatı koruma kanununda büyük meclise teklifi kararlaştırılan kanun lâyıhasını aynen efkârı umumiyeye arzediyorum. Lâyıha şudur:

“Bankalar, kasalarında bulundurmıya mecbur oldukları mevduat karşılığı ihtiyatın azamî 50 % sini maliye vekâletinin muvafakatını almak şartiyle faiz getiren kıyemi menkuleye tahvil etmekte muhtardırlar. Bankaların kendi menfaatlerine binaen ve isterlerse yapabilecekleri bu muamele, mevduat sahiplerinin icabında mevduatlarını hiçbir suretle tahdit etmez.

Lâyıha budur. Bu lâyıhayı bize hatırlatan, esasen yerli ecnebi yedi sekiz büyük bankanın karşılık ihtiyatı kâmilen esham ve tahvilât olarak bulundurmağı hem banka menfaati hem de tedavüldeki paranın darlığa düşmemesi noktai nazarından vaktile teklif etmiş bulunmalarıdır. Kanun lâyıhasile kâmilen tahvil yerine kanun lâyıhasile azamî 50 % şeklinde ve ancak maliye vekâletinin muvafakat edebileceği cinsten kıyemi menkule üzerinde mevduatın emniyeti lehine bir tahdit yapılmış oluyor. Millî paranın kıymetine gelince, memleketin ithalât ve tediye müvazenesini göz önünde tutan siyaseti dikkatle takip etmek tabiî ve mukarrerdir.

Bu beyanatım hiçbir tefsire ihtiyaç göstermiyecek kadar açıktır.

 


 

 

 

CHF Meclis Grubunda İran Şahı’nın Ziyaretiyle İlgili Yapılan Açıklama [37]

 

C. H. F. Grupu riyasetinden

Cümhüriyet Halk Fırkası grupu bugün “3/7/1934” öğleden sonra Reis vekili Cemil Beyin riyasetinde toplandı.

1 – Başvekil Paşa Hazretleri İran Şahinşahı Hazretlerinin memleketimizdeki misaferet ve seyahatleri hakkında tafsilât ve malûmat verdikten sonra büyük misafirimiz Âlâ Hazreti Humayunun Türk milletinden gördükleri samimî muhabbet hislerinden ve emsalsiz dostluk tezahürlerinden mütehassis ve memnun olduklarını ve memleketimizde müşahede eyledikleri tarakki [terakki] ve intizam eserlerinden duydukları memnuniyet ve takdirlerini Reisicümhur Hazretlerine ve kendilerine izhar ve beyan buyurduklarını söyledi.

Başvekil Paşa Hazretlerinin bu beyanatı fırka grubunda alkışlarla karşılandı ve Şahinşah Hazretlerile İran milletine karşı yeniden samimane ve dostane temennilere vesile oldu.

2 – Hususî idarelerin bütçelerini tetkik ve bunların üzerinden tevazünlerini temin ve bu bütçeler üzerinden kat’î mürakaba esaslarını tetkik ve tesbit etmek üzere teşkil edilen grup maliye encümeninin raporu müzakere edildi ve raporda teklif edilen esaslar aynen ve müttefikan tasvip olundu.


 

 

 

Trakya Musevileri Hakkında Yayınlanan Resmi Bildiri [38]

 

Başvekil Paşa hazretleri tarafından tebliğ olunmuştur:

Trakyada bazı yerlerden 100 kadar Yahudinin İstanbula geldiklerini haber aldım. Başvekâlete vukubulan şikâyetlerde bazı Yahudiler hususî ve mahalli tazyikler tesiri ile yerlerini terke mecbur olduklarını bildirmektedirler. Hadisenin hakikî mahiyetini tahkik ettiriyorum. Fakat Cümhuriyet kanunlarına mugayir teşebbüslerin kanunun ağır hükümlerine uğrayacağını hatırlatmak isterim.

Bu beyanatım şikâyet sahiplerine de cevaptır. Şikâyet sahiplerinin adliyeye müracaatla haklarını ve mütecavizlerini takip etmelerini tavsiye ederim.

 

 

 

Yeni Harflerin Kullanılması Hakkında Yayınlanan Resmi Bildiri [39]

 

Başvekâletten tebliğ olunmuştur:

Bazı kimselerin resmî makamlara ve zevata eski harflerle yazılı müracaatlarda bulundukları görülmektedir. Mezkûr harflerle gerek Başvekâlet makamına ve gerek zata gönderilecek yazıların okunmadan yırtılıp atılacağı herkesçe bilinmek üzere beyan olunur.

 

 

Edirne ve Kırklareli Olayları Hakkında Yayınlanan Resmi Bildiri [40]

 

Başvekâletten tebliğ olunmuştur:

Dahiliye Vekili Şükrü Kaya Bey Trakya teftişinden avdet ederek raporunu Heyeti Vekileye vermiştir. Anlaşıldığına göre Trakyada Yahudi aleyhtarlığı büyük harpte başlıyarak mütareke ve İstiklâl mücadelesi zamanlarında devam etmiş ve Cümhuriyet zamanında bir müddet yatıştıktan sonra son seneler zarfında dünyanın muhtelif yerlerinden antisemitizm yeni formüllerde ve daha şiddetli olarak memlekete girmiştir. Son zamanlarda bazı risalelerin Yahudi düşmanlığı üzerinde bilhassa durarak yaptıkları neşriyat Türk ve Yahudilerin birbirine karşı nazarlarını ve hislerini ehemmiyetli surette teşviş etmiştir. Türkler ile Yahudilerin birbirini nasıl gördüklerine dair Dahiliye Vekili Beye her iki tarafın söylediklerini hikâye etmeği vatandaşlar arasındaki geçimsizliği behemehal tedavi etmek vazifesinde ve kararında olan hükûmet muvafık bulmamaktadır. Bu karşılıklı şikâyetlerde beynelmilel semitizim ve anti semitizim edebiyatının bütün siyasi, iktisadî ve millî anasırı görülmekte olduktan başka Türkiyeye ait bir hususiyet olarak Yahudilerin yabancı dil ve harsta kalmakta ısrar ettikleri ve içlerinde demilitarize mıntakalarda memleketin emniyeti için zararlı ve casus adamlar bulunduğu hakkındaki zanlar mevcuttur. Diğer taraftan Yahudi münevverleri millî hars meselesinin imparatorluğa ait hatalar olduğunu haklı olarak söyledikten sonra Türk kültürü ile kaynaşmak için gösterdikleri arzunun hakikî ve ciddî olduğunu ve memleketin emniyeti için sadakat ve vatandaşlık vazifesine riayet hisleri aleyhindeki şayıaların haksız ve isbatsız olduğunu samimiyetle bildirmektedirler. Haziran ortasından itibaren halk arasında bir de hükûmetin Yahudileri Trakyadan kaldırmak istediği ve fakat bu hareketin açıktan açığa değil hususî tertipler ve tazyikler ile yapılmasını terviç eylediği işae edilmiştir.. Bu şerait altında Haziran 24 ten itibaren Çanakkalede ve 30 hazirandan itibaren Trakyanın diğer muhtelif yerlerinde hisaplarını [hisab/hesap] ve muamelelerini keserek İstanbula nakletmek hareketi başlamış olduğu anlaşılıyor. Hükûmet merkezi, 3 –4 temmuzda vatandaşlar arasında dedikodu mevzuunu aşan fiiliyat ve teşebbüsleri farkederek kat’î emirlerle müdahale ve vaziyeti durdurmağa teşebbüs etmiştir. İlk gelen haberler ve şikâyetlerden 100 kadar Yahudinin mahalli tazyikler yüzünden İstanbula hareket ettikleri öğrenilmiştir.

Gerek bu ilk haberler ve gerekse temmuzun üç ve dördüncü günleri birdenbire genişliyen cereyanlar üzerine 4 temmuzda hükûmetin aldığı müessir tedbirlerle hadiseler kat’î olarak durdurulmuştur.

Şimdiye kadar olan vukuat şu suretle hülâsa edilebilir :

a. – Trakyadan ve Çanakkalede mevcut olan yerli ve yabancı 13 bin kadar Yahudiden ceman 3 bin kadar nüfusun İstanbula hareket ettiği tahmin olunuyor.

b. – Kazalarda ve Edirnede boykot teşebbüsleri olmuş ve bu teşebbüslere mektep çocukları karıştırılmak istenmiştir.

c. – Kırklarelinde 3/4 temmuz gecesi çapulcu anasır harekete gelerek Yahudi evlerine tecavüzle hırsızlığa ve soygunculuğa koyulmuşlardır. Soygunculuk çarşıya ve dükkanlara sirayet etmeden bastırılmış ve bu esnada 65 ev soyunluluğa uğramıştır [soyulmuştur].

d. – Bütün bu hadisat esnasında bir jandarma şehit olmuş ve bir Yahudinin yaralanmasından başka nüfusça zayiat veya yaralanma vukuatı olmamıştır.

Yukarıdaki vukuat üzerine hükûmetçe alınan tedbirlerin bugünkü vaziyeti de şudur:

a. – Her yerde memurlar her türlü propagandalar tesirinden zihinlerini kurtararak vaziyete ciddiyetle hakîm kılınmışlar ve hadisat esnasında faaliyetleri kifayetsiz ve halü tavırları müsamahakâr görülenler idari ve adli muamelelere maruz tutulmuşlardır.

b. – Kırklareli hadisesi şiddetle takip olunmuş ve devam edilmekte bulunmuştur. 3/4 temmuz ve 4 temmuzda Yahudi evlerinden alınan ve çalınan eşyanın şimdiye kadar yüzde yetmiş beşinden fazlası idari ve adli tedbirlerle meydana çıkarılmış ve sahiplerine iade ettirilmiştir. Müddeiumumî müşevvikleri ve mütecavizleri cürümlerine göre tevkif ederek adlı takibata başlamıştır. Hadiseden heyecana düşüp korkularından çekilen Yahudi vatandaşlar avdet etmekte bulunmuştur.

c. – Diğer taraflarda hesabını keserek veya korku ile çekilmiş olanların avdetleri için hiç bir mani olmadığı herkese anlatılmış ve anlatılmakta bulunulmuştur. Kırklareli soygunculuğu haricinde her türlü alım satım ve alacak verecek muamelelerini hükûmet münhasıran adliyeye taallûk eden sahada görmektedir. Hadisatın bugünkü vaziyeti yukarda söylendikten sonra hükûmet atide takip edeceği hattı hareketi hiç bir tereddüde mahal vermiyecek surette tekrar ve tasrih etmek vazifesindedir.

1. – Hükûmet her ne sebep ve şekil altında olursa olsun hicret tazyiklerine ve boykot hareketlerine mani olacaktır.

2. – Adliyenin el koyduğu bütün suçlar süratle intaç edilecektir.

3. – Yerlerinden çekilmiş olan Yahudilerden istiyenlerin avdetlerine mani olunmasına mahal verilmiyecektir.

4. – Hükûmet için en mühim mesele vatandaşlar arasında iyi geçinme ve emniyet içinde yaşama havasının iadesidir. dahilî haricî sebeplere ve propagandalara maruz olan bu keyfiyette hükûmet muvaffak olacağına ve müşkilâtı iktiham edeceğine kanidir. Türklerin ekseriyetle Yahudi vatandaşlara gizli ve aşikâr yardım etmek ve müfrit zehirli propagandalara karşı Yahudileri korumak için sarfettikleri gayreti ve tecavüz teşebbüslerine karşı hissettikleri nefret ve istikrahı vaziyetin süratle salâhı için esaslı âmil addetmektedir.

5. – Türkiyede vatandaşlar aleyhinde tahriklere ve düşmanlık hareketlerine hükûmet müsaade etmiyecektir. Hükûmet, matbuattan, vatandaşlar arasına nifak koyacak salgınlara karşı müteyakız ve basiretkâr olmalarına intizar eder.

6. – Memurlar, hükûmetin hattı hareketini tahakkuk ettirmek için bütün kuvvetlerini sarfedeceklerdir. C.H.F. kâtibi umumiliği vazifesini iyi yapmış olan idare heyetlerini tahkik etmektedir. Fırka bakımından vazifelerini suiistimal etmiş olanlar hakkında fırkaca icap eden muamele yapılacaktır. Fırka teşkilâtı, hükûmetin noktai nazarı ile tam bir mutabakat halinde memurlara kendi sahalarında her suretle yardım edeceklerdir.

Hükûmet hadiseleri ve tedbirleri olduğu gibi naklederken, vatandaşlar için endişeyi mucip bir vaziyet ve mesele kalmamış olduğunu beyan eder.


 

 

Sümerbank Bakırköy Bez Fabrikasının Açılışında Gazetecilere Verilen Demeç [41]

 

Bakırköy bez fabrikasının yeni tesisatını hep beraber açtık. Geçen sene bu vakit bugün gördüğünüz güzel parçalar yeni yapının karışık bir manzarasını gösteriyordu. Bugün hepimize fabrikasının her tarafını bilerek anlatan kıymetli müdür Fazli Bey geçen sene bugünleri bana vadetmişti. İş hayatında tasavvurları zamanında vadolduğu gibi tahakkuk ettirebilmek büyük muvaffakiyettir. Sümer Bank’ı ve Bakırköy bez fabrikası idaresini ayrıca tebrik ederim.

Bakırköy fabrikası bundan takriben seksen sene kadar evvel kurulmuş ve elden ele geçerek devlet idaresine intikal etmişti. Bana verilen malûmata göre Cümhuriyet bu fabrikayı takriben 1600 iğile ele geçirmişti. İlk tesisat devrinde 3600 iğe kadar çıkarılmış ve yeni dairelerle fabrika takriben 9 bin iğiye malik olmuştur. Bugün memlekette zannederim İzmir’deki hususî müesseslerde daha çok iği bulunduran fabrikalar vardır. Tabiî Sümer Bank’ın tesis etmekte olduğu büyük fabrikalar ki önümüzdeki ilkbaharda işlemeğe başlıyacak, memleketin en büyük dokuma müesseseleri olacaktır. Onlara bakılırsa Bakırköy fabrikası daha küçük bir müessese sayılabilir. Bununla beraber Bakırköy fabrikasının hususiyetlerini ve hususî kıymetlerini nazarı dikkate vazetmek benim için hakiyki [hakiki] bir zevktir. Hususî ve resmî mevcut müesseselerin en yeni makinelere malik olanı hemen burasıdır. Fakat bugün için hepsinden daha kıymetli olan görüş şudur; Bu fabrika küçük ve iptidaî bir halden mütemadiyen ilerliyerek ve genişliyerek kendi kendine büyük bir müessese olmuştur. Fabrikaların tasavvuru, hattâ kurulması, yaşıyabilir bir halde işletilmesine nispetle kolay tarafı sayılır. Asıl zor iş kurulmuş bir fabrikayı işletebilmek dirayeti ve kabiliyetidir. Bakırköy fabrikası geçen on sene zarfında bu imtihanı vermiş kıymetli Müdürü reyine güvenilir ve eline milletin sermayesi egemen olunur bir kudret göstermiştir.

Yeni kurulacak büyük müesseselerimizin işletme zamanlarında bu imtihan devrini hep beraber dikkatle ve merakla takip edeceğiz. Fazlı Bey fabrikanın muhtelif parçalarını bana anlatırken işçilerin yetiştirilmesinde, makinelerin bakımında dikkatimi celbeden noktaları saklamadım. İşçilerin yetiştirilmesi yeni sınaî hayatımızda büyük bir vazife ve geniş bir sahadır. Her işçi kullandığı makineden izami [azami] istifade edebilmek kabiliyetini, yalnız bilgisi ile değil bir nevi ateşli hırs haline gelen arzusiyle temin etmeği düşünmelidir. Bütün milletin yeni iktısadî hayatını istikametlendirmek için ehemmiyet verdiği bu fabrikalar

ancak bilenlerin, çalışanların, öğrenmek istiyenlerin ve öğrenmek kabiliyetinde olanların bulunduğu yerler olacaktır. Bilgisi, çalışması, hevesi az olanların sığınmaları için millet fabrika yapmıyor, ve yapmıyacaktır. Fabrikaların kapısından ilk günü giren memur ve işçi ve herkesin bu esası evvelâ yüreğinin içine yerleştirmek lâzımdır. Onun için yeni büyük fabrikalar ilk kuruldukları andan iytibaren [itibaren] sanatta ve marifette yüreği titriyen sanatkârların yetişmesi için gayret sarfedeceklerdir.

Burada gördüğüm iyi şeylerden birisi de fabrikada hanımların geniş bir çalışma zemini bulmasıdır. Ötedenberi kanaatim odur ki, hanımlarımız dokuma işlerinde ince zevkleri ve el maharetleriyle bizim dokumalarımıza dünyada hususî bir zevk ve hususî bir kıymet temin edeceklerdir. Bazı tabiî mahsullerimizin kendine mahsus nefaseti olması gibi elişi işletmelerimizin mazide tanınmış hususî çeşitleri gibi yeni dokuma fabrikalarımızın da her tarafta sevilecek ve aranacak incelikleri olacaktır, olmalıdır...

Bakırköy fabrikası Cümhuriyette 1600 iğiden 9 bini geçen iğiye [iğe] varmış... Bu terakki nisbeti sanat hayatımıza örnek oluyor. Türkiye az zamanda sanayi sahasında yüksek netiyceler [neticeler] alacak demektir.

Bu tafsilâtı sizlere ve efkârı umumiyeye zevkle veriyorum. Ümit ederim ki millet yeni fabrikalara memleketin sanayileşmesi için gösterdiği alâkaya, iyi netiyceler almaktan emin olarak bizim sevincimize iştirak edecektir.


 

 

Sümerbank Bakırköy Bez Fabrikasının Açılışında Diğer Yeni Fabrikalarla İlgili Sohbet [42] (A. Fuat’ın haberinden aktarma)

 

“İsmet Paşa Hazretleri (...) fabrika müdürü Fazlı Beye şu mühim suali sordular:

‘- Fazlı Bey, kontenjanı kaldırmak kendi imalâtımızla tutunabilir miyiz?’

“Fazlı bey bir saniye düşündü, sonra şu cevabı verdi:

‘- Yeni gümrük tarifesi tatbik edilirse tutunabiliriz. Bilhassa yüzde on beş noksanla Paşa Hazretleri.’ (...)

“İsmet Paşa Hazretleri sordular:

‘- Kâğıt fabrikası ne zaman açılacak?’

[İktisat Vekili] “Celâl Bey cevap verdi:

‘- 23 Nisanda resmî küşada davet ediyorlar Paşam.’

‘- Ya Kayserideki fabrika?’

‘- Gelecek sene Paşam. Bunun iki misli olacak.’

“O sırada bir zat Başvekil Paşaya takdim edildi: Ereğli mensucat fabrikası müdürü.

“İsmet Paşa Hazretleri fabrika müdürüne dönerek şu suali irat ettiler:

‘- Ne zaman faaliyete geçeceksiniz?’

‘- Gelecek sene ağustosun on beşinde Adana pamuğunu işlemeğe başlıyacağız.’

‘- Ya Kayseri fabrikası?’

‘- 1 Martta faaliyete geçecek!’

 

 

 


İş Bankası Beykoz Şişe ve Cam Fabrikasının Temel Atma Töreninde Yapılan Konuşma [43]

 

Bu cam ve şişe fabrikasını yapmayı millî müessesemiz olan İş bankası deruhte etmiş bulunuyor. Memlekette bir kaç defa bu şekilde teşebbüsler olmuşsa da muhtelif sebeplerden dolayı bu teşebbüsler hep menfi surette neticelenmiştir.

Şimdiye kadar tuttuğu işlerde iyi hesap ve doğru yol da çok düşündükten sonra azim ve istikametle yürümekte iyi misaller vermiş olan İş bankası bu işi de müspet şekilde yürütecektir. Buna kuvvetle itimat ediyorum. Memlekette sanayi müesseseleri kurmak hususunda millî müesseselerin sermaye komaları [koymaları] çok faideli bir harekettir. Millî bankaların fabrika vücude getirmeye çalışmaları çok hayırlı bir faaliyettir. Bu vaziyet bizim için de teşvik ve terkibi mucip bir haldir. Hükûmet bu faaliyetlere daima müzaheret edecektir. Cam fabrikasının müteşebbisi olan İş bankasına muvaffakiyet temenni ve bu yolda çalışanları tebrik ederim.

 


İzmit Kağıt Fabrikasının Temel Atma Töreninde Yapılan Konuşma [44]

 

Arkadaşlarım,

Bugün mühim bir fabrikanın temel taşını koyacağız. Bu münasebetle İktısat Vekili Mahmut Celâl Beyle beraber bize gösterilen iyi ve muhabbetli kabule teşekkür ederiz. Temeli atılacak olan fabrika, iktısadî hayatımızın mühim bir müessesesi olacaktır .

Bu fabrika Büyük Millet Meclisi sanayi programının bir uzvudur. Takriben iki milyon liralık bir sermayeyi alacak olan müessese 13.000 metre mikâbı kereste, 15.000 ton kömür sarfedecek ve senede memleketin ihtiyacı olan muhtelif cins kağıt ve kartonun mühim bir kısmını verecektir. Görülüyor ki fabrika, yalnız memleketin ihtiyacını temin etmekle kalmıyacak, muhtelif çeşit ham maddelerimizi kıymetlendirmeğe de yarıyacaktır.

Şu halde İzmit kâğıt fabrikası iktısadî açılışında iyi esaslardan biri olarak sayılacaktır. Fabrika bir seneye varmadan açılmış olacaktır. Bir fabrika iyi şartlarla kurulduktan sonra da asıl dirayetini işletmesinde gösterir. Birçok ahvalde fabrikanın işletilmesi kurulmasından daha zordur.

İzmit’te kâğıt fabrikasının kurulması, ileri bir irfanı cümhuriyet inkılâplarına hususî bir bağlılığı olan İzmit için iyi bir tesadüftür. Fabrikanın bir samimiyet muhitinde bulunması, müesseseye alâka ve yardım gösterileceğine delildir. Kendisini seven, kıymetini anlıyan ileri bir muhitte yerleşmesi fabrika için de iyi bir talidir.

Arkadaşlar,

Bütün yüksek işlerde daima kılavuzumuz olan Büyük Reisimiz Reisicümhur Hazretlerinin yüksek adını hep beraber hürmetle analım.

Şimdi bu yeni cumhuriyet eserinin temel taşını koymağa gideceğiz. Hatiplerin söyledikleri muhabbet sözlerine ve İzmitlilere yürekten teşekkürlerimizi takdim ederiz...

 

 

 

Zonguldak Yarıkok – Suni Antrasit Fabrikasının Temel Atma Töreninde Yapılan Konuşma [45]*

 

İş bankasile Sümerbank’ın müşterek teşebbüsü olarak tesis edilen sun’î antrasit fabrikasının temelini atmış bulunuyoruz. Bununla hakikî kömür sanayiine girmiş bulunacağız. Sanayide ve evlerde kullanmağa elverişli kömür tedarik etmek bu fabrikanın mahsulü olacak fabrika ayni zamanda kimyevi mahsuller vermeğe başlıyacaktır. Tasavvur edildiği gibi memlekette yakılacak madde ve bu sebeple kuvvet menbaı olarak kömür müştekatını sarfetmeği arttırmak ile memleket yalnız sanayide değil, her sahada mütemadiyen inkişaf etmiş bulunacaktır. Elde bulunan sanayi programı demir mevzuunu ele aldığı gibi faal bir surette kömür mevzuunu da ele almıştır. Ve bir iki sene zarfında demir ve kömürde sanayi noktai nazarından vücuda getireceğimiz eserler memlekette sanayi hayatının bel kemiğini vücuda getirmiş olacaktır. Kömür meselesini bütün memleket için büyük bir dava telâkki ediyoruz. Memlekette kömür sarfiyatının artması memleketin medeniyette yükselmesi için elle tutulur en kıymetli bir delildir. Kömür havzasının meseleleri çoktur. Bu meselelere cesaretle kuvvetle girmek memleketin inkişafı için geri bırakılması caiz olmıyan bir lüzumdur. Biz bu kararı kat’î bir azimle vermiş bulunuyoruz. Şimdiye kadar aldığımız neticeler cesaret verici ve teşvik edici mahiyettedir. Cümhuriyet kömür havzasını istihsalâtın geçirilen miktar olarak 600.000 ton ile ele almıştır. Aldığım malûmata göre bu sene iki milyonu geçen bir ton miktarını yerden çıkarmış olacağız. Ve bunu tamam bir buçuk milyona yakın geçirilen kısma nakletmiş bulunacağız. Dün ve bugün temel attığımız ve yaptığımız müesseseler yüz binden fazla ton sarfetmek için kömür havzasına yeniden müşteri olmuştur.

Büyük Millet Meclisinin kanunlarını ve programlarını tahakkuk ettirmek ve milletin umumî inkişafına bütün kuvvetleri ile çalışmak için millî bankaların gösterdikleri gayreti sizin huzurunuzda ve sizinle beraber bütün memleketin karşısında takdir etmeği vazife sayarım. Her hâdise bize memlekette sanayi programının herkesin sevdiği ve takip ettiği umumî ve millî ülkü olduğunu göstermektedir. Hiçbir program bu kadar umumî alâka ve heyecanla kabul edilmemiştir. Bu hal programın tahakkuk ettirilmesi için en kuvvetli unsurdur. İki senedenberi yeni sanayi için tasavvur ettiğimiz zamanlar saat gibi işlemiştir. İş bankası, Sümerbank ve bütün bu hareketleri kudretli ve uğurlu eli ile idare eden İktısat Vekili Celâl Bey programın tatbiki için bize hangi müddetlerden bahsettilerse hepsini zamanında tahakkuk ettirmiştir. Şimdi temelini attığımız fabrikayı bir sene sonra açmış olacağız. Kendileri bize bildiriyorlar. Bilhassa yeni tesisatta zaman cetvelini tahakkuk ettirebilmek büyük bir kuvvettir, meselelerin iyi tetkik edildiğine tedbirlerin gayet iyi hazırlandığına kanaat verici bir delildir. Bizim memlekette geri ve uzak zamanlarda zaman mikyasını iyi tayin ve tahakkuk ettirebilmek Cümhuriyetin hususiyetlerindendir. Fabrikanın müessisleri bugün temelini attığımız müessesenin ancak bir başlangıç olduğunu bildiriyorlar. Daha bunun temelini atarken müteakıben vücuda getirecekleri eserler için kendilerinden söz ve zaman almağa çalıştım. Hepimiz ayrı sevinç ve heyecan ve bir de geçmiş zamanları süratla kapatmak için hayırlı bir sabırsızlık içindeyiz.

Büyük Türk milleti durmadan yüce hedeflere doğru ilerliyor. Büyük Türk milletinin her sene alacağı mesafeler kolayca tahmin edilemiyecek kadar geniş olacaktır. Büyük Türk milleti yüksek kabiliyetlerini insanlığın ve medeniyetin hayrına ve hizmetine olarak en geniş mikyaslarda sarfetmek gayretindedir.

 

 


Zonguldak Gezisi Sırasında Söyledikleri [46]

 

(...)

Zonguldağın bütün yollarını asfalt yapmak kabildir. Fakat bütçemiz dar... Ocaklar istihsalâttan ton başına kırk para verseler bu işlerin hepsini bitiririz.

(...) İstihsalâtımızı beş milyon tona çıkarmalıyız. (...)

 

 


L’echo de Paris Gazetesi Muhabiri Raymond Cartier ile Yapılan Söyleşi [47]

 

(...) Muharrir makalenin başında İsmet Paşanın Anadolu harekâtı esnasında da diplomatlıkta göstermiş olduğu muvaffakiyetleri yadettikten sonra diyor ki:

Başvekil İsmet Paşa Hazretlerini makamlarında ziyaret ederek yeni Türkiye hakkında kendilerine birçok sualler sordum. Bu suallerin cevabını aldıkça Kemalizmin ne büyük bir süratle ilerlediğini ve ne büyük inkılâplar yapmış olduğunu görerek şaşırdım.

O vakit Başvekil:

“ – Bu inkılâplar, dedi, gayet tabii, tedrici şekilde ve isticale hacet kalmadan oldu.”

Eli çenesinde sigarasından bir iki nefes çeken İsmet Paşa:

“ – Bizim zaferimiz, diye ilâve etti, sade askeri bir zafer değildi; yeni zihniyetin, eski zihniyete tefevvüku, mütefassih bir idareye karşı bütün bir milletin ihtilâli idi.”

– Yakın bir istikbalde bir takım ıslahat daha yapmayı tasavvur ediyor musunuz?

“ – Hayır.. Fakat bu, bazı hususlarda icap eden tedbirleri ittihazdan da geri duracağız demek değildir. Fırkamızın esasatı gayet ileri bir zihniyetle vücude getirilmiştir. Onun için insanların ve eşyanın tekâmülünü temin edecek vekayii ihzar etmekten geri durmamaktayız. Son yaptığımız ıslahattan bilhassa en mühimi alfabe inkılâbıdır. Arap harflerini ortadan kaldırarak yerine yeni Türk harflerini ikame ettik. Yeni nesil Arap harflerini hiç tanımıyor. Bütün tahsilini, terbiyesini yeni harflerle almaktadır. Diğer inkılâplar ise zaman geçtikçe milletin bünyesinde daha iyi yerleşiyor.”

İsmet Paşa Hazretleri hürriyet – serbesti noktasına temas ederek dedi ki:

“ – Bizim en samimî arzularımızdan biri memlekette hudutsuz bir serbesti temin etmişti. Fakat inkılâp devresinin şe’ni ve mes’uliyetli vaziyetleri bizi memleketi mübalâğalı tenkitlere karşı müdafaa etmek mecburiyetinde bırakıyor. Sizi hayrete düşüren seri inkılâplar, eski an’aneleri ve hatıraları kolaylıkla uyandırabilecek avamfiribane cereyanlar karşısında ilk devrede zâfa [zaafa] düşebilir. Bunun için bazen ciddî tedbirler almak lâzım geldi. Fakat her fırsatta bunların kaldırılmasına da çalıştık.

“Büyük Şef Gazi ve ben bütün kalbimizle demokratız. Büyük Şefin sistemi terbiyevi ve ihzari bir sistemdir. Asırlarca geri kalmış bir memleketi terakki ve tekâmüle sevketmek meselesi karşısındayız. Siyasetimizin müstakbel esasları bu hususta elde edeceğimiz neticelere bağlıdır.

“Maamafih siyasetin pratik bir iş olduğunu anlıyacak kadar kâfi tecrübelerimiz var. Hakikati görünüşe feda edecek teşebbüslerde bulunmak fikrinde değiliz.”

Söz, Türk hükûmetinin devletçiliği vadisine intikal etti.

İsmet Paşa Hazretleri:

“ – Niçin devletçiyiz, dediler, onu da izah edeyim. Devletçiyiz. Çünkü halihazırda Türkiyenin içtimaî ve iktısadî sahada terakki ve tekâmül edebilmesi çarelerini ancak o yoldu bulduk. Hususî sermayemiz az, ecnebi sermayesi de henüz eski zihniyetten, kapitülasyonlar esasatından muarra bir şekilde memleketimize gelmeğe alışamadı. O halde devletin tasavvutuna muhtaç olmadan memleketin varidat membalarını neye istinat ederek artırabiliriz?”

Başvekil Paşaya Rusya ile olan münasebata dair bir sual sordum.

İsmet Paşa:

“ – Bizim inkılâbımızla, Rus ihtilâli aşağı yukarı aynı zamanda başladı, dedi. Müşterek bir gayeleri vardı. İkisi de müstebit bir idareye yabancılara karşı mücadele ediyorlar, cumhuriyet için çalışıyorlardı. İki ihtilâl harekâtı arasında daima yekdiğerine hoş görünen noktalar ve sıkı münasebetler vardı. Fakat her ikisi yekdiğerinden daima ayrı ve müstakil kalmışlardır.

“İktısadî siyasetimizde esas ve mevzu olarak daima Türkiye ile meşgul olduk. Biz, dünya iktisadiyatı için muayyen bir şekli hal aramıyoruz. Buhranın iptidasındanberi devri bir buhran karşısında değil, derin bir değişiklik müvacehesinde bulunduğumuzu düşündük. Dünya, yeni nizam ve ihtiyaçlara uymaya alıştığı gün düzelecektir.

“Yeni nizam ve ihtiyaçlardan biri meselâ bazı memleketlere mütemadiyen eşya satmak istemek ve onların hiçbir şey yapmasını, kazanmasını arzu etmemek fikrinden vazgeçmektir.

“Bunun aksini düşünmek en müthiş inkisari hayallere doğru yürümek demektir.”

Başvekil İsmet Paşaya son bir sual sordum:

 – Ekselâns, dedim, son nutkunuzda Fransa hakkında çok muhabbetkârane sözler söylediniz. Türkiye – Fransa münasebatının ne şekilde daha ziyade sıkılaşıp samimileşeceğini zannediyorsunuz?

İsmet Paşa tehallükle cevap verdiler:

“ – Zannediyorum ki, o celsede siz de hazırdınız. Millet Meclisinin beyanatımı ne derece kuvvetle tasvip ettiğini gördünüz. Türkiye ve Fransanın samimî surette anlaşmaları meselesini gayet vazıh ve dikkatli bir surette tahlil ettim. Fransa ricalinden birçoğunun hakkımızda gösterdikleri dostluk eserlerinden çok mütehassis olduk. M. Herriotnun ziyareti bizi teshir etti. Ne iyi kalpli adam, ne açık konuşuyor! Uzun zaman Fransanın yeni Türkiyeyi anlamadığını zannederek müteessir ve muztarip olduk. Fakat artık mazideki müşkülât tamamile bertaraf oldu. Fransa ile çok sıkı bir ittihat ve teşriki mesai arzu ediyoruz.

“Siyasî sahada sulh ve emniyetten başka bir şey istediğimiz yok. Görüyoruz ki Fransada ayni siyaseti takip ediyor. Bu zeminde elimizden geldiği kadar kendisile birlikte hareket etmeğe çalışacağız.”

İsmet Paşa ayağa kalktı. Samimane elini uzattı:

“ – Nasıl, dedi, suallerinize iyi cevap verdim mi?”

Bundan fazla kendisinden ne isteyebilirdim? Benimle konuşan zat Türk ihtilâl ve inkılâbında yaşamış, onu bizzat vücude getirmek için çalışmış olanlardan biriydi. Maziye memnuniyetle, istikbale emniyet ve sükunetle baktığı bütün sözlerinden belli idi.

 


4. Uluslararası İzmir Panayırının Açılışında Yapılan Konuşma [48]

Biraz sonra İzmir beynelmilel panayırını açmakla bahtiyar olacağız. Harabeler üstünde ve ancak 12 senelik bir zaman içinde beynelmilel bir eser ortaya koymak vatandaşlar için zevkli bir hadisedir. Hadise, Türk milletinin çalışkanlığını canlı olarak gösterecektir. Biz bu panayıra hususî bir kıymet verdik. Bu vesile ile sizinle burada birleşmeyi ve günün iktisadî ve siyasî meseleleri üzerine görüşmeyi arzu ettim.

İktisadi politikamız çift istikamet takibediyor. Bir taraftan sanayi programını tahakkuk ettirmeye çalışıyoruz, diğer taraftan ziraat mahsullerinin kıymetlendirilmesi ve bunu temin edecek tedbirler ve teşkiller arkasındayız. Bu iki istikameti birbirine bağlı görüyoruz. Faydalar, her ikisinin verimine tabi olacaktır.

İzmir panayırı gerek ziraat mahsulatını ve gerek sanayi mamulatını tanıtmak için yerinde bir teşebbüstür. Memleketin büyük bir parçasının, her nevi ziraat mıntakalarımızla olan münasebeti itibariyle de sanayiimizle yakından irtibatı vardır. Görüyoruz ki bir senelik ziraat ve sanayideki çalışmamızın serilmesini ve karşılaştırılmasını İzmirde çok eyi [iyi] yapabiliriz. Beynelmilel İzmir panayırı milletlerin alâkasını ve teveccühünü celbetmek için bütün şartlara maliktir. Ege denizindeki hususî mevkii ve kıymeti bütün Türkiyenin İzmire ve mıntakasına olan geniş bağlılığı beynelmilel panayırı faydalı ve meraklı kılacaktır. Sonra kültür ve turizm noktai nazarından İzmir kendini ziyarete gelenleri ayrıca zevklendirip alâkalandırabilir. Bu panayırın müteşebbislerine böyle geniş bir bakımdan işlerini tanzim etmelerini tavsiye ederim. Eylül ayı İzmirin elverişli mevsimidir. Sıcaklar geçmiş ve soğuklar başlamıştır. Zannederim ki Eylül başından itibaren iki üç haftalık müddet panayıra tahsis olunabilir. Bu müddet esnasında [panayıra] geleceklerin seyahatleri ve barınmaları için hususî tedbirler almak lâzımdır. Bu yolda müteşebbislerin Hükûmete yapacakları teklifleri eyi [iyi] karşılıyacağız. Ve kolaylaştırmağa çalışacağız. Panayıra iştirak edecekleri vaktile tertipten haberdar etmek ve alâkadarlara kâfi zaman bırakmak daima mühim meseledir. Bu panayıra dost milletlerden iştirak edenlere çok müteşekkiriz. Bir kısmının vaktiyle haberdar olmamaktan ve vakit darlığından iştirak edemediklerini de biliriz. Panayırda toplanacak milletler her çeşit mahsullerimizi yakından yerinde görecekler ve kendi mahsullerini bize kolaylıkla tanıtmış olacaklardır. İzmir panayırı bu suretle karşılıklı tanışma ve anlaşma için dost milletlere ayrıca imkân verecek, hizmet etmiş olacaktır.

Söz milletler münasebatına intikal edince size söyliyebilirim ki, bizim komşularımızla münasebetlerimiz ve beynelmilel vaziyetimiz eyi [iyi] geçinme, sulh ve beraber çalışma arzularına müstenittir. Bu toplanmadan istifade ederek size son günlerin gazetelerde gördüğümüz belli başlı hadisesi hakkında malûmat vermek isterim. Bu hadise, Bulgaristandaki Türklerin fena muamele yüzünden hicrete mecbur oldukları şeklinde matbuatımızın neşriyatıdır. Ekalliyet meseleleri gibi milletlerin hassas oldukları millî mevzularda matbuatımızın vazife ifa etmelerine itirazımız yoktur. Ancak efkârı umumiyenin bu kadar hassasiyetle alâkadar olduğu meselelerde hakikati tam öğrenmeğe çalışmak esaslı bir vazifedir sanırım. Bizim beynelmilel mutat olan usullerle Sofyadan edindiğimiz malûmata göre hakikaten mevzii hadise vardır. Fakat hadise mübalağaya uğramıştır. Bulgar Hükûmetinin fena muamele ve hadiselere mahal vermemek için dostane ve katî temayüllerinden haberdarız. Zannediyorum ki bütün bu tafsilat son günlerde intişar ettiği gibi arzu edilmiyen bir vaziyetin mevcut olmadığını kabul etmeğe müsaittir.

Sulh politikası üzerinde her memlekette gösterilen iki zıt manzarayı tekrar söylemeliyim. Herkes sulh arzu ediyor ve herkes sulhun bozulacağından korkuyor. Anlaşılıyor ki, samimî olarak sulhu muhafaza etmek istiyeceklerin gerek kendileri ve gerek başkaları için kuvvetli olmaları esaslı şart oluyor.

Türkiye sulh taraftarlığını kuvvetli bir varlıkla teyit etmek ve kıymetlendirmek yolundadır. Milletler arasındaki münakaşaların nihayet umumî bir takım anlaşmalara müncer olacağını ümit ederim. O vakte kadar sırf tedafüfi olan mıntakavi anlaşmaların faydası aşikârdır. Balkan misakı bize bu hususta iyi bir misal oldu. Hüsnüniyetle birçok müşkülât iktiham edildi. Balkan devletlerinin hudut emniyetleri yani cebren arazi alıp vermek davalarına mahal verilmiyeceği beynelmilel teahhüde raptolunmuştur. Alâkadar devletlerin uzun emeklerle vücuda getirdikleri bu eserin ciddî ve fili [fiili] bir teminat kıymetini haiz olacağında tereddüde mahal yoktur. Umuyoruz ki, Balkan milletleri birbirini anlamak ve yakınlaşmak için bundan sonra daha geniş ufuklara malik olacaklardır. Milletler tanıştıkça birbirlerine sevgileri artabilir; münasebetleri bu istikametten takibetmeliyiz. İzmir panayırı bu noktadan da çok faydalı bir eser olsun. Bu panayır için her sene büyük faaliyet gösteren Vali Paşa Hazretlerine, kıymetli Belediye Reisi Behçet Salih Beye teşekkürlerimi ifade etmek isterim. Ticaret ve Sanayi odalarının, millî Bankaların gerek sanayide ve gerek ziraatte hususî kurum ve müteşebbislerin gösterdikleri himmet takdirlere lâyıktır.

 

 


4. Uluslararası İzmir Panayırında Sovyet Pavyonu Defterine Yazılan Düşünceler [49]

 

Sovyet paviyonunu zevkle ziyaret ettim. Panayırı şenlendirmek için Sovyet dostlarımız hakikî bir gayret göstermişlerdir.

Teşhir edilen Sovyet malları çok güzel ve incedir. Dokuma pamuklu kumaşların güzelliğini çok takdir ettim. Sovyetleri bu eserden dolayı memnuniyetle tebrik ederim. Eser muvaffakiyetlidir.

 

İsmet


4. Uluslararası İzmir Panayırının Açılışı Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal’e Gönderilen Mesaj [50]

 

Reisicümhur Hazretleri yüksek huzurlarına

Bugün İzmir Beynelmilel Panayırını açtık. Eser eski harabeler üstünde Cümhuriyetin kurduğu bir abide halindedir. Büyük memnuniyetinizi celbetmeğe lâyıktır. Bu hususta çalışanları takdirinize arzetmeğe cesaret ederim. İzmirli ve diğer vilâyetlerden gelen binlerce yurtdaşlar Büyük Reisicümhurun yüksek adını coşkun sevgi ve derin saygılarla anmışlardır. Memleketin iktısadî yükselişindeki daimî ve fasılasız irşat ve idareniz[in] her gün yeni feyiz[ler] vermekte olduğunu tazimlerimle arzeylerim. Büyük Reisicümhur Hazretleri.

Başvekil İsmet

 

 

 


Küçük Menderes Ovası Düzeltme İşlemleri Dolayısıyla Yapılan Açılış Konuşması [51]

 

Arkadaşlar,

Küçük Menderesin ıslahı gibi büyük bir teşebbüsün başındayız, memleketin sıhhat ve ilerlemesi noktai nazarından şimdiye kadar umutsuzluk mıntakası olan geniş bir saha bundan sonra servet ve medeniyet itibarile Türkiyenin en mamur yerlerinden bir numune olacaktır. Bunun ehemmiyetini takdir buyuran Büyük Gazi bu ovanın sağlık ovası haline getirilmesini irade buyurdular. Bu arzuyu hakikat sahasına isal etmek bütün memleketin memnun olacağı bir imar mıntakası haline getirmek hükûmet için en mühim bir vazifedir. Ümit ederim ki, birkaç sene zarfında saltanat felaketleri gibi buralarının sıkıntı ve ıstıraplarının da yalnız acı bir hatıraya inkilâp ettiğini zevkle dinliyeceğiz. Burası namzet olduğu inkişaf ile memleketin ziraat ve her türlü medeniyet sahasında en ileri, en zengin bir mıntakası olmağa namzettir. Ümit ederim ki bugünleri yakın bir zamanda idrak ederek burada sizleri yine tebrik edeceğim.

 

 


Karşıyaka Yamanlar İçme Suyu Tesisinin Açılışında Yapılan Konuşma [52]

 

Karşıyakanın yeni ve temiz suyu açılmıştır. Aranızda bulunmak benim için iyi bir talidir. Bir şehre iyi ve temiz, su getirmek daima bu yolda bir eser, mühim bir iştir. Su getirenler, su gibi, su kadar aziz olsunlar ve olacaklardır. Belediye Reisi Beyin bu mühim iş içinde benden ve Dahiliye Vekili arkadaşımdan bahsetmesi bir nezakettir. Ben burada sizin huzurunuzda bu mühim eser için Vali Paşa Hazretlerine teşekkürlerimi ifade eylerim. Vali Paşa bana bu sefer dahi vilâyetin her yerinde kıymetli eserler göstermişlerdir. Karşıyaka suyunun gelmesinde bilhassa zikretmeliyim ki asıl himmet ve asıl yük belediyeye teveccüh etmiştir. İzmir belediyesi ve kıymetli reisi doktor Behçet Salih Bey, seneler süren himmet ve sebat ile bugünü size hediye etmiştir; Memleketin ileri ve uyanık bir kitlesi olan Karşıyakalılar Behçet Salih Beyi sevgi ile anacaklardır. Dilerim ki bu yeni ve temiz su Karşıyakalıların neşe ve afiyetlerine yeni bir kaynak olsun.

 


30 Ağustos Zafer Günü Kutlamalarına AA Aracılığıyla Teşekkür [53]

 

Kurtuluş savaşı yıl dönümü tebriklerine rahatsızlığı dolayısile cevapları gecikecek olan Başvekil Hazretleri teşekkür ve tebriklerinin arzına Anadolu Ajansını tavsit etmişlerdir.

 

 

 

 

İzmir’in Kurtuluş Günü Dolayısıyla Cumhuriyet Halk Fırkası İzmir İl Başkanı Avni Doğan’ın Mesajına Verilen Yanıt [54]

 

Kurtuluş gününü kutlular [kutlar], ince duygularınıza teşekkür ederim Efendim.

Başvekil İsmet

 

 

 

İş Bankası’nın İstanbul Galatasaray’da Düzenlediği Sergideki Sözleri [55]

 

(...) Paşa Hz.nin bilhassa Yüniş, İpekiş, Şekeriş, Kömüriş paviyonları alâkadar etmiş, Ergani madenlerine dair nümunelerle meşgul olmuştur.

Tasarruf paviyonunda bütün grafikleri ayrı ayrı tetkik ederek tasarruf mefhumu ve grafikler etrafında kendi çocuklarına izahat vermiştir.

Başvekil Paşa, orada hazır bulunan banka rüesası ve memurlarına iltifat etmiş, sergiden ayrılırken memnuniyetini söylemiş ve:

“ – Yirminci yıldönümünde daha yüksek grafikler isteriz” demiştir.

 

 


 

Yugoslavya Kralı I. Aleksandr ile Fransa Dışişleri Bakanı Jean Louis Barthou’nun Bir Suikastte Öldürülmeleri Üzerine Yugoslavya Başbakanı M. Uzunoviç ile Fransa Başbakanı Doumerg’e Gönderilen Mesajlar [56]

 

Başvekil M. Uzunoviç Hazretleri

Belgrat

Vahşiyane suikast haberi bizde çok büyük bir keder uyandırmıştır. Avrupanın büyük bir sulh banisi olan en necip simalarından birinin ufulü her tarafta derin bir teessürle hissedilecektir. Yugoslavya milletinin matemine filen [fiilen] iştirak eden bütün Türk milleti. bu büyük Avrupalının naşı önünde eğilir. Zatı devletlerine Cumhuriyet hükûmeti namına hürmetkârane ve müteessirane taziyetlerimi bildiririm.

İsmet

 

Başvekil M. Doumerg Hazretlerine

Paris

Büyük bir hükûmdarın şahsına karşı irtikâp olunan tavsifi nakabil suikast esnasında Fransa, büyük ve necip bir hadimini kaybetmiştir. Fransız, milletinin, zatı devletlerinin ve bütün sulh dostlarının matemine en samimî bir surette iştirak ederek size cumhuriyet hükûmeti namına derin muhabbet hislerimle birlikte en teessürlü taziyetlerimi arzederim.

İsmet

 

 


Turhal Şeker Fabrikasının Açılışında Yapılan Konuşma [57]

 

Arkadaşlar,

Açılma merasimini yapacağımız fabrika hakkında Nuri Beyin dinlediğimiz izahatı üzerine bir şey eklemek istemem. Bu izahattan anlaşılıyor ki Anadolunun ortasında kurulan bu fabrika civar 7 – 8 vilâyet halkına zıraî ve iktısadî sahada daha şimdiden feyiz sahasına halkımızı ve köylümüzü refaha ulaştıran çığırı açmıştır. Az zaman zarfında ve büyük bir emek ve gayret sarfile ortaya çıkarılan ve başarılan bu fabrika memleketimizin şeker ihtiyacını temamen dahilden temin imkânını ikmal etmiş bulunuyor. Bu gördüğümüz ve şimdi bütün müştemilâtını sizinle beraber dolaşacağımız fabrikanın sermayesinin temamile millî bankalarımız tarafından ödenmiş olduğunu söylemek size büyük bir zevk verecektir. Bu itibarla İş bankası ve Ziraat Bankasının ortaklığile vücuda getirilen bu fabrika tamamile millî kudretimize dayanan bir müessesedir.

Bundan başka bu fabrikanın san’at terbiyesi sahasında da halkımıza büyük hizmetleri olacaktır.

Arkadaşlar, bu işler yapıldıktan sonra kolay gibi görünüyorsa da başlangıçta ve yapılırken müşkülâtsız geçtiğini zannetmemek lâzımdır. Bedbinler bizim bu işlerin bugünkü gördüğümüz mükemmel şekilde başarılamıyacağını zannediyorlardı. Cümhuriyetin kudretli enerjisinin ve millî kaynakların bu bedbinlikleri sühûletle erittiğini bugün görüyoruz. Her müşkülü yıkmak ve yenmek, milleti refah ve huzura kavuşturmak en büyük emelimizdir.

Memleketin sinai inkişaf hedefine doğru daima ilerleyeceğiz. İlerdeki işlerimizin başarılacağına şimdi gezeceğimiz bu mühim fabrika büyük bir delil ve misaldir.

 

 

 

 

Turhal Şeker Fabrikası Defterine Yazılan Düşünceler [58]

 

Turhal fabrikasını bugün açtık ve gezdik. Fabrikanın en son sistem bir eser olması seyrine doyulmaz bir eser tadını vermektedir. Fabrika kendi sanat ve yardımcı tamirhanelerinde büyük bir mektep ve geçim merkezidir. Pancar yetiştiren çiftçinin kendi mahsulleri önündeki neşeleri dikkati celbediyor. Her şeker fabrikası hiç olmazsa dört vilâyet için büyük bir kazanç yeri oluyor. Fabrikanın memur, amele ikametgâhları, mektep ve hasta bakımı için tesisleri de ayrıca faydalı bir mevzudur. Dördüncü şeker fabrikasını kuran millî bankaları, sekizinci fabrikayı kurmağa da teşvik etmek isterim.

 

 

 

 


CHF Meclis Grubunda Meclisin Seçimleri Yenilemesi Hakkında Yapılan Açıklama [59]

 

Cümhuriyet Halk Fırkası Gurubu İdare Heyeti Reisliğinden:

Cümhuriyet Halk Fırkası gurupu Cemil Beyin Reisliğinde toplanmış ve İsmet Paşa söz alarak Büyük Millet Meclisinin normal seyriyle 1935 yazında yeniden intihabı yapılmak teşkilâtı esasiye icabından olduğunu hatırlattıktan sonra beynelmilel siyaset alemi hadiseler ve ihtimallerle meşbu olduğundan yeni meclis intihabı için yaz mevsimini beklemiyerek kışın intihabatın icra ve ikmaliyle Cümhuriyet Halk Fırkası ve hükûmetinin mustakir vaziyetinin milletin ârasiyle yeniden meydana çıkarılması memleket için faydalı olacağını izah eylemiştir. Fırka gurupu intihabatın yenilenmesi için atideki kararı vermiştir :

“Büyük Millet Meclisinin intihabatı yenilemesi ve bu keyfiyetin büyük meclise arz ve teklifi zamanının Fırka Reisliğine bırakılması kabul edilmiştir.”

 

 

 


Konya Ereğlisi Sümerbank Dokuma Fabrikasının Temel Atma Töreninde Yapılan Konuşma [60]

 

Ereğli’de kutlu bir teşebbüs için toplanmış, bulunuyoruz. Bütün memleket Ereğli’de kurulacak fabrikaya alâka göstermektedir. Bu sene Sümerbankın Bakırköydeki yeni dokuma tesisatını işletmeğe çalıştık. Kayserideki büyük bez fabrikasının temelini attık. Şimdi Ereğlide üçüncü dokuma fabrikasını kurmağa başlıyoruz. Bu saydıklarım dokumaya ait olan sanayi programının eserleridir. Sümer Bankın diğer mevcutları bugünkü sözlerimin haricindedir.

Cümhuriyet kurucu ve yapıcı bir varlıktır. Türkler yeni bir fabrika kurulduğunu işitmekten memnun oluyorlar. Müsaade buyurursanız şimdi bizi dinliyen bütün memlekete Ereğli bez fabrikasının vasıflarını anlatayım.

Ereğli bez Fabrikası ince bez için kuruluyor. Şimdiye kadar memleketimizde yapılamıyan saten, ince astarlık, mermerşahi, beyaz ve renkli patiska dokunacaktır. 15 bin iğ ve 250 tezgah olacaktır. Yalnız bu fabrika pamuk ekicilere 7 bin balya istiyen yeni bir müşteri olacaktır. Pamuklu dokuma işini pamuk yetiştirmek işi ile birlikte takip ediyoruz. Pamuklarımızın hem cins, hem miktarı için aldığımız tedbirler müsbet neticeler vermektedir. Görüyorsunuz ki, fabrika kurarken çiftçilerimiz aynı zamanda faydalanmış oluyorlar. Ereğli bez fabrikasına –elektrik santralı ve işletme sermayesi birlikte olarak– üç buçuk milyon lira harcanacaktır. Takriben 1250 amele çalışacak, 4 milyon metre kumaş çıkacak ve ayrıca 500 bin kilo ince iplik elde edilecektir. Sümer Bank 1935 yılı bitmeden Ereğli bez fabrikasını işletmeğe başlıyacaktır. Verdiğim rakamlar, harcanacak paranın miktarı, teşebbüsün ehemmiyetini anlatmağa yetecektir sanırım. Diyebiliriz ki Ereğli bez fabrikası ile memleketin ökonomik [ekonomik] varlığı hisolunacak surette kuvvetlenecek ve zenginleşecektir. Ereğli’de gerek kasabalı, gerek köyden gelen vatandaşların gösterdikleri sevinç yerindedir. Bu müessese için halkın Sümer Bank’a yardım etmek yolunda elinden geleni yapmak gayretine teşekkür ederiz. Hatiplerin benim ve arkadaşlarım için söyledikleri lütufkâr sözlere ayrıca teşekkürlerimi sunarım. Büyük Önderimiz Reisicümhur Hazretlerine bugün de her taraftan taşan coşkun sevgi tezahüratına şahit olmaktan çok mütehassis olduk. Bu samimî ve asîl duyguları Reisicümhur Hazretlerine arzetmek benim için şereftir.

Şimdi hep beraber değerli işimize, Ereğli bez fabrikasının temelini atmak işine sevinçle başlıyalım.

 

 


Cumhuriyetin 11. Yıldönümü Dolayısıyla Molotov ve Uzunoviç’in Mesajlarına Verilen Yanıtlar [61]

 

M. Molotof hazretlerine

Moskova

Cümhuriyetin ilânının yıl dönümü münasebetiyle Sovyet Rusya Halk Komiserleri Meclisinin yüksek vesatatinizle bana iblâğ etmek lûtfunda bulunduğu tebriklerden fevkalâde mütehassis olduğum halde büyük dost Sovyet Milletlerinin saadet ve refahı hakkındaki en hararetli temennilerimin kabulünü reca ederim.

İsmet

 

M. Uzunoviç hazretlerine

Belgrat

Cümhuriyetin ilânının yıl dönümü münasebetiyle zatı devletlerinin gerek namı devletlerine ve gerek hükûmeti kraliye namına göndermek lûtfunda bulunmuş oldukları dostane tebriklerden fevkalâde mütehassis olduğum halde en samimî teşekkürlerimle birlikte Cümhuriyet Hükûmetinin ve benim dost asîl Yogoslav milletinin refah ve azameti hakkındaki en hararetli temennilerimizi kabul buyurmanızı rica ederim.

İsmet

 

 


Kadınlara Milletvekili Seçme ve Seçilme Hakkının Tanınması, Un Vergisinin Kaldırılması, Bazı Ürünlerin Satış Fiatlarının Aynı Olması, Tarım Kesiminde Düzenlemeler ve Meclisin Yenilenmesiyle İlgili Parti Meclis Grubu Kararı ile Yapılan Konuşmanın Özeti [62]

 

Cumhuriyet Halk Fırkası grupu idare heyeti reisliğinden:

Cumhuriyet Halk Fırkası grupu, Bay Cemil Ubaydının başkanlığında toplandı.

1 – Kadınların meb’us seçmeleri ve meb’us seçilmeleri, seçenlerin yaşlarının 18 den yukarı bir hadde çıkarılması için teşkilatı esasiye kanununda değişiklik yapılması hakkında Fırka Divanının teklifini İsmet İnönü izah etti. Fırka grupu esas ve usul yönlerinden meseleyi uzun uzun tetkik ettikten sonra teşkilatı esasiye ve intihabı meb’usan kanunlarında gerekli olan değişikliklerin yapılmasına müttefikan karar vermiştir.

2 – Unlardan alınmakta olan verginin nüfusu az olan kasabalardan kaldırılması hakkındaki hükûmet teklifi memnuniyetle tasvip olunmuştur. Malûm olduğu üzere buğday koruma kanunu gereği olarak alınan un vergisinin müstahsil köylünün kendi yiyeceği için kasaba değirmeninde üğüttüğü [öğüttüğü] undan alınmamak maksadını güder. Ufak kasabalarda bulunanların bir kısmı müstahsil olduğu halde kasabalı sayılarak bu vergiye tâbi kaldığından bu tadil teklifile tatbikatta büyük iyilik olacağı görülmüştür.

3 – İnhisarlar idaresinin sattığı tuzların tütün ve ispirtolu maddeler gibi her yerde ayni fiatle satılması ve Ziraat Bankasının esas bünyesinin islahı, siloların çoğaltılması, Ziraat Bankasına borçlu olan çiftçilerin tediye vadelerinin uzatılması için hükümetin düşündüğü tedbirlerin yeni intihab beyannamesinde millete ilân edileceği hakkında İsmet İnönünün verdiği malûmat Fırka grupu tarafından alkışlarla karşılanmıştır.

4 – Büyük Millet Meclisinin yenilenmesi teklifi 5 ilkkanun Çarşamba günü yüce meclise arzolunacağından İsmet İnönü, Fırka Grupunu haberdar etmiştir. Büyük Millet Meclisi yenileme kararından sonra faaliyetine devam edecektir.

 

 


Edirne Kız Öğretmen Okulunda Onuruna Verilen Yemekte Yapılan Konuşma [63]

 

Edirneye varan Başbakan İsmet İnönü bu akşam kız muallim okulunda şerefine verilen ziyafette kendini selâmlayan hatiblere sıcak bir surette teşekkürden sonra bilhassa demiştir ki:

 – İki gündenberi Trakyanın yeşil ve hareketli ovalarında çalışkan ve kudretli vatandaşlar arasındayım. Bir iki senedenberi memleketin bayındırlık yolunda kazandığı geniş meydanı yakından gördüm. Gençlik hatıralarımla dolu olan Edirne’de, yanınızda bahtiyarlık duyuyorum. Özel dikkatimi çeken bir nokta, Edirnelilerin çalışkanlıkta azim ve kudrette yüksek canlılıklarıdır. Edirneliler, bütün ülkenin kendilerini ne kadar yakından gözlediklerini bilerek biraz nazlıdırlar, bütün memleket bu nazı çekmekten zevk duymaktadır. Buradaki kültür müesseselerini memnuniyetle zikretmek isterim. Büyük yurdun her yerinden aileler evlâtlarını Edirne okullarına göndermektedir. Edirnenin bütün memleket gözünde en sevgili ve en emin bir yer olduğuna daha ziyade inandırıcı bir delil olur mu? Trakyanın bayındırlığı için memleket hususî bir özen göstermektedir. Trakya ve Edirne bizim için çok değerli Türk varlığıdır. Bu sözlerimle Trakyanın imarında bütün yurdun alâkadar olması sebebini izah etmiş oluyorum. Atatürk için gösterdiğiniz engin bağlılığı onun yüce katına götürmek benim için mutlu bir vazifedir. Gelecek görüşmelerimizde imar tedbirlerinin yeni semerelerini gene beraber konuşmak kaydı ile yürekten teşekkürlerimi ve selâmlarımı kabul buyurunuz.

 

 

 

 

 

Trakya Gezisiyle İlgili Demeç [64]

 

Fazla vaktim olmadığı için, Trakya’da ancak dört gün kalabildim. Fakat bu müddet zarfında sıkı çalışarak yurdumuzun bu çok değerli parçasının her tarafını gördüm. Aldığım neticelerden çok memnunum. Trakyamızın her tarafını yemyeşil, halkını büyük bir gayretle işlerinin başında buldum. Az zamanda pek çok muhacir getirilmiş, fakat hepsi muntazam bir faaliyetle iyi bir vaziyette yerleştirilmiş bulunuyor. Köylülerimizin yurdlarında iş ve güçleri ile meşgul olarak hallerinden memnun olmaları ve Trakyanın bereketli topraklarından istifade etmek ve yurdu bayındırlandırmak için mütemadiyen çalışmaları beni çok sevindirdi. Trakyanın ilerisi hakkında umutlarımız çok kuvvetlidir. Trakyamız cennet olacaktır. Zaten buna hazırlanmaktadır.

 

 


5. Ekonomi ve Artırma  (Tasarruf ve Yerli Mallar) Haftasını Açış Söylevi [65]

 

Bayanlar, Baylar, Sevgili Dinleyicilerim,

Ökonomi [Ekonomi] ve artırma haftasını yeniden açıyoruz. Birkaç senedenberi yılın belli başlı günlerinde bu toplantılar bütün memlekette, memleketin ökonomi ile alâkasını ökonomi işlerinde hevesle çalışmayı ve memleketin ökonomik varlığını gözden geçirmeği kolaylaştıran bir fırsat oluyor. Bu geçen yılın ökonomik vaziyetini size geniş yürekle ve kıvançla söyliyebilecek vaziyetteyiz.

Bütün dünyada ökonomik vaziyet bu sene yer yer bazı iyilikler gösterdi denilebilirse de genel olarak sıkıntı, darlık devri geçmiş ve genişliğe dönmüş denilemez. Bütün ülkelerde tahmin bu yoldadır. Bizim memleketimize gelince, bu geçen yıl içinde memleketin ökonomik durumunun iyiliğe döndüğü[nü] söyliyebiliriz sanıyorum.

Bu son beş altı senelik dünyaya şamil olan sıkıntının bizim ülkede iyiliğe döndüğünü zannetmek, böyle bir zannı söylemek bir cesaret olduğunu bilirim. Amma bunu kat’î riyazî bir şekilde ileri sürmek ve mübalağalı rakamlar söylemek aklımdan geçmez. Ancak alınan tedbirler ve memleketteki alış veriş hali[nin] bunu söylemek için imkân verdiğini sizde biraz sonra kabul edeceksiniz. Bu yıl diğer milletlerle uluslar arası ticaretimiz geçen yıllara nisbetle azalmamıştır. Aksine olarak genel mahiyeti ile daha iyi bir istikamet göstermektedir. Diğer taraftan iç pazarının oldukça canlı mikyasta artması dış ticaret ile beraber olarak memlekette fiyatlar üzerinde iyi bir tesir husule getirmiştir. Fiyatlar içinde size bazı rakamlar söyliyeceğim ki memlekette hasıl olan yahut hasıl olmağa yüz tutan genişlik için ümit verici bir delil olarak sizde göz önünde bulunduracaksınız. Başlıca dışarıya çıkardığımız mallardan üzüm, zahire geçen seneye nisbetle daha fazla para etmiştir. Üzerinde çok söylenen incirin değeri benim aldığım son hesaplara göre geçen seneye nisbetle yüksek addolunabilir. Her halde geçen senekinden daha az fiyatta olmadığını söylemekte ittifak vardır, inciri bilhassa söylemem onun değeri üzerinde çok münakaşa geçtiğindendir. Üzümde ve zahirede fiyatlar münakaşa götürmez surette geçen senekinden daha elverişlidir. Bundan sonra yün ve pamuk geliyor. Yünlerin memleket dahilindeki fiyatları geçen seneden çok daha iyidir. Mesela yünün kilosu geçen sene 17 kuruşa kadar satılırken bugün 120 kuruştan aranmaktadır. Tiftik geçen sene 28 kuruşa satılmakta iken bu sene 115 kuruşa kadar aranmaktadır. Pamuğun kilosu geçen sene aşağı yukarı 17 – 20 kuruşken bu sene şimdi 50 kuruşa kadar aranmaktadır. Diğer mahsulat zeytin yağı, deri de geçen seneye nisbetle iyi fiyattadır. Ökonomik duruşumuzun iyi alâmetlerin en kanaat verici olarak memleket içindeki bu fiyat artması başlıca sevindirecek bir alâmettir. Bunu yalnız ticaret sisteminde kabul ettiğimiz usulde değil iç pazarın genişlemesi ve artmasında görmeliyiz.

Evvelâ ticarette sıkıntı darlık yılları ile başlıyan kontenjan usulü bu son sene içinde serbesliğe doğru geniş mikyasta çevrilmiştir, memlekete girmesi kontenjana bağlı mal miktarı çok azalmıştır. Buna mukabil klirinkle, denkleşme ile memlekete girecek mal miktarı çok artmıştır. Şu halde geniş mikyasta, denkleşmeğe müsait klirink ticaretini takip ediyoruz. Genel kontenjan miktarını çok azaltmışızdır.

Yurt içinde takip ettiğimiz ökonomi siyasasına iç pazarı genişletmeğe çalışıyoruz. İç pazarın genişlemesi, sınaî program tesirile vatandaşlar için istifadeli bir âmil olacaktır. Sınaî program hakkında geçen sene yüksek katınızda yapılacaktır, düşünülüyor diye söylediğim sözler bu sene temel atma ve tahakkuk alanına getirme suretiyle ileri bir safhadadır.

Şişe fabrikasının temelini attık. Bu yaz işliyeceğini umuyoruz. Sanayi programı için başlangıcı 934 malî senesini kabul etmiştik. 935 malî senesi içinde şişe fabrikasını açmış olacağız.

Pamuklu için İstanbulda Bakırköy fabrikasını açtık. Önümüzdeki ilkbaharda Kayseri kurumunu da açacağız. Ereğlideki fabrikanın temelini attık. Önümüzdeki yıl işlemeye başlıyacak.

Önümüzdeki yaz da Nazillideki diğer büyük fabrika ile Malatyada kurulacak fabrikanın ve Bursada Kangarm fabrikasının temelini atmağa çalışacağız. Semi kok fabrikası mamulatını ise önümüzdeki mevsimde piyasamızda göreceğiz.

Hulâsa 934, 935 seneleri içinde beş senelik sanayi programının büyük bir kısmı tahakkuk edecektir. Demir sanayiinin esasları şimdiden geniş mikyasta tetkik edilmekte, planları yapılmaktadır. Önümüzdeki yaz mevsiminde temelleri atılacaktır.

Kâğıt fabrikası yazın işlemeğe başlıyacaktır. Seramik, kendir sanayiinin önümüzdeki yaz etütleri bitirilecek ve işe başlanmış olacaktır. En sona kimya sanayii kalıyor. Bunlardan başka olan bütün sanayi fabrikalarının temelleri ve işletilmeleri herkesin anlıyacağı ve göreceği bir derecede ilerlemiştir.

İlk maddelerimizin kendi fabrikalarımızda ve kurumlarımızda işlenecek bir vaziyet alması tabiî çok faydalı ve hayırlı olarak fiyatlar üzerinde yükseltici tesirini göstermektedir. Kendi mahsullerimizin dahilde alıcısı ve onu değerleştirici müşterisi olmak ilk maddelerimizin hariç [hariçteki] satış fiyatlarını da kıymetlendirmektedir.

Görüyorsunuz ki memleketin ökonomik durumunu düzeltmek ve yükseltmek için hem dışarı işleri hem içeri işleri için ayrı ayrı tedbirler almak ve bu tedbirler arasında yakınlık, karşılık ve uygunluk bulundurmak gerektir.

Bütün dünyanın darlık içinde bunaldığı ve hastalıktan kurtulmak, iyiliğe dönmek alametleri dünyanın her tarafında iyice belirmediği zamanlarda cümhuriyet Türkiyesinde ökonomik sağlığın gözle görünür bir şekilde fark göstermesi cümhuriyet ökonomik politikasının esaslı bir muvaffakiyetidir. –Sürekli alkışlar– Bu ökonomik saylemede [çalışmada] vatandaşların vazifeleri ve çalışma istikametleri[nin] çok genişlediğini ve çok ehemmiyetlendiğini ayrıca zikretmeliyim. Arkadaşlar, bir çok memleketler mahsullerini gerek fabrika gerek toprak mahsullerini istok [stok] halinde görmekte, malları satılmıyarak ellerinde birikmiş olmaktan çok sıkıntı içindedirler. Amma size ben rakkam üzerinde söyliyebilirim ki bugün yetiştirdiğimiz mahsullerden elimizde birikmiş hiç bir şey olmadıktan başka ilerde yetiştireceklerimizden de 24 milyon liralık bir miktarını satmak için müşterimiz kapımızda bekler vaziyetteyiz. Yani biz ilerde yetişecek mallarımızı satmak için şimdiden mühim bir miktarda bağlanmış bulunuyoruz. Bu, mahsul yetiştiriciler için çok teşvik edici ve çok ehemmiyet verilmesi lâzım gelen bir vaziyettir. Aynı zamanda onlar için çok çalışma ve çok yetiştirme icabettiren bir vaziyettir de. Cümhuriyet hükûmeti fabrikalarında ve tarlalarında çok mahsul yetiştirme ihtiyacındadır. Hükûmetçe ve ulusca bütün gayretimizi kazanmak ve mahsul yetiştirmek, gayretimizi, en son imkânlarına kadar takatımızı sarfedip, mahsul yetiştirmeğe çalışmalıyız. Çalışmamızı, ökonomik sahada verimli olmamızı çok artırmak mecburiyetindeyiz. Bu seneki mahsullerden bahsederken tütünden de bir iki kelime ile bahsetmezsem eksik kalır. Bu sene tütün mahsüllerimiz geçen seneye nisbetle miktar olarak daha fazla değildir. Hatta daha azdır, denebilir. Fakat değer olarak elimize geçen para en çok tütün istihsal ettiğimiz senelerde elimize geçen paradan eksik değildir. Bu geçirdiğimiz yıl içinde, memleketin malî vaziyetinden de memnuniyetle bahsedebiliriz.

Devletin bütçesi, bu sene gerek memleket müdafaası için ve gerek diğer ihtiyaçlar için göze alınan masraflarla 185 milyon liraya kadar yükselmiştir. Şimdiye kadar hazinenin geliri ve tahsilâtı bu bütçenin tahakkuk edebileceğini emniyetle vadetmektedir. Zaten ökonomik vaziyet, alış veriş ve iç pazarının genişliği, mahsullerin para etmesi rakamlara müstenit olarak meydanda olduktan sonra vatandaşların borçlarını hazineye ödeme kabiliyeti kendiliğinden artar. Fakat biz bunu hazinenin kendi varidatını tahsil etmek için gördüğü kolaylıkla da rakam üzerinde ve gözle görerek anlıyoruz. Altı aylık tahsilâtımızın yekûnu 90 milyon geçmektedir ki, 185 milyon tahmin ettiğimiz varidatı emniyetle alabileceğimizi tahmin etmek hakikate uygun bir söyleme olacaktır.

Cümhuriyet merkez bankasının ortada altın miktarı bu sene zarfında da artmıştır. Geçen sene bu vakıtlar mevcut altın, ortada dönen, tedavül eden kâğıt paraya nisbetle yüzde 15 tutuyordu. Bugün aldığım malûmata göre bu miktar yüzde 16,5 e çıkmıştır. Yüksek heyetinizce ve sizin vasıtanızla da bütün ulusca meçhul değildir ki bir çok memleketlerde altın karşılığı bu dar senelerde artmıyor, eksiliyor. Biz kanunen kâğıt paralara henüz daha karşılık ilân etmediğimiz halde cümhuriyet merkez bankasına birikmekte olan altınlarımız artmaktadır.. Eğer biz münhasıran altın biriktirmek yani milletler arasındaki alış verişte mümkün olduğu kadar az satın alarak çok satmak gibi dar bir düşünce ile hareket etseydik daha çok altın biriktirebilirdik. Amma biz iş hacmini, gerek uluslar arası ticarette gerekse iç pazarda daraltarak para biriktirmeyi ökonomik bir kâr sayıyoruz. Bizim politikamız bütün dünyada alış verişin geniş olması ve bunun için kolaylık göstermektir. Ancak bu güzeyledir ki geçim ve uluslar arası ökonomik münasebetleri daha kolay ve daha rahat olur ki bunun genel olarak gösterdiği faydalar daha çoktur. Bununla beraber altın karşılığını arttırmanın bütün ökonomik muhitlerde ve vatandaşlar arasında, iyi bir ahenk iyi bir muvazene işareti olarak kabul edileceğine şüphe yoktur.

Arkadaşlar, millî paranın değeri üzerinde bu ufak hulasadan sonra bir iki söz söylemek isterim. Görüyorsunuz ki millî paranın değerini mutlak olarak muhafaza edeceğiz. Asla düşmesine mahal vermiyeceğiz. Bu şerait içinde düşmesi için bizim düşmesine karar vermemiz lâzımdır. Biz geçen seneler söylediğimiz gibi asla bu zihniyette değiliz. Millî paramızın değerini düşürmeğe ihtiyaç da yoktur. Onun için gerek tasarruf erbabı gerek hariçten bizimle muamele yapanlar, münasebette bulunanlar değeri sabit olarak muhafaza edilmesi için katî karar içinde bulunan bir para ile muamele yapmaktan memnundurlar ve memnun olacaklardır. Tasarruf erbabı için, tasarruf yerlerine yatıracakları en emin para bugün Türk parasıdır. –Alkışlar–

Bu konuşmalarımı, bu sözlerimi dış siyasası alanında bir iki görüşümle tamamlamak isterim. Evvelâ uluslar arası vaziyet: Bu son yıl içinde bazı günler çok gergin olmuştur, diyebiliriz. Ancak bu son günler içinde uluslar arası havası gerginliğini ve şurada burada patlıyacakmış gibi gösterdiği istidatları oldukça yumuşatmıştır. Garbi Avrupanın son zamanlardaki büyük meselelerinde milletlerin iz’anı ve aklı selimi nihayet üste çıkarak büyük meseleleri, uyuşulacak ve sulh havası içinde hallolunacak bir istikamete götürmüştür. Cemiyeti Akvamın son birkaç yıl içinde çok sarsıntılara uğradıktan sonra, bu sene bütün insaniyete verebileceği en kıymetli hediye addolunabilir. Doğrudan doğruya Türkiyeye taallûk eden haricî siyasete gelince, biz doğrudan doğruya Türkiyeye taallûk eden ağır bir mesele içinde bulunmuyoruz. Bizim sulh havası için gösterdiğimiz kaygu, daha ziyade uluslar arasında Türkiyeden oldukça uzak bulunan meselelerden dolayı dünyanın barış içinde yaşayışı[nın] bozulması endişesindendir. Türkiyenin vaziyeti, komşuları ile iyi münasebetleri, komşulariyle yaptığı muahedeler bilhassa son yıl içinde bütün bu memleketin memnuniyetle bayramını yaptığı Balkan antlaşması, bizim komşularla münasebetlerimizi iyi hava içinde olgun bir hale getirmiştir. Ümit ediyoruz ki, bizim zihniyetimize ve takip ettiğimiz politikaya göre komşularla münasebetimiz, gelecek yıl içinde daha iyi bir istikamette yürüyecektir. Amma eğer uluslar arası havası bu memleketin kendi haricî siyasetini hüsnüniyetine, uzlaşma fikrine olduğu kadar millî müdafaasına da istinat ettirmesini zaruri kılıyorsa bu, bütün dünya politikasının tabiî ve zaruri bir neticesidir. Türkiye bütün memleketlere şamil olan müşterek bir kanaatin müşterek bir ihtiyacın izinde yürümekten başka bir şey yapmamaktadır. Biz bu istikamette yine yürüyeceğiz, dikkatli bulunmak yolundan ayrılmıyacağız. Ökonomik ve malî alanda olan inkişafımız, uluslar arasında sulh fikrinin sağlam bir temelde olmasına mütevakkıftır ki bu hususta Türkiyenin kendi kuvveti en emin ve en müessir yardımcılardan birisidir. Sulhun, inkılâbın ve ökonomik genişlemenin en iyi bir yardımcısı olan millî müdafaa masarifini [masrafını] onun sahibi olan Türk milleti daima hoş görecek ve sağlam tutmağa çalışacaktır. (Alkışlar)

İçeri siyasette bütün ülke emniyet içinde ve birlik içinde çalışmağa devam ediyor. Yeni bir cemiyet olmak için yurdun inkılâp yolunda her yıl aldığı hamleler içinde bulunduğumuz senenin güzel eserleri ile de ayrıca süslenmiş ve genişlemiştir. Büyük Millet Meclisinin son kararı ile Türk cemiyeti daha çok yükselmiş ve daha çok yükselme için yeni şartlar temin edilmiştir. Kadınlarımızın memleketin idaresinde seçme ve seçilme hakkını almaları yurdumuz için ayrıca bir genişlik, rahatlık ve yükselme temin edeceğine yüreğimizin içinden samimî olarak kani bulunuyoruz. (Alkışlar)

Arkadaşlar, Türk vatandaşı bir noktayı hiç gözden kaçırmadan çalışmak mecburiyetindedir. Yeni Türkiyenin bizim düşündüğümüz ve istediğimiz hedefe yükselmesi için bütün çalışma istikametlerinin ayni zamanda halledilmesi ve takip edilmesi lâzımdır.

İnsanın hayatında olduğu gibi milletler yaşayışında da muhtelif meseleler hallolunmak için birbirinin sırasını beklemezler. Onun için Türkiyenin yükselme hayatını ökonomik sahada, millî müdafaa sahasında, malî sahada, haricî siyaset sahasında ve dahilî siyaset sahasında hep beraber başarılmak, hedefe, muvaffakiyet hedefine varmak için tek çaredir. Ulus hayatının hiçbir istikameti ihmal kabul etmez. Bunları söyleyişim bu büyük millî işler arasında hepsinin kendi ihtiyacı kadar, kendi istediği kadar tedbirinin ayni zamanda bulunması lüzumunu göstermek içindir. Görüyorsunuz ki Türk davası, Türk kurtuluş, ilerleyiş davası her yıl yurtdaşlardan yeni bir hamle yeni bir gayret ve sarsılmaz yeni bir inanma istemektedir. Türkiye on, on iki senedenberi gösterdiği gayretler, gördüğümüz tecrübelerle önümüzdeki seneler daha çok azim, gayret göstermek iktidarındadır. Azim, gayret göstermek mecburiyetindedir. Yeni tasarruf ve iktısat haftasını açarken gelecek yıl bugünlerde gerek ökonomik, gerek siyasal alanda yurdun daha yüksek, daha ileri olacağına asla tereddüt etmeden emniyetle bakıyoruz. (Şiddetli ve sürekli alkışlar.)

 

 


Türk Kadınlarının Siyasa Alanına Girişleri [66]*

 

İSMET İNÖNÜ

Türk kadınları saylav seçilmek üzeredirler. Bu erişmeden sevinç duyduklarını anlıyoruz. Yurdun her yanından bize gönderdikleri tel yazılarında ulusa Kurultayın son yasası dolayısile coşkun duygularını bildirmektedirler. Kimse kadınlarımıza bu görünüşü çok görmiyecektir. Türk kızının en yüksek erginlik belgesini, Ulusal Kurultay’dan almış olması ulusça, hepimiz için, bayram yapılacak bir varıştır.

Türk kızı son on yılda çok olgunluk gösterdi. Kurtuluş çağında doğrudan doğruya savaşa değen çalışmalarından söz açacak değilim. Sanırım ki, ulusal savaşta kadınların yaptıkları için düşündüklerimizi yeri geldikçe, bir çok gez söyledik ve duyurmağa çalıştık.

Savaştan sonra gelen çağ bize çok çetin yüz ile çatmıştı. Ben işte bu kurunda, kadınlarımızda beliren engin uzluğu öğmek [övmek] istiyorum.

Kadınlar, yaşama didinmesine pek yürekle atıldılar. Yalnız evde ve tarlada kalmıyarak, kentlerin dolaşık geçim bucaklarına sokuldular. Okula ve fakültelerin göz yıldıran köşelerine girdiler.

Yargıcı, avukat, hekim kadınlar, baytar fakültesinin kılğı [kılgı] salonunda biçakla çalışan, yüce mühendis okulasında yetişen kızlarımız görüldü. Üniversitede kimya hocalığında kadınlarımız vardır. Hoca okulasında ve liselerde kadın başkanlarımızın işlerini iyice başardıklarını görmekle öğünüyoruz. Yaşayışın her alanında kadınlar kendi ekmeklerini çıkarmak için adlarını koruyarak ve aza katlanarak iş aramaktadırlar. Ben hemen her gün böyle bütün yürekli Türk kızları ile karşılaşırım.

Unutmamalıyız ki, bütün bu görünmeler, son on iki yılın özlükleridir. Kadınlar, Cümurluk [Cumhuriyet] kurumuna koyu karanlık bir tutsak çağından geçtiler. Bizim Cumurlukta kadınlarımıza sağladığımız yalnız karanlık anlayışların onlara saldırmalarına yol ve yön bırakmamaktır. Bu kadar ilkçil [ilkcil – birincil] ve en az bir yardım, kadınımızın yüksek varlığını güne çıkarmak için yeter olmuştur.

Yeni Türk topluluğunda yaşayışın gerek bilek, gerek us ile başarılan bütün işlerinde görgü kazanmış sesi gür kadınları gözünüzün önüne getirir misiniz? Bu kadınların çevirdikleri ev barklardan düzgün ocak, yetiştirdikleri çocuklardan sağlam ve erkli döl bulunur mu? Bu kadınlar ana olarak yuvalarımızın ve saylav olarak büyük yurdun koruyucusu ve bekçisi olacaklardır.

Yeni Türk derneğini bizim özlediğimiz ve göz diktiğimiz kılıkta yetiştirmek her nesneden önce Türk kadınının işi ve onun borcudur. Türk kadınının yurdun her köşesinde bu yüce saygı ile görülmesi için, onun tarlada ve kentte biraz soluk alarak yaşaması için saylav seçilmesi gerek idi. Umarız ve bekleriz ki, kadınlarımız, yeni çıktıkları yüce orundan el uzatarak sosyal yaşayışın türlü alanındaki, düşkün yurddaşları daha kolay yükselteceklerdir. Buyruk ıssı kadınların evlere, topluluklara karşı özleri erkeklerinkinden daha değerli ve geçerli olacağında duraksamıyoruz.

Bu yazılarım sevgili umutlarımdır. Bunları, son günlerde ülkenin her bucağından bana tel çeken sayın kadınlarımız, kendi sözlerine ve duygularına karşılık tutarlarsa, gönlüm gönenç ile dolacaktır.

14 / XII / 1934

 

 


 

Halkevleri’nin Kuruluşunun 3. Yıldönümü Dolayısıyla Ankara Halkevi’nde  Verilen Radyo Söylevi [67]

 

Halkevlerinin üçüncü yıldönümünü kutluyoruz, bu anda ülkenin seksen kadar halkevinde imkânı olanlar bizim bugünkü toplantımızı dinliyorlar. Halkevlerinin üç yıldan beri kendi varlıklarının şu vazifesine bütün halkevi üyelerinin dikkatini çekmek isterim. Halkevleri söysal* [sosyal] büyük bir ödevi üzerlerine almışlardır. Bu ödev vatandaşların toplanıp gerek ilim alanında ve gerek soysal [sosyal] bakımdan birlikte konuşabilmek adetine alışmalarıdır. Bu bizim ötedenberi büyük bir ihtiyacımızdır. Sonra güzel sanatlar için ve müsbet ilimleri tanıtmak ve sevdirmek için sarfolunacak emekler bilhassa fırkanın ve halkevleri idare heyetlerinin gözleri önünde bulunmalıdır. Bir toplantıda istifade ile söz söylemek için o toplantıdan evvel konferanslarına ve konserlerine daha evvel çalışmış ve hazırlanmış olması gerektir. İyi çalışılmış, bir kaç kitap karıştırılarak hazırlanmış olan bir konferansın muvaffak olması ve dinliyenlerin bundan zevk alması muhakkaktır. Ümid ederim ki bütün halkevlerinde arkadaşlar konferans vermek için daha iyi hazırlanmak, ve herkesi alâkalandırmak hususunda özenli bulunacaklardır.

Geçen yıl içinde halkevlerinin çalışma hesapları elimdedir. Eğer soysal [sosyal] ve ilim alanlarında aza kanaat etmiye istidadımız olsaydı bu vereceğimiz rakkamlardan memnun olmamız lâzımdı. Mesela, 933 senesinde halkevleri toplantılarında dinliyenler ve söyliyenler sayısı: 375 bin iken 934 senesinde 798 bin kişiye varmıştır. Bu takriben öncekinin iki misline yakın bir sayıdır. Amma, bütün memlekette, seksen toplantı yerinde bizi dinliyenleri 800 bin kişi alırsak bunu azımsamak bizim için bir borçtur. Daha çok toplanmalıyız ve Halkevlerinin bulunduğu yerlerdeki vatandaşlar, kadın, erkek bütün bir yılda, bir defa olsun Halkevinde bulunmalıdırlar.

Halkevlerinin malûm olan özel bir mahiyetine tekrar bütün memleketin dikkatini çekmek isterim. Halkevleri siyasî bir müessese değildirler. Soysal [Sosyal] ve kültürel kurumdurlar. Onun için memleketin bütün ışıklı evlâtları bu toplantılarda bulunarak zevklenmeli ve Halkevine hizmet etmeyi yurda karşı bir ödev telâkki eylemelidirler. Memur olsun, serbest meslek erbabı olsun herkes Halkevlerinde en temiz bir aile toplantısı gibi bulunmayı kendisi için istenir bir iş saymalıdır.

Halkevlerindeki kitap sayısına gelince, geçen sene 59 bin imiş, bu sene 97 bine çıkmış. Bu azlıktan ne kadar şikâyet etsek hakkımız vardır. 97 bin kitap 80 Halkevi için çok azdır. Bu geçen 934 yılında okurların adedi 428 bindir. Görüyorsunuz ki rakamlar iki misli, üç misli artmıştır. Ancak bu artış varmak istediğimiz neticeye ve ihtiyacımıza göre azdır ve bunların çok daha artırılması lâzımdır.

Memleketin ilerleme ve genişlemesi yolunda birçok sıkıntılar geçiriyoruz, birçok vasıtasızlıklardan bunalıp duruyoruz. Tabiî bunların başında uzun senelerdenberi yıpranmış, harap olmuş, zenginliği erimiş bir memleketin varlığını artırmak en mühim vazifelerimizden biri olarak önümüzde duruyor. Fakat arkadaşlar, bütün Halkevinde bulunanlar işitsinler ki bu memleketin ilerlemesi ve genişlemesi için muhtaç olduğumuz vasıtaların en başında, paradan, her şeyden evvel, en başta bilgi lâzımdır. İktısadî hayatın her alanında kültürün her bucağında bilen adamlara, bilgi lüzumuna inanmış adamlara ihtiyacımız çoktur. Hiç olmazsa Halkevleri memleketin ökonomik ve kültürel yaşayışını her yanında tarla ekmekten büyük bir fabrikayı işletmeye kadar bütün işlerde iyi hazırlanmış özel bir bilgiye ihtiyaç olduğuna inanmayı yaymalıdır. Onun için okuma hevesini, kitap hevesini, Halkevlerinde çoğaltmak başlıca işlerdendir. Her sene bu toplantılarda Halkevlerinin güzel san’atlar için emek sarfetmelerine alâkalarını uyandırmak isterim. Güzel san’atlar için Halkevlerinin hakikî bir örnek olmaları, memleketin güzel san’atları sevmesi, güzel sanatlardan zevk alması için çalışmaları lâzımdır. Güzel san’atlara alışmamış olan, güzel san’atlardan uzak bulunan muhitlerde buna alışmıya çalışmak bile biraz sıkıntı vericidir. Amma sık sık göstererek ve anlatarak bunun tadını vatandaşlara tattırdıktan sonra güzel san’atlar hayatın başlıca bir âmili olur ve güzel san’atsız hayat iptidaî ve yabani bir hayat şeklini alır. Halkevleri Türk cemiyetini yükseltmek, inceltmek, moralı arttırmak, verimini çoğaltmak için açılmıştır. Yalnız moral yolunda değil, maddî ihtiyaç yolunda da kudretli, takatlı, cevherli, çok daha cevherli bir hale gelmek için güzel san’atları başlıca bir vasıta olarak görmelidir. Onun içindir ki Halkevlerinde güzel san’atlara sarfedilen bütün emekler çok verimlidir. Bu hususta emek sarfedenler, vatana hizmet etmeye çalışan adamlar gibi saygı ile muamele görmelidirler.

Arkadaşlar, bugün size seksen Halkevimize yeniden 20 Halkevinin eklenmekte olduğunu müjdeliyeceğim. Şimdi adlarını söyliyeceğim Halkevleri bu andan başlıyarak, yurda geniş ölçüde hizmet etmek için selâhiyet almış oluyorlar.

Bolu, Akçekoca, Manisa, Alaşehir, Ayvalık, Bartın; İstanbulda Beşiktaş, Şehremini, Beyoğlu, Üsküdar, Şişli; Burdur, İnegöl, Söke, Mudurnu, Tire Halkevleri bugün açılmış bulunuyor. Halkevlerinin aileleri toplamak için haiz olduğu bütün şartlar ailelerin yüksek ülküde yetişmelerine çok yardım etmektedir.

Memlekette gerek müsbet ilimler, gerek güzel san’atlar yolunda ve gerekse içtimaî alanlarda vatandaşların bir aile gibi beraber bulunup yaşamalarında, her şeyden evvel vatanperverlik hisleri kuvvet bulur. Ailelerde kuvvetlenecek vatan fikrî memleketi gerek dışarıdan, gerek içeriden gelecek hadiselere karşı en sağlam bir kale haline getirir. Onun için Halkevlerinin çalışmalarında, doğrudan doğruya kahramanlık hislerine yaptıkları hizmeti ayrıca iyi bir netice olarak zikretmek borcumdur. Yeni açtığımız Halkevlerinin iyi vazife yaparak kendilerini ulusa sevdirmelerini isteriz. Bütün Türk ulusundan yüksek bir ülkü için feragatla çalışacak yeni Halkevlerine de yardım etmelerini onların hizmetlerini teşvik etmelerini bekleriz.

Şimdi Ankara Halkevinin günlerdenberi hazırlamış olduğu güzel programı hep beraber zevkle dinliyeceğiz.

 

 


 

Yurtdışında Yayın Yapan “Vu” Dergisinin  Türkiye Özel Sayısında Yayınlanan Bir Yazısı [68]

 

Avrupa ciddî bir siyasî buhran geçiriyor. Büyük harb sonundanberi açılan sulh ve uluslararası birlikte çalışma fikirleri bu son senelerde temelinden sarsılmış görünmektedir. Her tarafta bu fikirlerin nazariyattan ibaret ve asıl emniyetin silâhta ve ittifakta olduğu zanları yeniden canlanmıştır.

Bu, insanların geniş mikyasta geri düşünüşü mü, yoksa geçirilen ciddi, fakat muvakkat bir buhran mı?

Ben bu İkinci ihtimale inanmak istiyorum. Büyük mesele ve esas mesele milletlerin biribirlerine saldırış fikrinden vazgeçmeleri. Briand – Kellog misakındaki* eski ve ana maksadın amelî bir surette temin olunmasıdır.

Bu amelî temin elde olunmazsa, ve dünyanın herhangi bir köşesinde herhangi bir devlet kendini her kayıttan azade sanırsa, her tarafta biribirine emniyetsizlik ve her tarafta gelecekten endişe uyanacak ve yayılacaktır.

Türkiye on seneden fazla komşularile anlaşma için ve eski düşmanlıkları zihinlerde yenmek için çalışıyor.

Elde ettiğimiz neticeler, çok müsbet ve çok mühimdir. Hattâ bizim politikamızda biribirlerile düşman olduklarını zanneden diğer bazı milletleri teşvik edecek güzel örnekler vardır. Türkiye kendi emniyeti için çok hassastır. Bu endişesini maddî tedbirlerin yanında bilhassa kendi iyi niyetini göstermek suretile iyi niyetlerin sempatisini toplamakla tatmin etmeye çalışıyor.

Uluslar cemiyeti mühim bir müessesedir. Bu müessesenin doğru ve haklı bir yolda kuvvetli ve amelî tesirli yüksek bir varlık haline çıkmasına çalışalım. Endişelerin ve dertlerin çoğu [böylece] hafifler.

 

 


Başbakanlığının 10. Yıldönümü Dolayısıyla Yunanistan, SSCB, Yugoslavya, Çekoslavakya, Bulgaristan, İtalya, Arnavutluk, Almanya, Afganistan Devlet Yöneticilerinin Mesajlarına Verilen Yanıtlar [69]

 

B.* Çaldaris, Başbakan

Atina

Nazik telgrafınızdan dolayı hararetle teşekkür eder ve dost ve asîl ulusun saadeti için olan hararetli temennilerimle birlikte sadık dostluk ve yüksek hürmet hislerimin kabulünü rica ederim.

İsmet İnönü

 

B. Molotof

Moskova

Temamen Türk – Sovyet dostluğunun inkişafı ve iki memleketimizin kuvvetle bağlı oldukları barış fikrinin kuvvetlenmesi içinde geçmiş olan riyasetimin onuncu yıl dönümünü hatırlatan sözlerinizden dolayı bilhassa mütehassis olarak en hararetli teşekkürlerimi ve dost Sovyet uluslarının saadet ve refahı için olan temennilerimi iblâğ ederim.

İsmet İnönü

 

B. Yevtiç, Başbakan

Belgrad

Zatı devletlerinin riyasetimin onuncu yılı münasebetile temennilerini ihtiva eden nazik telgrafınızdan pek mütehassis olarak en hararetli teşekkürlerimin kabulünü kendilerinden rica ederim.

Hakkımda ve mensup olmakla müftehir bulunduğum ulus hakkında dost ve müttefik memleketin mümtaz Başvekili tarafından beyan edilen hissiyat bütün Türkiyede hissedilecek bir dostluk zımanıdır.

Bugün, uğrunda çalışmış ve çalışacak olduğum memleketi asîl ve şerefli Yugoslavyaya bağlıyan rabıtaların sağlamlığını görmek benim için bilhassa mucibi memnuniyettir.

İsmet İnönü

 

B. Litvinof Hariciye Komiseri

Moskova

Nazik telgrafınızdan pek mütehassis olarak samimî dostluk hislerimin ve şahsınız ve büyük komşu ve dost ulus için olan temennilerimin kabulünü rica ederim.

İsmet İnönü

 

Hariciye Bakanı Eduard Benes

Prag

Nazik telgrafınızı büyük bir memnuniyetle aldım. Dost ulusun şahsımın üzerinden Türk ulusuna teveccüh eden muhabbeti bu memlekette hararetle hissedilecektir. Çok samimî dostluk hissiyatımla birlikte teşekkürlerimin kabulünü rica ederim.

İsmet İnönü

 

Başbakan General Zlatef

Sofya

Türkiye Reisicümhuru tarafından şahsıma gösterilen itimadın yenilenmesini ve deruhte ettiğim vazifenin onuncu yıl dönümü münasebetile keşide buyurduğunuz nazik telgraftan dolayı zatı devletlerine hararetle teşekkür ederim. Komşu ve dost memleketin hükûmet reisi tarafından gösterilen bu nazik ve dostane alâka iki memleketimiz arasında pekişmesini kuvvetle arzu ettiğim ve pekişmesi arzusuna zatı devletleri tarafından bu kadar samimilikle iştirak edilen sıkı münasebetlerin yeni bir zımanıdır.

İsmet İnönü

 

Başbakan B. Mussolini

Roma

Başvekilliğimin onuncu yıl dönümü münasebetile zatı devletleri tarafından irsal buyrulan nazik telgraftan pek mütehassis olarak en hararetli teşekkürlerimin kabulünü rica ederim. Zatı devletlerinin memleketim hakkındaki sevimli sözleri Türk–İtalyan münasebetlerini ihata etmekten hali kalmamış ve Türkiye hükûmetinin faşist hükûmeti ve onun mümtaz şefi hakkında beslenen hissiyata tamamen uygun bulunan dostane ruhu aksettirmektedir.

İsmet İnönü

 

Başvekil B. Pandeli Evanghel Hazretlerine

Tiran

Hakkımdaki dostane temennilerden dolayı zatı devletlerine teşekkür eder ve şahsî saadetleri hakkındaki hararetli temennilerimin kabulünü reca ederim.

İsmet İnönü

 

Dış İşleri Bakanı Bay Fon Neurath Hazretlerine

Berlin

Zatı devletlerinin telgrafla vaki dostane temennilerinden feukalâda [fevkalâde] mütehassis olduğum halde sizden en samimî teşekkürlerimin kabulünü reca ederim.

İsmet İnönü

 

Ekselans Mehmet Haşim
Efganistan Başbakanı
Nazik telgrafınızdan dolayı samimî teşekkürlerimi arz ve kardeş Efgan ulusunun saadetini temenni ederim.
İsmet İnönü

 

B. Voroşilof

Hariciye ve Bahriye komiseri

Moskova

Nazik tebrik telgrafınızdan ve başbakanlığımın onuncu yıl dönümünü hatırlatan çok samimî ifadelerden nihayetsiz bir surette mutehassis olarak size hararetle teşekkür ve hararetle dostluk hissiyatımla birlikte şahsî saadetiniz ve dost Sovyetler Birliğinin refahı için olan en samimî temennilerimin kabulünü rica ederim.

İsmet İnönü


 

 

 

 

Yunanistan’ın Ulusal Bayramı Dolayısıyla Başbakan Çaldaris’e Gönderilen Mesaj [70]

 

Başbakan B. Çaldaris Hazretlerine

Yunan milletinin bu bayram gününde Zatı Devletlerine Cümhuriyet Hükûmetinin en hararetli tebriklerini ve asîl dost Yunan Milletinin saadet ve refahı hakkında samimî temennilerimi arzetmekle bahtiyarım.

İsmet İnönü

 

 


Bulgaristan’ın Yeni Başbakanı Andre Toşef’in Mesajına Verilen Yanıt [71]

 

Başbakan B. Toşef

Uhdelerine yüksek hükûmet işinin tevdi edilmiş olduğu anda bana göndermek lûtfünde bulunmuş olduğunuz telgrafnameden dolayı zatı devletlerine samimiyetle teşekkür ederim. Türkiye tarafından takip edilmekte olan emniyet içinde sulh siyaseti, her zaman bütün komşulariyle olan sıkı anlaşma ile kendisini göstermiştir. Ve bu telakkiye sadık olan cümhuriyet hükûmetinin, sulh davası ve hepimiz için aziz olan umumî anlaşma için zatı devletlerinin riyasetinde bulunan hükûmetle teşriki mesaide bahtiyar olacağını teyit etmek isterim.

İsmet İnönü

 

 


 

Türk Kuşu Kurumu’nun Açılış Töreninde Yapılan Konuşma [72]

 

Sayın arkadaşlar,

Hava kurumunun açılmasını yalnız bir spor kulübünün açılmasındaki sevinç ile karşılamamalıyız. Türk kuşunun büyük bir ulusu, havanın engin dünyası ile tanıştırıp alıştıracak bir teşebbüs olarak alkışlamalıyız.

Türk kuşunda yüce yeteneklerini geliştirecek sportmenler; Türk havasını medeniyetin birleşme ve buluşma alanı haline getireceklerin öncüleridir. Bunlar Türk havasının savgasını da yeni temellere dayamak için önayak olacaklardır.

Plânörler bugün her ülkede havacılar ilk aşklarını bu kurumda kaçanmaktadırlar.

Hava kurumunun az zamanda bütün eksiklerini tamamlaması ve severek eğlenilecek bir toplanma yeri olması için elimizden geleni yapmak kararındayız.

Türk tayyare cemiyetinin ve onun çok değerli başkanı Fuat Bulcay’ın yıllardanberi Türk tayyareciliğine olduğu gibi bu kurumun kurulmasında da yüce hizmetler ettiğini teşekkürler ile anarım. Bu kurumun çalışmasında Sovyet uzmanları klavuzluk ve hocalık edeceklerdir. Sovyet tayyareciliğinin gösterdiği bu dostça ilgiye içten teşekkürlerimizi söylemek benim için bir zevktir. Sovyet büyük elçisi yüce sportmen ve sayın Karahan bu yolda çok dostça ilgiler göstermiştir.

Sovyet tayyareciliği bütün dünyanın takdir ettiği yüksek bir düzeye çıkmıştır. Türk kuşu Suvyet [Sovyet] uzmanlariyle beraber çalışmaktan çok istifade edecektir.

Türk kuşunun çalışmaya ve yükselmeye başladığını sizi tanık tutarak ulusa müjdelemek benim için bahtiyarlıktır.

Türk gençleri Türk havasına bütün ateşleriyle atılmakla soğuk kanlı ve yürekli yaradılışlarının yüce verimlerini göstermekle Atatürkü çok sevindirecek bir spora bağlanmış olacaklardır.


 

 

 

Kars Depremi Dolayısıyla Yugoslavya Başbakanı Yevtiç ve Bulgaristan Başbakanı Toşef’in  Mesajlarına Verilen Yanıtlar [73]

 

Ekselans bay Yevtiç – başbakan –

Ekselanslarının ve hükûmeti Kraliyenin yasımıza iştiraklerinden pek mütehassis olarak, hararetli minnettarlığımın ve cumhuriyet hükûmetinin heyecanlı teşekkürlerinin şahsen kabülünü ve dost Yuğoslav hükûmetine iblâğını rica ederim.

İsmet İnönü

 

 

Ekselans bay Toşef – başbakan –

İrsal buyurdukları dostane telgrafdan dolayı Ekselanslarına samimî surette teşekkür ve minnettarlığımın kabulünü kendilerinden rica ederim.

İsmet İnönü

 

 

 

 

Cumhuriyet Halk Partisi  4. Büyük Kurultayını Açış Konuşması [74]

 

İSMET İNÖNÜ (Genel başkan vekili) – C. H. Partisinin Dördüncü büyük kurultayını açtım. İlk işimiz, iki asbaşkan, dört sekreter seçmektir. Seçimde kolaylık olmak için size bazı adlar önerge yapacağım.

Asbaşkanlar; Kamutay Başkanı Abdülhalik Renda, C. H. P. Kamutay Grupu Başkan Vekili Saffet Arıkan. Eğer yüce Kurultay onay bulursa bunları şimdi reyinize sunacağım. (Onay sesleri). Abdülhalik Renda ve Saffet Arıkan’ı Kurultayın asbaşkanlığına onay bulanlar ellerini kaldırsınlar... Onay bulmıyanlar... Abdülhalik Renda, Saffet Arıkan Kurultayın asbaşkanlığına seçilmişlerdir.

Sekreterler; Naşid Uluğ (Kütahya), Fakihe Öymen (İstanbul), Etem Kadri (Aydın), İbrahim Akıncı (Edirne ).. Bu arkadaşları kurultayın sekreterliğine seçmeği onay bulursanız lütfen ellerinizi kaldırınız... Naşid Uluğ, Fakihe Öymen, Etem Kadri, İbrahim Akıncı Kurultayın sekreterliğine seçilmişlerdir .

Şimdi Atatürk kürsüyü şereflendirecek ve söylevini verecektir. (Kamâl Atatürk şiddetli ve sürekli alkışlar, yaşa ve varol sesleri arasında kürsüyü şereflendirmişlerdir.)


 

 

CHP 4. Büyük Kurultayı Kapanış Oturumu ve Kapanış Konuşması [75]

 

GENEL BAŞKAN VEKİLİ İSMET İNÖNÜ

Arkadaşlar, Kurultayın mühim bir işi kalmıştır. O da, nizamnameye göre, Partinin Umumî idare heyetini, seçmektir. Yeni nizamnameye göre, Umumî idare heyetinin üyeleri, 16 kişi olacaktır. Genel Başkanlık Divanında Umumî idare heyetini teşkil etmek üzere, 16 namzed seçtik. Bunları, muvafık görürseniz, şimdi reyinize arzedeceğim. Bu suretle nizamnameye göre, Umumî idare heyetinin teşekkülü, tamam olur. İsimlerini birer birer söylüyorum:

Receb Peker                  Kütahya saylavı

Münir Akkaya               Giresun      ”

Mümtaz Ökmen                 Ankara      ”

Muttalib Öker      Malatya     ”

Esad Uras                              Amasya     ”

Cevdet Kerim İncedayı Sinob         ”

Nafi Kansu                    Erzurum    ”

Rahmi Apak                          Tekirdağ    ”

Hasan Âli Yücel                    İzmir         ”

Necib Ali Küçüka         Denizli       ”

Hüsnü Çakır                  İzmir         ”

Ali Rıza Erten               Mardin       ”

Dr. Fikrî Tüzer      Erzurum     ”

Salâh Yargı                   Kocaeli      ”

Tahsin Berk                           Elaziz        ”

Salâh Cimcoz                İstanbul      ”

Bu namzetlerin, Partinin umumî idare heyeti üyeliğine, seçilmesini kabul buyuranlar... Müttefikan kabul edilmiştir. (Sürekli alkışlar)

Arkadaşlar, iki takrir var, onları okuyacağım:

 

Kurultay Başkanlığına

1 – Açılış günü, yüce varlığı ile Kurultayı şenlendiren, herşeyi yaratan ve yapan Atatürke ve onun izine candan ve yürekten bağlılığımızın karar altına alınmasını,

2 – Büyük Yaratıcının değerli yapıcısı İsmet İnönüne ve kalbindeki arkadaşlarına,

3 – Partimizin birliği ve sevgili Genel Kâtibi R. Pekere ve çalışkan İdare heyeti arkadaşlarına,

4 – Kurultayımızın kıymetli reislerine ve katiblerine, Kurultayın sevgi ve saygısının sunulmasına karar alınmasını teklif ediyoruz.

Kocaeli Delegeleri

Esad Demirsoy                 Rifat Yüce

Kemal Öz                            Galip Doğancı

Ahmed Abasıyanık         Sedat Pek

(Sürekli Alkışlar)

 

Büyük Kurultay Başkanlığına

Büyük Kurultay toplantısını bitirirken, Ulusumuzun Büyük Önderi, Partimizin Daimiğ ve Genel Başkanı Kamâl Atatürke, derin ve sarsılmaz sevgi ve saygılarımızı, ve Kamâlizm prensiplerine içten ve özden bağlılığımızın Başkanlık tarafından sunulmasını dileriz.

Mümtaz Ökmen                              İ.Akıncı

Cevdet Kerim İncedayı           Tahir Taner

Naşid Uluğ                                         Etem Kadri Aydın

Zati Yürüker                                      Fuad Ozan

Etem Yücel                                         

(Sürekli Alkışlar)

 

GENEL BAŞKAN VEKİLİ İSMET İNÖNÜ

Her iki takrir de oy birliğile kabul olunmuştur.

Yüce Kurultayın Sayın Üyeleri!

Büyük Kurultayın çalışması her bakımdan faydalı ve feyizli olmuştur. Geçmiş yılların işleri üzerindeki araştırmalarımız, bütün yurdda dikkati çekmekten geri kalmayacaktır. Büyük Partinin Devlet işlerini yakından gözettiğine ve Parti Hükûmetinin yurd ve ulus için çalışmasını nasıl incelendiğine güzel örnekler verdiniz.

Gelecek yıllar için, Büyük Kurultayın verdiği yönergeler, çok değerlidir. Her şeyden önce, Partinin programına koyduğumuz hükümler ulus ve ülke için yapıcı ve ilerletici etkelerini geniş ölçüde gösterecektir. İçeride ve dışarıda bir daha ve iyice anlaşılacaktır ki C. H. Partisi iyice kavranmış hareketli bir programı dölenle gütmektedir. Gerek devrim prensiblerinde, gerek Devlet idaresinde bütün ulusu kucaklayan bir Partinin temel programının egemen olması, işlerin hem sağlamlığı, hem de bir ana yolda şaşmadan ve şahıslarla ilgili olmayarak, durmayarak, yürümesi için esas şarttır. Büyük Kurultay, programile, yurdun gelecek dörd yıl içinde hangi ana yollarda yürüyeceğini göstermiştir. Bununla, Parti Hükûmetleriniz için bir program bildiriğinin ayni zamanda verilmiş olduğunu söylemek isterim.

Büyük Kurultayın yurdun içerideki emniyetine verdiği önem ve bu yolda Partinin devrimci anlamı bir daha meydana çıkmıştır. Hükûmetlerinizin, devrimci Partimizin çok dikkatli ve çok dölenli vasfına uygun olarak hareket edeceklerine emin olabilirsiniz (Alkışlar)

Yurdun dışarı emniyeti için, büyük ilgi gösterdiniz. Büyük Kurultayın, yurdu korumak için, gerek olursa, vatanın canlı ve cansız bütün araçlarını ortaya atacağını bildirmesi, bunu bir temel yasa olarak proğramda açık söylemesi, vatanın her bucağında beraberlik seslerile karşılandı. Vatan ve ulus aşkı Partimizin başlıca varlığı olduğunun açıkça bilinmesi, dünyanın bu karışık zamanlarında Türkiye baysallığı için hayırlı bir gösteriştir. Büyük Kurultay ökonomi [ekonomi] işlerile özel bir dikkatle uğraştı. Ökonomik gelişmenin, gelecek müsbet verimleri üzerinde Kurultayın etkisi, mutlu bir surette duyulacaktır. (Alkışlar)

Dördüncü Büyük Kurultay, çalışmasına son verirken onun bütün üyeleri ulus yoluna hizmet için, tazelenmiş bir vazife aşkı ile ayrılıyorlar. Ulus sevgisini daha çok kazanmak için hepimiz feyizli bir yarış duygusu ile çalışacağız. (Alkışlar)

Ulu Önderimiz Atatürkün sevgileri, iyi dilekleri ve her zorluğa yetişen kurtarıcı ve yapıcı uyanıklığı, sizinle beraberdir.

C. H. Partisinin Dördüncü Büyük Kurultayı kapanmıştır. (Sürekli alkışlar)


 

 

 

 

 

Türk Tayyare Cemiyeti’nin* 6. Kongresini Açış Söylevi [76]

 

Arkadaşlar,

Türk hava kurumunun altıncı kongrasını bütün dünyanın hava teşkilâtı üzerinde hususî bir alâka gösterdiği günlerde açıyoruz. Hava tehlikesi, hava teşkilâtı bugün arsıulusal siyasanın mihverini teşkil eden en önemli ve en değerli bir konu halini almıştır. Türk hava kurumunun sayın ve çok çalışkan başkanı bu teşkilâtın bir çok senedenberi bu memlekete ettiği hizmeti size rakamlarla ifade edecektir. Çok memnun olacaksınız. Anlıyacaksınız ki, sekiz on sene içinde memleketin hava müdafaası için kendi anlayışı ve araçlariyle elli milyon lira kadar para temin etmiştir. Bu fırsattan istifade ederek Türk [hava] kurumunun çalışmasına teşekkürlerimizi minnetlerimizi söyler ve memleketin hava müdafaasına karşı bu yurdu ve bütün vatandaşları ilgilendirmek için sarfettiği emekleri överek anarken sizi bir takım sıyasal ve fenniğ [siyasal ve fenni] açı hakikatlerden de haberdar etmeyi vazife sayarım.

Fenniğ bilgiler size gösterecektir ki hava araçları, tayyareler bundan 10 sene evvelkine nisbetle umulmıyacak, daha evvelden hatıra hayale gelmiyecek derecede yüksek ilerlemeler göstermiştir. Bu ilerleyişi şöylece belirtebiliriz. Yakın bir zamanda dünyanın her hangi bir memleketinden hiç olmazsa bizim yakinimizde bulunan kıtaların herhangi bir tarafından kalkacak tayyarelerin ulaşamıyacakları yurt kalmıyacak ve bunu baştan başa yıkmak için gereken vakti bulabileceklerdir. Mesele [Meselâ] şöyle olacaktır: Avrupanın en şimalinden Avusturalyaya 3 – 4 günde giden tayyareler bir iki sene içinde Türkiye gibi 760.000 kilometre murabbaı olan bir memleketin bir ucundan girip herhangi bir şehrini bombalayacak kadar üzerinde durduktan sonra burnu kanamadan tekrar memleketine dönebilecek fenniğ kapasiteyi kazanacaklardır. Görüyorsunuz ki dağlık ve uzak memleketler hava hucumlarına karşı vadettikleri masuniyetleri gittikçe kaybetmektedirler ve yakın bir zamanda bu masuniyetlerden eser kalmıyacaktır, çok sık nüfuslu çok mamur ve bir çok sınaî müesseselere malik olan büyük Avrupa memleketlerinin nihayet bir hava hücumuna maruz kalırlarsa, vahim bir tehlikeye maruz oldukları endişesinin, niçin hergün münakaşa edildiğini ve niçin bu endişeye cevap vermek için bu milletlerin çok yorulduğunu bu kısa bilgiler anlatacaktır. Barışın koru[n]ması için kendi memleketleri[nin] aşığı ve bir insanlık ideali olarak siyasal bakımdan biz de yurdumuzun ilerlemesi ve yükselmesi için ve insanların birbiriyle iyi geçinme yollarında yükselmesi için arsıulusal barışı araç sayanlardan biriyiz. Biz, diğer bir memlekete karşı hiç bir saldırıcı amaç beslemeksizin bütün kuvvetimizi kendi yurdumuzun açılmasına kesin olarak bağlanmış insanlarız.

Arkadaşlar, bizim bu siyasamız senelerdenberi komşularımızla ve diğer memleketlerle olan münasebetlerimizle açık yüzünü göstermiş ve çok müsbet sonuçlara varmıştır. Memleketlerin en çoğu kendi komşulariyle geçimsizlik gösteriyorlar. Bizim siyasamızın pürüzsüzlüğünün en kuvvetli en inandırıcı belgesi senelerdenberi bütün komşularımızla iyi bir dostluk ve sağlam bir güven kurmak için sonsuz sabır ve emek sarfetmemizdir, yalnız bu bile bizim sıyasamızın tamamile tedafiî ve tamamiyle insanî bir mahiyetle olduğunu göstermeye yeter, amma arkadaşlar, eğer siyasetle uğraşanlarımız yalnız bizim hüsnü niyetimizle bu memleketin kendisini müdafaa mecburiyetinden uzak kalacağını ve sulhunun tehlikeye düşmiyeceğini düşünürlerse bununla kendilerini çok ağır bir surette aldatmış olurlar. Bununla çok ağır bir mesuliyet kendilerini ve bizi karşılamış olur.

İdealist insaniğ [insani] fikirlerin sıyasa [siyasa] hayatında tatbik olunabilmesi için, gerçektir ki, bunların memleketin müdafaası imkânı ve müdafaa kuvvetiyle beraber bulunması lâzımdır, –bravo sesleri–  acı veya tatlı, gerçek olan budur.

Türkiyenin müdafaa kuvveti arsıulusal barış için çok yardımcı ve faydalı olabilir. Ancak arsıulusal barış şayet bir gün bozulacak olursa bu bozulmayı her ne bahasına olursa olsun önlemek ve savmak bizim kudretimiz içinde değildir.

Arkadaşlar, tayyareciliğin bugün kazandığı yeri söyledikten sonra size bir acı hakikatı daha söylemek isterim. O da tayyareciliğin anlayışlı ve akıllı geçinenlerimiz gözünde bile ucuz ve kolay bir silâh zannolunmasıdır. İşe yarayan orta bir tayyare aşağı yukarı 60 bin liraya alınır. 60 bin liralık tayyareyi daima işe hazır bir halde tutmak için her sene 60 bin lira harcamak lâzım gelir. Bu bir sırçadır, alırsınız ve bir lâhza içinde harap olduğunu ve hiç bir işe yaramadığını görürsünüz. Bir tayyareci[yi] daima vazifeye hazır bulundurabilmek için o tayyarenin fiyatını her sene bütçeye koymak lâzımdır.

Bir memleketin tayyaresi ne kadardır? Bunu anlamak bir hesaba göre hepimizin iktidarı dahilindedir. Memleket tayyare bütçesi olarak resmî devlet belgeleriyle ne kadar para vermiştir. Bu 6 milyon liradır. Bu memleketin vazifeye hazır daima yüz tayyaresi vardır. Diğer bir memleket 500 tayyarelik bir hava kuvvetini daima hazır bulundurmak isterse bütçesinde her sene 30 milyon lira bulundurması lâzımdır.

Şimdi bizim tayyare cemiyetimizin çalışmasiyle temin ettiği araçların ne olduğunu, elde ne bulundurduğunu kolaylıkla hesap edebiliriz. Eğer bu üç milyon lira olduysa demek ki 50 tayyarelik bir kuvveti hazır bulundurabiliyor demektir. Görüyorsunuz ki bir hava kuvveti vücuda getirmek için bütün iyi yüreklileri, yurt severlikleri ile yardım edenler yaptıkları yardımın ihtiyaca nisbetle ne kadar az bir derecede bulunduğunun farkında değildirler. Beş köy birleşerek bir tayyare aldığı zaman samimî olan kanaat şudur ki, o tayyare bundan on, on beş sene sonra bir savaş olursa o savaşa girmek için hazır olacağını sanıyorlar hayır, eğer her sene o tayyarenin parasını tekrar verirlerse iş günü geldiği zaman o tayyare hazır bulunmuş olacaktır.

Arkadaşlar, bir iki senedenberi bilhassa geçen seneye nisbetle bu sene hava kuvvetlerini artırmak için bütün memleketlerde hele büyük memleketler de aşırı bir faaliyet vardır. Büyük devletlerin faaliyetlerinin şu noktada esaslı bir önemi vardır. Büyük devletlerin gelecek sıyasaya hazırlanışları herkesin genliği üzerine etkin bir mânadır. Gelecek ihtimaller her şeyden evvel büyük devletlerin siyasaları ile belli olur. Büyük devletlerden her biri geçen seneki tayyare bütçelerini bu sene en az iki misline yakın artırmışlardır. Geçen seneki bütçeleri 75 milyon Türk lirası ise bu seneki 150 veya 200 milyon Türk lirası olmuştur.

Meydana getirilmiş ve getirilmek istenilen tayyarelerin sayısı binleri aşmaktadır. Bundan iki sene evvel bin tayyaresi olmak yer yüzünde en büyük hava kuvvetine malik olmak gibi idi. Amma içinde bulunduğumuz zamanda bu bin hiç olmazsa iki veya üç bin ile ifade olunur. Türkiye tarihinin cereyanında uzun seneler türlü cilveler içinde kalarak kendi müstakil ve ulusal mevcudiyetini hiç bir hadisenin, hiç bir kimsenin hiç bir arsıulusal tertibin veya lütfün sayesinde kazanmamıştır. Türkiyenin oldum olası ve hele son devirlerde ergin ve ulusal varlığı yalnız kendi yaşama kudretine ve kendi varlığına borçludur. –Alkışlar–

Arkadaşlar, gelecek siyasal hadiseleri eğer bir kaç sene evvel görmek taliinde isek gelecek hadiseler karşısında Türkiyenin varlığının hava bakımından yine kendi kudretine dayanmaktan başka çaresi olmadığına sizin inanmanız ve sizin ile bütün ulusun bunu iyice anlaması ve ona göre hazırlanması gerçektir. Açık olarak söylemeliyim, hava hareketlerile hava tekniğinin ve hava siyasetinin milletlerin hayatlarına yapabileceği etki ile meşgul değiliz. Binlerce tayyarelerin cihan sıyasasını baskı altında bulundurduğu devrelerle Türkiyenin kendini koruyabilmesi için kaç tayyaresi olması lâzım geldiğini kabul edersiniz.

Binlerce tayyarenin sözü geçtiği bir çevrede; Akdeniz çevresinde, Avrupanın şarkında dünyanın en büyük siyasî cereyanlarının binlerce senelerdenberi en çok kaynaştığı bir çevrede bizim en az kaç tayyaremiz olmasını istersiniz? Hiç olmazsa

500 tayyaremiz olmalıdır ki Türkiyenin varlığını müdafaa etmek için az çok yeter bir kuvvetimiz olduğunu sanabilesiniz. Türkiyenin bulunduğu alanda siyasal akışlara karşı barış insanlık ve medeniyet bakımından faydalı bir etki gösterebilmesi için de 500 tayyarelik kuvvete ihtiyacımız vardır. Bugünkü şartlara göre en az rakam olarak söylediğimiz 500 tayyareyi elde edebilmek için her sene 30 milyon lira tahsis edebilmelisiniz. Açık hakikat bundan ibarettir. Bizim tayyare cemiyetinin memlekette tedarik edebildiği bunun onda biri değildir.

Arkadaşlar, Büyük millî Müdafaa vasıtalarının halkın kendi anlayışı ve takdirine göre iradî olan bir yardımı ile temin olunamıyacağı bir hakikattir. Eğer fennî ve nazarî olarak düşünürsek bu kadar mühim olan ihtiyacı devleti kendi bütçesinden temin edip halkın yardımı gibi ne mahsul vereceği belli olmıyan bir tasarrufa bırakmamak lâzımdır. Denebilir ki ancak siz Türk kurtuluşunun çetin safhalarını geçirmiş olan neslin evlâtları bilmelisiniz ki Türk kurtuluşunu temin eden şartlar ne kadar sert idiyse henüz yüksek bir Türk cemiyetini emniyet içinde yaşatacak şartlar buluncıya kadar geçireceğimiz günler daha hafif değil o kadar sert olacaktır. Harap olmuş bir memleketi imar etmek için ve bakılmamış hele kültür hayatında bir çok eksiklikleri ihmal edilmiş bir milleti az zamanda yükseltmek, yetiştirmek için bir çok emeklerin sarfedilmesi lâzım geldiği bir devirde hayatın asıl çetin ve sert olan tarafı şudur ki, memleketin müdafaası için, araçları kolaylık ve bollukla temin edebilecek günleri bekliyecek bir teminat da yoktur. Eğer 20 – 30 sene temin olunmuş bir sulh havası içinde memleketin zenginliğini yeter derece artırdıktan sonra millî müdafaa meselesini düşünmek mümkün olsaydı bu meselelerin halli tarafı çok daha basit olurdu. Hem Memleket bir taraftan yetiştirilecek eksiği tamamlamağa çalışılacak ve hem de bir tehlikeye karşı memleket müdafaası düşünülecektir. Bu meseleyi dizim borcumuzdur. Onun için millî Müdafaa meselesi diğer her memlekette olduğundan çok daha fazla bir mahiyeti bizim için mevcuttur.

Arkadaşlar, eğer teknik ve sıyasal bakımdan hava hareketleri bu yolda devam ederse devam etmemesi için hiç bir beldek yoktur. Bütün ahval sıyasal ve teknik istikametler bunun [devam] edeceğini göstermektedir. Bu ahval karşısında kendi hava müdafaamızı millî müdafaanın bütçe ve devlet hizmetleri arasındaki vaziyetinden çıkarmak mecburiyetinde kalacağız. Bir defa bilmek lâzımdır ki bütün dünyada havadan saldırma hareketi bundan hatta beş sene evvel zannolunduğundan çok daha müessirdir. Türkiyeye ait olarak her Türkün her Türk vatandaşının benim ağzımdan eşiterek [işiterek] ve acı olarak bilmesi lâzımdır ki Türkiye için hava tehlikesi vardır. Türkiye havadan bir taarruza maruz kalır ve bu taarruz memleketi harab edebilir. Tatlı şeyler söylemiyorum. Amma hakikat bundan ibarettir.

Arkadaşlar bugün memleketin müdafaa vaziyeti olarak yalnız siyasal vaziyetimiz değil fakat teknik ve coğrafi durumlarımız itibarile Türkiyenin nazarî olarak maruz kalacağı taarruz ihtimalleri denizden, karadan ve havadan kısaca mütalea edilebilir. Türkiyenin milletin fedakârlığı ile ikmal olunan müdafaa imkânları karadan bir taarruza uğramak halinde kendi müdafaasını temin etmeğe muktedirdir. Hattâ yalnız kalsa bunu yakın tarihten kuvvetli misallerle söyliyebiliriz silâhsız bir memleket her köşesinden hiç olmazsa sekiz devlet tarafından istilâ olundu. Elimizde hemen hiç vasıta yokken kendi memleketimizi korumasını ve yabancıları topraklarımızdan sürüp çıkarmasını pek alâ bildik. –Alkışlar–

Aşağı yukarı denizden de uğrayacağımız hücumlara karşı kâfi deniz müdafaa araçlarımız olmamakla beraber mücadelemizi devamlandıracak kuvvetlere malikiz.

Havaya gelince:

Havaya kâfi derecede önem verdiğimizi söyleyemeyiz. Hava saldırışlarına karşı memleketin korunması için arzu edilmesi gereken çok noktalar vardır. Türkiye bir hava tehlikesi altındadır. Hava tehlikesini bütün dağlarımız çok mamur olmıyan geniş sahalarımız kolaylıkla önleyebilir zannı hem ve yanlış bir zandan ibarettir. Bugün tayyarenin üstünden geçmiyeceği bir dağ, yer yüzünde görmiyeceği bir köşe kalmamıştır. Memleketin şu ve bu köşesinde yaptığımız fabrikalar, mektepler, müesseseler ve yetiştirmeye çalışdığımız çocuklarımız havadan vuku bulacak taarruzlara karşı açıktırlar.

Biraz evvel devlet bütçesinden temin etmek imkânını anlattım. Devlet bütçesinden hava müdafaası için böyle yirmi otuz milyon liralık parayı bugün ve yarın ayırıp karşılanması imkânı yoktur. Arkadaşlar, bir devlet bütçesi için normal olarak alınması mümkün olan bütün menbalara temas ettik. Biz bir memleketlerin [memleketin] fenniğ ve tedrici bir surette ilerleyip açılması için el koyabileceğimiz varidatların ve vergilerin hemen hemen hepsine el koymuştur [koymuş bulunuyoruz]. Biz bilâkis bütçemizin artırılması için önümüzdeki senelerde iki esaslı tedbiri takip etmek yolundayız.

Bunlardan birisi; iyi ekonomik tedbirlerle memleketin zenginlenmesi, ikincisi, vergiler üzerinde hatta icap ederse indirmek suretile islâhat yaparak memleketin tedrici fakat emin bir surette bütçesini artırmak yoluna gitmekteyiz. Şimdi biz bu yol üzerindeyiz. Senelerce bunu takip etmek mecburiyetindeyiz. Görüyorsunuz, devlet bütçesinden hava için 30 milyon lira verebilmek için bir çok seneler beklemek lâzımdır. İşte bu bir çok seneler için Türkiyenin bir hava tehlikesine maruz olmıyacağına dair bu milletin itimat edebileceği bir teminat elde edebilmesi lâzımdır. Böyle bir teminatı kimse size veremiyecektir.

Şu halde arkadaşlar, devlet bütçesinde durum böyle olunca vatandaşların aklını başına alıp Türkiye havasını teneffüs etmeye önem verip vermiyeceklerini düşünmeleri lâzımdır. İlk önce buna bizim aklımız ermeli ve her birimiz bütün vatandaşlara ve en kuytu köşesine en aklı ermez adamına kadar hakikati ve tehlikeleri olduğu gibi söylemeliyiz, bir defa buna sağlam karar verdikten sonra, sizi temin ederim ki, tehlikenin yarısı atla[tıl]mış ve tedbirin yarıdan fazlası bulunmuştur. Biraz evvel hava tehlikesini klasik devlet bütçesinden ayırd etmek dediğim budur. Eğer biz yarın kalkdığımız zaman teneffüs edeceğimiz havanın emin olup olmadığına dair yüreğimizin içinde bir şüphe uyanırsa bunu temin edecek vasıta ne ise ona içtiğimiz su ve yediğimiz ekmek gibi bir pay ayırmanın çaresini bulacağız. Meselenin esaslı noktası buradadır. Bütün dünyanın uykusunu kaçırmış olan tehlikeye karşı kâfi derecede gayret göstermemekteyiz.

Arkadaşlar, klasik vergi mevzularına biraz evvel söylediğim gibi temas ederek bugün ve yarın tayyare için çare bulamazsınız. Bu ancak tayyareye para verebilecek olanların kendiliklerinden bu tehlikeyi anlıyarak yardım etmeleriyle mümkündür. Bu yardımın en önemli noktası muntazam olmasıdır. Millî karekterimizdeki esaslı bir zaifliği [zayıflığı] bilmeliyiz. Bizim herhangi bir memleket meselesi için yapamayacağımız fedakârlık yoktur. Bütün malımız ve canımız, en zenginimiz, en fakirimiz biz bunların hepsini veririz. Amma arkadaşlar, on beş gün en hayırlı bir maksat için bir kuyudan günde bir kova su çekemeyiz. Mesele buradadır. Tehlikeyi görüp memlekette böyle böyle bir usul koymaktadır. Herkesin hava tehlikesinden korunması için bütün malını vermesine lüzûm yoktur. Hatta böyle bir şey zararlıdır. Amma her gün kuyudan bir kova su çeker gibi muntazam olarak Tayyare Cemiyeti veznesine bir borç ödemesi lâzımdır. Bunu tanzim etmeye çare bulduğumuz vakit ve herkesin kendi vaktini ve kendi genişliğini takdir ederek teneffüs ettiği havanın masuniyeti için böyle bir borç ödemesi lâzım geldiğini anladığı vakit Tayyare Cemiyeti muntazam bir varidata istinat edebilir ve memleketin hava müdafaasında ne yapmak lâzım geleceğini meydana çıkarır.

Arkadaşlar, bütün fikirlerimi ve tedbir olarak gördüğüm istikametteki noktai nazarlarımı söylemiş olduğumu zannediyorum. Büyük kurultaydan ricam hiç olmazsa vakti hali yerinde olan bir ailenin senede 20 lira vermek üzere kendi ihtiyariyle Türkiyenin maruz, olduğu hava tehlikesini bilenler sırasında adını bir deftere yazdırmasıdır. Türk hava kurumuna daimî aza olarak senede vakti hali yerinde olanlar diyorum, hiç olmazsa 20 lira vermeyi taahhüt etmelidir. –Hay hay sesleri– Bu suretle bir kaç yüz bin üye temin edebilirseniz esaslı bir varidat elde edilmiş olur. Bunun haricinde diğer vatandaşların gençlikleri mümkün olduğu kadar, bunlar için bir hat söylemeksizin fakat muntazam olarak Tayyare Cemiyetine bir yardımda bulunmaları lâzımdır. Memleketin müdafaasının ne olduğunu bilen bir adam olarak, siyasî meseleler içinde, vazife ve mesuliyet alan bir adam olarak sizi hakikatlerden haberdar ediyorum. Sizin, büyük kurultayı hava tehlikesini memlekete anlatmak ve buna karşı araç bulmak yolunda bütün memleketin ilgisini artırmak için ön ayak olmanızı diliyorum. İlk önce hava tehlikesini bilenler heyetini teşkil etmeliyiz. Dediğim gibi hava tehlikesini bilenler heyetine girenler hiç olmazsa ailesi için senede muntazaman 20 lira vermeyi taahhüt etmelidirler. Böyle bir taahhüdün daimî bir borç olacağından da korkmamalıdırlar. Çünkü benim zihniyetime göre içinde bulunduğu senenin taahhüdünü verdikten sonra gelecek sene için bunu vermeye imkân görmiyen vatandaş kendi ismini hava tehlikesini bilenler arasından sildirir ve yardımcılar listesine geçebilir. Bu kendi ihtiyarındadır. Amma hava tehlikesini bilenler listesi içinde olanlardan bu taahhüdünü senesi zarfında ifa etmiyenlerin isimlerini ilân etmesi için Tayyare Cemiyetini serbest bırakmalısınız. Esaslı olarak bir yurt müdafaasına temas ederek ciddî bir tedbir almalıyız. Büyük kurultayı teşkil eden arkadaşlar devletin gerek resmî ve gerek hususî hayatında görgüleri ve tesirleri geniş olan arkadaşlardır. Bir defa Türkiyenin hava tehlikesine maruz olduğunu görüp anlamakla beraber buna bir tedbir bulmak[nın] behemehal vazifemiz olduğunu kabul ederiz.

Arkadaşlar, gidiş o ki, Türkiye bugün arsı ulusal münasebetler itibariyle hemen en az tehlikeye maruz bulunduğu bir zamandadır. Bu zaman, ay mıdır, sene midir? Bunu tayin edemeyiz. Amma şu söylevi verdiğim bir anda Türkiye arsıulusal bakımdan en az tehlikeye maruz olduğu bir zaman[da]dır. Fakat bir sene, iki sene, beş sene sonra ne olacağını bilmem. Ve siz eğer bugün başlarsanız ancak hazırlanmaya vakit bulabilirsiniz. Meselâ[e] havada çalışacak kâfi derecede pilotu [ve havacılık] endüstrisini vücuda getirmektir. Amma bunların hepsi para meselesidir.

Arkadaşlar, havacılığın diğer bütün alanlarında da ihtiyacımız olduğu kadar, arzu ettiğimiz kadar muvaffak olduğumuzu iddia edemeyiz. Görüyorsunuz ki memleketin hiç bir köşesinde sizin yüreğinize ferah verecek bir şey söyliyemem amma bütün bu dertlerin başında milletin kâfi derecede tahsisat bulamaması gelmektedir. Bu vesaiti evvelâ bulunuz, ondan sonra diğer her hizmeti istemeğ [istemek] için yüzümüz ve yerimiz olsun.

Arkadaşlarım, meseleleri bu kadar kesin ve ciddiğ [ciddi] bir surette görür; tedbirine tevessül edersek –ki biz büyük Türk meselelerini daima böyle çıplak görerek tevessül ettik–  yakın bir zamanda vücuda getireceğimiz eserlerden siz memnun olursunuz, yurdun en emin ve en kısa istikamette inkişafı için sağlam temeller kurmuş olursunuz.

Arkadaşlar, mert adam ve büyük millet odur ki, tehlikeyi olduğu gibi görür. Böyle milletler Türk Milleti gibi, geçende olduğu kadar yarın da daima muzaffer olur. Ve daima her müşkili yenerek ortaya çıkar. –Şiddetli alkışlar–

Türkiyenin hava tehlikesine maruz olduğunu bilmeliyiz ve söylemeliyiz. Tedarik edeceğimiz araçları kendilerine amanet edeceğimiz kahramanlarımız vardır. –Şiddetli alkışlar–  Emin olunuz arkadaşlar, sizin vücuda getireceğiniz 500 tayyarelik bir hava filosu Türkiye havasını korumaya imkân verecek yüksek bir kalitede olacaktır. –Alkışlar–  Elimizde adamlarımız, millî istidadımız bu kadar yüksek iken bu milletin emniyetini temin edecek vasıtaları vaktınde görmüş ve bulup vermiş olmamaktan dolayı Türk milletinin büyük menfaatlarını ve çok yüksek geleceğini sarsıntıya maruz bırakamayacağız. –Alkışlar–

Meseleyi çıplak görerek amelî bir takım tedbirlere varmalıyız ve herhalde Türk hava kurumunu muntazam ve emin varidata istinat eden bir kurul[m] haline getirmeliyiz. Şimdi size Türk kurumu başkanı fenniğ bir söylev verecektir ki, bu bilgiler hepimizin aydınlanması için çok faydalı olacaktır. Teşekkür ederim arkadaşlar. –Sürekli alkışlar–


Ek Belge:

İnönü Ailesinin

Türk Tayyare Cemiyeti’ne*

Üyelik Başvurusu[77]

 

Türkiye Tayyare Cemiyeti başkanlığına

 

Sayın başkan

İsmet İnönü ailesini aşağıdaki isimlerile Tayyare cemiyetinin açtığı “hava tehlikesini bilenler” üyeler arasına yazmanızı dilerim.

İsmet İnönü       900 lira

                Validesi                  20 lira

Bayan İnönü        20 lira 

Ömer İnönü         20 lira

Erdal İnönü          20 lira

Kızı Özden İnönü  20 lira

                           1000

___________________________________

Taahhüdümüzü her sene haziran başında yerine getireceğiz.

Sevgilerimizle                                                                                                                                                                                                                         İsmet İnönü

                                           26. 5. 935


 

 

 

 

1. Basın Kurultayı Konuşması [78]

 

Yüksek toplanmanızı fırsat bilerek, bugün Türkiyenin en büyük meselelerinden bir daha bahsetmek size Türkiyenin dün de [Hava Kurumu Kurultayında] söylediğim gibi, hava tehlikesine maruz olduğunu anlatmak isterim. Benim kanaatımca bir memleketin gazeteleri, bahusus sizin gibi memleketin iyi ve kara günlerini içten ve yararlıkla takip etmiş ve bizzat mes’ul imiş gibi, onun dertlerini anlamaya çalışmış arkadaşlar, memleketin en nazik ve çetin bir müdafaa vaziyetini iyice bilirler ve bunu memlekete acele öğretmek için hakikî bir arzu ve gayret gösterirlerse, bu büyük meseleyi yakın bir zamanda halletmek çareleri kolaylaşmış olur. Fena şartlar ve çetin hadiselerden uğraşa, uğraşa kurtardığımız Türkiyeyi, hava tehlikesi karşısında kâfi derecede ve az zamanda techiz etmemek yüzünden tehlikeye maruz bulundurmamalıyız. Bunu anlamak ve anlatmaya çalışmak, birinci derecede, matbuatımızın vazifesidir. Şimdi yapacağımız şey, böyle bir hava meselesinin ortada olduğunu söylemek ve bunu bütün vatandaşlara anlatarak kendiliklerinden yardım etmelerini bir vazife saydırmaya, yaymaya ve anlatmaya çalışmaktır. Her birimiz, kendimiz, ailemiz ve muhitimizdeki arkadaşlarımız, Türk hava kurumuna az veya çok her hangi bir yardımı yapıp yapmadığımızı sormaya cesaret edersek, bütün memleketin bu meseleye ilgisini kökleştirmiş, yaymış ve istifade olunacak, verimli bir hale getirmiş olacağız. Gazetelerimizin bilhassa dikkatini çekmek istediğim şudur: Bütün dünyanın bugün uğraştığı şey, hava tehlikelerine karşı tedbir bulmaktır. Bu bir fantazi değildir, bu bir ciddiğ [ciddi] meseledir, bir tehlikedir. Onun için bunu gerek fenniğ [fenni] taraflarını, gerek sıyasal [siyasal] taraflarını büyük bir alakâ ile takip etmelisiniz. Ve memleketin her tarafına bunu öğretmelisiniz. Sizin içinizde öyle yüksek şahsiyetler vardır ki, bu devleti ekonomik veya süel başlıca meselelerini hiç olmazsa benim kadar bilirler. Eğer bunu da bir mesele olarak elinize alsanız, az zamanda başlıca mutahassıslarından olursunuz. Bu meseleyi halletmek için lâzım olan tedbirleri ve ödevleri, bundan daha iyi vatandaşlara telkin edecek mevkide bulunuyorsunuz. Hava tehlikesini bilenleri çoğaltmak, hava tehlikesinin ne olduğunu vatandaşlara anlatmak ve memleketin hava tehlikesine karşı korunması için lâzım gelen tedbirleri önceden vatandaşlar arasında yaymaya çalışmak  –çünkü sizin başlıca sanatınızdır–  ayni zamanda içinde bulunduğumuz her türlü şartların yardımı ile, devlet ve milletin el birliğiyle bu tehlikeyi bertaraf için çalışmasına yardım etmek mevkiinde ve ödevinde bulunuyorsunuz.

Toplantınızı memleket için faydalı ve hayırlı bir fırsat telâkki ederim. Memlekete yapacağınız hizmetler, elbirliği ederek ve birbirinizi daha iyi tanıyarak daha yüksek bir dereceye çıkaracaktır.

Kaniyim ki bütün çalışmalarınız arasında Türkiyenin hava tehlikesine maruz olduğunu birinci mesele olarak ele alacaksınız. –Sürekli alkışlar–


 

 

 

4. Tecim ve Endüstri Odaları Kurultayı Başkanı ve Ekonomi Bakanı  Celal Bayar’a Gönderilen Mesaj [79]

 

Bay Celâl Bayar

4 üncü Tecim ve Endüstri Odaları Genel Kurultayı Başkanı ve Ekonomi Bakanı,

Tecim ve Endüstri Odaları Genel Kurultayının hakkımdaki içden duygularına teşekkür eder, çalışmalarının yurt ekonomisi için verimli olmasını diler ve sayın özünüzle kurultay üyelerini sevgi ile selâmlarım.

Başbakan

İsmet İnönü

 

 

 

Atatürk’ün Basın Kurultayına Gönderdiği Mesaja Kurultay Adına Verilen Yanıt [80]

 

Reisicumur Atatürk

İstanbul

Tel yazısını toplu bulunan arkadaşlarla okuduk. Atatürk yolunun ebedî yolcuları olduğumuzun Atatürkümüze sunulmasını sürekli alkışlarla benden istediler. Bu ödevi yapıyorum.

İsmet İnönü

 

 

 

 

CHP Meclis Grubunda Tuz Fiyatlarındaki İndirim Hakkında [81]

 

C. H. Partisi kamutay grupu bugün saat 15 te Antalya saylavı Dr. Cemal Tuncanın başkanlığında toplandı.

Başbakan İsmet İnönü bütün ulusu ilgilendiren hayatî ihtiyaçları hafifletmek amacile başarılması hükûmetçe düşünülen finansal yeğretimlerin ilki olmak üzere tuzun satış fiyatının yerinde tuzlada altı kuruştan üç kuruşa indirilmesi hakkında kamutaya bir kanun verildiğini bildirmiş ve bu yüzde elli fiyat indirilmesile memleketin genel yaşayışında yapacağı genliğe önem verilmiştir.

Başbakanın bu izahı alkışlarla karşılanmıştır.

 

 

 

 

 

 “Hava Tehlikesi” Temasını Benimseyerek Bağış Yapmak İsteyen Bir Vatandaşın Mesaja Verilen Yanıt [82]

 

Abdurrahman Naci Demirdağ

İstanbul

Vatan havasının masuniyeti için gösterdiğiniz yüksek ilgiyi ve geniş yardıma koşmak için fedakârlığınızı takdir ve tebcil ederim. Sizin gibi çalışkan ve fedakâr evlâtları ile vatan havası elbette masun kalacaktır. Telgrafınızı Türk Hava Kurumuna verdim.

Başvekil: İsmet İnönü

 

 

 

 


 

Yozgat Köy Öğretmenleri Adına Yozgat Valisi Baran’ın Mesajına Verilen Yanıt [83]

 

Yozgad İlbayı Bay Baran

Köy öğretmenleri toplantısı dolayısile hakkımda gösterilen duygulara teşekkür ederim.

Başbakan

İsmet İnönü

 

 

 

 

Yugoslavya’nın Yeni Başbakanı

Milan Stoyadinoviç’in Mesajına Verilen Yanıt [84]*

 

Son ekselans M. Stoyadinoviç

Başbakan

Belgrad

Dost memleket başbakanlığını deruhte ettikleri şu anda bana lûtfen gönderdikleri nazik telgraflarından dolayı ekselanslarına hararetle teşekkür ederim. Ekselansları tarafından izhar edilen duyguya (hissiyata) tamamen iştirak eder ve cumhurluk hükûmetinin iki memleketimiz arasında teessüs etmiş olan güven verici çalışma beraberliğinin gelişimini bütün kalbile arzu ettiğini kendilerine sağlarım. (Temin ederim.)

İki memleketin kendilerini birbirlerine ve Balkan bağlaşlarının (müttefiklerinin) verimli (müsmir) birliğine bağlıyan sıkı ve sağlam bağlar içinde kendileri için aziz olan barış davasına hizmette devam edeceklerine kaniim. Bu münasebetle hararetli tebriklerimi ve tam başarı dileklerimi arzederim.

İ. İnönü

 


 

 

Yurt Gezisine* Çıkarken Tren Garındaki Sözleri [85]

 

Başbakanımız İsmet İnönü saat 24 ü bir geçe kalkan özel trenle ve Adana yolu ile doğu illerimizde yapacağı inceleme gezisine çıkmıştır.

Başbakan durakta Kamutay başkanı B. Abdülhalik Renda, Bakanlar, saylavlar, süel ve sivil ileri gelenler tarafından uğurlanmış ve trenin kalkacağı sırada gülümsiyerek kendisini uğurlamağa gelenlere:

“ – Arzularınızı yerine getirmeğe gidiyorum” demiş ve B. Abdülhalik Rendaya dönerek

“ – Sizin bildiğiniz ve çalıştığınız çok yerlerden geçeceğim” demiştir.

Başbakanımızın yanında Dış Bakanı B. Tevfik Rüştü Aras, saylavlardan Tahsin ve Bekir Kaleli ile Jandarma Genel Komutanı General Kâzım, Başbakanlık ve Dış Bakanlık özel kalem direktörleri de bulunmaktadır.

 

[Aynı konudaki bir başka haberden]

“Size çok iyi haberler getireceğim. Hep bildiğiniz, gördüğünüz yerlere gidiyorum, hepinizi ayrı ayrı hatırlayacağım.”

 

 

 

 


Yenice’den Adana’ya Giderken Trende Adana’lılara Söyledikleri [86]

 

(...) Tarım Bankasının çiftçi borçlarını bölü ile alması hakkında olan kanun için çiftçi adına Başbakanımıza teşekkür edildi. Başbakan, cevab olarak, bu kanunu çok severek çıkarttığını bildirdi ve “yeni fabrikalar için 50.000* balye pamuk isterim” dedi.

Sulama işlerine ilgilenerek bu iş üzerinde sorular soran Başbakanımız, bu işin, her yıl iki milyon verilmek suretiyle, bölü ile başarılması imkânı olup olmadığını sordu. Yeni bir müjde olarak da bölgemizde petrol bulunduğunun anlaşıldığını bildirdi.

Hava tehlikesi hakkında uzun bahisler yapıldı. İsmet İnönü, Adana’dan şimdiye kadar toplanan 70.000 lirayı değil, 70.000 tane hava tehlikesini bilen üye yazılmasını arzu ettiğini söyledi ve Mersin’le Tarsus’ta bu yolda yapılan çalışmaları dikkatle gözden geçirdi. (...)

 

 

 


Konya’daki Kuraklıkla İlgili Sözleri [87]

 

Urfa saylavı Fuad Gökbudak Konyadaki gazetelere çektiği bir telgrafla Başbakan General İsmet İnönünün yurd tarımı görüşülürken “Konyanın kuraklık işine bir çare bulmadan ölürsem gözlerim açık gidecektir” dediğini bildirdi.

(...)

 


 

Afet İnan’ın Gönderdiği Mesajlara Verilen Yanıtlar [88]

 

Hopa, 24. VII. 1935

Lozan gününde beni hatırlamanız temiz ve asîl yüreğinizin gereğidir. Teşekkürlerimi kabul buyurunuz.

Başvekil İsmet İnönü

 

Ankara, 31.XI.1935

En büyük Bayramı kutlarım.

 

 

Ankara, 13.XII.1935

İnce ve asîl duygularınıza teşekkür ederim. Muvaffakiyetlerinizi yakından takip ediyoruz, tebrik ederim.

 

 

 

 

Samsun’da Yerel Heyetlere Söyledikleri [89]

 

(...) Başbakan saat 9 dan bire kadar ilimizin sağlık işleri, kültür, orman ve hususî muhasebe direktörlerini, şarbayı ve kazalardan gelen heyetleri dinlemiş ve birçok önemli noktalarda durarak yapılacak işler hakkında emirler vermiştir.

İsmet İnönü, şimdiye kadar yapılan firengi mücadelesinden alınan sonuçları yeter görmiyerek, Vezirköprüde, Bafranın yukarı köylerinde fazlaca bulunan firengi ile esaslı ve devamlı uğraşılması için hususî muhasebe bütçesinden lâzım gelen tahsisatın verilmesini emretmiş, okul adedleri hakkında da izahat almıştır. Başbakanımız bunlardan başka hususî muhasebe ve orman işlerini incelemiş, Samsun havalisindeki sıtmanın tamamen önüne geçilmesi için Çarşamba – Bafra bataklıklarının kurutulması işlerile ilgilenmiştir.

İsmet İnönü köylülere ürüne fazla ziyan veren domuz ve hayvanlara zararı dokunan kurdları yok etmek üzere fişek verilerek yardım edilmesini, bu işlerle Avcılar kulübünün daha esaslı ve yakından uğraşmasının teminini emretmiş ve bunlardan sonra tarım ve hayvan yetiştirme işlerile ilgilenmiş, Samsun sahil demiryollarının Terme ve Ünye, Bafra ve Alaçama kadar uzatılmasındaki ekonomik faydaları araştırarak bu işler hakkında birçok notlar almıştır.

Dört saat durmadan çalışan Başbakan ayrılmadan evvel hazır bulanan heyetlere hitaben şu sözleri söylemiştir:

“ – Üç, dört saat çalışarak bu seferlik işimi bitirdim. Müsaade edin, şimdi gidiyorum, on beş gün kalmak üzere tekrar gelecek, bu işlerle daha uzun uğraşacağım. Sahil vilâyetleri halkının önemli bir derdi vardır: Eline para geçiren birçok kimseler bu parayı içki ve oyun masalarında yerler. Halkı bu fena alışkanlıktan uzaklaştırmak için yaz ve kış sporlarına lâzım gelen önemi vermek ve halkı temiz havaya alıştırmak lâzımdır. Gençlik bu işleri bir ideal olarak almalı, spora çok ilgi göstermelidir. Bilhassa Halkevleri mücadeleye girişmelidir.

“Bu yıl kuraklık yüzünden ürünün az olduğunu biliyorum. Fakat Samsunluların gene hava tehlikesine karşı koymak için lâzım gelen yardımı yapacaklarını da kuvvetle ümid ediyorum.” (...)

 


 

 

 

Zonguldak Sömikok Fabrikasını Gezerken [124]

 

(...) Üzülmez kömür mıntakasına giderek inşaatı biten ve fırınları bir haftadanberi yakılan Sömikok fabrikasını gezdi. İsmet İnönü fabrikayı görünce “burası bir alem olmuş, çok terakki etmiş” dedi.

Başbakanımız bundan sonra maden mevzuu üzerinde konuşma sıralarında “kömür her şeydir. Kömürsüz medeniyet yapamayız. Kömür ucuz olacak, çok yakılacak, bu asır kömür ve elektrik asrıdır” sözlerini söyledi.

(...)

Başbakan Havzaya gelen şimendifer yolu hakkında da tetkikat yaptı ve izahat aldı. Bu hattın son zamanlarda çok büyük inkişaf gösteren Kozlu mevkiine bağlanacağını söyledi.

İsmet İnönü, bir ay sonra Sömikok fabrikasının açılış törenini bizzat yapacağını ve bu gelişten istifade ederek Havzanın her tarafını bir kere daha gezeceğini müjdeledi.

(...)

 


 

 

 

İzmir Belediye Başkanı Dr. Behçet Uz’a 5. Uluslararası İzmir Panayırı Dolayısıyla Gönderilen Mesaj [90]

 

Dr. Behçet Uz

İzmir Şarbayı

Değerli şarbayım,

Güzel İzmirin hayırlı ve önemli teşebbüsü olan panayırı bu sene de açmayı ne kadar arzu ettiğimi bilirsiniz. Ancak geciktirilmesi kabil olmıyan bazı işlerim [gelmeme] mani olmaktadır. Ekonomi Bakanı arkadaşım bu zevkli açılışı hepimiz namına yapacaktır. Size her zamanki gibi verimli başarış diler hepinizi yürekten selâmlarım, sevgili doktorum.

Başbakan

İsmet İnönü


 

 

Belçika Kraliçesinin Ölümü Dolayısıyla Başbakan Van Zeeland’a Gönderilen Mesaj [91]

 

Sa Majeste Belçika Kraliçesinin feci ölümünü teessürle haber almakla ekselansınıza en yaslı baş sağlarımı bildirmeye şitap eder ve Cumuriyet Hükûmetinin, Belçika ulusunun yasını samimî olarak paylaşmakta olduğuna inanmanızı rica eylerim.

İsmet İnönü

 

 


 

Kayseri Dokuma Fabrikasının Açılışı Dolayısıyla SSCB HKK Başkanı Molotov’un  Mesajına Verilen Yanıt [92]

 

S. E.* Molotof

Sovyet Rusya halk komiserleri kurulu başkanı

Moskova

Dokuma fabrikasının açılışı dolayısile tebrik ve dileklerinizi göndermekte kullandığınız dostça sözlere ıssıyle teşekkür ederim.

Bütün alanlarda hükümetlerimizin gerçekleştirmeği bildikleri verimli ve sıkı çalışma birliğiyle Kayseride tükel bir anıt yükselttik.

Değerli as komiser Piatakof’un ve bütün Sovyet salgıtının** Kayseride bulunuşu bu çalışma birliğinin bir belgesidir ki, bu belgeye karşı derin duygular beslemekteyiz.

Bu münasebetle size ve Sovyet Rusya hükûmetine cumurluk [cumhuriyet] hükûmetinin sarsılmaz dostluğunun ve benim en içten duygularımın inancasını yenilemekle bahtiyarım.

İnönü
 

 

 


6. Ulusal Türk Tıp Kongresinin Açılışında Yapılan Konuşma [93]

 

Altıncı Ulusal Türk tıp kongresi açılmıştır. Bu yüksek toplantıya şeref veren üyeleri, sayın arkadaşları selâmlamak benim için bahtiyarlıktır.

Arkadaşlar, yurdun her tarafında derin tecrübelerinizi biribirinize anlatmak ve bunlardan bütün memleketi faydalandırmak için toplandınız. Buradaki çalışmalarınızı, bütün memleketin yakın bir ilgi ve sevği ile ve çok dikkatle takip ettiğine güvenebilirsiniz.

Sıyasal [Siyasal] hayatımızda sağlık savaşları, hastalık mücadeleleri bizim ötedenberi çok önem verdiğimiz bir istikamettir. Memleket bu savaşlardan büyük fayda gördü. Her zaman yurdun her tarafında takip ettiğimiz savaşları genişletmek ve bu savaşları orada bulunmıyan mevzulara da teşmil etmek için talepler karşısında kalırız. Bütün bu savaşların aileler için ve cemiyet için çok fayda verici bir surette yürütülmesi sizlerin himmetinize bağlıdır. Himmetiniz yalnız vazife başında ve yurdun dört köşesinde yaptığınız fedakârlıkla ve çalışmalarla değil, bilhassa tecrübelerinizi birbirine katıp ilerletmek ve yükseltmek için bu toplantılarda göstereceğiniz gayretlerle ölçülecektir.

Arkadaşlar, bundan önceki yüksek toplanışlarınızda da memleketin bir büyük ihtiyacına temas etmiş, demiştim ki: hekimlerimiz ulusal ve sosyal hayatımızın yüksek mevkilerini bizzat kendileri hiç bir zaman gözlerinden uzak tutmamalıdırlar. Memleketimizin ilerlemesinde ve medeni hayatının gelişmesinde hekimlerimizin yalnız başına tarihi bir rolü vardır.

Sizin sosyal hayatınızda fazilete, iyiliğe, sıhhata doğru mütemadi bilgileriniz memleket için faydalı ve lâzım bir unsurdur. Çok çalışmaya, herkesin yaptığından çok daha fazla uğraşmıya mecburuz.

Arkadaşlarım, bu sözlerimdeki ehemmiyeti kemalile takdir ederler. Çok çalışmak için, sıhhat, neşe, kendi hayatında ve cemiyet hayatında daima herşeyi, iyi görür bir tabiat esas şarttır. Bunları hekimlerimiz içtimaî hayatımızda çok güzel inkişaf ettirebilirler. Çok sağlam ve temelli tutturabilirler.

Arkadaşlar, bu mevzua temas edişim sizin çalışma proğramınızda bulunan esaslı meselelere yakın bir alâka hissettiğimdendir. Bilhassa toksikomanile uğraşacaksınız. Bu mevzu, bizim sosyal hayatımızda sizin çok ehemmiyetle uğraşacağınız ve bütün memleketin dikkatini üzerine toplıyacağı bir şeydir.

Arkadaşlar, bizim memleket toksikomaniden en ilerde muzdarip olan memleketler kadar yıpranmış değildir. Ancak bunun bizim memleketteki tahribatını az görmek veya ilerisini emin görmek gibi biraz kısa görürlüğe kendimizi kaptırmamalıyız. Toksikomaniden korkuyoruz. Bununla mücadele için memlekette geniş mikyasta esaslı olarak mücadele tertipleri almak lâzımdır. Fakat bu tertip ve tedbirlerin hepsini zihinlerde ihtiyaç olarak, bir lüzûm olarak olgun hale getirecek olan sizlersiniz. Buradaki tetkikleriniz ve memleket hayatındaki tesirleriniz bu toksikomani belâsının muhtelif tezahürlerine karşı cemiyette ciddî bir aksülamel uyandırmalıdır.

Bunun için memleketin bütün münevverleri size yardım etmeye borçludurlar.

Arkadaşlar, toksikomaniden bahsederken bunun uyuşturucu maddelere taallûk eden kısmını bilhassa anmalıyım. Bunları selâhiyyetli bir hekim gibi değil yurdun sıyasal ve sosyal işleriyle uğraşan ve mesul olan bir adam gibi [olarak] söyliyorum.

Uyuşturucu maddeler tahribatından her afetten fazla korkuyoruz. Bunu huzurunuzda memlekete karşı söylemek benim için bir borçtur. Genç bir unsuru onun ailesini ve bu gibi ailelerden toplanan bir cemiyeti fena surette alçaltan, tahrip eden, dermansız bir hale getiren toksikomani ve uyuşturucu maddeler ibtilâsından cemiyetleri ve milletleri kurtarmak üzere elden geleni yapmak, fen adamları ve siyasa adamları için en esaslı bir ödevdir.

Arkadaşlar, bütün bu korkularımızı söylemenin, siyasal mesuliyetlerimizi ve kuvvetlerimizi bu istikametlerde hiç düşünmeden bütün azim ve iradesiyle kullanacağımızı ifade etmenin bu tarzı, sanıyorum ki, ayni zamanda bütün memlekette toksikomani savaşını idare yolunda nasıl kuvvetli bir azimle mücehhez olduğumuzu da söylemek demektir:

Arkadaşlar, afyon, memleketimizin ekonomik ürünlerinden biridir. Bu yüzden memleket servet kazanıyor ve bir çok vatandaşlar geçiniyor. Bununla beraber biz uyuşturucu maddeler toksikomanisinin [toksimanisinden] muztarip olmadığımızı görerek az çok müteselli oluyoruz. Bu afetin arsıulusal alanda uluslara ve insanlara zarar vermemesi için dikkat ediyoruz. 1920 denberi bir çok kanunlar ve nizamlarla bu savaşı devam ettiriyoruz. Fakat bu tedbirler kâfi gelmedi. Arsıulusal bir iştiraki mesai ile uyuşturucu maddeler mücadelesini takibe karar verdik. Onun için bütün arsıulusal muahedelere katılmışızdır ve bu muahedelere, dikkatle, sadakatla, riayet şiarımızdır. Fakat bu kadar değil. Biz bunlara kendi rızamız ve ihtiyarımızla katılmışızdır. Dünyada hiç bir kimse bu mücadeleyi yapmamış olsa biz kendi inanımızla bu mücadeleyi en sert bir surette yine yapmak iktisadî kararındayız. Zihniyetimizin iç yüzünün bu tarzda bilinmesi, veya diğer faydalar karşısında bu mücadelede herhangi bir tereddüde düşeceğimiz ihtimallerini ortadan kâmilen kaldırmak için lâzımdır. Onun için söyliyorum, arkadaşlar.

Uyuşturucu maddeler mücadelesini bir şuur meselesi, bir inanma meselesi olarak takip ediyoruz. Uyuşturucu maddeler kaçakçılarını cemiyet için, insanlar için en aşağı, en tehlikeli insanlar olarak takip ediyoruz. Bu günkü kanunları bunlar hakkında tatbik etmek için gözümüzü hiç bir şeyde kırpmıyacağız. Bu kanunlar ve nizamlar yetmezse tedavi edecek, cezalandıracak, müessir olacak tedbirler nelerse kanunlar ne kadar sert olmak lâzımgelirse bunları tamamen vücuda getirmek için büyük millet meclisine müracaat etmekte asla tereddüt etmiyeceğiz. “Alkışlar”

Arkadaşlar, çalışacağınız ve uğraşacağınız mevzuların yüksek ehemmiyetini biz kavradığımız gibi bütün memleket efkârı umumiyesi de kavrıyarak takip etmektedir. Size çalışmanızda muvaffakiyetler dilerim ve çalışmalarınızdan her zaman olduğu gibi ilim için, yurdun sağlığı ve ilerisi için esaslı faydalar çıkacağına eminim.

Size muvaffakıyetler temenni ederim. “Şiddetli alkışlar”

 

 


 

Yunanistan’da Yeni Hükümetin Oluşması Üzerine Başbakan General Georgies Kondilis’in  Mesajına Verilen Yanıt [94]

 

Son E. General Kondilis

Kabinenin yüksek başkanlıkları altında teşekkülünü bildiren telgraflarından dolayı ekselansınıza teşekkür ederim. Dost memleketin yüksek makamına ekselansınız gibi mümtaz bir devlet adamının getirilmiş olmasından dolayı sevinç duymaktayım. Size samimî tebriklerimi ve memleketlerimiz arasında mevcut büyük dostluk münasebetlerinin inkişafı ile Balkan paktının yarattığı çok mesut bağların takviyesi yolundaki değerli gayretlerinizin tetevvücü için en samimî dileklerimi arzederim.

İnönü

 


 

Genel Nüfus Sayımı Dolayısıyla Yayınlanan Bildiri [95]

 

Bütün Subaylara, Devlet İşyarlarına ve

bütün Yurtdaşlara:

Önümüzdeki

20 İlkteşrin – Pazar günü

Yurdumuzda Genel nüfus sayımı yapılacaktır.

Sayım, Devlet ve Ulus için en önemli ve en faydalı işlerden biridir. Sayım günü Yurdumuzun içinde yaşıyan insanların eksiksiz yazılıp sayılabilmesi için Hükûmet bütün tedbirleri almış bulunmaktadır. Bu işin dileğimize uygun olarak başarılmasını her şeyden önce İl, İlçe ve Komonboylardan* beklemekle beraber, üzerlerine sayım memurluğu ödevini alacak olan bütün Subayların, Öğretmenlerin ve Yurtdaşların da bu ödevi canla başla yapmaları gerekli olduğunu hatırlatmak isterim.

Sayım gününe kadar hepimize düşen başka bir ödev de, bütün Yurtdaşlara, sayımın faydalarını ve bu işin Ulus menfaatı için yapıldığını anlatmaktır.

Çok önem verilmesi gerekli olan bir nokta da şudur:

Sayım, Yurdun her tarafında bir günde başlayıp, bir günde bitirilecek ve her yerde, yalnız o gün hazır bulunanlar kaydedilecektir. Bu sebeple, bir yerin ahalisinden olup da o gün orada bulunmayanlar sayım defterine yazılmayacaklardır.

Çocukların en küçüklerinin bile sayım defterine yazılmaları da asla unutulmamalıdır.

Amacımız ne bir eksik ne bir artık, Türk ulusunun sayısını ve ne halde olduğunu doğru olarak öğrenmektir. Herkesin bu sınatı [sınat/sanaat] gerçekleştirmeğe çalışmasını dilerim.

Başbakan

İsmet İnönü


 

 

Sayım Sonuçlarıyla İlgili Ulus Gazetesi Başyazarına Verilen Demeç [96]

 

İşin en ehemmiyetli tarafı, sayımın doğru olarak yapılması idi. Buna çok emek verilmiştir. Sayanların ve sayılanların bu noktada gösterdikleri dikkat ve özen bizi müsterih edecek kuvvettedir.

Sayım işinde çalışan yabancı mütehassıs da beni bilhassa gene bu nokta üstünde tatmin etti. Türkiye, nüfus sayımlarında, en doğru netice alınan yerlerden biri olmuştur.

Sayım malûmatı üzerine memleket derdlerini görüp anlamak ve tedbirler almak yolundayız. Bu da şüphesiz, ancak doğru istatistiklerle mümkün olabilir.

16.188.767 rakamı büyük ve kuvvetli bir neticedir. 927 sayımına göre artma payı, istikbali geniş ve ferah görmek için bize hak kazandırıyor. Güzel ülkemizi bayındıracak ve müdafaa edecek olan bu sayıda ve bu artışta bir millet, insanlığın istinad edeceği başlıca temellerden biri olabilir.

 

 


 

 

1. Belediyeler Kurultayı Söylevi [97]

 

Sayın arkadaşlar,

Birkaç gündenberi yurdumuzun belediye vazifelerini dikkatli bir surette tetkik buyuruyorsunuz. Biz çalışmalarınıza yakından alâkadar olduk. Çok değerli teklifler ve mütalealar ortaya koydunuz. Bunları, hükûmete düşen hususlarda, ciddî bir dikkatle tetkik edeceğiz. Faydalı olmak imkânımızda ve elimizde olduğu zaman belediyelerimize yardımcı olmayı değerli bir vazife sayacağımıza emin olabilirsiniz.

İntizamla ve itibarla işliyen her belediye memleketimizin içtimaî hayatında mühim bir uzuv, yükselmek için ve ilerlemek için mühim bir makanizmadır. Memlekette birçok temaslar yapıyoruz. Bunlardan belediyelerimizin vazifelerinin ve faaliyetlerinin her gün daha ziyade arttığını yakından görüyoruz. Bir çok belediyelerimizin şehir işleri cemiyetin yüksek işlerine ve cemiyetin vazifelerine faal bir surette iştirak şeklinde oluyor. Bundan çok memnunuz. Gerek sağlık mücadelelerine gerek ahlâki ve içtimaî mücadelelere belediyelerimiz iştirak ediyor.

Arkadaşlar, yeni Türk Cümuriyetinin ihtiyaçları hergün eskilere nisbetle çok artıyor. Bu artmadan şikâyetçi olmamalıyız. Memleketin medeniyet seviyesi yükseldikçe ihtiyaçları artacaktır. Bunların büyük bir kısmını kotarıp başarmak daima belediyelerimizin üzerinde olacaktır. Halkımız belediyeyi en ziyade sevdikleri müşterek bir ev, cemiyetin müşterek bir malı olduğu telâkkisine alıştıkça belediyelerimiz vasıta bulmak imkânını daha kolaylıkla elde edebilirler.

Vasıta meselesi her şeyden evvel intizam ve itimat meselesidir. Cemiyet hayatı ile yakından alâkadar olan yüksek heyetinizin bu söylediklerimi tamamile kavrıyacaklarında şüphe yoktur. İntizam ve itibar halkın itimadını ve halkın belediyelere yardım etmesi işini kolaylaştırır.

Hükûmetin ve daha büyük selâhiyet sahibi olan cemiyetlerin belediyelerimize vasıta bulmak için gayretlerini mütemadiyen teşvik eder.

Arkadaşlar, mücadelelere belediyelerimiz yabancı kalamazlar. maddî vasıtaları olmadığı zamanda fikrî ve manevî yardımları daha büyük birer kıymettir. Yakında burada yine bu binada bir doktorlar kongresi oldu. Orada bilhassa içtimaî mücadeleler için çok esaslı mevzulara temas edildi. Bunların bir kısmına siz “hastalık mücadeleleri gibi” iştirak ediyorsunuz. Uyuşturucu maddeler gibi mücadelelerin bir kısmına da yakından alâkadar ve vazifedar olmadığınız halde yine iştirak etmelisiniz. Biz afyon yetiştiren bir memleketiz. Bunun ziraati ve ticareti ile bu memleket için felâket olan uyuşturucu maddelerin kaçakçılığı kısmını ayırmakta çok yardım edebilirsiniz. Bunu ayırmadıkça memlekette afyon mahsulünü kıymetlendirmeye imkân yoktur.

Afyonu meşru bir ticaret olarak, ilâç olarak kullanacağız, satacağız. Bunu uyuşturucu madde olarak kullananların gerek ticaret ve gerek ziraatte amansız düşmanı olacağız. Bu hususta çok yardım etmelisiniz. Çünkü cemiyetimiz bundan tehlikeye uğrar. Beşeriyetin müşterek bir afeti olan bu mevzuda Türk milleti birinci derecede yardım edecek yüksek seviyededir. Bunu bugün tekrar ettiğimin sebebi geçen kongrede bahsolunduğundanberi Anadolu içinde de bazı uyuşturucu maddeler kaçakçılığı yapıldığını işittiğimdendir. Anadolu içinde, kaçakçılık yapmak cesaretini gösteren, bu cesareti kendinde bulanları cemiyetin ayakları altında ezmek baş ödevlerindendir. Öbür kongrede söylediğim gibi büyük bir tehlike içinde değiliz. Fakat büyük bir tehlikeye uğrayacağımızdan korkmalıyız. Sizin muhitlerinizde ahlâki ve içtimaî mücadelelerde doğrudan doğruya vazifeniz olmadığı zamanlarda dahi bu zihniyette bulunmanız cemiyet için büyük nimettir.

Arkadaşlar, yüksek vazifeleriniz arasında hayat pahalılığı ile uğraşmak mevzuuunu burada uzun uzadıya tetkik buyurdunuz. Ben de sizin gibi zannediyorum ki hayat pahalılığı ile uğraşmak ödevi belediyelerimizin işleri arasında hergün bir parça daha artacaktır. Ve hergün bize yeni tedbirler almak vazifelerini verecektir. Bugünkü vazifelerimizi dikkatli bir surette ifa edeceğiz. Fakat bu yeni vazifeler ve selâhiyetler; icabederse bunları dahi ihtiyaca uyarak temin etmeğe, tetkik etmeğe borçluyuz. Ümit ederim ki yeni kongreleriniz tecrübelerinizi birleştirmek için, bu kurultay hayatının semerelerini daha ziyade ilerletmeniz için kıymetli fırsatlar olacaktır.

Türkiye, bütün hayatında sulh içinde ve intizam içinde yaşamanın arsıulusal güzel bir nümunesidir. Arkadaşlar enternasyonal hayat huzur içinde değildir. Büyük vak’alar milletleri çok meşgul etmektedir. Biz bu hâdiseler içinde memleketimizi gaileye kaptırmamak için ciddî bir surette itina ediyoruz. Sulh hayatı ciddî bir sulh politikası bizim siyasetimizin esasıdır. Bunu sizin huzurunuzda tekrar etmek benim için bir fırsattır. Sulh hayatını temin etmek için Türkiye’nin bağlı olduğu muahedelere dikkatli bir surette riayet etmek şiarımızdır.

Şüphe yok ki kollektif emniyet noktai nazarından bağlı olduğumuz bütün muahedeler Cemiyeti Akvamla aramızdaki taahhüt çerçevesi dahilindedir.

Arkadaşlar, Cemiyeti Akvamdaki hukuk ve vazifelerimizi takip ve tatbik etmek taahhüdümüz icabıdır. Cemiyeti Akvamın kollektif emniyeti prensip olarak

takip etmesi, bizim Cemiyeti Akvamdan beklediğimiz en büyük faydadır. Eğer bütün milletlerin sulhu muhafaza etmek için hep beraber kefalet altında bulunmaları nihayeti tatbikatta pratik hayatta ve her hâdiseye kabili tatbik olmak yolunda daha ileri merhaleler alırsa biz böyle bir tekâmülü temin için çalışmaya mütemayiliz. Arkadaşlar, onun için Cemiyeti Akvamın sulhu muhafaza için olan gayretlerinde ve taahhütlerinde Türkiye birinci safta çalışan devletlerden biri olacaktır. –Alkışlar–

Arkadaşlar, bu feyizli çalışmalarınızın güzel semerelerini gerek belediyelerimiz ve gerek cemiyetin içtimaî hayatında elde edeceğimize eminim. Sizin yüksek şahıslarınızda temsil ettiğiniz milyonlarça vatandaşı selâmlamak bizim için değeri yüksek bir vazifedir. –Şiddetli alkışlar–


 

 

 

Atatürk’e Suikast İddiaları ve 1. Belediyeler Kurultayı Dolayısıyla Atatürk’e Gönderilen İki Ayrı Mesaj [98]

 

BÜYÜK ATATÜRK’E

Bugün Ankarada halkevinde toplanan Türk belediyeleri birinci kurultayı yüksek ve eşsiz varlığınıza yapılmak istenen suikasttan duyduğu derin nefret ve istikrahı Halkevinin geniş salonunda derin akisler halinde yükseltmiş ve bu teessürün yüksek katınıza ulaştırılmasını benden dilemişlerdir. Saygılarımla arzederim.

Kurultay Başkanı

İsmet İnönü

 

BÜYÜK ATATÜRK’E

Bugün saat 09.30’da Ankara halkevinde toplanan Türk belediyeleri birinci kurultayı derin saygı ve sevgilerini yüksek katınıza sunulmasını benden istemişlerdir. Saygılarımla arzederim.

Kurultay Başkanı

İsmet İnönü

 

 

Atatürk’e Suikast İddiaları Üzerine Gelen Mesajlara Ulus Gazetesi Aracılığıyla Teşekkür

 

Birkaç hain vatansız tarafından Yüce Önder Atatürk’e karşı hazırlanan menfur suikasd karşısında asîl ulusumuzun duyduğu heyecanı ve Ulu Önderle onun ölmez eseri olan cumuriyete çözülmez bağlılığını gösteren yurdun her bucağından aldığı binlerce telgraftan duyduğu derin kıvancı ayrı ayrı bildirmeğe vakit bulamıyan Başbakan, minnet ve teşekkürlerinin iblağı için gazetemizi tavsit etmiştir.

 


 

 

 

Ankara Mamak’ta Kurulan Zehirli Gaz Maskesi Fabrikasının Açılış Töreninde Yapılan Konuşma [99]

 

(...)

“Bir buçuk yıldanberi, böyle bir fabrikanın kurulmasına çok ehemmiyet verdik. Maske, ordu silâhı halinden çoktan çıktı ve her evde bulunması gerekli bir eşya halini aldı. Bu sebebledir ki bu fabrikanın memlekete hizmetlerile çok övüneceğiz.”

İsmet İnönü, burada gaz maskesi meselesinin, bir halk meselesi, bir vatandaş meselesi addedildiği noktasında bilhassa durdu ve:

“Bunun içindir ki bu işi kızılaya verdik”, dedi ve kızılay kurumuyla değerli başkanı B. Refik Saydam’ın bu önemli işi muvaffakiyetle başardığını sözlerine ekledi.

İsmet İnönü, gaz maskelerinin sıhhi bir vasıta, bir yaşama vasıtası olduğunu, fabrikanın şimdi mütevazi bir şekilde işe başlamakla beraber, herkesin birer maske bulundurmak lüzumunu kolaylıkla anlıyacağını kaydederek söylevini bitirdi. (...)

 

 

 


Cumhuriyetin 12. Yıldönümü Dolayısıyla SSCB HKK Başkanı V. M. Molotov, Yunanistan Başbakanı Kondilis, İran Başbakanı M. A. Furugi, Yugoslavya Başbakanı M. Stoyadinoviç ve Romanya Dışişleri Bakanı Titülescu’nun Mesajlarına Verilen Yanıtlar [100]

 

 S. E.* V. M. Molotof

Sosyalist Sovyet Cumuriyetleri

Halk Komiserleri Kurulu Başkanı

Moskova

Türk Cumuriyeti ilânının yıldönümü münasebetiyle pek nazikâne bir surette izhar buyurduğunuz temennilerden dolayı, cumuriyetin bakanlar kurulunun ve benim en hararetli teşekkürlerimizi ve dost birlik uluslarının refahı için beslediğimiz en samimî temennileri kabul etmenizi rica ederim.

İsmet İnönü

 

S. E. Condylis

Başbakan

Atina

Türk Cumuriyeti ilânının yıldönümü münasebetiyle lütfen çektiğiniz nâzik telgrafı hususî bir sevinçle aldım. Bundan dolayı ekselanslarına hararetli teşekkür ve Cumuriyet hükûmetinin Elen hükûmetine en hararetli teşekkürleriyle asîl dost ulusun saadet ve refahı için beslediğim samimî temenniyatımın kabulünü kendilerinden rica ederim.

İsmet İnönü

 

S. E. Furugi

Başbakan

Tahran

Cumuriyet ilânının yıldönümü münasebetiyle Türk ulusu hakkında izhar buyurdukları nâzik temennilerden ve samimî tebriklerden dolayı alteslerine hararetle teşekkür eder ve dost İran ulusunun refahı için beslediğim hararetli temennilerin kabulünü kendilerinden rica ederim.

İsmet İnönü

 

 

S. E. Stoyadinoviç

Başbakan

Belgrat

Ekselanslarının Türk Cumuriyeti ilânının yıldönümü münasebetiyle bana lütfen çektikleri nazik telgrafı hususî bir sevinçle aldım. Balkanlarda barışın büyük nefine olarak dostluk ve ittifakın bu yeni nişanesinden dolayı en hararetli teşekkürlerimin kabulünü rica ederim.

İsmet İnönü

 

 

S. E.  M. Titülesko

Dış İşleri Bakanı

Bükreş

Türkiye Cumuriyeti ulusal bayramı münasebetiyle izhar buyurduğunuz nazik temennilerden pek mütehassis olarak en hararetli teşekkürlerimle birlikte, Türkiyeyi asîl Romen ulusuna bağlıyan samimî dostluk hissiyatının kabulünü ekselanslarından rica ederim.

İsmet İnönü

 


 

 

Ordu Süvari Subayları Arasında Düzenlenen “Ordu Atı” Yarışmasında Kazanan Subayların  Ödül Töreninde Yapılan Konuşma [101]

 

Sizi tebrik ederim. Müsabakalarınıza tesadüfen gelmiştim. Biniş hareketlerinizi ve atlarınıza verdiğiniz yarış terbiyesini çok iyi buldum. İştirak edeceğiniz arsıulusal müsabakalarda alacağınız neticelerle Türk ordusunun şan ve şerefini koruyacaksınız. Sizden dünyanın birinci derecedeki orduları ile yapacağınız yarışmalarda da başarılı neticeler bekliyoruz. Binicilik memlekette büyük bir alâka görmektedir. Bu ulusal sporda memleketin içinde ve dışında alâka ve memnuniyetle karşılanacak neticeler alacağınızı ümid ederim.

 

 


 

Sovyet Devriminin 18. Yıldönümü Dolayısıyla  SSCB HKK Başkanı Molotov’a Gönderilen Mesaj [102]

 

S. E. Molotof

Sovyet Halk Komiserleri

Meclisi Reisi

Moskova Birinci teşrin ihtilâlinin 18 inci yıldönümü münasebetiyle Cumuriyet hükûmetinin en hararetli tebriklerine terdifen riyasetleri altında bulunan ittihat hükûmetinin devamlı muvaffakiyeti için en samimî temennilerimi ekselansınıza arzetmeyi hoş bir vazife addederim.

İsmet İnönü

 


 

Fevzipaşa – Diyarbekir Demiryolu Hattının Açılışı Dolayısıyla Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya’nın Mesajına Verilen Yanıt [103]

 

Ali Çetinkaya Nafia Vekili

Yüksek başkanlığınız altında yapılan çalışma törenlerile güzel duygularınızı bildiren telgrafınıza candan teşekkür eder daha çok başarılar dilerim.

Başvekil

İsmet İnönü

 

 


Sümerbank Bursa Merinos Fabrikası Temel Atma Töreninde Yapılan Konuşma [104]

 

Arkadaşlar, memleketimizin kamgarn fabrikasının temelini biraz sonra atacağız. Şefimiz Atatürk, fabrikaya “Merinos” fabrikası adını vermişlerdir. Merinos eski Türk dilinde ince ve uzun demektir. Bu adla, fabrikanın iş ve istikbali sonuçlarını tebarüz ettirmiş oluyorum. Bu kuruluş, Atatürkün devrim boyunca her işteki yakın ilgisinin yeni bir delilidir. Bursada ve bütün memleket karşısında bunu anmak bir borçtur.

Merinos fabrikası, Bursa ve etrafı için güttüğümüz gayeyi canlandıracaktır. İyi ince ve uzun yün kendi topraklarımızda istihsal edilecek. Emek verdik, daha da vereceğiz. En iyi yün yetiştirme ve işleme gibi iki cephesile endüstri ve ziraat bakımından varlığını öne koymuş oluyorum. Üç buçuk milyon lira sarfedeceğiz ve üç milyon küsur kilo yün işliyecektir. 16 bin eğirme iği, 6700 katlama iği bulunacaktır, bizde şimdiye kadar yıkama ve bükme tarzında iplik yapılıyor ve bundan kumaş dokunuyordu. Bu fabrikada yıkanmamış yapağıdan iplik çıkarıp kumaş yapacağız. Bu ameliyelerin hepsini memlekette bu fabrika ile kurmuş oluyoruz.

Arkadaşlar, bu fabrikayıda Ekonomi Bakanının uğurlu ve verimli eliyle Sümer bankın saat gibi işliyen eliyle vücude getireceğiz. Herhangi bir fabrikanın temel atma töreninde bulunmak bir zevk değildir. Çünkü temel atışı ile kuruluşu tamamlamak ve eseri vücude getirmek arasında çok çetin hatta aylarla geçen mücadeleler, savaşlar vardır. Cumuriyet teahhütlerini daima yerine getirmiştir. Bunu da yerine getireceğiz: Şimdi temelini atıyoruz. 1937 de küçük bir şehir gibi etrafına nurlar saçarak işliyecektir. Hep beraber yurdun bayındırlığı için Cumuriyetin ve Atatürkün her sahada mütemadi eserler vücude getirmekte olduğunu hatırdan çıkarmıyalım.

İzmitteki kâğıt fabrikası iki aya kadar işliyecektir. Üç buçuk milyon liraya mal oluyor. Bir saat sonra başka bir yerde bir milyon lirayı geçen bir fabrikanın da temelini atacağız. Yarın ve öbür gün sanayi programımızda dahil Zonguldakta iki fabrikanın törenini ankaraya dönerken kurulacak demir fabrikalarının yerlerini göreceğiz. Şimdiye kadar yapılanlardan hariç bir hafta içinde temeli atılan, işlemiye başlıyan ve başlıyacak olanlar için 25 milyon lira sarfedilecektir. Bu eserlerle yurtta yapıcılığa daha canlı ve daha kuvvetli misaller aranabilir mi? Yaşasın Cumuriyet, yaşasın Atatürk.

(…) Başbakan kürsüden indikten sonra temel atılan çukurun yanına gelerek temele konulacak yazıyı imzaladılar. Yazı şudur : “Başbakan İsmet İnönü Sümer Bankın kurduğu ilk Türk merinos fabrikasının temelini burada attı...” 28/11/1935


 

 

 

Gemlik Suni İpek Fabrikası Temel Atma Töreninde Yapılan Konuşma [105]

 

Sevgili vatandaşlarım,

Gemlikte, sun’î ipek fabrikasının temelini atmak için toplanmış bulunuyoruz. Atatürk bu fabrikaya sun’î ipek adını verdi. Bu ad eski Türkçe bir kelimedir.

Yeni kurulan fabrika memleketin esaslı ihtiyaçlarından birine cevap verecektir. Eskisine nazaran azalan ipek istihsalâtımız Cumuriyet devrindenberi yeniden artmaktadır. Türkiye yakın bir ileride [gelecekte], belli başlı ipek memleketlerinden biri olacaktır.

Sunî ipek yapmak için kurulan bu fabrika, yurt içinde halis ipek sarfiyatını da arttıracaktır. Dünyanın her tarafından yapılan tecrübeler bu sonucu vermiştir. Ucuz para ile tedarik edilebilen sun’î ipek kumaşlar, halka ipek giymek zevkini tattırır. Bu sanayiin müstakbel inkişafı, memleket ekonomisi üzerinde de güzel tesirler yaratacaktır.

Bu fabrikayı bir buçuk milyon lira sarfile yapacağız. Senede 300 bin kilo sun’î ipek kumaş çıkaracak olan bu fabrika, şimdiki dahilî istihlâk ihtiyacını karşılamış olacaktır. Fakat sarfiyatın yakında artması ihtiyacı çoğaltacak iki misline çıkaracaktır. O zaman biz de hemen bir fabrika daha kuracağız. Bu borcumuzdur.

Sun’î ipeğin trikotaj ve çorapçılıkta da faydası büyük olacaktır. Biraz evvel üç buçuk milyonluk bir fabrikanın temelini attık. Şimdi de mamur bir yurt parçasında yeni bir eserin temelini atıyoruz. Bunun Gemlik için hayırlı olmasını dilerim.

Halkın muhabbetlerinden çok mütehassisim. Atatürke sevginizi iletmek vicdani vazifem olacaktır. Atatürkün de bundan çok mütehassis olacağını size müjdeliyebilirim.

 

 

 


İş Bankası Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikasının Açılışında Yapılan Konuşma [106]

Arkadaşlar,

Geçen sene ağustosta cam fabrikasının temelini atmıştık. Bir sene sonra fabrika açıldı ve şimdi de resmen işlemeğe başladı. Demek ki, endüstri plânımızda, İş Bankası deruhte etmiş olduğu bir vazifeyi, bir sene içinde başarmış bulunuyor. Her şeyden evvel millî bankaların millî endüstri işinde vazife almaları ve yapacakları işte gösterdikleri ciddiyet ve intizam hepimiz için şayanı memnuniyettir. Çok temenni ederim ki millî bankalar ve bu meyanda İş Bankası, bundan sonra deruhte edecekleri bütün işlerde de, aynı intizam ve ciddiyeti göstersinler.

Arkadaşlar,

Bu memlekette cam fabrikası kurmak için bir iki defa teşebbüs yapıldı. Fakat her teşebbüs akamete uğradı. İyi kurulamıyan ve idare edilemiyen her işte mukadder olan akamet bu sahada da kendini göstermişti. Fakat, asıl kusuru o devrin siyasetinde aramak lâzımdır. İmparatorluk idaresi, endüstri, bayındırlık ve ekonomi işlerinde alâkasızlığı ve anlayışsızlığı ile kendini mahkûm etmiştir.

Dünya rekabeti karşısında ihtisassızlık ve anlayışsızlık, her kurulan teşekkülün zayıf ve inkişaftan mahrum kalmasını intaç eder.

İş Bankası bu fabrikaya bir milyon liradan fazla para sarfetti. Şimdi, memleketin bu sahada muhtaç olduğu herşeyi buradan temin edebileceğiz. Tecrübeler çok müsait neticeler vermiştir. Fabrikanın ihtiyacı karşılıyacağı temin ediliyor. Tahminimiz odur ki, istihlâk artacak ve biz de daha başka fabrikalar açacağız.

Cumuriyetin elinde bereket ve hazinesinde kudret vardır. İhtiyacı hisseder etmez vatandaşların imdadına koşacak, mümkün olan herşeyi yapıp çaresine bakacağız.

Fabrika daha şimdiden üç ekiple birden çalışmıya başlamıştır. Fabrikanın kurulmasından pek az bir zaman sonra azamî randımanla çalışması, ekonomik vaziyetin sağlam temeller üzerine kurulduğuna delâlet eder.

Arkadaşlar, hepinizi bu güzel eseri dolaşmıya davet ederim. [Fabrikayı] Kuran mühendisler, fabrikanın fen bakımından birinci derecede bir eser olduğunu söylemekte müttefiktirler. Bunu şimdi gözlerimizle göreceğiz.

“Başbakan fabrikanın defterine şu takdir kelimelerini yazdı:

“Cam ve şişe fabrikasını bugün açtık. İş Bankasını bu eser için takdir ve tebrik ederim. Geçen sene, 1934 te temel atmıştık. Bu sene işlemiye açtık. Her sene fabrikanın san’atte yeni bir ileri merhaleye vardığını göreceğiz. Ümitlerim çok kuvvetleşmiş olarak ayrılıyorum.”

 

 


Ankara’daki Mülkiye Mezunlarının Düzenlediği Toplantıda Yapılan Konuşma [107]

 

Arkadaşlar,

Mülkiyelilerin bu akşamı, her sene bizim için zevkine alıştığımız, bir bayram olmuştur. Sizinle bu bayramı kutlamak için burada toplanmış bulunuyoruz.

59 senedir bu memlekete en değerli hizmetler yapmış olan mülkiyenin ileride yapacağını bundan daha az değil, daha çok görüyoruz. Devlet mülkiyeden ettiği istifadeyi geniş ölçüde arttırmak için mülkiyelilerin yetişmesini esaslı bir tedbir olarak kabul etti. Mülkiye mektebini daha geniş olarak Ankara’da tesis için iki senedenberi çalışıyoruz. Mülkiyeyi Ankara’da onun geçmişteki şan ve şerefine ve tarihdeki hizmetine yakışacak ölçüde kuracağız.

Genç mülkiyeli arkadaşımızın istikbalde yüce hizmetler için söylediği sözler, aldığı taahhüdler göğsümüzü iftiharla kabarttı, yüreklerimiz gençlerin hizmet azmini duymakla mütehassistir. Ve bu memleketin istikbali için büyük ve güzel bir teminattır. Tasavvur olunamıyacak derecede hummalı bir faaliyet içinde her birimiz esaslı işlerle meşgul ve meşbu bir haldeyiz. İşlerimiz çoktur, etraflıdır, kaybedilmiş zamanların telafisi o kadar ehemmiyetlidir ki her sahada yüksek azim, ve çok çalışma, yerinde olacaktır. Kültür, idare, sanayi, ziraat ve her türlü imar bakımından bir çok işlere girişmiş bulunuyoruz. Evet; ikmal etmekte olduğumuz birçok işler var fakat vazifemiz yalnız bunları bitirmek değildir. Bunlarla beraber yeni programlara, yeni işlere girişmek kararındayız. Yeni Türkiye için en yüksek seviyeye az zamanda varmak yüksek heyetiniz gibi herkesin ideolojide, kültürde bütün kuvvetlerini her gün sarfetmelerine bağlıdır. Yapılacak işler pek çoktur. Erişilecek neticeler çok tatlıdır ve yüksektir.

Gençler; on onbeş sene sonra gene burada toplandığınız vakit göreceğiniz Türkiye’yi yaşarken, çok evvel gelmiş nesillerin hayallerinde yaşattıkları gayelerin tahakkuk etmiş olduğunu hatırlarsanız bizi bahtiyarlığınıza teşrik etmiş olursunuz.

Yeni Türkiyeyi kurmak için vatansever gayretlerin esası, dahilde ve hariçte esaslı ve sağlam bir politikadır. Bu olmazsa imar gibi masum ve vatana münhasır sayılan işler dahi yapılamaz. Her işin başı dahilde ve hariçte esaslı bir politika takib etmektir. Dahildeki politika –bir çok yıllardan beri bellidir ki herşeyden evel ideale müstenid açık politikanın– hedefi Türkiyeyi az zamanda ileri bir memleket ve vatandaşları yüksek refah ve kültüre erişmiş vatanperverler görmektir. Haricî siyaset anlayışımız memleketlerin biribirine emniyet verecek ve biribirinin rahatını bozmıyacak bir sulh siyasetidir. Milletler arasında sulhu tesis için bulunabilen kıymetli vasıta Cemiyeti akvamdır. Birçok eksikliklerine rağmen mevcud vasıtaların en iyisi budur. Çetin hadiselerden istifadeli çıkacağını kuvvetle ümid ediyoruz. Beynelmilel sulh davasında samimiyiz. Diyoruz ki milletlerin beraber çalışmaları ve ihtilâfları sulhen halletmeleri için esas olan politika, taahhüdlere sadakatla bağlı kalmaktır. Bunların başında Cemiyeti akvama olan teahhüdlerimizle telife mecburuz.

Arsıulusal sahadaki rahatsızlıkların giderilmesi için Türkiye her türlü faaliyeti sarfedecek ve hüsnü niyetle çalışacaktır.

Bu neşeli akşamın hatırasını gelecek yıl bugün tazelemek üzere muhafaza edeceğiz.

Çok çalışma içinde enternasyonal birçok hâdiseler arasında her seneyi uzun bir zaman gibi geçiriyoruz. Senenin sonuna geldiğimizde onun kısır olmadığını düşünerek müteselli oluyoruz. Gelecek sene bugün, çok çalıştığımızı düşünerek iyi semereler aldığımızı görerek derin bir zevk duyacağız.

Atatürkün etrafında dahilî haricî politikada tek bir adam gibi ve elbirliğiyle çalışmağa devam edeceğiz. İyi, istikbal, iyi netice, Atatürkün etrafında tek bir kişi gibi hep beraber bulunmaktadır.


 

 

 

Mülkiye’nin Kuruluş Yıldönümü Dolayısıyla Atatürk’e Gönderilen Mesaj [108]

 

ATATÜRK

Bugün yıldönümlerini kutlamak için Ankara Palasta toplanan sıyasal bilgiler okulası* mezunları, Türk ulusuna yalnız yerin yüzünde değil bütün varlıkların üstünde yer verdiren büyük ve sevgili şefin yüce adını anlamak ve ona karşı besledikleri derin ve içten saygılarını haykırmak ile toplantılarına başlamış bulunuyorlar.

Arkadaşlarımın görülmeğe değer olan bu duygularını yüksek katınıza ulaştırmak ile büyük bahtiyarlık duymaktayım.

İSMET İNÖNÜ

 

 


6. Tasarruf ve Yerli Mallar Haftasını Açış Söylevi [109]

 

Tasarruf ve yerli malı haftasını açıyorum. Tasarruf ve yerli malı haftasının başlangıcında söz söylemek, memleketin ekonomik vaziyetini açık ve umumî bir surette mütalea etmek ayni zamanda benim için de, hükûmet için de iktısadî sahada memlekete imtihan vermektir. Ve her geçen seneki faaliyetimizi hulâsa ederek gelecek sene için yeni bir adım, yeni bir hamledir. Gelecek sene için şimdi anlayacağımız verimlerden ve misallerden daha önemli ve daha parlak neticeler ve faydalar alacağımıza şüphe yoktur.

Elimizdeki notlardan size parça parça memleketin ekonomik faaliyetinin muhtelif sahalarda ve istikametlerdeki cereyanı hakkında malûmat arzetmek isterim.

Bu seneki mahsüllerimiz, geçen senekinden daha az para etmemiştir. Bu sene harice çıkardığımız malların satış fiatı geçen seneki fiatlardan daha az değil, hattâ daha fazladır.

Bu sene fiatların düşmemesi –bilhassa dikkatimizi celbetmek noktasından arzedeceğim ki,– çok istifadeli olmuştur. Meselâ, üzüm, geçen sene alınan mahsülden çok daha fazladır. Geçen sene hatırımda kaldığına göre 50 milyon kilo almıştık. Bu yıl aldığımız mahsül 80 milyon kilodur. Böyle büyük mikyasta istihsale rağmen takriben ayni fiat seviyesini tutmuş olması mahsülün değerini muhafaza etmesi alıcılarımızın eksilmeyip artmış olduğunu göstermektedir. Fakat, mahsulün kıymetini tutmasında yalnız bu satışlar değil, devletin piyasaya müdahele edip tedbir almış olmasının da esaslı bir tesiri ve faydası olduğu kanaatındayım. Ayni vaziyeti fındıkta da görüyoruz. Bu yıl, fındık geçen seneki mahsülden daha çok olduğu halde piyasada daha fazla tutuldu. Bunun da sebebi yukarda söylediğim gibi alıcılarımızın daha müsait olması ve devletin aldığı tedbirler neticesidir. Tütün de, bu sene, geçen sene elde ettiğimiz miktardan daha çoktur. Hattâ tütün fiatı geçen seneki fiattan da fazladır. Harice gönderdiğimiz mallar için bir kaç misal verdim.

Pamukta, yünde, tiftikde de vaziyet hemen aynıdır. Çıkardığımız malları umumiyetle iyi fiatla satabiliyoruz. Yalnız bütün memleket hep beraber düşünmelidir ki, içeride ve dışarıda satmak için yetiştirdiğimiz mallar kâfi değildir. Her sene biraz daha fazlasını yetişdirmeliyiz. Ve bunu yaparken hatırımızdan çıkarmamalıdır ki, her yetiştirdiğimiz fazlayı daima iki misline çıkarmak için elbirliğile çalışmamız lâzımdır. Şunu da söyleyeyim ki, bir zamanlar iki misli fazla  mahsul almaya çalışmamız lâzımdır, demiştim. O zaman mallarımızın çokluğundan ve fiatların düşüklüğünden şikâyet, herkesi o kadar yıldırmış ki, fazla mal istihsal etmek için kâfi gayret gösterilemiyordu senelerdenberi çok alıcısı olan mallarımızın verimini artırmak yolunda aldığımız neticeler kâfi değildir. Zannediyorum ki, gelecek sene için hem tedbir olarak hem anlayış olarak fazla mal yetiştirmek için müsbet neticelere varmak hususunda çok gayret sarfetmeğe mecbur kalacağız.

Bütün bu mühim noktalar arasında huzurunuzda işaret etmek istediğim bir nokta daha vardır. O da, iç fiatlar meselesidir. Biz pamuk, yün, ipek gibi maddelerimizi içerde beynelmilel fiattan daha pahalı alıyoruz. Pamuğa, yüne, ipeğe içerde verdiğimiz para, bu malların arsıulusal piyasalardaki fiatlarından daha pahalıdır. Bu, hem içerde alıcının olmasından hem de dışarda bu malların kleringe bağlı müşterisi memleketler bulunmasındandır. Bütün bir memleket bu sözlerimi işitmelidir ki, bu yol tabiî yol değildir. İptidaî madde fiatlarının pahalı ve yüksek olması üzerinde alışılması icabeden ekonomik bir vaziyet değildir. Gaye bu malları çoğaltmak ve bu malların fiatını ucuzlatmaktadır ki, gerek sanayi sahasında ve bilhassa harice satışta fiatlarımız gittikçe daha tutumlu olsun. Fiatların normal bir hale gelmesinin çaresi bolluktur. Dolaştığım yerlerde gördüm, ne kadar mahsul alırsak o nisbette alıcı buluyoruz.

Belli başlı ziraat mahsullerimizden bahsettikten sonra bu arada ekinden de kısaca bahsedeceğim. Bu sene ekinimiz geçen seneye nazaran miktarca daha az oldu. Hattâ bir aralık bütün ihtiyacımıza yetişmiyeceği zannedildi. Tahminimize göre hububat mahsulümüz kendi ihtiyacımıza kâfi gelecektir. Asıl mühim olan mesele, kâfi gelecek veya gelmiyecek senelerde hububatımızın fiatı üzerinde gelip geçen fiat dalgasıdır ki, buna nihayet azamî bir hal tayin etmek vazifelerimiz arasında olacaktır. Arkadaşlar, sırası gelmişken size, ve bütün memlekete bu sene ekonomik politika olarak fabrikaların satış fiatları üzerinde aldığımız tedbirleri kısaca anlatmak isterim. Biliyorsunuz ki, belli başlı bir kaç mahsulümüzün dahilde istihlâkini arttırmak için, hükûmetin fiatlar üzerinde yaptığı müdahalelerden hissolunacak müsbet neticeler alınmıştır. Bu maksatla, tuzda, şekerde, çimentoda, kömürde fiat kontrolu ve fiat indirmeleri yaptık. Hazineden fedâkarlıklar yaptık. Bunların memlekette kolayca, ucuzca ve bolca sarfedilmeleri için çalıştık. Dahilde esaslı maddelerin fiatlarını ucuzlatmak hükûmetçe başlı başına bir ekonomik siyasa olmuştur. Bu yolda hazine fedakârlığı göze almıştır. Miktarı ne olursa olsun bunu makul ve doğru bir fedakârlık olarak kabul ettik.

İlk sene yaptığımız tecrübeler istihlâk noktai nazarından çok ümid verici olmuştur. Mesela, şekerden, indirdiğimiz fiata mukabil istihlâkin o nisbette artmış olduğunu görüyoruz. Fakat biz fiatları indirirken ilk zamanlarda bu kadar iyi bir netice alacağımızı zannetmiyorduk. Yani istihlâkin bu derece artacağını tahmin etmiyorduk. Henüz altı aylık bir devre içindeyiz. Zannediyorum ki, fiat indirmek suretile istihlâk artımının miktarı sene sonunda yüzde 20, 25 e varacaktır. Fabrikalarımızın azamî randımanla işleyebilmeleri istihlâkin artmasile kabildir. İstihlâkin artması ise ucuz fiatlara bağlıdır. Onun için gerek kurulan fabrikaların mahsullerini ucuz ve bol olarak sarfetmek ve gerekse dahilde müstehliklerin ihtiyaçlarını geniş ve kolay olarak tedarik etmeleri için, rasyonel çalışmayı esaslı bir politika olarak takip etmekteyiz. Bu bir süs ve heves değildir. Bunu ayni zamanda diğer maddeler üzerinde de takip edeceğiz.

Bundan sonra kömür ve elektrikten bahsedeyim:

Kömüre başladık. Aldığımız tedbirler fiat üzerinde derhal tesirini gösterdi. Fakat mesele bu kadar kalmayacaktır. Kömür meselesini, bütün memleketin esaslı ihtiyacı olarak ele aldık.

İşleyen ocaklarımız fena işliyor, ve birçok yerlerde kömür madenlerimiz gerek taş kömürü, gerek linyit havzalarımız metruk bir haldedir. Halbuki işliyenlerin rasyonel, fennî ve bütün vesaitle mücehhez olarak işlemesi bu memleket için hayatî bir meseledir. İşlememekte olanlar için vasıta ve çare bularak, onları da faaliyet sahasına getirmek yine bu memleket için müstacel ve elzem bir çaredir. Onun için gerek bu sene ve gerek önümüzdeki seneler de bu iş üzerinde lâzım gelen tedbirleri alacağız.

Yalnız fabrikalarda, yollarda değil, evlerde de kömürü kolay ucuz ve bol tedarik etmeyi temin edeceğiz. Memleketin yarısı henüz kömür yakmıyor. Hiç değilse memleketin yarısını kömüre alıştırmak ve sarfettirmek lâzımdır. Bugünkü medeniyet kömüre ve demire istinat eder. Kömürsüz ve demirsiz bir medeniyetin yürüyeceğini iddia etmek boş bir sözdür. Görüyorsunuz ki kömür ve demir üzerinde ne kadar esaslı bir kanaat sahibiyiz.

Elektrikten de bir iki kelime bahsetmek isterim. Elektrik fiatının ucuzlatılmasına ve bu suretle istihsalâtının bollanmasına dikkatle gayret edeceğiz. Memlekette elektriğin çoğalması ve fiatlarının indirilmesi için mütemadiyen çalışmaktayız. Bu esaslı maddeler üzerinde istihlâki kolaylaştıran ve genişleten ekonomik kontrol siyasetidir. Bu, yalnız devletin tazminatı ile semere verebilecek bir iş değildir. Sırasında kanuni tedbirlere müracaat etmek ve sırasında devletin bizzat vesait ve para tedarik ederek ortaya teknik nıüesseseler koyarak bunları kendisinin vücuda getirmesidir.

İlk beş yıllık senayi programının tatbikından olarak bu sene cam fabrikası işlemiye başladı. Bu fabrikanın temeli geçen sene atılmıştı. Yine geçen sene temeli atılmış olan sömikok fabrikası da işlemeğe başlamıştır. Geçen sene inşaat halinde olan Kayseri bez kombinası işlemeğe başlamıştır. Az bir zaman zarfında her üç fabrika da azamî randımanla çalışmak için istidat göstermeğe başlamıştır. Bunlardan başka nispetleri küçük olan müesseselerden, Bakırköy daha geçen seneden işlemeğe başlamış bulunuyordu, gülyağı ve kükürt fabrikaları [da] işlemektedir.

Daha bir kaç gün evvel büyük fabrikalardan Bursada ve Gemlikte sun’î ipek ve merinos yünü fabrikalarının temellerini attık.

Dış ticaret işimiz esas olarak kleringe istinat ediyor. Denkleşme ile yapılan ticaret, mal aldığımız kadar mal satmağa yahut sattığımız kadar mal almağa imkân vermektedir. Geçen sene içinde klering muameleleri birçok memleketlerle muntazam olmuştur. Ticaret muamelatımız. genişlemiştir. Klering yaptığımız memleketlerin hemen hepsile ayrıca şu veya bu vesile ile mevcut olan borçlarımızı ödemek için bir pay bırakmaları esas olarak kabul edilmiştir. Arsıulusal mübadelede, yalnız ticaret müvazenesini değil, ödeme müvazenesini de esaslı olarak göz önünde tutuyoruz. Dünyanın bugünkü durumunda bilhassa bizim gibi inkişaf halinde bulunup ta dışardan bir çok mal satın almağa mecbur olanlar için ödeme kabiliyeti esaslı bir noktadır. Harice olan tediyelerimiz ve muhtelif vesilelerle mevcut olan borçlarımızın ödenmesi intizamla cereyan etmektedir. Dünyanın bugünkü halinde ödeme müvazenesini hafif görerek bütün milletin ticarî, iktisadî hayatını tesadüfe terketmek mümkün değildir. Bunun için bütün müsbet tedbirler alınmalıdır. Heyeti umumiyesi itibarile klering bizim ticaretimize genişlik vermiştir.

Bu sene yeni demiryolları açtık. Senelerdenberi takip edilen Nafia programı da bu sene aldığımız neticeler övünülecek ve sevinilecek yüksek neticelerdir. Yeni açılan demiryollarımızı yalnız devletin emniyeti, memleketin imarı noktai nazarından değil, bilhassa ekonomik genişlemesi bakımından da ileri bir hamle saymak lâzımdır.

Son günlerde İstanbul borsasında buğday fiatları üzerinde konuşurken gazetelerden biri şu kadar sene evvel yine İstanbulda nüfus bugünkünün yarısı kadarken böyle bir zahire buhranı baş gösterince Kayseriden 200 deve yükü zahire gönderilmesi için emir verildiğini bir vesika olarak neşretmiştir. Halbuki bugün bir iki gün evvel haber aldım İstanbul piyasasına demiryollarımız sayesinde Diyarbekirden hububat gönderilmiştir. –Alkışlar– Ziraat Bankası, şurada burada yaptığı istoklar [stoklar] arasında Diyarbekirde ve Urfada da ayrıca istoklar yapmağa başlamıştır. Görüyoruz ki memlekette piyasa birliği bütünlüğü ve her hususta olan bağlılığı, gün geçtikçe kökleşiyor.–Alkışlar–

Bütçe hakkında biraz izahat vereyim :

Geçen sene bütçemiz 185 milyon idi. Sene nihayetinde 192-193 milyon lira bir varidatla yani 7, 8 milyon fazla bir varidatla kapanmıştı. 193 hatta 194 milyona yakındır. Yalnız ehemmiyetli bir noktaya dikkatinizi celbederim: Bütçe yapıldıktan sonra varidat arasında mühim bir yekûn tutan tuzdan yüzde 50, şekerden de yüzde 30 a yakın fiat tenzilâtı yapılmıştır. Bu tenzilât, hazinenin varidatından yapılmıştır. Nazarî olarak yapılan indirmeler hesap edilecek olursa tuzdan 3, şekerden. 4 milyona yakın bir indirme olmuştur.

Bu yılın 6 aylık tahakkukunda varidatımız, bu fedakârlığa rağmen, hazinede tabiî olarak eksilmesi beklenilen varidat temin edildikten başka bir iki milyon liralık fazlalık da arzediyor. –Alkışlar–

Arkadaşlar, memleketin inkişafı ve ilerlemesi için sarfetmeğe mecbur olduğumuz gayretlerin büyüklüğü ve yüksekliği daima göz önünde bulundurulmalıdır. Bütün bu verdiğim malûmatı, hep hoşunuza gitmekle beraber, bizim yapmağa mecbur olduğumuz şeyler için tatmin edici bir ölçü olarak kabul etmemeliyiz. Yaptıklarımızdan daha fazla şey yapmak, bizim için her gün daha kuvvetli bir ihtiyaç haline gelmiştir. Memleketin ihtiyacı çoktur. Yapacak işlerimiz o nisbette vardır. İlk sanayi programı daha yarı yarıya tahakkuk etmişken verdiği müsbet neticeler o kadar teşvik edici oldu ve o kadar gözümüzü açtı ki bir taraftan onun muayyen zamanda bitirilmesi için çalışırken bir tarftan da diğer programın tatbikine geçmek için hazırlanıyoruz.

Kezalik bundan 3, 4 sene evvel mahsullerimizin ne para edeceği ve nereye satılabileceği endişesi içinde iken, bugün aradığımız ve istediğimiz ve dört elle takip ettiğimiz hedef, hiç olmazsa mahsullerimizi iki misline yükseltmek için tedbirler aramaktır. Vaziyet genişledikçe ihtiyaç da o nisbette artıyor ve bu ihtiyaç kendisini derhal gösteriyor.

Bütün vatandaşların memleketin iktisadî bünyesinin sağlamlığına, memleketin varlığına ve istikbaline kat’î bir inan ile bağlanmaları, memleketin ilerlemesi için yeni yeni programlar yapılmasına imkân verecektir.

Arkadaşlar, bütün memleketin sözlerimi duyması lâzımdır. Bu memleketin ihtiyaçlarını temin etmek için yeni programlar, yeni faaliyetler, yeni yollar, yeni limanlardan bahsettiğim zaman, yapılması daha iyi olacak mevzulardan değil, yapılması gayri kabil tehir olan esaslı vazifelerden bahsediyoruz. –Şiddetli alkışlar– Onun için bütün vatandaşların memlekete inanarak çare bulmakta çabuk yürümeleri ve gayret göstermeleri için biribirlerile müsabaka yapmaları bir vazife ve bir borçtur. –Alkışlar–

Arkadaşlar, sağlam bir bütçeye istinaden mütemadiyen ilerliyen iktisadî faaliyetin, iktisadî bünyenin sarsılmaz bir halde oluşu, bu memleketin millî para için arayabileceği ve kabul edeceği teminatın kâffesini vermektedir. Bir memleketin millî parası, sağlam bir bütçeye istinat ederse ve o memlekette sarf olunacak para hiç olmazsa yüzde 50 ye yakın mıktarda bütçeye yeni gelir temin edebilecek şeylere sarf olunursa o memleketin parası en sağlam bir para olur. Millî para için tehlike sayılacak bir tek mevzu, haricî ticaret mevzuudur ki o da bugünkü usuller dahilinde devletin doğrudan doğruya kudretli ve tecrübeli elindedir. Kudretli elinde diyorum. Çünkü B. M. Meclisi millî parayı muhafaza etmek için lâzım olan tedbirlerin kâffesine zamanında tevessür [tevessül] etmiştir ve bu müsellemdir.

Milli parayı sağlam tutmak için lâzım olan anasırın kâffesi mevcuttur ve bir tedbir mahiyetinde olarak hükümetin daima elindedir. Millî para üzerinde bu kadar açık söylemekten maksadım paranın kıymetini muhafaza etmek için katî bir azim sahibi olduğumuzu anlatmak içindir. Geçen tecrübeler göstermiştir ki bu memlekette saklanacak ve kıymetine güvenilecek para, yalnız Türk parasıdır. Kezalik tecrübeler göstermiştir ki, B.M. Meclisi ve onun hükûmeti parayı tutmak kararını muhafaza ettikçe paramızın her hangi bir sarsıntıya maruz kalmasına imkân yoktur. Ancak paranın kıymetini korumak sayesindedir ki küçük tasarrufları memleketin imarına sarfetmek için vatandaşları teşvik edeceğiz.

Arkadaşlar, memleketin malî vaziyeti, bütçesi iktisadî faaliyeti üzerinde söylediğim sözler hakikatın ta kendileridir, hiç bir noktayı gizlemeden açıkça söyliyorum, bu bir haftalık tasarruf haftası faaliyetinde büyük mütahassıslarımız, büyük mesuliyet adamlarımız memleketin iktisadî faaliyetinin her sahasında size malûmat vereceklerdir. Bu malûmatın hepsi, Atatürk rejiminin açılmağa, ilerlemeğe doğru nasıl emniyetle yürüdüğünü gösteren vesikalardır. Fakat bu muvaffakıyetlerin ve ilerlemelerin esası, memleketin dahilde ahenkli bir çalışma için iyi geçinme, birbirini iyi tanıma ve tamamlama hususunda hassas ve çok olgun olmasını ister. Bilhassa haricî hadiselere karşı bütün memleketin kuvvetli ve toplu bir halde çalışması ve hadiselere hazır bulunması lâzımdır. –Alkışlar–

Memleketin içinde, ev içinde rahat ve geniş çalışmanın esası emniyettir, emniyet. –Alkışlar– Emniyet vasıtalarının ve şartlarının en başında bulunan nokta, milletin kendi içindeki beraberliği; kudretli inanışı ve icabederse azmi ve cesaretidir. –Şiddetli alkışlar– Son seneler zarfında arsı ulusal hadiseler, geçirilen endişeleri büsbütün izale edecek bir manzara göstermedi. Bilâkis şurada ve burada zuhura gelen hadiseler, yüksek dikkatinizi ehemmiyetle celbedecek bir noktada ve kıymetdedir. Biz bu hadiselerin karşısında sulhun muhafaza olunması için ciddî ve samimî hislerle mütehassisiz. Fakat hadiselerin şu veya bu şekilde nerelere kadar gideceğini takibetmekten de bir an geri durmuyoruz ve duramayız. –Alkışlar– İnsanlığın faydası ve bilhassa içinde bulunduğumuz yakın mıntakaların menfaati için sulhu muhafaza etmek uğrunda Türkiye, elinden geleni yapacaktır. (Bravo sesleri.) Herhangi bir hadise karşısında Türkiyenin kendi varlığını muhafaza etmek için kâfi derecede kuvvetli ve kudretli olduğuna herkesin inanması, memleketin iktisadî bakımından da büyük bir kuvvettir, büyük emniyettir. –Alkışlar–

Arkadaşlar, memleketin müdafaa meselelerini ve müdafaa vasıtalarını, iktisadî vasıtalar gibi daima göz önünde bulundurmak lâzımdır. – Bravo sesleri– Onun için Türk milleti her memleket kadar, fakat çok memleketten fazla millî emniyet meselelerinde kâfi derecede hassastır ve kâfi derecede hassas olmasını bilecek kadar tecrübe geçirmiştir.

Onun için millî müdafaa meselelerinde, millî müdafaa vasıtaları kadar ehemmiyet verdiğimiz nokta, milletin dahilî politikasında vuzuhu, beraberliği, anlayıştaki selabeti, istikbale olan inanıdır ve bütün bunlar Atatürk’ün yüksek ve isabetli görüşü ile bütün milleti kendi etrafında bir kişi gibi toplıyabilmek için garanti altına alınmıştır.

Arkadaşlar, Cumuriyet, her sene her sahada geniş adımlarla ilerliyen ve yükselen bir varlıktır. Çalışmak için, ilerlemek için bizden hergün daha fazla hız istemektedir. Cumuriyet çocukları, cumuriyet devrinin ve büyük Türk varlığının kendisinden istediği vazifelere bütün yüreğiyle, azmiyle devam etmek ve bunun için her şeyden evvel çok çalışmak ve bütün edindiklerini memleketin hayrına ve ilerleyişine hasretmek mecburiyetindedirler. –Alkışlar– Büyük istikbale doğru ilerliyen Türkiyenin çocukları çalışmalarında, anlayışlarında ve vatanseverlikleri de hergün biribirlerile yarış edercesine çalışmağa ve ilerlemeğe başlamıştır. –Sürekli alkışlar–

 


 

Boş Milletvekilliklerine CHP Adaylarını Açıklayan Bildiri [110]

 

Aydın Saylavı Abidin Özmen, Diyarbekir Saylavı Zekai Apaydın, Erzurum Saylavı Tahsin Uzerin istifaları, Çankırı Saylavı Sami Çölgeçen, Çoruh Saylavı M. Ali Okar ve Ömer Fehmi Noylan ve Erzurum Saylavı Necip Asım Yazıksız ve Zonguldak Saylavı Celâl Sahir Erozanın ölmeleri üzerine boşalan Aydın Saylavlığına Eski Garp Cephesi Sıhhiye Reisi Dr. Hulûsi Alataş, Diyarbekir Saylavlığına Eski Genel İspekter* İbrahim Talî Öngören, Çankırı Saylavlığına Emekli Öğretmen Hatice Özgenel, Zonguldak Saylavlığına Eski Erzurum Saylavı Raif Dinç, Çoruh Saylavlıklarına Emekli Yüzbaşı İhsan Kurtkan, Eski Saylavlardan İlyas Sami Muş Erzurum Saylavlıklarına Emek1i General Pertev Demirhan, Üniversite Profesörlerinden Dr. Saim Ali Dilemre Parti Genbaşkurca** Parti namzetleri olarak onaylanmışlardır.

Sayın seçicilere bildirir ve bilitirim.***

C.H.P. Genel Başkan Vekili

İ. İnönü

 

 

 

İran Pars Ajansı ile AA’nın Karşılıklı Haber Akışına İlişkin Anlaşmaları Dolayısıyla Pars Ajansı’na Verilen Demeç [111]

 

Pars ve Anadolu Ajanslarının, iki memleketi yeni bir rabıta ile bağladıkları bugün, benim için hakikî bir sevinç günüdür.

Benim gibi, iki memleketin ciddî ve samimî dostluk bağları ile her gün biribirine daha çok yaklaşmalarını ve biribirini tamamlamak için daima yeni bir vasıta bulmalarını, derin bir kanaate müstenit, salim bir siyaset sayanlar, ajanslarımızın beraber çalışmasından çok hizmet ve fayda umacaklardır.

Yüksek ve derin evsafını yakından tanımakla mübahi olduğumuz büyük ve muzaffer bir hükümdarın rehberliği ile her gün yeni bir terakki hamlesi gösteren büyük İran milletinin yaşayışına ait malûmatı almak, Türk milleti için bahtiyarlık olacaktır.

Pars Ajansına, ilk irtibat gününde olan bu sözlerim, İran milletine Türkiyenin muhabbetlerini ve selâmlarını ulaştıracaktır.

 

 

 

 

Basın Genel Direktörlüğü’nün Düzenlediği Fotoğraf Sergisindeki Sözleri [112]

 

(...) İsmet İnönü, sergiden ayrılırken basın genel direktörü Vedat Nedim Töre şu sözleri söylemiştir:

“ – Eseri beğendim. Memleketi her bakımdan fotoğrafla tesbit etmek gibi faydalı ve lüzumlu bir teşebbüse ayni muvaffakiyetle devam etmeli.”


Afyon Atatürk Zafer Anıtının

Açılış Töreninde Yapılan Konuşma [113]

 

Aziz vatandaşlar, önünde toplandığımız anıt özel mânalı yüksek bir belgedir. Bununla beraber Türk ulusunun bir lahza kendisini toplıyarak düşünmesini dilerim. Karşınızdaki timsal her hangi bir harbin zaferini ebediyete götürmekten daha yüksek ehemmiyeti haizdir. Bu, bir askeri seferin neticesinden başka bir şey ifade eder. Bu, Türk kurtuluşunun hakikî remzidir. Türk kurtuluşu büyük ulusumuz aleyhinde her huduttan koca bir dünyanın hücumuna karşı Türk milleti ile ilgisini kaybetmiş ve haricî müstevlilerle beraber olmuş bir idareye karşı, Türk milletinin fikirlerini kalın duvarlar içinde hapseden kurunuvusta zindanlarına karşı istiklâl sonucu olarak tahakkuk etmiştir. Milletin asırlar süren ıztırapları burada durmuş, haricî alemin bitüp tükenmez zulum ve istilâları Koçatepeyi aşarak Afyon ovasına indiğimiz gündenberi devrilip yıkılmıştır.

Türklerin Afyon ovasına inmek hamleleri ergenekon efsanesini 20 nci asırda tahakkuk ettiren hakikî bir tezahürdür.

Vatandaşlar, kurtuluş, Türk milletinin kendi eseridir, Türk milletinin kendi bağrında yetiştirdiği en büyük evlâdının etrafında yekpare olarak başardığı bir varlık mücadelesidir. Türk milletinin istikbalce uğrıyacağı tehlikeler karşısında nasıl hareket etmesi gerektiğini öğreten bir tecrübe haznesidir.

Dünyanın ufukları yeniden çok bulutlu olmuştur. Bu karanlıklar içinde hiç olmazsa bu nesil hayatı için barış ve iyi geçim ümidi çıkacak mı? Bunu yakın günlerde göreceğiz. Yeni Türkiye, doğduğu günden beri milletlerin barışı için çalıştı. Dün kahramanca vuruştuğu milletlerle bugün yakın ve samimî dostlukları kurdu. Bu örnek dünyanın diğer bölgelerinde çok görülmüyor. Bu günkü arsıulusal kaygular bize hemen yakından temas etmez. Fakat insanlığın düşünüş ve geçim tarzına yakın zamanda yeni bir istikamet bulunmazsa, insanlığın taliî yaman olacaktır.

Şimdi, Türk Milletinin iradesini bir daha söylemek için bu toplantıdan istifade etmek isterim. Milletler arasında emniyet, her millet için ve umumî sulh için müşterek ve amelî olmalıdır. Mümkün olduğu kadar geniş ölçüde ve mümkün olduğu kadar geniş saha için barış ve güvenlik tedbirleri bulmağa çalışalım. Yoksa büyük bir sahayı yangına maruz bırakıp bir kaç parça evi kurtarmağa çalışmak boş bir hulyadır.

Eğer bu insanî ideallerimize rağmen bu geniş Türk vatanı yeniden bir tehlikeye uğrarsa, Türk istilâsının ilk günlerinde olduğu gibi vatan müdafaasını kadın ve çocuk bütün millete ait bir vazife olarak kabul edeceğiz. Bütün millet başbuğ Atatürkün etrafında yekpare olarak onun emrinde ve onun zafer yolunda hareket edeceğiz.

Edecek miyiz? Cevap veriniz. Bütün dünya çınlasın, ben de size cevap vereyim. Yeni tehlikelere karşı da muhakkak muzaffer olacağız. Büyük bir milletin kendi kudretinden ve kendi fedakârlığından emin olması onun arsıulusal alemde faydalı olması için feyizli bir kaynaktır. Türkler anıtın önünden Türk milletinin müdafaası için bütün varlıklarını feda etmek aşkını yüreklerinde tazeliyerek geçeceklerdir.


 

 

 

 

Bozanönü – Isparta Demiryolu Hattının Açılış Töreninde Yapılan Konuşma [114]

 

Arkadaşlar, İspartanın [Ispartanın] sevindiği bugüne iştirak etmek için hep beraber burada bulunuyoruz. Ankaradan ben ve arkadaşlarım çok sevdiğimiz İspartaya bugünü kutlulamak için geldik. Büyük Millet Meclisi muhterem reislerini ve muhterem azasını bu merasime iştirak etmek için bilhassa, tavzif ettim.

Arkadaşlar etraftaki vilâyetlerimizden hemen yedi sekiz vilâyetin güzide heyetleri bugün aramızda İsparta muhitine şeref vermektedirler. Bütün bu alâka, iki gündenberi kutluladığımız Cumuriyet eserlerini bütün memleketin gözü önünde canlandırmak için güzel bir vesiledir.

Arkadaşlar, eserler parça parça mütalea edildiği zaman hepsinin hususî kıymetleri vardır. Fakat arkadaşım Kemal Ünalın söylediği gibi büyük manevî kıymetini, siyasî mânasını göz önünde canlandırmak daha ziyade istifadelidir. Burada ilerleyen, yapan ve hergün yeni eserler vücuda getiren Türkiyenin ufak bir modelini canlandırmış oluyoruz. Maden, Fabrika, Demiryolu bu sahalarda Cumuriyetin hergün kazandığı zaferler için iki gündenberi açdığımız yeni müesseseler sevinilecek, övünülecek eserlerdir. Bu eserler kadar bunlardan daha fazla ehemmiyetli olan yedi sekiz vilâyet halkının canlı inkilâp fikirlerile beslenmiş, inkilâp fikirleri etrafında toplanmış, Atatürkün kuvvetli ve feyizli elile açılan yolda bütün türkiyenin bir vücut gibi ilerliyen bir manzara göstermesidir. Asıl memleketin memnun olacağı, içerde ve dışarda herkese göstereceği mâna bu noktadır.

Arkadaşlar yeni Türkiyeyi canlı, ümitli, kendine güvenir, çalışkan ve azimle, bütün mânasiyle ve şekli ile siz burada temsil ediyorsunuz, yeni Türkiye cumuriyet çocukları, Atatürk çocukları, yüreklerinde kuvvetli, bileklerinde kuvvetli, anlayışlarında kuvvetli ve daima ileri giden bir kudret kaynağıdır. Memlekette bir çok eserler yapılmıştır ve daha bir çok eserler yapılacaktır.

Bunların hepsi herşeyden evvel vatandaşların kendilerine güvenmeleri, çalışmakta ısrar etmeleri, içerden ve dışardan gelecek her müşkülâtı yenmek için kafalarında, yüreklerinde, bileklerinde kuvvet bulmaları ile kabildir. Burada küçük çocuklarımızdan en yaşlılarımıza kadar hepimizin yüzünde büyük mücadeleleri başarmak, memleketi yükseltmek iradesi tecessüm ediyor. Bütün memleket havasında akis yapacak olan şey, yeni Türkiye anlayışı için İsparta ovasında verdiğimiz bu güzel örnektir. İspartaya her gelişimde [burayı] bir evvelkinden daha ileri ve daha canlı gördüm. Bu sefer gördüğümüz canlılık zannederim ki benim gibi bütün arkadaşların da dikkatini celbetmiştir. İki üç sene sonra İspartaya geldiğimiz zaman bilmiyorum daha iyi olması için ne lâzımdır. Yeni eserlerle daha sevinçli bulacağımızı kuvvetle umuyorum. Arkadaşlar şimdi müsaadenizle güzel İspartayı gezelim. Bu açtığımız yeni demiryolu ümid ederim ki güzel İspartaya yeni faydalar getirecektir. İşin güzel tarafı, bütün memleketin ve Büyük Millet Meclisinin İspartayı sevindirmek için katlandığı bu tatlı külfettir. İspartalıları, kendilerini B. M. Meclisine bu kadar sevindirdiklerinden dolayı, kutlamak isterim. Şimdi müsaade buyurursanız hep beraber şehri gezelim. İspartalılara muhabbet ve selâmlarımızı bir de şehirde ifade edelim.

 


 

Afyon – Karakuyu Demiryolu Hattının  Açılış Töreninde Yapılan Konuşma [115]

 

Arkadaşlar,

Uzunluk itibariyle kısa olan bir hattı açıyoruz. Fakat bunun ehemmiyetini ifade etmek için arkadaşlarımız pek gözel sözler söylediler. Etrafında bulunan vilâyetlerimizin güzide heyetleri bu merasime iştirak ettiler. Bilhassa Büyük Millet Meclisinin yakın alâka göstererek Muhterem Reislerini ve ayrıca seçilmiş Heyetlerini göndermek lûtfunda bulunması, bu hatta memleketin verdiği ehemmiyeti ifade etmektedir. Akdenize yeni bir istikamette çıkmak için yolun yarısı tamamlanmış bulunuyor. Çok ümid ederim ki, yakın bir zamanda Antalyada bu hattın tamam[ının] açılma resmini yine hep beraber kutlayacağız. “Yaşa sesleri, alkışlar” Afyon – Karakuyu hattını açmakla ben hakikî bir heyecan [ve] sevinç hissediyorum. Çünkü bunun [demiryollarının] olmamasında memleket müdafaasında çok sıkıntı ve çok ızdırab çekilmiştir. Bu kadar kısa bir hattın memleket müdafaasında yaptığı işi yüzbinlerce öküz arabasiyle yaptırmak ya mümkündür ya mümkün değildir. Bu iltisak hattının muhtelif ana hatları birbirine raptetmek noktasından, memleket müdafaası bakımından ehemmiyeti pek çoktur. Şimdiye kadar yapılan Şimendüfer inşaatında iltisak hatlarına çok az ehemmiyet verilmiştir. Bu hattı sathi gibi görenler için fazla masraf gibi zannolunuyorsa da, iktisadî bakımdan zamanında çok esaslı tesirler göstermiştir. Hakikatta Afyon mıntakasiyle bu havali bir olduğu halde, İzmirle Kasaba hattının uzun zaman bağlanmaması, buralarını adeta ayrı bir mıntaka haline getirmiştir. Bu iltisak hatları memleketin iktisadî ve millî birliğini vücuda getirmek noktasından çok kıymetlidir. Arkadaşlar, bu hat Büyük Millet Meclisinin ve Cumuriyet Halk Partisinin Şimendüfer siyasasını canlandırması itibarile billhassa dikkatinizi celbetmeye layıktır. Bu hattı inşa etmek, Anadolu, İzmir, Kasaba hattı ile Aydın hattını satın aldıktan sonra mümkün olmuştur. Ondan sonra da bu hattı devlet kendi hazinesinden yapmıştır.

Şimdi ufak bir hulâsa yapalım, bu hattı İmparatorluğun ne için yapmadığını tasavvur ediyorum. Bir defa İmparatorluk hazinesinden Şimendüfer yapmak lâzımdır ki, bu iş, iktidarının ve siyasî zihniyetinin haricinde idi. Ondan sonra Anadolu İzmir, Aydın hatlarını satın almak kararını vermek lâzımdı ki, bunda iktidarı, anlayışı ve maddî imkânı yoktu, hiç birisi yoktu. Binaenaleyh bu iltisak hattı diğer Şimendüferleri devletleştiren ve bütün Şimendiferler işletmesini memleketin iktisadî müdafaası için bir vazife gözü ile gören Cumuriyet idaresinin, Cumuriyet Halk Partisinin siyasetine canlı bir misaldir. “Alkışlar” Bizi burada toplıyan ve herbirimizi coşkun sevinç hislerine sevkeden bu mesud başarıdan dolayı hepinizi kutlamak isterim. “Kutlu olsun sesleri.”

Arkadaşlar, Büyük Millet Meclisinin kıymetli alâkasından, memleketin iktisadiyatında, idaresinde, inkişafında ibzal ettiği büyük himmetten dolayı hepimizin tazim hislerini uyandırmak isterim. Arkadaşlar, her millî toplantıda olduğu gibi bu gün de, daima en iyi ve en doğru yolu gösteren kuvvetli, kudretli yüce Atatürkün adını sayğı ile anmak hepimiz için borçtur. “Şiddetli ve sürekli alkışlar.” Müsaade buyurursanız bize rakamlar üzerinde izahat veren ve münhasıran kendi emeklerimizin eseri olan bu hattı vücuda getirmek için değerli varlıklar gösteren B. Raziye ve onun kıymetli muavinlerine ve hatta çalışan mühendis ve müteahhitlere hissiyatınıza terceman [tercüman] olarak teşekkürlerimi ifade ederim. “Alkışlar” Arkadaşlar, şimdi hep beraber bu hattın açılış resmini yapalım ve Nafia Vekilimizin diğer hatları açması için kendisine muvaffakiyetler dileyelim.


 

 

Afyon Tren Garında Yapılan Sohbetler [116] (Özet – Mekki Said imzalı haberden aktarma)

 

(...) Başvekil valiye Afyonun ekin, maarif ve sıhhat işleri hakkında sualler sordu. Mekteblilerle konuşarak çalışma vaziyetleri ve imtihanları hakkında malûmat aldı. Bu sırada küçük bir kıza:

– Kaçıncı sınıftasın? diye sordu.

Minimini dördüncü sınıfta olduğu cevabını verdi. Başvekil:

– Afyonlusun değil mi? deyince:

Hayır İstanbulluyum, dedi.

(...)

İsmet İnönü lise müdürü Samiye hitab etti:

– Talebelerinizden memnun musunuz, söz dinliyorlar mı?

Müdür hoşnudluğunu ifade etti.

İsmet İnönü: – Haşarılık, külhanbeylik edenler var mı?

Müdür: – Tamamen samimî olarak arzediyorum ki hepsi terbiyelidir.

– Talebeler hangi mesleğe heves ediyorlar?

– En ziyade hukuk, sonra mülkiye.

İsmet İnönü:

– Hukuka kolay diye rağbet ediyorlar anlaşılan!, diyerek lâtife etti.

(...)

Başvekil General Cemil Cahidden Konyadaki ekin, sulama ve mekteb işleri hakkında malûmat aldı. Sonra tekrar vali ile ekin vaziyeti hakkında görüştü. Sonra dedi ki:

– Her sene nisan, mayıs aylarında yağmur bekler dururum. Başvekil olduğumdanberi ömrümün yarısı havaya bakmakla geçti.

Başvekilimiz Karakuyu yolunda gene bu bahsi konuştuğu köylülerden bir ihtiyarın cevabını Afyonlulara şöyle anlattı:

– Maamafih köylülerle görüştüm, ‘nisanda mutlaka yağdıracağız!’ dediler.

İsmet İnönü ekim işleri hakkında Afyon ziraat işleri memurile de görüştü. Afyon mahsulünün vaziyetine kısaca temas ettikten sonra Afyonkarahisarının iklimine uygun yeni mahsuller aranılması yolunda çalışılıp çalışılmadığını sordu ve bu hususta memura emirler verdi. (...) İsmet İnönü Afyonlulara veda ederken:

– Rahatsız oldunuz, dedi. Halk hep birden:

– Bize şeref verdiniz! diye haykırdı.

(...)

 

 


Boğazlar Konusunda Yayınlanan Resmi Bildiri [117]

 

Başvekâletten tebliğ edilmiştir;

Arsıulusal vaziyette husule gelen hukukî, siyasî ve askerî esaslı değişiklikler karşısında, Boğazlar Mukavelesinin bugünkü halinin, Türkiye’nin emniyet ve müdafaası için, esasından değişmesi lâzım geldiğini müşahede eden Cumhuriyet Hükümeti, vaktiyle Boğazlar Mukavelesini, kendileriyle müzakere etmiş olduğu devletlere müracaata karar vermiştir. Türkiye Hariciye Vekâleti, buna dair olan notayı, alâkadar devletlere ve makamlara tebliğ etmek üzere icap edenlere bildirmiştir. Nota metni, alâkadarların eline vasıl olduktan sonra neşrolunacaktır. O zamana kadar tahmine müstenit neşriyat ve tefsirat yapmamak lüzumunu yüksek matbuatımızın takdirinden bekleriz. Bir nokta şimdiden tasrih olunur ki, Hükümetin teşebbüsü, şimdiye kadar takip ettiği siyasetinin usüllerine tamamen mutabık bır mahiyettedir.

 

 


Çocuk Esirgeme Kurumu Kongresinde Yapılan Konuşma [118]

 

Çocuk esirgeme kurumunun geçen iki senelik faaliyetini hulâsa eden kongrede memnuniyetle yaşadık. Bu güzide heyetin bize verdiği iş raporu bütün memleketin memnuniyetini mucip olacaktır. Teşkilâtımız artmıştır. Bilhassa memnun olduğumuz cihet çocuk esirgeme fikrinin bütün memlekette yeniden hissolunur derecede yapılmış olmasıdır.

Fikrimce her çocuğun her yerde, memleketin her bucağında bu kadar güzel kabul görmesi ve her yerde çocuk esirgeme kurumunun faaliyetini çok artırması ve çok genişletmesi işi bilhassa vatandaşları çok sevindirecektir.

Memnun olduğum nokta mürakip Raif Karadenizle Dr. Ömer Vasfinin çok açık ve çok anlayışlı bir şekilde yazdıkları hesap raporudur. Ümit ediyorum ki, bu hesap raporunun dikkatle okunması cemiyet hesaplarının ne kadar temiz ve usullere ne kadar uygun olduğunu bütün memleketin gözü önünde canlandıracaktır.

Varidatını tahminden fazla tahakkuk ettirmiş, masrafını da idare etmek hususunda büyük bir muvaffakiyet göstermiştir. Hayır cemiyetlerinin hesabının sağlam vaziyeti o fikrin memlekette kökleşmesi için bu sağlam hesap, en ziyade lâzım olan şeydir. Bunun için mürakip arkadaşlara teşekkür ederim. Her türlü menfaat kaydinden azade olarak çocuk esirgeme fikrini memlekette birleştirmek ve çocukları himaye etmeğe mümkün olduğu kadar yardım hususunda gösterdikleri gayrete çocuk esirgeme kurumunun yüksek heyetine, umumî merkez heyetine, idare heyetine huzurunuzda ve millet karşısında şükranlarımızı, teşekkürlerimizi sunmağı bir vazife biliriz.

 

 


Parti İşleri ile Hükümet Yönetiminin Birliğini Sağlama İçerikli Parti Örgütüne Yayınlanan Bildiri [119]

 

Cumuriyet Halk Partisinin memleketin siyasî ve içtimaî hayatında güttüğü yüksek maksatların tahakkukunu kolaylaştırmak ve Partinin inkişafını arttırmak ve hızlandırmak için bundan sonra Parti faaliyeti ile Hükûmet idaresi arasında daha sıkı bir yakınlık ve daha amelî bir beraberlik temin edilmesine Genbaşkurca* karar verilmiştir.

Bu maksatla:

1 – Dahiliye Vekili Genyönkurul üyeliğine alınmış ve kendisine Partinin Genel Sekreterlik vazifesi verilmiştir.

2 – Bütün vilâyetlerde vilâyet Parti başkanlığına vilâyetin Valisi memur kılınmıştır.

3 – Umumî müfettişler, mıntakaları dahilinde bütün devlet işlerinin olduğu gibi Parti faaliyet ve teşkilâtının da yüksek mürakıp ve müfettişidirler.

4 – Vilâyetlerde ilyönkurulca intihap edilmiş bulunan başkanlar üye durumunu almış ve mansup veya mahallince müntehap mebus başkanların başkanlık vazifeleri hitam bulmuştur.

5 – Bu beyannamenin icaplarını Parti Genel Sekreteri olmuş bulunan Dahiliye Vekili takip ve tanzim edecektir.

6 – Yukarıdaki maddeler bütün Parti teşkilâtına, vilâyetlere ve umumî müfettişliklere tebliğ olunmuştur.

 

18.6.1936

Başvekil ve

C. H. Partisi Genel Başkan

 Vekili

  İSMET İNÖNÜ

 


 

Yazar Maksim Gorki’nin Ölümü Dolayısıyla SSCB HKK Başkanı Molotov’a Gönderilen Mesaj [120]

 

Ekselans Bay Molotof

Sovyet Sosyalist Cumuriyetleri Şurası

Halk Komiserleri Konseyi Başkanı

Moskova

Moskovadaki ikametim sırasında kendisile tanışmak fırsatını bana verdiğiniz ünlü muharrir Maksim Gorkinin Sovyet edebiyat âlemi için zalim bir ziya teşkil eden ölümünü derin bir teessürle haber aldım. Gorkinin yüksek idealist ve insanî düşüncelerinin henüz kuvvetli tesiri altında bulunmam bu ölümden duyduğum teessürü arttırmıştır. En samimî taziyetlerimin kabulünü ekselansınızdan rica ederim.

İsmet İnönü

 

 

 

 

Heidelberg Üniversitesi’nin “İktisat Bilgileri Fahri Doktorluğu”Ünvanı Vermesi  Dolayısıyla Almanya Büyükelçisi Von Keller ve Alman Büyük Doğu Derneği Türkiye Komitesi Temsilcisi

Weigelt Schneider’in Mesajlarına Verilen Yanıtlar[121]

 

Ekselans B. Fon Keller,

Almanya Büyükelçisi

Haydelberg Üniversitesinin bana tevcih ettiği unvan münasebetile vaki nazik tebriklerinizden pek mütehassis olarak en hararetli teşekkürlerimin kabulünü rica ederim.

İsmet İnönü

 

B. Weigelt Schneider, Deutscher Orientverein

Berlin

Haydelberg Üniversitesinin tevcihi dolayısile çekmek lûtfunda bulunduğunuz nazik telgraftan dolayı pek mütehassis olarak, hararetli tebriklerimin kabulünü rica ederim.

İsmet İnönü

 


Montreaux Boğazlar Konferansı Dolayısıyla SSCB Büyük Elçisi Lev Mihailoviç Karahan’ın Mesajına Verilen Yanıt [122]

 

Ekselans Karahan,

S.S.C.İ.* Büyük Elçisi

Montrö konferansının vasıl olduğu mesud netice münasebetile Ekselansınızın bana göndermiş olduğu nazik telgrafı Ankaraya avdetimde haz duyarak aldım. Ekselansınızın tebriklerini ifade için kullanmış olduğu kelimelerden dolayı çok mütehassis olduğum halde, en hararetli teşekkürlerimi takdim ederim. Montröde elde edilen netice beynelmilel anlaşma sahasında yeni bir merhale teşkil etmekte ve Türk – Sovyet dostluğunun yeni bir tezahürü olmak itibarile bilhassa büyük bir ehemmiyet iktisab etmektedir.

Samimî teşekkürlerimin kabulünü ve en güzel hislerimle en kalbi dostluğumdan emin olmanızı rica ederim.

İsmet İnönü

 

 

 

Montreaux Boğazlar Konferansı Dolayısıyla Ankara Valisi ve CHP İl Başkanı  Nevzat Tandoğan’ın Mesajına Verilen Yanıt Ankara Valisi ve İlyönkurul Başkanı Tandoğan;

Büyük millî muzafferiyeti ben de size muhabbetle tebrik ederim

Başvekil

İsmet İnönü


Montreaux Boğazlar Konferansı Dolayısıyla Irak Başbakanı Yasin El Haşimi, Yugoslavya Başbakanı M. Stoyadinoviç, Afganistan Başbakanı Muhammed Haşim ve İsviçre Büyükelçisi Henri Martin’in Mesajlarına Verilen Yanıtlar [123]

 

Yasin Elhaşimi Hazretleri,

Reisülvüzera.

Boğazlar hakkında Montröde cereyan eden ve ahiren hüsnü neticeye iktiran eden müzakerattan dolayı başta Haşmetli Kıral Hazretleri olduğu halde dost ve komşu Irak Hükümeti tarafından gösterilen alâkaya son derece mütehassis olduk. Bu vesile ile gerek Namı Devletlerine ve gerek mesai arkadaşları namına vaki tebrikâta teşekkürlerimi arz ve Kardeş Irak Hükûmeti ve milletinin refah ve tealisi için en samimî dileklerimi derin saygılarımla takdim eylerim.

İsmet İnönü

 

Ekselans Stoyadinoviç,

Başbakan

Belgrad

Ekselansınızın, Montrö Konferansının nihaî neticesi münasebetile yollamış olduğu tebrik telgrafından ziyadesile mütehassis olarak gerek Cumuriyet Hükûmetinin, gerek şahsımın samimî teşekkürlerini kabul buyurmanızı rica ederim.

İsmet İnönü

 

Ekselans Muhammed Haşim Han,

Başvekil

Kâbil

Boğazlar hakkındaki müzakerelerin nihaî neticesi münasebetile gerek kendi namlarına, gerek Efgan Hükûmeti namına göndermiş oldukları nazik tebrik telgraflarından dolayı gerek kendi adıma, gerek Cumuriyet Hükûmeti adına Ekselansınıza samimî surette teşekkür eder ve Efganistanın refahı hakkındaki en hararetli temennilerimi bildiririm.

İsmet İnönü

 

Ekselans Hanri Martin,

İsviçre Elçisi

İstanbul

Ekselansınızın Montrö Konferansının iyi neticelenişi münasebetile göndermek lûtfunda bulunduğu tebrik telgrafı müfadından ziyadesile mütehassis olarak, en samimî teşekkürlerimin kabulünü rica ederim.

İsmet İnönü

 

 


Berlin Olimpiyatlarında Dünya Şampiyonu Olan* Güreşçi Yaşar’a Gönderilen Kutlama Mesajı [125]

 

Yaşar,

Berlin Olimpiyadında.

Sevgilerle seni candan tebrik ederim.

İsmet İnönü

 


 

6. Uluslararası İzmir Fuarının Açılışı ve Onuruna Düzenlenen Şölende Yapılan Konuşmalar [126]

[Fuar açılışında]

İzmirlileri selâmlamak için buraya geldik. İzmir fuarının bütün mükemmeliyeti için çalıştık. Yüksek bir müessese haline gelmesine çok ehemmiyet verdik. İzmir belediyesinin, vilâyetin ve vekâletlerin bu iş için çok çalıştıklarını bilirim. Bundan sonra gördüklerimi sergiyi gezdikten sonra söyliyeceğim. Müsaade ederseniz ve hep birlikte sergiyi dolaşalım, beraber görelim.

[İzmir fuarı gazinosunda onuruna verilen şölende]

Arkadaşlar:

İzmir fuarını her taraftan gördükten sonra muvaffak bir eser karşısındayım. İstiyorum ki, böyle bir eser vücude getirmek için çalışanların başında İzmir belediyesi ve İktısat Vekili vardır. Birkaç sene evvel burası bizim bildiğimiz boş ve adeta harap, bir saha halinde idi. Bunu iktısadî hareketlerin bir toplantı yeri ve bu memleketin sanayii için bir numune sergisi olarak düşünmek ve burada bir kültür parkı yetiştirmek fikrî asîl ve yüksek bir düşüncedir. Bu sene birkaç ay içinde elde edilen neticeler ilerde bu dolaştığımız yerlerin İzmirin güzelliği ile hakikî, ahenktar bir mecmua olacağı ümidini insanda kuvvetli bir surette uyandırıyor. İzmir sergisi arsıulusal bir sergi olarak düşünülmüştür. Senelerdenberi buraya dost memleketler iştirak ediyor. Bu sene Sovyetlerin güzel bir paviyonunu gördük. Dost memleketin her sene her sahada yaptığı terakkileri yakından görmek bizim için memnuniyeti mucip bir müşahadedir. Sovyetlere İzmir sergisine daima ehemmiyetle iştiraklerinden dolayı bilhassa teşekkür etmek isterim. Mısır paviyonundaki pamuk sergisi ve pamuk sahasındaki terakkileri bende iyi bir intiba hâsıl etmiştir. Diğer sergileri de beğenilecek haldedir. Mısırlılara sergimize gösterdikleri alâka için hassatan teşekkürler ederim. Yunan paviyonu, Yunanlıların bize istifade edilecek birçok eserleri olduğunu gösteriyor. Zevkle tanzim olunmuştur. Yunanlılara da bilhassa teşekkürler ederim.

Arkadaşlar, İzmir fuarına beynelmilel bir ehemmiyet kazandırmağı da düşünüyoruz. En evvel her şeyden mühim olan İzmir fuarının millî bir toplantı yeri olmasını istiyoruz. Eğer biz bütün memleketin bir senelik iktısadî hareketini sadakatle gösteren bir sergi yapabilirsek asıl o zaman vatandaşlar nazarında ve beynelmilel sahada nazarı dikkati celbedecek iyi ve güzel bir eser vücude getirmiş oluruz. Sergiye birçok vilâyetler iştirak ve muvaffakıyetli eserler teşhir etmişlerdir. Toplu bir yerde memleketin eserlerini gördüğü vakit insan kendi ihtiyacı için birçok kıymetli şeylere tesadüf ediyor. Bunları dışarıda da tanıtırsak bu yüzden memlekete servet gireceğini umarım.

İktısadi münasebet her şeyden evvel tanımak ve tanıtmak meselesidir. Yalnız burada eser teşhir eden vilâyetlerimiz ve şehirlerimiz buradaki satışlarının ehemmiyetli olmasına büyük bir emel bağlamamalıdır. Bu zihniyet hâsıl olursa bütün şehirler kendi eserlerini tanıtmağa gayret ederse dahilî ticarette münasebet ve mübadele o nisbette artar. Muamele o kadar artar ki, onun nereden geldiği tahmin olunamaz. Bunun faydası her şeyden evvel sergilerden gelir.

Arkadaşlar, milletlerin hayatında haricî ticaret gibi dahilî ticaret te mühim bir rol oynar. Hatta haricî ticaret daralınca dahilî ticaretin genişliği birçok sıkıntılarımıza başlıca çaredir. Memleketin muhtelif kısımları arasında karşılıklı tanışmağı temin etmek bakımından İzmir fuarı güzel bir eserdir. Sergi gerek endüstri gerek ziraat sahasında Türkiyeyi tamamile temsil edemiyor. Varlığımız bu gördüğümüz eserlerden fazla hem çok fazladır. Bunun sebebini her şeyden evvel her vilâyetin böyle bir sergiye her vilâyetten ve her taraftan fazla ehemmiyet verilmemesinde aramalıdır. Her vilâyet serginin eksikliğini tamamlıyarak serginin inkişafına hizmet etmelidir. Vilâyetlerimiz paviyonlarında, bana, burada tanıştıktan sonra aldıkları siparişlerle kendilerine yapılan müracaatlerin faydasını görmüş olduklarını söylediler. Birçok mallar daha güzel teşhir edilebilir. Serginin bir vasfı da gözü de doyurabilmesidir. Ufak numunelerin daha geniş mikyasta teşhiri sergiyi büyük bir varlığa intikal ettirecektir. Sergide bulduğum mühim bir eksik, İzmir civarında turizm için istifadeli olan birçok şeylerin teşhir edilmemiş olmasıdır. Halbuki İzmir turizm noktai nazarından çok kıymetli köşeleri olan biryerdir. Gelecek sene ayrıca turizm köşesi de lâzımdır.

Arkadaşlar, serginin bütün memlekete şamil büyük bir toplantı yeri ve arsıulusal büyük kıymeti haiz Türkiyeyi tanıtacak bir vasıta haline gelmesi için vilâyetlerin İzmir Vilâyeti de dahil olduğu halde daha fazla çalışması lâzımdır. Biz aramızda hükûmetin mes’ul adamı olarak bunu söylerken gelecek seneler daha iyi çalışacağımızı size söz vermiş oluyoruz. Türkiye kültür ve iktısadî faaliyetleri mütemadiyen helecanda ve ileri hamlede olan bir memlekettir. Büyük bir kültür faaliyeti olan Dil Kurultayını kapadıktan sonra İzmir fuarını muvaffakıyetle açmış bulunuyoruz. Memleketimizi her sahada kültürel ve ekonomik sahada ilerletmek için büyük Reisicumurun yakın alâkaları hepimize hürmet uyandırmaktadır. İzmire gelirken fuara karşı büyük alâka gösterdikleri gibi İzmirlilere selâm ve muhabbetlerini götürmeği bana emretmişlerdi.

Arkadaşlar, huzurunuzda bu vazifeyi ifa etmek benim için şereftir. “Şiddetli alkışlar” İzmirde binlerce vatandaşın buraya toplandıklarını sevinç ve memnuniyet içinde olduklarını gördüm. Gelecek seneler birçok seneler diyerek uzatmak istemiyorum. Gelecek sene İzmir fuarını bugün gördüğümden daha iyi bir tarzda göreceğimize kuvvetle eminim. İzmirde gördüğümüz iyi bir kabulden dolayı İzmirlilere teşekkür eder ve müsaade ederseniz size muhabbetle veda etmek isterim.


 

 

 

 

Türk Lirasının Değeri Hakkında Yayınlanan Resmi Bildiri [127]

 

Başvekâletten 26 – 9 – 936 tarihiyle tebliğ edilmiştir:

1 – Yabancı dövizlerin kıymeti üzerinde yeni tahavvüller vuku bulursa hükûmet, Türk lirasının kıymetinde bu tahavvüllere tâbi olarak bir tenezzül yapmamağa karar vermiştir.

2 – Hükûmet, Türk lirasının bugünkü kıymeti[nin] memleketin iktısadî ve malî ihtiyaçlarına en iyi tekabül ettiği kanaatindedir.

3 – Türk lirası, altına tahvil olunabilir dövizlere izafeten altına nazaran şimdiye kadar fiilî olarak kazanmış olduğu müstakar kıymeti muhafaza edecektir.

4 – Bu esas dahilinde, Türk lirasının diğer dövizlere nazaran kıymet nisbetlerini Merkez Bankası vakit vakit hesap ve ilân edecektir.

 

 


Elaziz Dönüşünde Kayseri Bez Fabrikasını Ziyarette Yapılan Konuşma [128]

 

Kayseri Bez Fabrikasını, yapısı bittikten, tamamlanmış eser olarak işlemesi yoluna girdikten sonra ilk defa bugün gördüm. Fabrika iyi malzeme ile kurulmuştur. Bunu vücude getirenler mükemmel bir eser meydana çıkarmak için iyi yürek ve azimle çalışmışlardır. İşin maddî tarafı için olduğu kadar bu dost ve samimî tarafı için de kuranlara teşekkür etmek borcumuzdur.

Bundan sonra bu fabrikada çalışanlara birkaç mülâhazamı söylemek isterim.

Bizim ideallerimizin ve vatana karşı ödemeğe çalıştığımız borçların biri de Türkiye’yi endüstrileştirmektir. Memleketimizin refahlı ve emniyetli istikbali için bunu şart tutuyoruz. Bu kanaatle takip ettiğimiz siyasetin icra vasıtası Sümer Bank ve onun ilk ve mükemmel eseri Kayseri Bez Fabrikasıdır. Kayseri Bez Fabrikasının endüstriye ve Sümer Bank eserlerine bir örnek olması için hiçbir fedakârlıktan çekinilmemiştir. En iyi makineler ve binalar, ekonomik sağlam esaslar, bu fabrikada çalışanların, insan ve işçi olarak en iyi hayat ve istirahat şartları düşünülmüştür.

Büyük, küçük bu fabrikada çalışanların tek vazifeleri bunu, milletin örnek bir millî müessesesi haline getirmektir. Fabrika olarak örnek, san’atte, teknikte, ekonomide hulâsa iyi işlemede örnek... Bunlar kadar mühim olan intizamda, çalışkanlıkta, disiplinde, örnek bir fabrika...

Ve hepsinden mühim olarak bir millî müessese ruhunda, cumuriyetçi, milliyetçi kültürü ile Anadolu ortasında medeni ve manevî bir kale gibi sağlam karakterde olması lâzımdır.

Kayseri Bez Fabrikası Türkiye millî hayatında kendi an’anesini kurmağa ve tarihini yazmağa başlamıştır. Dikkatimiz ve dileğimiz bu tarihin temiz ilk yazılarının millet hatırasında derin kökler salarak devam etmesine bağlı olacaktır.

 

 


Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’a Gönderilen Türk – Sovyet İlişkileri Hakkında Şifre Mesaj [129]

 

Pek ehemmiyetli olan telgrafınız üzerine Atatürk’e maruzatta bulundum. Meseleyi hükümette iyice mütalâa etmeye katî lüzûm vardır. Halbuki şimdi vekiller kâmilen dağınıktırlar. Mareşal da burada değildi. Anlıyorsunuz ki siz avdet buyurduktan sonra esaslı müzakerelere ihtiyaç vardır. O zamana kadar sizin konuşmalarınız şimdilik kâfidir. Her ne şekilde olursa olsun tarafınızdan bir vesika vermeye imkân yoktur. Fakat şimdiden şunları söyleyebilirsiniz. Sovyet dostluğu bizim için esaslı politikadır. Hiçbir ihtimalde aramızda emniyetin bozulmasını biz istemedik istemeyeceğiz. Münasip tezahüratı her zaman bulabiliriz. Ancak, eksiklik gösteren, haksız yere şüphe gösteren, elden gelebilecek basit muaveneti ihmal eden Sovyetlerdir. Sizinle konuşmaya esas ve âmil olan zihniyeti ve dostluğu çok iyi telakki ettik. Derhal esas üzerinde katî bir vaziyet alamadığımızın sebebi şudur: Avrupa meselelerinde altından kalkamayacağımız taahhütlere ve ihtimallere kendimizi maruz bulundurmaktan ve hiç hazırlık yapılmadan iktisadî münasebetlerimizi felce uğratmaktan sakınıyoruz. Başka bir sebep yoktur ve bu ihtimaller daha tafsilatlı ve icap ettikçe müştereken mütalâa edilmek lâzımdır. Biz cihetleri ve mülâhazaları bitaraf söylememizde mahzur görmüyoruz.

Bu telgrafı Atatürk tasvip buyurmuştur.

7. 10. 36

İsmet İnönü


 

 

 

İzmir Halkevi’ndeki “Pamuk ve Pamukçuluk” Konulu Toplantıda  Manisa – Turgutlu – Salihli’li Üreticilere Söyledikleri [130]

 

“Arkadaşlar,

Bugün büyük bir istikbali olan pamuk ve pamuk zeriyatı etrafında sizinle konuşmak, sizden malûmat almak istiyorum. Geçen seneye nazaran bu yılki rökolteniz [rekolteniz], ekonomik vaziyetiniz, pamuğun Ege mıntakasına nisbetle dünya piyasasındaki vaziyeti hakkında ne düşündüğünüz etrafında aydınlatılmamı istiyorum.

Her kaza ve mıntakada, muhtelif iklim ve ekonomi şeraiti altında çalışan sizler, derdlerinizi ve pamuk zeriyatını fazlalatmak, kazancınızı artırmak hakkındaki dileklerinizi bana söyleyiniz.

Altın tedarik edebilmek için pamuktan başka ve pamuktan daha kuvvetli bir vasıta yoktur, ve altın getirecek en kuvvetli memba budur. Bu sebeble pamuk ziraatçisinin fikirlerini öğrenmek istedim ve gördüm ki bugünkü pamuk zeriyatımız haricî talebleri karşılıyabildikten maada memleketimiz dahilindeki bütün pamuklu fabrikalarımız ve dokuma sanayiimize de cevab verebilecek bir istidaddadır.

Arkadaşlar,

Bizim dünya piyasasındaki satışımız, diğer pamuk memleketlerininkine nisbeten %30 pahalıdır ve bittabi fazla varidat temin etmektedir. Fakat, unutmayınız ki bu kazanç ârızidir, ancak birkaç sene daha, zoru zoruna, devam edebilir.

Nitekim kurtuluş senesini müteakıb da pamuk fiatları çok yükselmişti ve biz, bu parlak vaziyetin hep böyle devam edeceğini sanmıştık. Fakat bilâhare bu kazancın düştüğünü gördük. Binaenaleyh bugünkü memnuniyet verici vaziyetin de üç beş sene sonra değişmiyeceğini, rökoltemizin düşmiyeceğini kim temin edebilir?

İşte biz, bu düşünce iledir ki pamuğun istikbalini ve sizin kazancınızı sağlama bağlamak için tedbir almak lâzım geldiğine kani bulunuyoruz ve bunun içindir ki sizinle konuşmak derdlerinizi öğrenmek istiyoruz.”

Başvekilin çok alkışlanan ve büyük bir hürmetle dinlenen bu nutkundan sonra kaza müstahsil murahhısları, sıra ile söz aldı.

İsmet İnönü, bunlardan, arazilerinin miktarını, nekadar ektiklerini, nekadar kazandıklarını, ortak amele çalıştırıp çalıştırmadıklarını, amelenin çalışma şekillerini, daimî işçileri bulunup bulunmadığını, pamuğu kaça maledip kaça sattıklarını, hangi bankalara ne gibi sebeblerle ne miktar borçlu bulunduğunu, sermayelerini, zeriyatla ne gibi aletler kullandıklarını, hayvan ve sığırlarının miktarını, bu seneki pamuk vaziyet ve dileklerini sormuş, verilen cevabları not ettirerek, Validen, Ziraat Umum Müdüründen ve mütehassıslardan mütemmim malûmat istemiştir.

Bu arada Dikili ve Bergama müstahsilleri bu sene pamuksuz kaldıklarını söylemişlerdir. Başvekil bunlarla derhal alâkadar olmuş, ve içtimada bulunan Valile [Vali ile] Ziraat müdüründen ne gibi tedbir alındığını ve alınacağını sormuştur. (...)


 

 

 

 

İzmir Halkevi’ndeki “Pamuk ve Pamukçuluk” Konulu Toplantıda Manisa – Turgutlu – Salihli’li Üreticilere Söyledikleri [131]

 

(...) “Arkadaşlar” diye söze başlıyarak pamuk ziraati yapan çiftçilerle konuşma yapmak için yapılan bu toplantıda pamuk ziraatini genişletmek, istihsalâtı artırmak ve kalitelerini yükseltmek mevzuu üzerinde durulacağını, memleketimizde pamuk fiatlarının beynelmilel piyasa fiatından yüzde yirmi beş yüksek olduğunu bildirdikten sonra bazı mahsullerimizin satışlarında olan sarsıntı gibi pamuk satışlarında da sarsıntı husulünün önüne geçilecek tedbirler alınacağını, pamuğun daima memlekete altın getirecek bir vasıta olduğunu söylemiş ve demiştir ki:

“ – Çok pamuk, iyi mahsul ve iyi satış elde etmek için ne yapmamız lâzımdır? Dertlerimizi herkes düşüncesi derecesinde söylesin.”

Başbakan, pamuk müstahsillerimizin istihsalâtta yaptıkları masraf mikdarı ve buna karşılık elde ettikleri gelir hakkında kendilerinden birer birer malûmat almışlardır.

İstihsal masraflarının indirilmesi için neler yapılması lâzımgeldiği görüşülürken, İsmet İnönü müstahsillerimizin dertleri ve bunların pamuk istihsalâtının artırılmasının neye mütevakkif olduğu hakkındaki fikirlerine dair bizzat not almışlardır.

Başbakanımızın müstahsillerin ihtiyaçları ve dilekleri üzerinde durarak en küçük teferruata kadar incelemelerde bulunmak suretiyle gösterdikleri samimî ilgi müstahsiller nezdinde şükranla karşılanmıştır.

 

 

 

 

 

 

Nazilli’deki Toplantıda Üreticilere Söyledikleri [132]

 

Nazillide pamukçuluk vaziyetini ve orada dokuma kombinasını tetkik eden ve müstahsillerle temaslarda bulunan Başvekil memleketin iktisadî vaziyetile bu mevzu üzerinde alınması lâzım gelen sebebleri izah etmiş ve ezcümle şu mühim sözleri söylemiştir:

“ – Fransa ihracatı intizama sokmak için parasını düşürdü. Bunun isabetli bir tedbir olduğunu sanmıyoruz. Biz paramızı düşürmiyeceğiz. Mallarımızı kalite ve kantite bakımından yükseltmek için tutacağımız yol şudur: Mücadeleyi bir kanun haline sokacağız. Bizim yapacağımız mücadele bilhassa toptancılıktadır. İhtikârı, spekülâsyonu, behemehal önliyeceğiz. Kanuni yolla hayatı yüzde 25 –30 nisbetinde ucuzlatacağız. Ziraat makinelerinde kullanılan mazut ve benzin fiatları yüksektir. Nakil vasıtalarında daha fazla ucuzluk meydana getirmek için devlete düşen vazife hakkile yerine getirilecektir.”

Bundan sonra hayvan cinslerinin ıslahından bahseden Başvekil, bu işe de ehemmiyet verileceğini, hayvanlarımıza saman yerine ot veya arpa yedireceğimizi söylemiş ve köylülerimizde müşahede ettiği sağlam sıhhatten dolayı insirah duyduğunu sözlerine ilâve etmiştir.


 

 

İzmir Halkevi’ndeki Toplantıda [133]

 

(...) Başbakan (Valiye) söyleyin, söyleyin dedi.

Vali şöyle devam etti:

“ – Yeni arazi tahririnden varidatımız iki milyon yükselecektir. Maliye bizden şu anda 208 bin lira vergi farkı istiyor. Vermeğe kalkarsak en az 70 muallim tahsisatı feda edeceğiz. Tabiî ben mektebi kapayamam. Dileklerimiz kabul edilirse hazinenin bütün vilâyetlerden zararı 600 bin lira olacaktır.”

Başvekil bunun üzerine:

“ – Biz böyle bir mesele dolayısile muallimlere bir şey yapacak değiliz. Vilâyetlerin varidatı hakikaten azdır. Hususî idarelere köşelerde sıkışmış şeyler kalıyor. Fakat biz hayatı ucuzlatmak için vergi ve resimleri indirmeğe çalışıyoruz” dedi.

(...) Başvekil bunun üzerine umumî mahiyette ve çok esaslı tetkiklerinin muhasalasını gösteren bir konuşma yaptı ve:

“ – Arkadaşlar dinledim, halli lâzım gelen bir çok mevzularda büyük devlet tedbirleri meyanında yapabileceğimiz kısımlar vardır. Bunları tatbik etmeğe çalışacağım” diyerek halkımızın yeni ziraat usulleri ve hastalıkla mücadele hakkında mevcud fikirlerinin geri olduğunu, bunların takviyesi lâzım geldiğini, idare memurlarının kredi muamelelerini dikkatle takib etmelerini, umumî hayatta çiftçinin saat gibi işlemesi lâzım geldiğini, İzmirden gidince amele işini teşkilâta bağlıyacağını, İzmir Valisinin de mütaleasını soracağını, mahsul zamanlarında işçinin mıntakalara dağılmasının intizamlı olması lâzım geldiğini, dinlemiş bulunduğu çiftçiler arasında malsahibi çiftçinin mahdud bulunduğunu, işlenen arazinin az olduğunu söyledi ve “Bu toprak kanunu meselesini ne yapacağız? Büyük araziyi işletmeliyiz, fakat bundan önce çiftçi kendisine ve ailesine lâzım araziye sahib olmalıdır. İzmirde bir çiftçi ailesine lâzım olan 50 – 100 dönüm toprak nasıl bulunacaktır?” diye sordu.

(...) Başvekil tekrar söz alarak bu havalide dönüm başına pamuk istihsalâtının daha fazla olmasının ümidli bir hâdise mahiyeti gösterdiğini, bu zeriyatın yeni usuller ve iyi tohumlarla takviyesi ve çiftçilerimizin modern istasyonlarımızı görmesi lâzım geldiğini söyledi ve:

“ – Satış kooperatifi isteniyor, ziraat aletlerini kullandırmak için kooperatiflerin yeni makineler temin etmesi düşünülüyor, bir veya iki köy yahud da beş on aile bir araya gelerek iş ve mahsul zamanında sıraya koymak suretile böyle bir makine kullanabilir mi?” diye sordu.

(...) Başvekilimiz devamla İzmirdeki kooperatif teşkilâtını genişletmek lüzumunu duyduğunu, işlerin kısmen makine ile görülmesinin hem iş ve ameleden, hem de mahsul bakımından kazanç vereceğini bildirdi.

(...)“ – Kooperatifler buna çare bulmalıdır. Bir araya gelip çalışmak kabiliyeti olmıyan bir millet yaşıyamaz. Elele verip çalışamadık mı hayat hakkımız yoktur. Mutlaka bir araya gelerek çalışacaksınız. Başka çare kalmamıştır. Dava mühimdir. Bunu müştereken halledeceğiz.”

(...) Neticede Başvekil makine üzerindeki tevakkufun sebebine işaret ettikten sonra dedi ki:

“ – Dar zamanda geniş mikyasta istifade için harman makinesi lâzımdır. Bunları kooperatiflere aldıracağız.

“Ufak arazi sahipleri birleşerek bunu temin edecekler. Yeni aletle yeni usulle çalışmak lâzımdır. Makine lâzımdır. Bedeviyet hayatı asıl değildir. Çobana bakın, dağ başında çok rahattır. Fakat medeni hayata girince iş çoğalır. Bu hayata girmeğe mecburuz. Alacağımız tedbirlerle çok kazanacak ve hazineye de yardım edeceksiniz. Vatandaş çok kazanınca hazinesi de çok istifade eder. Devletin yapacak pek çok mühim işleri vardır ve onun ihtiyacı büyüktür.

“Çok istifadeli işler görüştük, yakında teşebbüslerde bulunacağım ve kararlarımızdan çok istifadeler göreceğiz, hepinize çok teşekkür ederim.”

(...)

 

 


Yugoslavya Başbakanı M. Stoyadinoviç’in Türkiye’yi Ziyareti Dolayısıyla Ankara Palas’ta  Onuruna Verilen Yemekte Yapılan Konuşma [134]

 

Türkiye, Yugoslavya kalplerini birleştirmeğe, ekselansınızın Ankara’yı ziyaretini ayni hızla tes’it için, bugün yeni bir fırsat bulmaktadır. Bütün Türk milletinin hissiyatına tercüman olarak size memleketimize hoşgeldiniz demekle hasseten bahtiyarlık hissetmekteyim.

Memleketlerimizin müşterek bir ideal karşısında ittihadı, ne muhteşem siyasî bir başarı teşkil etmektedir. İttifakımız, bazılarının reybiliğine bazılarının da lâkaytliğine rağmen itimatla, vücude getirdiğimiz zaman, üzerine bina ettiğimiz ümitleri ne güzel tahakkuk ettirmiştir. Büyük şeflerimiz, dostane telâkkileri ile, bu ittifakın esaslarını karşılıklı hürmet ve itimattan müteşekkil sağlam temel üzerine attıkları zaman haklı idiler.

Karışık bir dünya içinde, bizlerin, Balkan Antantı memleketlerinin, huzur ve sükûnun en mükemmel bir tecellisini vermekte ve beynelmilel kardeşliğin en muazzam tezahürünü teşkil etmekte olduğumuz bir zamanda bizi görmeğe geliyorsunuz. Bu eserle iftihar edebiliriz, ve ihtilâç içindeki dünya ve endişe içindeki insaniyet karşısında birliğimizin şayanı imtisal bir örnek gibi yükselmekte olduğunu cali bir mahviyet göstermeksizin ileri sürdüğümüz zaman tafrafuruşlukla ittiham edilmemeliyiz.

Siyasetimizi sağlam surette bağladığımız kollektif emniyet, herşeye rağmen ve hâlâ, milletlerin endişelerine karşı mümkün tek çare ve daha iyi bir dünya kurulması hakkındaki makul ümitlerin üzerine ibtina ettirebilecek tek unsur olarak kalmaktadır.

Fakat beynelmilel teşriki mesainin bu esaslı unsuru, normal surette işliyebilmek için, tabiatile mıntakavi surette teşkilatlandırılmağa muhtaçtır. Balkan müttefikleri mıntakavi antantları ile, hep birlikte, mıntakavi ve umumî sulh eseri için çalışmağa muvaffak olmuşlardır. Bu müttefikler, Milletler Cemiyeti paktının eksiklikler gösterdiği yerlerde, bu paktı takviyeye muvaffak olmuşlar ve en güç dakikalarda, birlikleri sayesinde, Cenevre müessesesine sağlam surette bağlı kalabilmişlerdir. Çünkü Cenevre müessesesi, Balkan müttefikleri için, yalnız bir faaliyet vasıtası değil, fakat ayni zamanda ve herşeyden evvel, bir hedef ve bir ideal teşkil etmektedir.

Vazifesini yaparken itiraf edilemiyecek hiçbir vasıta kullanmak istemediği zaman, bir hükûmet reisinin beynelmilel anlaşma ve teşriki mesaiden bahsetmesinin nekadar kolay olduğunu bugün bilhassa hissetmekteyim. Sizler ve bizler, dahilî siyaset sahasında bu ağır mes’uliyeti bizlere emanet eden milletlerin refahına çalışmak için, bir insan için kabil olan herşeyi yaptığımızı sanıyoruz. Beynelmilel sahada idealimiz, dahilde takip ettiğimizden kat’iyyen ayrı birşey değildir. Tahrikât yapmaksızın ve ihtiras beslemeksizin beynelmilel meşrutiyet çerçevesi içinde emelimiz, yalnız, milletlerin saadeti ve dünya sulhudur.

Bu akşam bu salonda yükselecek olan sesler, bütün müttefiklerimiz ve dostlarımız tarafından işitilecek ve mânası anlaşılacaktır. Fakat ben bu çerçeveyi de geçmek ve beynelmilel tesanüt hakkındaki bu sözlerin şimdiye kadar gördüğümüz ve bizlerin herkesten daha ziyada yaşadığımız bütün harplerle kıyas kabul etmiyecek derecede öldürücü olacak olan bir harbin felaketlerinden gerek kendilerini gerek evlâtlarını sıyanet etmek istiyen herkes tarafından işitilmesini ve mânasının anlaşılmasını isterim.

Bu felâketleri bütün genişliğile tanımış olduğumuzdan dolayıdır ki kuvvetimizi ve tecrübe edilmiş büyük hayatiyetimizi müdrik olarak, hiçbir zâf [zaaf] göstermeksizin saadet ve refah doğuran anlaşma ve teşriki mesainin milletler için ne derece büyük bir kuvvet teşkil etmekte olduğundan bahsedebiliriz.

Hakkında büyük bir hazla söz söylediğim bu Balkan çerçevesi içinde, hassaten Türk ve Yugoslav dostluğunun inkişafından bahsetmemezlik edemem. O dostluk ki, bugünkü ziyaretiniz onun parlak bir tezahürünü teşkil etmektedir. Türk milleti namına dost ve müşfik Yugoslav milletini kardeşçe selâmlarım. Birleştirici Büyük Kralının etrafında toplanan Yugoslav milleti, yüksek meziyetleri sayesinde, hayret verici başarılarda bulunmuştur, bugün de, genç kıralının şanlı saltanatı esnasında Altes Naip Prensin durbin önderliği altında, sizin hâkimane idarenizin de büyük bir mikyasta hâdim olduğu yükseliş yolunda devam etmektedir. Sizi memnun eden herşey, bizi de memnun eder. Türk milleti, tâ kalbinden, kardeşi Yugoslav milletine daha ziyade saadet ve daima daha fazla refah temenni etmektedir.

Kadehimi, majeste İkinci Piyer’in, Naip Prens Altes Paul’un ve Niyabet Meclisi yüksek azalarının sıhhatine kaldırıyorum.

Sizin ve burada bulunuşu bizim için büyük bir saadet teşkil eden Bayan Stoyadinoviç’in sıhhatine, Yugoslavya’nın şan ve şerefine ve Türk – Yugoslav dostluk ve ittifakının parlak istikbaline içiyorum.

 

 


Yugoslav Gazetecilere Verilen Demeç [135]

 

Başvekil İsmet İnönü, Türk – Yugoslav tecim anlaşmasının imzasından sonra Yugoslav matbuat mümessillerini kabul etmiştir.

Başvekil, bugün B. Stoyadinoviç’i Türkiye’de kabul edebildiğinden dolayı pek bahtiyar olduğunu söyledikten sonra demiştir ki:

Bugün Yugoslavyanın muhterem Başbakanına gösterdiğimiz kabul ayni zamanda onun şahsında takip etmekte olduğumuz büyük Yugoslav ulusuna da karşıdır. Bilhassa son yıllar içinde Yugoslavyanın elde ettiği büyük neticeleri takdir ve hayranlıkla görüyoruz.

Son siyasal hadiseler Balkan Paktının ehemmiyetini açık bir surette ispat etmiştir. Bu paktın, genel barışın hesaba katması ve ona istinat etmesi icap eden bir unsur olduğu sabit olmuştur. Biz ve Yugoslavya, daha ilk günlerde, Balkan Paktını başarmak ve genişletmek için mümkün olan herşeyi yaptık. Gayretlerimizin muvaffak olduğunu söyliyebilirim.

Milli bayram münasebetile B. Stoyadinoviç’in burada bulunması Balkan Paktının nekadar sağlam olduğunu göstermektedir .

Ekselans B. Stoyadinoviç, daha ilk görüşmede mutlak ve derin bir itimat telkin etmektedir. Kendisile temas edince, Yugoslavyanın onun fikirlerini ve programını niçin anlamış olduğunu hissettim. Stoyadinoviç hükûmetinin Yugoslavyadaki muvaffakıyetleri bir taraftan barışa ve diğer taraftan da terakkiye hizmet edecektir. Azminde ve seciyesindeki mükemmeliyet benim için çok kıymetlidir. Yugoslavya ile temaslarımızın daha ilk gününde, daima açık bir kalp ve dürüstlük müşahede ettiğimizi memnuniyetle hatırlamaktayım. B. Stoyadinoviç ve ben ancak bugün şahsan temas ettik, fakat daha ilk anda biribirimizi tanıdık ve anladık.

İki ulusun seciyesi arasında kayde değer bir benzerlik mevcut olduğunu beyanla mubahiyim.

Başvekil İsmet İnönü, Türk – Yugoslav ittifakını her zaman mukaddes bir şey telakki etmiş olan Yugoslav matbuatına minnettarlığını izhar etmiş ve sözlerine şu şekilde devam etmiştir:

Yugoslav matbuatının Türkiyeye karşı olan alâkası bizi her zaman mütehassis etmiştir, müşterek davaya, sulh davasına yaptığı hizmetten dolayı Yugoslav matbuatını tebrik ederim.

Yugoslavyaya yapmış oldukları son ziyaret münasebetile gazetecilerimize karşı Yugoslav matbuatının gösterdiği hüsnü kabul bizi mütehassis etmiştir. Sizi temin ederim ki gazetecilerimiz memlekete döndükten sonra, Yugoslavyanın başarmış olduğu büyük terakki ve büyük fikirleri bildirmeğe koyulmuşlardır. Memleketinizin herkesi teshir eden hususî bir cazibeye malik olduğuna kaniim.

Beyanatının sonunda İsmet İnönü, Türk ulusunun selâmlarını Yugoslav ulusuna tebliğ etmelerini Yugoslav matbuat mümesillerinden rica etmiştir.

 

 

 

 

CHP Meclis Grubunda Stoyadinoviç’in Türkiye Ziyareti ve Yeni Dönem Meclis Başkanlığı Hakkında Yapılan Açıklama [136]

 

C. H. P. Kamutay Grupu İdare Heyeti Başkanlığından:

Cumhuriyet Halk Partisi Grupu, İsmet İnönünün başkanlığında saat 15.00 te toplanmıştır:

İsmet İnönü, yılbaşı münasebetile Atatürkün resmî nutkunda Türkiyenin dahilî ve haricî bütün siyasetinin ifadesini bulurken, her meselede takip olunacak direktifleri de almış olacağımızı ve ondan evvel, umumî bir siyaset müzakeresine girişilmesini, arkadaşlarının kendisinden beklemiyeceklerini söylemiş ve şimdi Yugoslavya Başvekilinin henüz resmen memleketimizi şereflendirmekte bulunduğunu hatırlatmıştır. Meclis grupu, misafir Başvekilin ve Yugoslavyanın lehine samimî ve çok dostane gösteriler yapmıştır.

İsmet İnönü, Yugoslav Başvekili ile mülâkatına dair intibalarını hakikî bir memnuniyetle anlatıyordu. Meb’uslar, iki memleket arasındaki, yekdiğerine sadıkane inanmak hislerinden büyük sevinç göstermişler ve kendi hislerinin Yugoslavyaya karşı hakikî bir sadakate müstenit olduğunu heyecan ile ifade etmişlerdir.

Bütün bu tezahürat, Balkan anlaşmasının salâbet ve ehemmiyetini gösteren yeni bir delildir.

Meclis grupu, İsmet İnönünün beyanatını müttefikan ve hararetle takdir ve tasvip etmiştir. Bundan sonra, meclisteki intihabat için parti namzetlerinin tayinine geçileceğini İsmet İnönü hatırlatarak, Parti Genbaşkurca Kamutay Reisliğine Abdülhalik Rendanın takdim edildiğini ve meclis reis vekilleri ile parti reis vekillerinin yerlerinde bırakılmalarını teklif etmeğe karar verildiğini bildirmiş ve bu teklifler ittifakla ve alkışlarla kabul olunmuştur. (...)

 

 

 

 

Çubuk Barajı ve Filtre İstasyonunun Açılışında Yapılan Konuşma [137]

 

Şimdi açacağımız bu mutlu eser gelecek nesiller tarafından memnuniyet ve sevinçle karşılanacaktır.

Ümid ederim ki bu eseri vücuda getirmek için çalışanların hepsini Türk milleti su gibi aziz tanıyacaktır.

Bu eser de cumuriyetin sevinilecek ve öğünülecek bir muvaffakiyetidir. Bunu cumuriyet nafıasına borçluyuz. Tebrik ederim.

Değerli vekil Ali Çetinkaya nafianın başında daha bir çok eserleri başarmakla memlekete hizmet edecek ve bahtiyar olacaktır.

Müsaade buyurursanız bu güzel eseri birlikte açalım ve göndereceği bol sularla Ankarayı şenlendirecek ve neşelendirecek olan bu hayırlı eserin işlemesine yol verelim.

 

 

 

 

Yugoslavya Başbakanı Stoyadinoviç’in Türkiye’den Ayrılacağı Anlarda Gönderdiği Mesaja Verilen Yanıt [138]

 

Ekselansınızın telgrafı, Türk – Yugoslav dostluğunun ve ittifakının, bunları akteden iki büyük milletin kalbinde olduğu gibi bizim kalplerimizde de ne derece büyük bir yeri olduğunu bir kere daha bana gösterdi. Türkiyede size gösterilen hüsnü kabul, aziz başbakanım ve dostum, ziyaretinizin daha ziyade alevlendirdiği derin hissiyattan doğmuştur. Memleketinize selâmetle avdet hakkındaki temenniyatımı arzederken, bu fırsattan bilistifade, şahsî temasımızdan ne derece mesud olduğumu ve bu teması tekrarlamanın benim için ne kadar şayanı memnuniyet olacağını bildiririm. Refikam ve ben, Bayan Stoyadinoviçe hürmetkâr ve çok dostane hissiyatımızı arzederiz.

 

 


İlk Hava Şehidi Kızımız [139]*

 

Küçük Eribe, hava kurbanlarımızın arasına karıştı. Paraşüt hevesi, havacılık aşkı, onu küçük yaşında işe başlatmıştı. Onun yaşında, paraşüt sert ve çok erken bir cesaretti. Ailesinin ve kendisinin aşkı, usullerin tereddüdüne galebe çaldı.

Eribe’nin fedakârlığını, kızlarımızda vatan müdafaası ve Türk havasının masuniyeti için iftihar edeceğimiz bir kahramanlık sayıyorum.

Hayatının güzel baharını Türk Havası için bağışlamak arzusu, Türk kızında en yüksek derecesini, güzel Eribe ile göstermiştir.

Güzel Eribe, babası gibi, babasından üstün bir hava kahramanı olmak için, bütün hassalara malik idi. Onun şehitliği ile canımız çok yandı, çok şey kaybettik. Tesellimiz, kahramandan şehit vermek, kahraman üretme ve yetiştirmenin en feyizli çaresi olduğuna inanmamızdır.

Paraşüt, bir spor, hatta dar zamanda can kurtaran bir tedbir halinden çoktan çıkmıştır. Paraşüt, artık memleket müdafaasının yeni bir dinamik usulü ve vasıtası halinde şekil ve mâna almağa başlamıştır. Türk kızları ve erkekleri, paraşütizmi [paraşütçülüğü] bir müdafaa vasıtası gibi öğrenmiye mecbur olmak yolundadırlar.

Küçük Eribe’nin hatırası, paraşütizmdeki hevesinden ötürü, bizim için bir kat daha azizdir.

Bu satırlar, İnönü ve çocukları’nın, Güzel Eribe’nin kahraman hatırasına derin saygıları ve gıptalarıdır.

9/11/1936

İsmet İNÖNÜ

 

 

 

 

 

 

Sovyet Devriminin 19. Yıldönümü Dolayısıyla SSCB HHK Başkanı V. M. Molotov’a Gönderilen Mesaj [140]

 

İlkteşrin ihtilâlinin 19 uncu yıl dönümü münasebetile, gerek şahsan benim ve gerek Cumuriyet Hükûmetinin hararetli tebriklerimizi arzetmekle bilhassa bahtiyarım. Dost birlik milletlerinin saadet ve refahı için beslemekte olduğumuz samimî temennileri kabul etmenizi rica ederim.

İsmet İnönü

 

 

 

Siyasal Bilgiler Okulu’nun Ankara’ya Taşınması* Dolayısıyla Ordu Milletvekili Ahmed İhsan Tokgöz’ün Mesajına Verilen Yanıt [141]

 

Siyasal Bilgiler Okulu müntesiblerinin bildirdiğiniz ince duygularına yürekten teşekkür eder, mekteb muallim ve talebe heyetine hoşgeldiniz der, muvaffakiyet dileklerimi tekrarlarım.

İsmet İnönü

 

 

 

Afet İnan’ın Bir Mesajına Verilen Yanıt [142]

 

Ankara, 14. XI. 1936

Teşekkür eder afiyetinizi dilerim. Saygılar.

 

 

 

 

Boş Milletvekilliklerine CHP Adaylarını Duyuran Bildiri [143]

 

Boş olan Çankırı saylavlığına Dil, Tarih, Coğrafya Fakültesi profesörlerinden Fazıl Nazmi Örkün ve Maraş saylavlığına Uşak eski belediye reisi ve Kırklareli C.H.P. eski başkanı Ankara ve Paris hukukundan mezun Alâattin Tiritoğlu ve Kütahya saylavlığına muharrir ve millî romancı Hüseyin Rahmi Gürpinar ve Yozgad saylavlığına Hicaz hükümeti nezdinde maslâhatgüzarımız Celal Arat Parti Genbeşkurunca parti namzedi olarak onaylanmıştır. Sayın seçicilere bildirir ve ilân ederim.

C.H.P. Genel Başkan Vekili

İ.İnönü

 

 


Küçük Sanatlar ve Elişleri Kongresi’nde Yapılan Konuşma [144]

 

Arkadaşlar!

Ankarada toplanmış olmanızı görmek bizim için çok büyük sevinçtir. Sergiyi memnuniyetle seyrettik. Çok güzel işler gösterdiniz. Ev işleri ve küçük san’atlar sahasında memlekete pek çok faydalar ve yenilikler gelebileceğine dair olan ümidlerimizi arttırdınız. Arkadaşım Celâl Bayar size faydalı olmak için çok çalışmaktadır. Bu sergiyi yapmasından ve sizi kongre halinde toplamasından dolayı kendisine karşı hakikî teşekkür ve minnet hissim vardır. İstiyoruz ki sizin ihtiyaçlarınız ve san’atlarınızda ilerlemenize yardım edecek iyi tedbirler bulalım. Bu sahada başlıca vazife size düşer. İhtiyaçlarınızı iyi anlatmalısınız. Hükûmete tatbiki mümkün ve kolay olan tedbirleri teklif edin.

Bu hususta en iyi ve en doğru yolu siz gösterebilirsiniz. İşlerinizi ümit verici olarak ve çok iyi bulduk. Tarihte şöhreti malûm olan Türk işçisinden bugün daha iyi işler isteriz. Ümitlerimizin kuvvetli olması sizin elinizde; bu işlerin az zamanda yeniden bütün dünyanın nazarı dikkatini celbedecek kadar güzelleşeceğini umduğumuzdan, ilk kongrenin faydalı birçok neticelere ve amelî tedbirlere varacağını kuvvetle ümit ediyoruz.

Bu toplantılarımızın vereceği semereler bunların devamı ve tekerrürü ile artacaktır. Hükûmetle yakından temas ederek karşılıklı tanışma ile edineceğiniz yeni tecrübeler, gelecek seneler pek daha kuvvetli tedbirler bulmamızın esası olacaktır. Küçük san’at sahibleri dediğimiz vatandaşlarımız bu memleketin her zaman en iyi vatandaşlarıdır. İçtimaî seviyece halkımızı ileri götüren rehberlerdir. Tarihte mevkiiniz bu idi. İleride de bu olacaktır. Bu sözlerim size vatan ve muhitinde nekadar kıymat ve ehemmiyet verdiğimizin bir delilidir. Ankarada geçirdiğiniz zamanların sizde iyi hatıralar bırakacağını umarım. Kongrede ihtiyaçlarınızı olduğu gibi söylemenizi isterim.

Alacağımız iyi neticeler hepimizin müşterek muvaffakiyetimiz olacaktır.

 

 

 

 

Küçük Sanatlar ve Elişleri Sergisindeki Sözleri [145]

 

(...) Başbakanımız:

“ – Nasılsınız, iyi misiniz, memnun musunuz?” diyerek sanatkârların hatırlarını sordu ve kendisine kongre etrafında izahat veren iktisad vekilinin sözlerine şu cümleleri ilâve etti:

“ – Küçük sanatların değeri çok büyüktür. Çünkü yapıcısı az, yapılışı güç ve alıcısı çoktur. Arkadaşım çok güzel anlattı. Siz kendi ihtiyaçlarınızı daha iyi bilirsiniz ve tatbik olunacak tedbirleri siz bizzat daha iyi bulabilirsiniz. Küçük sanat sahiblerine yardım etmek hususunda niyetimiz ciddidir. Ve siz memnun olursanız, sizin için faydalı şeyler yapabilirsek çok bahtiyar oluruz.”


 

 

 

Yugoslav Vreme Gazetesine Verilen Demeç [146]

 

(...) Başvekil evvel emirde Başbakan M. Stoyadinoviçi Ankarada kabul etmekten mütevellid büyük memnuniyetini bildirmiş ve demiştir ki:

“ – Kendisile yaptığım temas benim için çok hoş ve kıymetli olmuştur. Doktor Stoyadinoviç, fikirleri salim ve kendilerini dinlemek bir zevk olan devlet adamları sınıfına dahildir. M. Stoyadinoviç, Yugoslavyanın Balkan Paktına ve bilhassa Türkiyeye karşı olan samimiliğini ispat etmiştir.”

Türk siyasası bahsında, İsmet İnönü, bunun, Türkiyenin iç ve komşu memleketlerle dış siyasalarında tezahür etmekte olan barış siyasası olduğunu bildirmiştir.

“ – Türkiyenin barışa ihtiyacı vardır ve hiçbir arazi hedefi yoktur. Bununla beraber, millî emniyet meselesinde, çok hassastır ve küçük veya büyük her ulusa büyük dünya camiasında aza olarak hürmet edilmesini istemektedir. Bunun içindir ki, Türkiye sadık azasından bulunduğu Milletler Cemiyetinin kollektif emniyet siyasasına sadık bir surette merbuttur ve gelecekte de merbut kalacaktır.” (...)

 

 

 

 

Yunanistan’ın Eski Başbakanlarından Papanastasyu’nun Ölümü Dolayısıyla  Başbakan Ioannis Metaksas’a Gönderilen Mesaj [147]

 

Bay Metaksas,

Elen Başbakanı.

Atina

Dost ve müttefik memleketin yüksek devlet adamı Bay Papanastasyu’nun vefatı haberini büyük bir teessürle öğrendim, kendi baş sağılarımla [başsağlığı dileklerimle] Cumuriyet Hükûmetinin derin baş sağılarını kabul buyurmanızı Ekselansınızdan rica ederim.

İsmet İnönü


 

 

 

Mülkiye’nin 60. Kuruluş Yıldönümü ve Ankara’da Yeni Yapılan Binasının Açılışı Dolayısıyla Yapılan Konuşma [148]

 

Arkadaşlar, Mülkiyeyi 60 ıncı senesinde Cumuriyet merkezinde selâmlıyoruz. Mülkiyenin Cumuriyet merkezine gelmesini senelerdenberi hasretle bekliyorduk. Bunu, yalnız istikbalimizi idare edecek olan arkadaşlarımızın iyi şartlarda, rahat ve bol malzeme ile çalışmalarını temin için değil, ayni zamanda Cumuriyet merkezinin zihniyetini, anlayışını onların genç ve yetişme hayatlarında zihinlerine yerleştirmeleri için de istiyorduk. Büyük Millet Meclisi, Cumuriyet Hükûmeti, Mülkiye Mektebine ilk gündenberi sevgi ile ehemmiyet ve kıymet veren hususî bir nazarla bakmıştır. Eğer bu sene sizi rahat çalıştıracak bir binaya malik edebildi isek, emin olun ki yakın bir zamanda, yine sizin sahanızda olmak üzere bunun gibi birkaç bina daha vücude getireceğiz.

Mülkiyelileri, idare, Maliye ve siyaset sahasında memleketi idare edecek olan başlıca bir unsur olarak sayıyoruz. Bunun içindir ki arzumuz, yarın memleketi idare maliye ve siyaset sahalarında idare edecek olanları bir zabit gibi en küçük seviyesinden Mülkiye mezunu olarak başlatıp en yüksek derecesine kadar yetiştirmektir. Memleketin iyi idare olunması, muktedir ve faziletli memurlar elinde bulunması, o memleketin hayatı için en büyük ve en mühim teminattır.

Arkadaşlar, eğer Osmanlı tarihinin son asırlarını dikkatle okursanız en az son 200 senedenberi merkezde Devlet idaresinin kudretsiz, liyakatsiz ve hatta memleketi tahrip etmek için seçilmiş sanılan adamlardan mürekkep kaldığını görür ve bu imparatorluğun nasıl yaşadığına hayret edersiniz. Akıl ve hikmet icabı odur ki, Osmanlı imparatorluğundan 1700 den sonra en geç elli sene zarfında eser kalmamalı idi. Bu kadar çürümüş ve merkezde anlayışı bu kadar bozulmuş bir imparatorluk eğer daha 200 sene yaşıyabilmişse bu, vilâyetlerinde, hudutlarında bulunan idare adamları ve hudut kumandanları sayesinde mümkün olabilmiştir.

Ahlâkı, anlayışı ve iktidarı yerinde, iyi bir idare kadrosu, bir çok fenalıklara uzun müddet mukavemet edebilmek için bir teminattır ve eğer memleketin bütününü idare eden merkezi siyasetle idare makinesi iyilikte hemahenk olursa, o memleketin az bir zaman içinde en ileri memleketler ve milletler arasına geçmesi için bütün unsurlar ve şartlar mevcuttur. Bundan 100 sene sonra Yeni Türkiyenin muazzam ve beynelmilel sahadaki şanlı yüksek varlığını vücude getiren unsurlar mütalea ve tetkik edildiği zaman, ümit ve temenni ediyoruz ki Mülkiye bu varlığı kuran birlikler içinde bilhassa parlıyan ayrı bir yıldız olsun.

Bu mektebe girenler, ilk sınıftan itibaren kendisini büyük bir ideale vakfetmiş bir adam zihniyeti ile çalışmağa başlamalıdır. Bu mektebe idare ve siyaset kademelerinin en ufağından başlamak arzusu ile girecek olanlar memleketi imar etmek, memlekete hizmet için, her sahada bütün menfi unsurlara karşı memleketi müdafaa etmek için hakikî bir kararla, vicdan kararile mücehhez olurlarsa bu memleketin edeceği istifadenin hududu yoktur.

Sonra birşey daha söylemek isterim. Çok çetin sert ve aksi şartlar içinde bulunduğu halde bu mektep, 60 senedenberi kendisine iyi bir an’ane yapmıştır. İlk günden itibaren buradan yetişenlerin çoğu, bu mektebe, faziletin, iktidar ve sebatın, ideal sahibi iyi ahlâklı ve iyi yürekli olmanın damgalarını vurmuşlardır. Bu size kıymetli bir emanettir.

Büyük mektepler sağlam an’aneye istinat ederek gelişirler. Biz bu an’aneyi bilerektir ki, mülkiyelilerin hiç olmazsa 20 – 25 senede bu memleketin bütün memur kadrosunu kaplıyacak kadar zengin bir kütle haline gelmeleri için geniş mikyasta mülkiyeli yetiştirmek hevesine düşmüşüzdür. Az bir zamanda mülkiyelileri çok arttırmağı düşünüyoruz. O suretle ki buradan çıkanlar yavaş yavaş devletin bütün kadrolarında geniş mikyasta çalışmak için saha bulsunlar. Sizin anlayışınızı, inkılâbı muhafaza etmek, korumak ve memleketi yüksek seviyeye çıkarmak için, başlıca bir temel olacaktır. Hocalarınız sizi ona göre hazırlamağa çalışacaklar, siz bütün hayatınızda çok ehemmiyetli sahalarda hizmetler göreceksiniz.

Arkadaşlar, genç ve kıdemli arkadaşların gösterdikleri muhabbet ve söyledikleri teşvik ve taltif edici sözler bizi çok mütehassis etmiştir. En kıdemlilerden Ahmet İhsan Tokgöze bilhassa teşekkür ederim. En kıdemsiz arkadaşlarımızın burada, Büyük Millet Meclisinin muhterem reisine ve Büyük Millet Meclisinin muhterem azalarına ve hepimize karşı mülkiyelilerin nâzım bir zihniyetle hazırlandıkları hakkındaki sözleri bizi ayrıca bahtiyar etmiştir. Bu sözler istikbalde ümitlerimizi teyit etmektedir. Şüphe etmiyorum ki, yarın memleket bu sözleri zevkle okuyacak ve aşk içinde yetişen mülkiyelilere memleketin istikbalini emniyet edeceğinden dolayı vatandaşlar geniş yürekle haz duyacaklardır.

Atatürk için bütün mülkiyenin, hocaların eski ve yeni yetişenlerin gösterdiği hususî muhabbet ve saygıyı kendilerine iblağ etmek benim için şerefli bir vazife olacaktır.

Mülkiyeliler, kurulmakta olan Yeni Türkiyenin ikbali, şevketi sizin aşkla, idealle, vücudünüzü memlekete vakfetmenize bağlıdır. Mülkiyeliler, çalışmak için yarın çok geniş saha bulacaklardır. Kendileri memuriyet hayatında belki yüksek refahı, zenginliği hiçbir zaman görmiyeceklerdir. Fakat büyük devlet hizmetlerinde yararlık göstermekle mamur bir vatan vücude getirmekle erecekleri şerefler ve edinecekleri zevkler ve inşirahlar insanlara nasip olabilenlerin en büyükleri ve en tatlıları olacaktır.


 

 

 

Balıkçılar Kongresi Başkanı Celal Bayar’ın Mesajına Verilen Yanıt [149]

 

Bay Celâl Bayar,

İktısat Vekili ve Balıkçılar Kongresi Başkanı.

Ankara

Yüksek başkanlığınızda toplanan Balıkçılık Kongresine memleket ekonomisi ve genliği için önemli olan çalışmasında muvaffakıyet diler kongrenin hakkımdaki güzel hislerine teşekkür ederim.

Başvekil

İsmet İnönü

 


7. Artırma ve Yerli Malları Haftası Dolayısıyla Ankara Halkevi’nde Verilen Söylev [150]

 

Arttırma ve Yerli malı haftasını açıyorum. Bu anda bütün memleket bu haftanın açılmasını meserretle karşılıyor. Mektep çocukları ve aileler bu hafta içinde memlekete söyliyecekleri sözleri ve aileleri iş[ler]inde alacakları tedbirleri zevkle düşünüyorlar. Bu teşkilâtı bize şu kadar yıl evvel kuranlar sağolsunlar. Bize iyi bir hediye vermiş ve memlekette iyi bir adet yaratmışlardır. Cumuriyet merkezinde salâhiyet ve mes’uliyet sahibi arkadaşlar, sonra memleketin iktisadî hayatında vazifeleri ve sözleri olanlar bize takip olunacak iktısadî siyaseti ve alınması lüzumlu tedbirleri anlatacaklardır. Her akşam bu konferansları sabırsızlıkla bekliyeceğiz zevkle dinliyeceğiz. Kısa ve umumî bir hulâsa yapmak için ben de her sahada iktısadî faaliyetimizi gözden geçirmek isterim.

Bu sene geçirdiğimiz zıraî vaziyet umumî surette ortadan [ortalamadan] daha iyi denilebilir. Mevsimin ilk zamanlarında ümitlerimiz daha çoktu. Zannediyorum ki bir çok mahsullerde bolluk, evvelki senelere nisbetle bir iki misli fazla olacaktır. Bazı hava aksilikleri, bazı mahsuller için bize umduğumuz neticeleri verdirmemiştir. Zaten ziraat böyledir. Evvelce tahmin olunan hesaplar her noktada ayni aynine çıkmaz. Fakat tekrar ediyorum ki umumî olarak bu seneki ziraat vaziyetimizin iyi olduğunu söyliyebilmekle bahtiyarım. Büyük mahsullerimiz iyi fiatle satıldı. Bunların başında üzüm, fındık, incir ve bilhassa tütün zikrolunabilir. Ekin orta Anadoluda ve şarkta iyi idi. Garbi Anadoluda bazı mıntakalarda fena havalardan dolayı çok zarara uğradık. Fakat garbi Anadolunun diğer mahsullerile beraber vaziyeti de çokluk olarak ortadan daha iyi sayılabilir.

Endüstri programında bu senenin hissesine düşen işleri muvaffakiyetle tahakkuk ettirdik. Yeni fabrikalar açtık, yeni fabrikaların temellerini attık ve yeni fabrikaları mukavelelere bağladık.

Bilhassa bütün memleketin dikkatini iki mevzu üzerine çekmek isterim. Bu mevzulardan birisi kömür üzerinde, İkincisi Demir üzerinde aldığımız tedbirlerdir. Geçen yıl yine yüksek huzurunuzda memlekete hitabederken Kömür Politikası diye hususî bir mevzua temas etmiştim. Kömür havzasında ucuz fiatle çok istihsal yapabilmek için lâzım olan tedbirlerin hepsine tevessül etmiş bulunuyoruz. Bunların başında büyük şirketler elinde bulunan işlerin devlet tarafından alınması geliyordu.

Ereğli şirketi ile iki tarafı memnun edecek amelî ve makul neticelerle anlaşmış olmamızı memnuniyetle zikretmek isterim. Bundan sonra nakil vasıtaları, ocakların birleştirilerek rasyonel bir halde işlemesi, hulâsa çok istihsal yapmak ve memlekete geniş mikyasta kömür istihlâk ettirmek için tedbirler alacağız. Bu kış gününde bizim memleketin yakacak madde olarak kömürü geniş mikyasta kullanmış olmasını iyi bir dilek olarak zikretmek isterim.

Çok ehemmiyet verdiğimiz İkinci mevzu yüksek fırınlarla büyük demir ve çelik fabrikası kurulmasıdır. Bunun için muteber İngiliz firmasile yaptığımız mukaveleyi zikredeceğim. Mukaveleye göre iki buçuk yıl sonra, ümidimize göre belki biraz daha evvel bu fabrikaların işlemesini bekliyoruz.

Arkadaşlar,

Bu sene bilhassa ziraat için esaslı tedbirler almak yolundayız. Muhtelif mıntakalarda tetkiklerde bulunduk. Ehemmiyetle vardığımız netice odur ki eğer daha fazla mahsul almak istiyorsak daha radikal davranmamız lâzımdır. Demek istiyorum ki bu günkü şartlar ve vasıtalar içinde miktar olarak istihsal edilecek maddeler aşağı yukarı istihsal edilmektedir. Köylüye ve çiftçiye daha fazla mahsul kazandırmak için yeni tedbirler lâzımdır. Bu tedbirlerin başında su işlerini buluruz. Önümüzdeki sene içinde memlekette geniş mikyasta su politikasına başlıyacağız, bir takım büyük sular var ki yalnız tahribat yapıyorlar. Yine bir takım güzel sular var ki onların sulamasından memleket istifade edebilir.

Sulamakla beraber memlekette ziraat mahsullerini ve ziraat vasıtalarını yenileştirmek için çiftçiye geniş mikyasta kolaylık göstermeğe başlıyacağız.

Endüstri programı gibi başlı başına bir ziraat programının tahakkuk safhalarını her sene tetkik etmek bizim yeni bir zevkimiz olacaktır.

Bu sene memlekette, huzur ve çalışma neşesi de pek ziyade memnuniyeti mucip bir halde idi. Bu varlığı maliyenin hesaplarında açık bir surette görürüz. Şimdiye kadar hazinenin varidatı geçen senenin bu aylarına nisbetle hiç olmazsa 12 milyon lira fazladır.

Milli paramız bugün en sağlam bir bünye göstermektedir. Bütçe muvazenesi şüphe götürmiyecek surette emin, hatta ümit edildiğinden fazla varidat veren, gerek ziraatte ve gerek sanayide kazancı her sene artmakta olan memleketin millî parasının kıymet ve kudreti elbette şüpheden azade, her hangi [bir] memleketin parasile boy ölçüşecek kudrette bulunması lâzımdır.

Arkadaşlar,

Bu sene muhtelif memleketlerde para kıymetleri üzerinde türlü temevvüçlere rastladık. Şimdiye kadar para kıymetini tutmakta israr etmiş olan mühim memleketler,

paranın kıymetini düşürme kararı almışlardır. Biz, bu fikir temevvüçleri arasında paranın kıymetini tutmağa[ı], alınacak tedbirlerin bizim memleket için en iyisi saydık. Şimdi ticaretin hemen her memlekette bir şekil ve surette güdüm altında bulunduğu devirlerdeyiz. Bu devirlerde para kıymetine hükmetmek çok müşkül değildir.

Biz de yedi seneden beri güdümlü bir ekonomi takip ederek paranın kıymetini kolaylıkla muhafaza edebildik. Para kıymetini memleketin iktisadî şartlarından dolayı düşürmek fikrî bize gelmedi. Aksine olarak memleketin iktisadî şartlarından dolayı paranın kıymetini muhafaza etmek fikrini edindik. Dahilde ve hariçte çok borç edilir ve bu borca faydası olsun diye para düşürülür. Yine düşürme memlekette ucuzluk husule getirmek için tedbir olarak ileri sürülür Biz memlekette ucuzluk için para kıymetinin düşürülmesini doğru tedbir olarak kabul etmiyoruz. Para kıymetinin düşürülmesi ihtimali olduğu zaman her türlü ithalât eşyası derhal kıymetine zam yapar.

Para düşürülmesi suretile ihracat mallarımızın daha kolay sürüleceğini bizim memleket için iddia etmenin doğru olmadığını da sanıyoruz, Çünkü ihraç edilecek malımız elimizde kalmıyor. Zamana göre, makul sayılacak fiatler üzerinden ne kadar mal çıkarırsak sürebiliyoruz. Ondan sonra paranın düşmesi ihtimali karşısında vukua gelecek her türlü pahalılıklar memleketin iktisadî hayatını umumiyetle çok müteessir edecektir.

Arkadaşlar,

Mahsus tafsilâtlı konuşuyorum: Bir taraftan paranın kıymetine hükûmetin, B. M. Meclisinin hakîm olduğunu göstermek istiyorum. Diğer taraftan paranın atiyen de müstakar tutulmasını icabettiren sebepleri anlatmak istiyorum.

Bizde itimat meselesi[nin] bütün tedbirlerin başında gelecek bir unsur olduğuna kaniim.

Şimdi pek mühim olan diğer meseleye geçiyorum: Memlekette geniş mikyasta ucuzluk mücadelesi yapıyoruz. Bir iki seneden beri aldığımız cesurane tedbirler müspet neticeler verdi: Şekerde, Tuzda, Çimentoda, ilâh.. Bu politikaya bu sene de devam edeceğiz. Para düşürmekten dolayı yüzde 30 ucuzluk bekliyen memleketlere nisbetle biz iki sene içinde, esaslı ihtiyaç maddeleri üzerinde, yüzde 30 dan fazla ucuzluk teminine şimdiye kadar muvaffak olduk. Bu istikamette bundan sonra da müspet neticeler alacağımıza eminiz. Önümüzdeki sene içinde temel ihtiyaç maddelerinden daha bir ikisi üzerinde ucuzluk tedbirleri alacağız.

Ucuzluk mücadelesi yaparken bir noktaya memleketin dikkatini celbedeceğim: O da merkezde, Büyük Millet meclisinde devletin ucuzluk yapmak için fedakârlık yaptığı mevzular üzerinde kolaylıkla işidemiyeceğimiz, memleket

köşelerinde diğer şekillerde resimler alınmağa kalkınmasıdır. Meselâ bu sene sayım için hazine varidatından esaslı fedakârlık ettik. Dolaştığım esnada türlü şekilde hayvan üzerinden resim alınmak temayülleri gördüm. Bundan sonra B. M. Meclisinde ucuzluk tedbirleri aldığımız maddeler üzerinde diğer makamlar tarafından her hangi bir suretle resim konulmasını kanuni müeyyideye bağlamak fikrindeyiz. Döviz sarfiyatı memleketin umumî idaresinde iyi bir kontrola alınmıştır. Haricî borçlarımız üzerinde bu bir sene zarfında başka bir anlaşma yaptık, bu anlaşmağa göre borçlarımızın yarısını mal ile ve yarısını şimdiye kadar olduğu gibi dövizle tediye edeceğiz. Bundan başka yaptığımız ciddî kontrol bu sene bizi döviz bakımından daha müsait vaziyette bırakmıştır. Önümüzdeki senelerin ihracat maddeleri için de bilhassa seçtiğimiz mevzuların inkişaf ettirilmesi sayesinde döviz vaziyetimizin daha müsait olacağını umuyoruz. Bize döviz temin edecek mevzular üzerinde başlıca ehemmiyet verdiğimiz birisi maden işletmesidir. Zannediyoruz ki maden işletmesi için de, bir iki senede alacağımız neticeler bu memleketi hariçten ithal edilecek kıymetli vasıtalarla cihazlanmak için bize geniş fırsat verecektir. Umumî olarak memleketin bu geçen bir sene zarfında iyi çalıştığını, huzur içinde emniyetle ve geniş bir istikbale doğru yürek ferahı içinde yürüdüğünü hulâsa olarak söyliyebilirim. –Alkışlar–

Memleketin vaziyetini sevinçli bir nazarla görürken Büyük Cumur Reisimiz Atatürk’ün adını sevgilerle ve saygılarla anmak bizim için tatlı ve şerefli bir borçtur. –Alkışlar–

Şimdi arkadaşlar, Haricî bir meselemize, bugün içinde bulunduğumuz mühim millî meseleye temas edeceğim.

Murahhas heyetinizin müzakere yerine gitmek üzere yolda bulunduğu İskenderun ve Antakya meselesi. –Şiddetli alkışlar.–

Bu meselenin Fransa ile olan cephesi şudur: Bizim 921 ve 923 muahadelerile hususî şartlar altında bıraktığımız İskenderun ve Antakya mıntakasının tekâmül eden hadisat içinde İstiklâle kavuşmasını istiyoruz. Bu meseleyi Fransa Cumuriyeti ile Cemiyeti Akvamda görüşeceğiz.

Evvelâ bu mıntaka için emniyet tedbiri alınmasını lüzumlu buluyoruz. Sinirler o kadar gergin olmuştur ki, ansızın vuku bulacak hadiseler arzu edilmiyen akisler ve çok sıkıntılı vaziyetler husule getirebilir.

Sükûnet içinde konuşabilmek için evvelâ bu mıntakada bir emniyet vaziyeti husule getirilmesini ehemmiyetli buluyoruz. Cemiyeti Akvamda bunu bir madde olarak mevzuubahs edeceğiz. Sonra ciddî olarak dost olan iki memleketin çetin bir meseleyi konuşması gibi Fransa ile konuşacağız. Dostluk siyasetinin ve dostluk hislerinin zihniyetimize hâkim olduğunu söylemek benim için bir zevktir. Biribirinin dostluğuna ciddî olarak kıymet veren iki memleketin Cemiyeti Akvam sinesinden bir anlaşma ile çıkmasını samimiyetle ümit ve temenni ediyoruz. Bir de meselemizin Suriyelilere taallûk eden cephesini izah etmek istiyorum.

Arkadaşlar,

Bazı Suriye siyaset adamları bu mesele vesilesile son zamanlarda sinirlilik gösterdiler. İskenderun ve Antakya havalisinin Suriyeden ayrılmasına itiraz ediyorlar. Asırlık Arap düşmanlarının, yani bizim, Türklerin, Suriyeden kıymetli bir parça almak istediğimizi Arap milletine ilân ediyorlar. Daha çok tafsilât vermiyeyim. Bizi inciten nice acı sözleri bizden esirgemiyorlar. Evvelâ şunu söyliyeyim ki biz, İskenderun ve Antakya mıntakasını hiçbir zaman Suriyelilere vermiş değiliz. –Şiddetli ve sürekli alkışlar.–

Hukukî tasfiye esnasında malı veren biz olduğumuza göre hiç olmazsa malı kime ve nereye verdiğimizi bizim iyi bildiğimizi kabul etmek lâzımdır. Ondan sonra bizim Arap milletine karşı hayırhah ve iyi dost hislerinde bulunduğumuzu görmemek haksızlıktır. Osmanlı İmparatorluğunda Arapların fena idare edildiğini zikretmek, bize, milliyetçi Türklere, Türk Cumuriyeti evlâtlarına karşı ortaya sürülecek bir sitem değildir. Hilâfetçi Osmanlı İmparatorluğunun son 100 senesindeki fena idaresinden Araplar hiç olmazsa Türkler kadar mes’uldürler. Biz pek iyi hatırlarız, memleketin başında resmen bir Arnavut sadrazam ve Sultan Hamid’in yanında memleketin hakikî sadrazamı [olarak] tanınan Şamlı bir vezir bulunurdu. (Bravo sesleri.) Bu zatlerin imparatorluk idaresindeki ehliyetlerini ve devletlerine olan sadakatlerini münakaşa mevzuu etmek fikrimden uzaktır. Tebarüz ettirmek istediğim nokta imparatorluk idaresinde Arnavutların da Arapların da hiç olmazsa Türkler kadar mes’ul olduklarıdır. İmparatorluk çöktüğü zaman Suriyeyi Anadoludan ve Şam’ı Ankara’dan daha mamur bıraktığımızı zannediyoruz. Millî devlet ilk temellerini atarken, Arap memleketlerini Arap milletine bırakmağı kendi siyasetine esas tutmuştur. Bunu, resmî olarak Misakı Millide ilân ettik. Misakı Milliyi o zamanki güç şartlar içinde zaruri olarak yapılmış saymak yanlıştır. Misakı Millî şuurlu bir siyasetin ve derin bir kanaatin ifadesidir. Çünkü misakı millide zikredilen Türk memleketlerini bize hazır vermediler. Biz onları istihsal etmek için dünyanın galip devletlerine karşı daha dört sene harbettik. Daha dört sene harbettikten sonra kazanılan muzafferiyet neticesinde Arap memleketlerine karşı olan vaziyetimizi ve zihniyetimizi değiştirmedik. Lozan Muahedesinde bir çok mücadelelere ve bir çok tazyiklere karşı Türk milletinin istiklâlini ve haklarını müdafaa ederken Arap milleti üzerinde bir manda tesis olunmaması için yani Arap istiklâline münafi bir vaziyeti muahedede kabul etmemek için de çok eziyetler çektik. En nihayet kabul ettiğimiz bu mıntakaların alâkadarlara bırakılmış. olmasıdır. Alâkadarlardan  maksat eğer manda sahibi devletler olsaydı bu kadar mücadeleye lüzûm olmaksızın onların adını sadece zikretmek kifayet ederdi. Alâkadarlar, herkesten evvel, bizim nazarımızda, bıraktığımız memleketlerin halkı idi.

Arkadaşlar,

Cumuriyetin haricî siyasetinde bütün komşuları ile iyi olmak arzusu zannediyoruz ki üzerinde tereddüt edilmesi mümkün olmıyan bir siyasettir. Bütün komşularile iyi münasebet kurmak ve bütün eski düşmanlıkları tedavi ederek sıkı ve samimî dostluklara çevirmek için Türk milleti elinden gelen her fedakârlığı yapmıştır. Komşumuz olan Irak memleketinin müstakil bir devlet olarak kurulmasını biz herkesten evvel ve Cemiyeti Akvamdan evvel arzu ettik. Irakın müstakil bir devlet olması muahedesi ilk olarak bizim tarafımızdan imza edilmiştir. Ondan sonra da bu memleketle komşuluğumuz o kadar iyi hislerle ve o kadar iyi istikamette inkişaf etti ki çok zaman hudut hadiselerinde iki memleket bir vücut gibi hareket etti. Tam bir emniyet havası Irak – Türk hududunda hâkim bulunmaktadır.

Suriyeye de biz kıymetli bir komşu gözü ile bakmak istiyoruz. Suriyelilerin istiklâli ihtimalinden bahsedildikçe biz bunu daima aşikâr bir sevinçle karşıladık. Cemiyeti Akvamda Fransanın Suriyelileri istiklâl yolunda inkişaf ettirmek için bulunduğu her fırsat bizim tarafımızdan büyük sitayişe uğradı. Son defa resmî notalar teati ederken ve Suriyede siyasi [siyaset] adamları Türkler için hoşa gitmiyecek her türlü sözleri söyledikleri vakitler dahi Suriyelileri müstakil bir devlet olarak inkişaf ettiren Fransaya karşı tebrik duygularını ve Suriyelilere karşı sevgilerimizi ve iyi komşuluk hislerini tebarüz ettirmeğe çalıştık. Bizim bu kadar hayırhah ve dürüst vaziyetimize karşı Suriyenin istiklâle giderken bir Türk iline hükmetmek arzusu göstermesini yanlış, haksız ve çok zalimane buluyoruz. –Şiddetli alkışlar.–

Yüzlerce kilometre uzunlukta hudutlarda yanyanayız. İyi komşuların içinde bulundukları huzur havası en cazibeli mücadelelerin verebileceği menfaatlerden üstündür. Muhtelif komşularla tecrübe ettiğimiz için bu bahtiyar neticeyi salâhiyetle söyliyebiliriz. Biz kuvvetle kaniiz ki Suriyelilerin Türklerle iyi komşuluğu esas tutmaları, Arap milletinin de menfaatine daha çok yarıyacaktır. Fakat bir noktayı açık yürekle söylemek isterim. Bizimle hemhudut olan bir Türk memleketinin Arap devleti tarafından dini, harsî ve iktısadî türlü vasıtalarla milliyetinden uzaklaştırılabileceğini zannetmek yanlış bir hesaptır. Bu, bütün Türkiye memleketini huzurdan mahrum etmek ve onu çıldırtmak için, işkence içine atmak demektir. Buna asla muvafakat etmiyeceğiz. –Alkışlar–

Böyle bir ihtimali niçin kabul etmiyeceğimizi vicdanlarımızın bütün kanaatile söylemek için soğuk kanlılıkla, herkese kanaat verici deliller bularak izaha çalışıyoruz. Büyük heyecan günlerinde bazı siyaset adamları memleketin vatanperverliğini değerli özlerinde topladıklarını zannederler. Ve ifratlı mülâhazalara düşerler. Ümit ediyorum ki hadisatı daha soğuk kanlı mütalea etmek mümkün olduğu vakit Türklerle Arap milleti arasındaki iyi komşuluk ve iyi dostluk faydaları müfrit düşüncelere hâkim tutulacaktır.

Suriye devletini doğarken muhabbetle selâmlıyoruz. Fakat onun daha doğarken Türk illerini elde etmek hevesleri göstermesini doğru bulmuyoruz. Türk mıntakasında İskenderun limanına Suriyenin muhtaç olacağını düşünmek bu mıntaka üzerinde Suriye devletinin hakimiyetine ihtiyaç göstermez. İskenderun mıntakasına liman olarak bugünkü Türkiye Cumuriyeti arazisinden muhtaç bulunan sahalar, şimali Suriyeden muhtaç olan kısımdan daha büyüktür. –Bravo sesleri.–

Dünyanın her yerinde sahili olmıyan ve yahut arzu ettiği sahil kısmı başka memleketlerin elinde bulunan yerlerde, milletlerin biribirile iktisadî münasebetlerini kolayca tanzim edecek çareler bulunmuştur. Demek istiyorum ki iktisadî mülâhazalar devlet hakimiyeti mülâhazasından tamamen ayrı olarak mütalea edilebilir. Bu mülâhazalarla Suriye halkına ve Arap milletine karşı dostluk hislerimizi hal ve istikbal için ifade etmeğe ve bizim İskenderun, Antakya ve havalisi meselesini ne kadar millî ve ciddî görmeğe mecbur olduğumuzu izah etmeğe çalıştım. Ümit ederim ki bu sözlerim haklarımızı ciddî ölçülmüş bir çerçeve içinde nasıl anladığımızı da göstermiş olacaktır.

Biz Cemiyeti Akvam prensiplerine bağlıyız. Cemiyeti Akvam makanizması dahilinde milletlerin ciddî meselelerini müzakere edebileceklerine ve bu yoldan mes’ut neticelere varılabileceğine inanıyoruz. –Alkışlar.–

 

 

 


Ankara Stadının Açılışında Yapılan Konuşma [151]

 

Ankaralılar, bize bu güzel eseri Ankara valisi Tandoğan verdi. Huzurunuzda da kendisine karşı teşekkür ederim.

Türkiyeyi idare edenler, stadyomu en kıymetli mektep gibi her yerde kurmağa çalışacaklardır. Türkiyenin istikbalini idare edecek olan genç nesil, açık havada, açık meydanlarda yetişecektir.

Bu toplantıda hepinizin bayramınızı kutlarım. Sizinle beraber bütün Türkiyenin bayramını kutlıyalım.

Bütün Türkiye ile beraber, başımız ve canımız olan Atatürk’e sevgi ve saygılarımızı sunalım. Bayramını kutlulıyalım [kutlayalım].

Arkadaşlar, unutmamalıyız ki bugün büyük davamız sancak [Hatay] meselesi Cemiyeti Akvamda müzekere ediliyor. Yüreklerimiz heyecan ile doludur. Dost Fransadan ve Cemiyeti Akvamdan emniyet ve istiklâl bekliyoruz..

 

 


CHP Meclis Grubunda Sulama, Üretim ve Zırai Kalkınma, Orman ve Toprak İşleriyle İlgili Çıkarılacak Yeni Yasalar Hakkında Yapılan Konuşma[152]

 

[Başvekil İsmet İnönü] Memleketin iktisadî ve zıraî durumu hakkında derin bir alâka ile dinlenen ve bu sahalarda müspet bir kalkınma ve yeni yeni hamleler verecek olan fikir ve düşüncelerini izah etti. Ve meclis encümenlerinde müzakere edilmekte olan bu işlerle alâkalı kanunların süratle intacını rica ederek aşağıdaki noktai nazarlarını tafsil etti:

Arkadaşlar, bu kanunlar ve bu kanunları takip edecek diğer kanun ve plân ve kredilerle yeni bir iktısadî ve zıraî kalkınma devresine gireceğiz. Birkaç senelik tecrübe ve bizzat vaki olan görgü ve tetkiklerimiz göstermiştir ki, sanayide hem istihsalât hem gelir arttığı halde ziraatte istihsalât artmamıştır. Yalnız fiat yüksekliğinden doğan bir gelir artması vardır, halbuki memleket için daha ziraatin artma devresine girmesi, hatta sanayiinin ilerlemesi ve müdafaa kuvvetlerinin artması için de en sağlam yol ve başlıca şarttır. Bizim yetmiş kilo aldığımız bir toprak sahasından Danimarkalı, Hollandalı 250 ye yakın almaktadır.

Şimdiye kadar şimendifer ve sanayi işlerinde olduğu gibi 937 den itibaren ziraatimizi ve çiftçilerimizi kalkındırmak için mühim paralar tahsis edeceğiz. Gelecek seneyi boş geçirmemek için işe şimdiden başlamak lâzım geliyor. Bu mühim işler sıra ile şunlardır.

1) Sulama: Bu meseleyi büyük, küçük sulama olarak iki kısımda mütalea ediyoruz:

Tahribata mâni olmak ve tarlaya su vermek, su işlerinin hedefidir.

İlk seneden başlıyarak memleketin bütün büyük suları ele alınacaktır. Küçük sular üzerinde ihtiyaç kendini gösterdikçe işlenecektir.

2) İstihsalin tanzim ve teşkili: Nasıl kredi ve istihlâk kooperatifleri kurulmuş ise istihsalin tanzim ve teşkili için de plânlı ve iştirakli bir çalışma devresine girmek böylece lâzımdır. Yeni aletlerle harman makineleri, sürme ve sulama tertipleri ile plânlı olarak tanzim edilmiş bulunan zıraî kombineler vücude getirmek istiyoruz. Bu kombineler toprağın ve muhitin icaplarına göre biraz büyük, biraz küçük olabilecek ise de her halde her biri bir cüzütam şeklinde olacaktır ve bittabi kombineler münferit ve müşterek alet ve makinelerle mücehhez bulunacaktır. Bu kombinelere Orta – Anadolu ve şarkta daha çok ihtiyaç vardır.

Düşündüğümüz ilk plân 1000 kombine üzerine tesis olunacak ve dört senelik bir tecrübenin verdiği neticeye göre temin ve teksir olunacaktır. Bu sistemin remzi yeni usul ve yeni alet olacaktır.

Emin olunuz arkadaşlar, memleketimizde yeni usul ve yeni alete karşı kâfi bir cazibe mevcuttur. Öğretmek için yardım ve alet tedariki için kolaylık yapmak, süratle karşılığını verecektir.

Garbi Anadolu ve Adana pamuklarının cinslerini iyileştirmek ve istihsalâtı çoğaltmak işi, hususî bir itina ile üzerinde durduğumuz mühim ve ayrı meselelerden birisidir.

3) Orman meselesi: Bu mesele üç esaslı noktayı ihtiva eder:

a – Mülkiyet meselesinin halli,

b – İyi muhafaza etmek,

c – Ormanların yalnız devlet eli ile işletilmesi.

Memleketimizde ağaç kesmek serbestisi bir iki sene için kabul edilmiş olsa üç sene sonra memlekette orman kalmıyacağına kaniim. Ormanları devlete mal etmek, iyi muhafaza teşkilâtile teçhiz etmek ve devlet elile işletmek, içinde bulunduğumuz buhranlı orman meselesini memleket lehine halledecek tek yoldur. Bu husustaki mesai ve fedakârlığı ve para sarfını esirgememek lâzımdır. Bu tedbirleri alırken memlekette ağacı bollandırıp ucuzlatacak çareyi de düşünmeğe mecburuz.

4) Toprak kanunu: Bir toprak en çok mahsulünü yalnız bir vaziyette verdi. Bu vaziyet de o toprak işliyenin malı olmasıdır.

Yurdumuzda topraksız çiftçinin sayısı her tasavvurun üstündedir. En ziyade toprağı taksim edilmiş en mamur yerlerimizde bile köylünün yarısına yakın bir miktarı topraksızdır. Başkalarına ait topraklar üstünde çok fena şartlar içinde ve çok verimsiz olarak çalışmak mecburiyetindedir.

Hiç bir vakit hiç bir adamın malını cebren zaptetmek fikrinde değiliz. Fakat hiç bir surette köylüyü ilelebet topraksız kalmağa mahkûm eden dar çerçeve içinde bırakmağa razı olmayız. Toprağı köylüye dağıtmak meselesi, medeni memleketlerin birer birer içinden geçtiği ve rejim agrer* namını alan zıraî bir ilerleme safhası olmuştur.

Memleketimizin de bu safhadan geçmesi bir tekâmül eseri olacaktır. Memleketimiz diğer memleketlerin tecrübelerinden istifade edecektir.

Yardımlarınızla birer birer süratle başaracağımızı zannettiğimiz bu istihsal ve zıraî kalkınma işlerini etraflıca saydım. Bu işler için beş altı senede yüz milyon lira tahsis edebileceğimizi umuyorum.

Türkiye Cumuriyeti tekâmüle doğru yeni hamleler yaparken parti arkadaşlarımın görgüleri ve bilgileri ve yardımları sayesinde işlerimizin kolaylaşacağına kaniim.

İsmet İnönü bundan sonra ziraat programının esaslarını ifade eden, saydığı kanunların, tahsisat kanunlarile beraber B. Meclisin kış tatiline geçmeden evvel takarrür etmesi, bize önümüzdeki seneyi kazandıracağına ve muhtelif kısımların biribirile irtibatları büyük olduğuna, arkadaşlarının dikkatini celbetmiştir. Uzun ve sürekli alkışlarla karşılanan bu beyanattan sonra Başvekil vaki olan sualler üzerine, mevcut siyasî vakıalar üzerinde ayrı ayrı izahat vermiş ve Manisa Saylavı Hikmet Bayurun Ziraat Bankası ve kanunu hakkındaki sorgusuna cevaben Ziraat Bankası kanununun mecliste müzakere edilmekte olduğunu ve bankanın bu yeni işlere kıymetli yardımını esirgemiyeceğine emin bulunduğunu ifade etmiştir.


 

 

 

 

 

 

CHP Ankara İl Kongresi Başkanı Rıfat Börekçi’nin Mesajına Verilen Yanıt [153]

 

Rifat Börekçi

Ankara Vilâyet Kongresi Başkanı

Ankara Parti Kongresinin yurdumuz ve ulusumuz için verimli ve çok değerli çalışmasını dikkatle takib ettim. Partimizin çok ahenkli ve faydalı çalışmasına Ankara Kongresi güzel bir örnektir.

Sizi ve yüksek şahsınızda kongre azalarını saygılarla tebrik eder, özden ve içten sözlerinize teşekkürlerimi sunarım.

İsmet İnönü


 

 

 

 

 

Afet İnan’a Gönderilen Mesajlar [154]

 

Ankara, 1. 1. 1937

Bayan İnönü ve ben dileklerinize çok teşekkür ederiz. Dileriz ki yeni yıl size ailenize idealinize iyilikler ve esenlikler getirsin.

 

Ankara, 11. 1. 1937

Konferans muvaffakiyetinizi bilhassa tebrik ederim.

 

Ankara, 30. l. 1937

Hatay davasının iyi neticelenmesi için vatansever asîl duygularınıza teşekkür ederim.

 

 

 

 

İstanbul ve Trakya Demiryolları Hattının Devletleştirilerek DDY Ulaşım Ağına Katılması Dolayısıyla Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya’nın Mesajına Verilen Yanıt [155]

 

ALİ ÇETİNKAYA

NAFIA VEKİLİ

İSTANBUL

Devlet demiryolları trenlerinin Edirneye gitmesinden dolayı bilhassa sizi kutlamak isterim. Bu bahtiyar hâdise ile memleketin bütün demiryolları devletin elinde birleşmiş ve bütün nakliyata yalnız devlet ve milletin menfaat ve mülâhazaları hakîm olmuştur. Bu güzel netice sizin gayretinizin ve ideal kuvvetinizin eseridir. Sizi muhabbetle tebrik ederim. Memlekete daha çok hizmetler başarmanızı dilerim.

İsmet İnönü

 

 

 

 

CHP Meclis Grubunda Sancak (Hatay) Sorunu Dolayısıyla Yapılan Konuşma [156]

 

(...) Başvekil İnönü, millî meselenin ciddî ve itimad olunur bir müzakere usulüne girmekte olduğu hakkında, arkadaşı Dr. Aras’ın tahminine iştirak ettiğini ve Cemiyeti Akvamda, bizim muvafakatimiz olmadan bir karara varılmıyacağı cihetle, mesele hakkında Türkiye ve Fransa arasında bir anlaşma hasıl olmasının yegâne müsbet hal yolu sayılabileceğini, ve gerek Partiden gerek efkârı umumiyeden sabır ve sükunetle önümüzdeki on, onbeş günü takib etmesini dilemiştir.

Başvekil, vaziyette müsbet ve menfi her tebeddülü süratle bildirmek için parti Grupunu icab ettikçe toplantıya çağırmaktan geri kalmıyacağını ilâve etmiştir.

Bundan sonra Başvekil, Reisicümhurun millî heyecan ve iradeyi daima en iyi tecessüm ettiren görüş, hassaiyet ve faaliyetinden şükran ile bahsederek, vaziyetin icabatı üzerine, fasıla vermek mecburiyetini gördüğü İstanbuldaki ikametine avdet etmesi için hükümet, yeni vaziyetin müsait olduğu mütaleasında bulunduğunu söylemiştir.

 

 

 

 

Boş Milletvekilliklerine

CHP Adaylarını Duyuran Bildiri [157]

 

İstanbul Saylavı Şükrü Naili Gökberk, Kocaeli Saylavı Dr. Ziya Nuri Bilgi ve Siirt Saylavı Mahmut Saydam’ın ölümleri üzerine boşalan İstanbul Saylavlığına Ziraat Vekâleti Müsteşarı Atıf Bayındır, Kocaeli Saylavlığına Avrupa’da tahsilini bitirmiş ziraatçi İbrahim Dıblan ve Siirt Saylavlığına mütekaid binbaşı Mehmet Ali Kurtoğlu Genbaşkurca Parti namzedi olarak onaylanmışlardır.

Sayın seçicilere bildirir ve ilân ederim.

Cumhuriyet Halk Partisi

Genel Başkan Vekili

İSMET İNÖNÜ

 

 

 


Hatay Konusunun Cemiyeti Akvam Konseyi’nin

Türkiye Lehine Karar Vermesi Dolayısıyla Atatürk’ün Gönderdiği Mesaja Verilen Yanıt [158]

 

Atatürkün Yüce Huzuruna

Yüksek iltifatınızı İcra Vekillerine ve Sayın Mareşale tebliğ ettim. Hepimizin minnet ve şükranlarımızı sunarım. Hatay davasında Hükûmetin takibettiği usul ve hareket yüksek şefimizin ilham ve telkini eseridir. Cemiyeti Akvamın kuvvetlenmesine hizmet etmek bizim kanaat mahsulü olan siyasetimizdir. Bu siyaseti takdir buyurmanız memleketimizin ayni usulü takibetmesi için teşvik ve karar ifade eden yeni bir teminattır. Millî davayı takibederken, komşularımızı ve eski dostlarımızı incitmekten azamî derecede sakındık.

Cumuriyet Hükûmeti vazifesini ifa esnasında münakaşa halinde bulunduğu muhataplarına itibarla hitap etmiş ve elde edilen neticeyi hakkın ve milletler arasında serbest münakaşanın mes’ut eseri sayarak, muvaffakıyet hissini umumî ve müşterek tutmuştur. Medeni milletler arasında iyi geçinmek idealinin yorulmaz pişvası olan Yüce Şefimizin idare ve siyasetile Türk Milletinin medeni âlemde itibarı[nın] daima yükseleceğine ve Türk siyasetinin beynelmilel âlemin en sağlam sulh temellerinden biri olduğu[nun] gittikçe daha iyi anlaşılacağına itimadımız vardır.

Derin ve engin tazimlerimizi kabul buyurunuz Büyük Atatürk.

İ. İnönü

 

 

 

 

Hatay Konusuyla İlgili Kutlamalara

AA Aracılığıyla Teşekkür [159]

 

Başbakanımızın teşekkürleri

Hatay davasının millî arzulara muvafık bir şekilde halli dolayısiyle memleketin her tarafından almakta olduğu tebrik telgraflarına teşekkürlerinin bildirilmesine Başvekil İsmet İnönü, Anadolu Ajansını tavsit buyurmuşlardır.

 

 


 

Atatürk’ün Birkaç Hususiyeti [160]*

Yazan: İsmet İnönü

The Financial Times “Londra” dan naklen 8 Şubat 1937 tarihli Ulus “Ankara” dan:

Atatürk için benden bir yazı istediler. Kendisine bu kadar yakınlığım, bir bakıma göre bu mevzuda bana bazı imkânlar vermek lâzımdır. Bir bakıma göre de benim bu mevzudaki salâhiyetim münakaşa götürür.** Her iki muhakemede de hakikatler bulunabilir. Bunların derecesini tayin etmeği başkalarına bırakarak cesaretle ve memnuniyetle yazmağa başlıyacağım.

Yazacaklarım, yerin imkân ve icabı olarak, ancak Atatürkün birkaç hususiyeti olacaktır. Her büyük san’atkârda onun insanî ve şahsî hususiyetleri eseri üzerine tesir ettiği gibi, Atatürkün şahsî hususiyetleri de Türk cemiyetinin hayatına ve Türk Devlet ve Hükûmetinin siyasetine derin tesirler yapmıştır.

Atatürk’ün sevdiği şey

Mücadeleci ve inkılâpçı tabiatte yaratılmış olan Şefimiz, cemiyet ile yaşamağı ve cemiyet ile çalışmağı pek sever. Kalabalık bir cemiyette ilmî veya içtimaî bir meselenin müzakere edildiğine rasgelmek ve müzakereye karışmak saatlerce münakaşa etmek, onun için müstesna bir zevk vesilesidir. Bunun gibi, kendi düşündüğü veya tetebbu ettiği bir mevzuu, birçok muhataptan mürekkep bir toplantıda anlatmak, onları münakaşaya davet etmek, onları ikna etmek için, zihin ve kuvvet sarfetmek pek tatlı bir iştigalidir.

Atatürk’ün bu hassası, evde çocukların az söylemeğe [az konuşmaya], cemiyette insanların susarak önüne bakmağa çalıştırıldığı bir muhit için çok feyizli bir münebbih olmuştur. Halk içinde yaşamağı seven Devlet Reisinin diğer vazife sahiplerini de halk içine atması [yönlendirmesi] tabiî bir şeydir.

Yeni devir ve rejim kuranlardan, eski ve yeni zamanlarda halk ve cemiyet içinde iş görmek namına, Atatürkten ilerisini ve barizini bulmak güçtür. Bunun için yalnız şahsî temayül ve zevk te kifayet etmez, mevki ve vaziyet büyüdükçe, geniş temas ve münakaşaların riskleri de artar. Açık bir meydanda herkesle konuşur ve hele münakaşa ederken, ummadığınız birisi hiç hazır olmadığınız bir mevzu üzerine meseleler ortaya atabilir. Bu karşılaşmalardan, halk nazarında isabetli olarak çıkabilmek için fikren çok sermaye, intikal ve kavrayış olarak ta çok meziyet ister.

Emniyet ve hakimiyetle konuşmak Onun san’atıdır

Birçok yabancı muharrirlerin Atatürk için hiç hazırlıksız rastgeldiklerinde hayran kalmaları bundandır. Ansızın ilmî ve siyasî dolaşık mevzular karşısında kalınca, emniyet ve hakimiyetle konuşmak onun san’atıdır.

Cemiyet yaşayışına olan istidadı, onun ikna kabiliyetini azamî derecede tekemmül ettirmiştir. Burada, bilhassa ciddî meseleler mütalea etmek için toplanmış mümtaz heyetlerdeki ikna kuvvetini tebarüz ettirmek isterim. Atatürkün, Cemiyet ile söyleşmek ve onunla iş görmek hevesi, bu memlekete pahası ölçülmez iyilikler yapmıştır.

1919 ihtilâline girdiğinden itibaren, fikirlerini kongrelere, heyetlere ve fertlere anlatmağa çalışıyor. Nihayet, çetin silâh hareketleri ile hallolunacak muğlak davalar için, her şeyden evvel, cemiyeti ikna etmeğe, yani cemiyet yapmağa teşebbüs ediyor. Bu zihniyetin en büyük eseri, 1920 de Türkiye Büyük Millet Meclisinin meydana gelmesi olmuştur.

Büyük Millet Meclisi, milletin arzusunu ve iradesini kendi nefsinde toplıyor, dahilî ve haricî hasımlar ise, her şeyden evvel, Millet Meclisinden ve herhangi bir mecliste ve cesur münakaşalardan çekiniyorlardı. Manevî bakımdan millî dava, gayet esaslı bir temsile ve münakaşası mümkün olmıyan millî salâhiyete bağlanmış idi. Vaziyet, bütün düşünceli, vatanperver ve sinirleri salim olan vatandaşları bir anda toplamış idi.

Harp ve ihtilâl içinde bulunan bir milletin meselelerini meclis ile idare etmek kolay bir iş değildir. Atatürkün, cemiyet içinde yer tutmak ve çalışmak hassasıdır ki, bu temiz ve çetin idareyi bize temin etmiştir.

Büyük Meclisin nüfuzu

Milli kıyamın ilk devresinden sonra da Büyük Millet Meclisi, memleketin mukadderatında en büyük salâhiyet ve tesiri muhafaza etmiştir. Büyük Meclisin nüfuzu, orada birçok partilerin faaliyette bulunmamasına bakılarak, dışardan kâfi derecede kavranılmamaktadır. Bu nüfuz pek büyüktür. Devletin ve milletin mukadderatında son ve kat’î söz, daima filî [fiili] olarak onundur. Büyük Meclis, hakikî bir kontrol yapmaktadır. Yapılmakta olan işler ve inkılâplar, ancak Büyük Meclisin kanun olarak kabulü ile yerleşebilmiştir.

Büyük Meclis münakaşaları, hükümet azası için birçok ahvalde kolay değildir. Meclisi ikna etmek düşüncesi, vekillerin daima büyük kaygıları olmuştur ve olacaktır.

Şekli tamam yapmak için, Meclisin mutlaka dağıtıcı ve tahrip edici tesirler yapacak tezahüratta bulunması elbette şart değildir. Çok daha alışkın memleketlerin manzaralarını görüyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin, hakikî kontrolu yapan ve yıkıcı tesirlerden çekinen manzarası, Türkiyenin siyasî terbiye ve tekâmülünü ilerleten en feyizli vasıtadır.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin vatanperverliği daima pek ileri ve memlekete nümune olacak mahiyette olmuştur. Dahilî ve haricî emniyet meselelerinde Meclis pek hassastır ve memleketin bütün varlığını bu mevzular için daima ortaya koyacak temayül gösterir.

Meclis ve Hükûmet azaları için daimî bir memba

Atatürk, meclis ve hükûmet azaları için daimî bir membadır. Göç ve sıkıntılı meseleleri onun huzurunda ve onun son derecede vazıh olan fikirlerini dinliyerek tetkik etmek bir bahtiyarlıktır. İnsanın ümitsizliği gider, neşesi ve kuvveti tazelenir. İnsanın fikrî ve manevî kabiliyetlerini mütemadiyen yıpratan işler içinde, fikir, moral ve tedbir ışığı veren bir Şef, bir enerji hazinesidir. Cemiyetin çetin hayat mücadelesinde kudret, ümit ve neşe ile ısrar etmesi, işte lâzım olan budur. Bu da bize, Atatürk ile müyesser olmaktadır.

Atatürkü bir halk toplantısı içinde görmek hakikî bir zevk, müstesna bir fırsattır. Yarım saat içinde halkın bütün durgunlukları gider, taze ve canlı hayatın neşesi her çehrede uyanır, asıl mühim olanı toplantıda bulunanlarda biribirine karşı sevgi, geniş yürek ve bağlılık hâsıl olmasıdır: Cemiyet fertleri biribirine ve hepsi, Atatürke sarılarak bir kütle hâsıl olmuştur.

Halkın heyecanı

Bu vaziyetlerde halkın heyecanı aşırı dereceyi bulur. Halkın serbestliği de en rahat ve külfetsiz bir haldedir. Herkes en güzel nutuklarını söyler, musiki istidatlıları en iyi marifetlerini tanıtırlar.

Toplantıya hakîm olan zihniyet şudur: İtimadı nefis... Toplantının emelleri bir noktada döner: Yüksek insan cemiyeti olmak... Medeniyet ve ilim yolunda ilerlemek.. Atatürk, Türk cemiyetine itimadı nefsi, ve yüksek insan cemiyeti olmak aşkını, asıl umumî halk toplantılarında telkin etmeğe çalışır.

Atatürkün toplantılarından çıkan herkes, bedbin şeylerden, hayatın dertlerinden ve sıkıntılarından yıkanmış gibidir. Herkes Büyük Önderin yüksekliğini bir daha tasdik etmiştir. Onunla beraber yaşamanın bu memleket için selâmet ve ilerleme olduğunu, yüreğinde bir daha anlamıştır.

Müzakere eden bir heyetin fikir ve münakaşa kuvveti ile kalabalık halk kütlesini heyecan ile nihayet eline alabilmesi onun bariz bir meziyetidir..

İçtimaî mürebbi gibi

Türk cemiyeti, kadınların serbestisi ve hayatın her safhasına iştiraki buhranlarını Atatürkün terbiyevî olan gayret ve faaliyetleri sayesinde kolaylıkla atlatmıştır. Erkekler, kadınlar ile bir arada bulunmaktan utanırlar, kadınlar şaşıracaklarından korkarlardı. Büyük cemiyetlerde herkesin acemiliğini gidermek için ve herkese temiz insan cemiyeti zevkini ve gururunu vermek için, Devlet Reisinin, içtimaî mürebbi gibi saatlerce sarfettiği gayreti görmek, insana hürmet derecesinde hayret verirdi. Açık meydanlarda halka yeni alfabeyi öğretmeğe çalışan şef, yeni Türk cemiyetini ve toplantılarını yaratmak için, daha az yorulmamıştır. Son iki asır zarfında, bu memleketin idaresi, uğradığı felaketler içinde halkın hiddetini yenmek için, bir tek çare bilirdi: Kadınların peçelerini daha kalınlaştırmak ve çarşaflarının uzunluğu hakkında ölçü tayin etmek.. Böyle bir muhitte kadınları, mahkemede aza, dairede memur, mektepte hoca, laboratuarda kimyager haline getirmek için, cemiyeti yalnız kuvvetle değil, asıl kuvvetten başka vasıtalarla sevketmek lâzımdır: İkna, ve terbiye vasıtaları ile..

Bu vazifeyi, başlıca Atatürk bizzat yapmıştır.

Daima muzaffer büyük bir stratej

Atatürkün daima muzaffer olmuş büyük bir stratej olduğu malumdur. Bu ayarda olan büyük kumandanlar, birinci derecede siyaset yaptıkları zaman, tarihte ve muhtelif memleketlerde, çok defa yalnız kuvvetle hakimiyet nazariyesi gütmüşlerdir. Atatürk, siyasî anlayışta büsbütün başka bir varlıktır. Kuvvet ve strateji onun nazarında başka daha büyük emel ve fikirlerin altında ve tesirinde kalmalıdır. Hiçbir zaman haklı ve büyük emellerin müdafaa vasıtası mahiyetinden ileri çıkmamalıdır. Böyle bir anlayış, siyasî emel ve kanaatlerde çok vuzuh ister. Siyaset mücadelelerinde makul ve haklı ve bilhassa kendini aldatmıyan bir tezi, davasına temel yapmak, Atatürkün bariz bir hususiyetidir. Atatürk, bu hususiyetini yeni Türk devletine temel taşı kanaatlerden biri olarak yerleştirmiştir.

Osmanlı İmparatorluğu, son iki asırdanberi, siyasî hedef ve mevcudiyetinde her türlü vuzuh ve ciddiyeti kaybetmişti. Tunus, Cezayir, Mısır, Girit, Bulgaristan, Bosna – Hersek, Arabistanın birçok kısımları türlü şekilde kendisinden kat’î olarak ayrlmış iken, Babı – ali, buraları kendi toprakları sayar, fakat pay[i]tahtında adliye ve maliye kanunlarını tatbik etmek hakkına malik bulunamazdı, Büyük Harpten sonra, 1918 de Müttefikler ile görüşmeğe hazırlanan imparatorluğun tecrübeli ricali, o kadar büyük hadiseler hiç olmamış gibi sulh şartları içinde bütün Arabistanı ve Avrupadaki daha birçok yerleri istiyordu. Onun için mühim olan, şekil meselesi idi. Asıl memleketi, herkesle beraber idare etmeği de ayni zamanda düşünüyordu.

Bu devirde, yalnız Türk milleti ve Türk yurdu için dava sahibi olarak ortaya çıkan Atatürk, büsbütün yeni bir anlayışın müjdecisi olmuştur. Bu rol sade değildir. Çünkü, yalnız Türk yurdu ve Türk milleti için olan dava, mutlaka kanla ve silâhla kazanılacaktı. Zaferden sonra, ondan evvelki millî tezde kalmak... Ve ondan sonra millî hudutlar içinde bir Türkiyenin siyasetini esas tutmak için Atatürk gibi büyük bir varlık olmak lâzımdı. Bu anlayış bizi çok yanlışlıktan kurtarmış ve bize çok doğru yollar göstermiştir.

Panislamizm, panturanizm siyasetlerini radikal olarak kapı dışarı ettik. Bize düşmanlık etmiyecek memleketlerle ciddî ve dürüst olacak dostluk tesis etmek, bize tabiî bir siyaset oldu.

Milli müdafaa meselelerinde yeni bir nazariye

Milli müdafaa meselelerinde ise, yeni bir nazariye, millî siyasete temel olmuştur. Haksız olmaktan kat’î olarak içtinap etmek lâzımdır. maddî veya manevî bir tecavüze uğradığımız zaman ise, tecavüzün büyüğü veya küçüğü olmaz, Türkiyenin bütün varlığını ortaya koymağa mecburuz.

Atatürk, insanlar arasında olduğu gibi, milletler arasında da emniyet verici münasebetlere ve inanılabilecek sözlere pek ehemmiyet verir. Dahilde ve hariçte emniyet edilir insan ve millet olmak ve böyle insan ve millet ile beraber çalışmak ister. Temas ettiği devlet adamları ve devlet reisleri hakkında iyi hatıraları daima muhafaza etmiş ve teessüs eden dostluklarına sarsılmaz bir vefa beslemiştir. Son defa, İngilterenin büyük hükümdarı ile şahsî tanışmasından hakikî bahtiyarlık duydu. Bu hissiyatın bütün Türk milleti kalbinde yerleşmesi için ciddî olacak çalıştı. Yüksek şahsiyetlerin temasından bütün milletler biribiri ile temasa gelmiş oluyorlar. Sa Majestenin* emniyet, muhabbet ve hürmet telkin eden yüksek

şahsiyeti, bütün Türk milletini İngiliz milleti ile sıcak sempatik bir surette temasa getirmiş olduğunu bu vesile ile zikretmek, benim için bir bahtiyarlıktır.

Kültür işleri

Kültür işleri, Atatürkün başlıca zevki ve meşgalesidir. Tarih tetebbuları için umumiyetle ve Türk tarihi için hususî olarak sarfettiği emekler dikkate değer. Had devrinde, hergün on saatten aşağı olmıyan ve senelerce süren bir gayret az değildir. Bu çalışmanın âlimler ve mütehassıslarla geçen etüd günlerinde zaman ve saat, tahdit mefhumunu kaybeder. Kumandanlık zamanından kalma bir meleke ile ve bünyesinin müstesna kudreti ile, uzun müddet uykusuz ve istirahatsiz olarak fasılasız çalışabilir. Birçok kere onu, kitapları ve yazıları içinde, yirmi dört ve daha fazla saat fasılasız çalışma içinde bulmuşumdur. Onun tarih çalışmalarının kültürel neticeleri pek mühim olmuştur. Mekteplerin tarih kitapları, kendi nezareti altında yeniden yazılmış, “Asarı Atika” kazıları her vasıta ile teşvik edilmiş, tarih sahnesinde bulunan yeni hakikatler millete bildirilmiş ve enternasyonal âlemin tetkikına arzedilmiştir. İtiyadı veçhile tarih çalışmaları için millî bir cemiyet kuruldu ve bu cemiyet, büyük Kurultaylarda eserlerini ve kanaatlerini teşhir ve izah etmeğe başladı. Bu mesainin millî ve medeni neticeleri mühim olmuştur. Türk milleti, en eski bir insaniyet varlığı ve en eski bir medeniyet cemiyeti olduğunu anlıyarak hem itimadı nefsi, hem medeniyet aşkı artmıştır. Kuvveti ile beraber, fikrinin yeni hakikatlere açılması, onda hakikat sevgisini de arttırmıştır.

Bu memleket, toprağının bir köşesinde, Bizanstan veya Romadan yeni bir eser bulacaklar diye korkardı. Şimdi toprak altından yeni eserler çıkarmağa kendisi çalışıyor, son Alacahöyük kazıları, Tarih Cemiyetinin teşebbüsüdür. Neticeler şimdiden dünyanın dikkatini celbetmiştir. Ayasofyanın Bizans eserleri için müze haline konulması bilmem ki, tefsire muhtaç mıdır? Atatürkün geniş ve yüksek fikrini... Toleransını, hakikat arayıcılığını... Ve memleketin içtimaî ve ilmî bünyesinde vücude getirdiği hayırlı istihalenin derin izlerini, hiçbir şey bu sade misal kadar belirtemez.

Türk Dili üzerinde

Şimdi Türk Dili üzerinde çalışıyor. Türk dilinde salâhiyet ve hakimiyetle çalışmak için mutlak olarak filolojide derin olmaktan başlamıştır. Senelerdenberi süren çalışmalar ayni içtimaî ve münakaşalı usullerle.. Cemiyet teşekkül etti.. Kurultaylar yapılıyor. Eserler büyük toplantılarda teşhir ediliyor. Bu toplantılara enternasyonal büyük âlimler davet ediliyor.. 1936 yazı büyük kongresi Dolmabahçe sarayında toplandı.. Bin kişiyi geçen azası içinde İngiliz, Fransız, İtalyan, Sovyet, Avusturya, Polonya, Alman, Macar, Grek, Bulgar âlimleri de bulunuyordu.

Bütün bu gayretler Atatürkün ideali olan millet yapısını vücude getirmek için ne zor çalışan bir mimar olduğunu gösterir.

Birkaç çizgi ile Şefimizin asıl [“asil”?] bir mimar rolünü anlatmak istedim.. Sayısız devlet ve millet işlerinin içine girmekten sakındım. dahilî ve haricî tehlikelere karşı dikkat ve hazırlık... Siyasî içtimaî kültürel esaslar üzerinde sağlam bünyeli bir millet vücude getirmek, mimarımızın başlıca hedefi ve işidir. Türk milleti, ona, askeri zaferleri kadar, bu zaferlerinden dolayı bağlı ve minnetlidir.


 

 

 

İstanbul Limanı, Yüksek Deniz Ticaret Okulu ve Güzel Sanatlar Akademisini Ziyarette [161]

 

(...)

Deniz Ticaret Mektebinde

Deniz Ticaret mektebine karşı büyük bir alâka gösteren Başvekil İsmet İnönü, burada yeni yapılan inşaatı, yatakhane ve dershaneleri gezmiş ve yarım saat kadar mekteb müdürü Zekiden izahat almıştır. Mektebin bahçesine çıkan Başvekil muhtelif sınıfların gençlerile ayrı ayrı konuşmuştur.

İsmet İnönü, gençlere:

“ – Kaç yaşındasın? Ne olacaksın? Nerelisin?” gibi sualler sorarak vaziyet ve hallerile alâkadar olduktan sonra genç denizcilere hitaben şu sözleri söylemiştir.

“ – Yeni gemiler alıyoruz, yeni gemiler yapacağız. Bunları hep sizin dirayetli ellerinize vereceğiz. Yalnız size güveniyoruz. Sizler nekadar iyi çalışırsanız kendinizin ve memleketin alacağı netice de o kadar iyi olacaktır. Denizciliğimizin yükselmesi sizin yüksek malûmat ve bilginize bağlıdır. Size muvaffakiyetler dilerim genç denizciler.”

 

Güzel Sanatlar Akademisinde

(...) Başvekilimiz Akademiden 18.30 da ayrılırken şunları söylemişlerdir:

“ – Burası bana çok ümid verdi, çok memnunum.”

 

[Tamamlayıcı bir haberden:]

Tersanede

İsmet İnönü fabrikada yapılan işlerle işçinin çalışma vaziyeti hakkında sualler sorarak malûmat almıştır. Müteakiben Başbakanımız fabrikada havuzlarda büyük gemilerin baştan başa tamir edilmekte olduğunu öğrenerek memnun olmuşlardır. Bu arada sevincini izhar eden Başbakanımız:

“ – Pek yakında demiştir, buralarda tamamen türk elinden çıkmış yeni yeni gemiler inşasını da göreceğime eminim.”

 

Akademide

(...) mimari şubesindeki faaliyeti de tetkik etmiş akademi müdürüne şunları sormuştur:

“ – Mühendis mektebinde de bir mimari şubesi vardır. Bu suretle İstanbulda iki mimarlık mektebi oluyor. Bunları birleştirmek kabil değil midir?”

Akademi direktörü B. Burhan Toprak Başvekilimizin bu sualine cevab vererek mühendis mektebindeki mimari şubesinin akademiye ilhak edilmesinin çok isabetli olacağı kanaatinde bulunduğunu söylemiştir. (...)


 

 

 

 

 

Resmi Gazetelerin Resmi Dil Dışında Diğer Dillerde de Yayın Yapacağına İlişkin Haberlere AA Aracılığıyla Yapılan Yalanlama [162]

 

Başvekâletten:

Resmî gazetelerin, devletin resmî dili olan türkçeden maada ecnebi lisanlarda da çıkarılacağı hakkında bazı gazetelerde tesadüf olunan yazılar hiçbir esasa istinat etmemektedir. Keyfiyetin tekzibine Anadolu Ajansı mezundur.

 

 

 

 

 

 

 

Halkevleri’nin Kuruluşunun 5. Yıldönümü Dolayısıyla İçişleri Bakanı ve CHP Genel Sekreteri Şükrü Kaya’nın Mesajına Verilen Yanıt [163]

                                                                                                                                                                                                        

Sayın Şükrü Kaya

Dahiliye Vekili

Ankara

Halkevlerinin yıldönümünü size ben de kutlar kurumlara başarılar diliyerek muhabbetlerimi sunarım.

Başvekil

İnönü

 

 

 

İzmir’deki Bazı Tetkikler Sırasında [164]

 

Kadifekale’de yapılacak park çalışmaları için:]

“ – Çok iyi çalışılıyor, hakikaten iyi eserler vücude getiriliyor.”

 

[Menemen’de]

Dönüşte güzergâhtaki köylüler, bayraklarla kafileler halinde yola çıkmışlar, kendilerini karşılamışlardır. İnönü, geçen gelişlerindeki gibi, köylüye müteaddid sualler tevcih etmişler ve bu meyanda birkaç ay evvel anavatana gelip iskân edilen muhacirlerle konuşarak:

“ – Nasılsınız, çalışmağa başladınız mı? Nekadar toprak aldınız? Kâmilen ektiniz mi? Ne ektiniz? İhtiyaçlarınız var mı? Barındığınız yerler nasıldır? Benden bir şey istiyor musunuz?”

Diye sormuş, aldığı cevablardan memnun kalmıştır. (...)

 

 

 

 

 

Musiki Öğretmen Okulunun Tiyatro ve Opera Sınıflarını Gezerken [165]

 

– Tatbikat derslerinizi gördüm. Çalışmanız ümitlerimi çoğalttı. Muvaaffakiyetleriniz bundan sonra göstereceğiniz gayretle mütenasib olacaktır.

Milli sahnemiz için yetişecek olan değerli sanatkârlarımız bu memlekette her vakit en yüksek itibara ve şerefe mazhar olacaklardır. Üç beş sene sonra içinizden millî sahnemizin büyük sanatkâr namzetlerinin yetiştiğini görerek en çok sevinenlerden biri ben olacağım.

Milli varlığın en güzel kısmı olan güzel türkçemiz en doğru ve en beliğ telaffuzunu türk sahnesinde bulacaktır. Bunu sizden bekliyorum.

Sanatkâra yakışacak kuvvetli bir karaktere sahib olarak göstereceğiniz meslek sevgisi, çalışma heyecanı muvaffakiyetinizin temeli olacaktır.

Tekrar ediyorum: gördüklerim ümitlerimi arttırdı.


 

 

 

 

 

Çekirdeksiz Üzüm Kongresi Dolayısıyla Ekonomi Bakanı Celal Bayar’ın Mesajına Verilen Yanıt [166]

 

Çekirdeksiz mahsulünün millî bakımdan büyük ehemmiyetini gözönüne alarak onun hususî meselelerini tetkik etmek için bir kongre toplanmasını çok faydalı bir teşebbüs addettim.

Yüksek üyelerin tecrübeleri ve teklifleri[nin] hükûmeti isabetli tedbirlere sevkedeceğini ümit ederim. Enternasyonal pazarda, millî mahsulün nefaseti ve tüccarın yüksek ahlâkı, gibi esaslı vasıflar yanında standard meselesi mahsulümüze rağbeti artırmak ve müstahsili meşru kazancından mahrum etmek [etmemek] için başlıca bir vasıta olduğuna şüphe yoktur.

Sizi ve yüce üyeleri tebrik ederim.

Başvekil

İsmet İnönü


 

 

Romanya Dışişleri Bakanı Viktor Antonescu’nun Türkiye’yi Ziyareti Dolayısıyla Romen Rador Ajansı’na Verilen Demeç [167]

 

Bütün memleket, müttefik milletin muhterem mümessili B. Antonesku ve refikasını hususî bir sevinçle kabul etti.

Ekselans B. Antonesku ile yaptığımız bütün görüşmelerde, kendisinin mülâhazalarındaki vuzuhu ve noktai nazarlarındaki doğruluğu hassaten takdir ettik. Bu, Romanya hükûmeti ile şahsî bir temasta bulunmak için mesut bir vesile teşkil eylemiştir.

Münasebetlerimizin esas hatları, Balkan Antantı ile ve iki memleket arasındaki anlaşmalarla tesbit edilmiş olmakla beraber, bu şahsî temas, iki memleketin idaresinde hakîm olan prensiplerin tesanüdünü ve hayatiyetini yeniden kaydetmeğe daha ziyade yardım eylemiştir.

Bütün Türk milleti, B. Victor Antoneskunun şahsında, dost ve müttefik asîl Romen milletini selâmlamıştır.

Romen milleti nezdinde en dost ve en sadık hissiyatımın tercemanı olmalarını, sizin vasıtanızla, Romen efkârı umumiyesinin mümessillerinden rica ederim.

Memleketimiz devlet adamlarının her ziyareti, memleketimizde milletin umumî heyecanı ile karşılanmıştır. Romanyaya şunu temin edebilirsiniz ki zamanla bağlılığımızın kuvveti ve birliğimizin ehemmiyeti artmaktadır.

Şurası şayanı memnuniyettir ki, münasebetlerimiz sıkılaştıkça beynelmilel sahada sulh eseri de bundan pek ziyade kazanmaktadır. Beynelmilel sulh dostları, Balkan Antantı beynelmilel teşekkülünden ve Türkiye ile Romanya arasındaki bu derece sıkı münasebetlerden memnun ve ayni zamanda emin olmalıdır.

Reisicumur, B. Antonesku ile temasından hususî ve bariz bir zevk duymuştur. Kendisi, bana, B. Antonesku ile yaptığı konuşmalarından pek ziyade memnun kaldığını anlatmıştır. Bu, B. Antonesku için hakikî bir muvaffakıyettir.

Ekonomik ve kültürel münasebetler için çok iyi şeyler tesis ettik. Bükreşe talebe göndermeği düşünüyorum ve bazı Fakülte[leri]miz için Romanyadan birkaç talebe bekliyorum. [Böylece] Genç nesiller, biribirlerini daha iyi anlıyacaklar ve biribirlerine daha ziyade bağlanacaklardır.

Meziyetlerini ve sulh için gayretlerini takdir etmiş olduğumuz büyük devlet adamı B. Tatareskonun ziyaretine büyük bir sevinçle intizar ediyoruz. Bu ziyaret, memleketimiz için hususî bir bahtiyarlık teşkil eyliyecektir.

 

 


CHP Meclis Grubunda Dış Temaslar ve Meclis Başkan Vekilliği Hakkında [168]

 

(...) Söz alarak kürsiye gelen Başbakan İsmet İnönü:

1 – Geçenlerde Ankarayı ziyaret eden Romanyanın değerli Hariciye Nazırı M. Antonesco ile görüşmelerinden Balkan Antantının günden güne daha kuvvetli bir vaziyette olduğunun ve umumî siyasette tam bir görüş birliği bulunduğunun müşahede edildiğini anlattı. Parti grupu Romanya lehinde geniş muhabbet tezahüratı yapmıştır.

2 –Yugoslavya Başvekilinin geçen seneki ziyaretini iade etmek üzre yakında Belgrada gideceğini ve bu vesileden istifade ederek umumî siyaset vaziyetini dostlarımızla gözden geçirmek fırsatını bulacaklarını söyledi.

3 – Merhum Gaziantep Saylavı Nuri Conkerden münhal bulunan Büyük Millet Meclisi reis vekilliğine Seyhan Saylavı Hilmi Uranın riyaset divanınca namzetliği tensip olunduğunu bildirerek parti grupu umumî heyetinin tasvibine arzolundu ve ittifakla kabul edildi.

 

 

 

 

Atçılık Hakkında Yayınlanan Resmi Genelge [169]

 

Başvekil İsmet İnönünün imzasile vilâyetlere şu tamim gönderilmiştir:

At yetiştirenleri teşvik, ayni zamanda at neslinin ıslahı hususundaki emek ve gayreti teshil etmek için evvelce de tamimen bildirildiği üzere gerek Vekâletin ve gerek vilâyetlerin hara ve depo ihtiyacları için satın alacakları binek evsafındaki damızlık aygırlar her yerden evvel koşu yerlerine müracat ve koşu meydanlarında tecrübe edilmiş, irsen* intikal edecek özür ve kusurları olmıyan koşu aygırlarını tercihan mubayaa ve koşum istikametindeki aygırlar için ayni suretle hayvan sergilerine müracaat etmeleri hususunun daima gözönünde bulundurulmasının alâkadarlardan temenni edilmesi encümenin bu defaki toplantısında kararlaştırılmıştır.

Semereli neticeler vereceği şüphesiz olan bu cihetin önemle takibini ve her sene sonunda bu suretle koşu yerlerinden ve sergilerden satın alınan aygır adedile fiatlarının bildirilmesini rica ederim.

 

 

 

 

Boş Milletvekilliklerine CHP Adaylarını Açıklayan Bildiri [170]

 

Kayseri Saylâvı Süleyman Demirezen ve Gaziantep Saylâvı Nuri Conkerden boşalan Kayseri Saylâvlığına Maliye Müsteşarı Faik Baysal ve Gaziantep Saylâvlığına Hariciye Vekâleti Genel Sekreteri Numan Rifat Menemencioğlu parti genbaşkurunca* parti namzedi olarak onaylanmışlardır. Sayın seçicilere bildirir ve ilân ederim.

C. H. P. Genel Başkan Vekili

İsmet İnönü

 

 

Yunanistan’ın Ulusal Bayramı Dolayısıyla Başbakan I. Metaksas’a Gönderilen Mesaj [171]

 

Ekselâns Metaksas

Başvekil

Atina

Yunan millî bayramı münasebetile, Cümhuriyet hükûmetinin en hararetli tebriklerile birlikte şahsî saadetiniz ile dost Yunanistanın refahı hakkındaki candan dileklerimi ekselânsınıza arzetmekle mübahiyim.

İ. İnönü


 

 

 

Karabük Demir Çelik Fabrikası Temel Atma Töreninde Verilen Söylev [172]

 

Karabükte, demir ve çelik fabrikalarının temelini atmak için toplanmış bulunuyoruz. Bu hadisenin bütün memleket için olan büyük ehemmiyetine işaret etmek isterim. Atatürk bu büyük müessesenin temel atma merasimine bizi memur etti. Şimdi eserin ehemmiyetini gösterecek bir iki rakkamı size ve memlekete arzetmek isterim.

Karabük demir ve çelik fabrikaları adı dikkatinizi celbetmiştir. Demir ve çelik fabrikaları yedi büyük fabrikadan mürekkeptir. Bunlardan herbiri her memlekette başlıbaşına birer kıymet sayılabilir. Yüksek fırınlar, çelik fırınları, kok fırını, haddehane, 20.000 kilovat kudretinde bir elektrik santralı, büyük bir atelye ve tâli maddeler fabrikası, bugün meydane getirilmesi kararlaştırılmış olanlar bunlardır. Bu müesseselere dayanarak yeniden kurulacak fabrikalar ayrıca birer mevzu olacaktır. Kurulacak fabrikalar fennin en son terakkilerini ve en son icatlarını ihtiva edecek, en kuvvetli müesseselerdir. Bu fabrikada günde bine yakın amele çalışacaktır. Amelenin nisbetle azlığı kurulacak olan bu fabrikanın ne kadar modern ve makanize edilmiş olduğunu göstermeğe kâfidir.

Bütün bu müesseselere 22 milyon liradan fazla para sarfedeceğiz. Fabrikaların hergün kullanacağı madenleri iki yüz otuz altı vagon taşıyacaktır. Bu hergün on trenin buraya gelmesi demektir.

Arkadaşlar,

Endüstri hayatına hevesle girdikten sonra asıl endüstrinin ana kısmına, ağır endüstriye bugün başlamış bulunuyoruz. Makine endüstrisine de buradan başlanır. Bu müessese içtimaî bakımdan da ayrıca dikkati celbedecek bir kıymeti haizdir. Burada çalışanların ikamet ve çalışma sıhhat şartları, mektep ihtiyaçları ayrıca hazırlanacak, bunlar için ayrı ayrı müesseseler kurulacaktır. Görüyorsunuz ki, Karabük demir ve çelik fabrikaları ile memleketin her sahada çok kıymetli olan başlıca ihtiyaçlarına cevap verecek bir müessese kurmakla kalmıyoruz. Cümhuriyetçi ve milliyetçi Türkiyenin manevî ve içtimaî bir medeniyet ve kültür müessesesini de meydana getirmiş oluyoruz.

Demir ve çelik fabrikalarının endüstri bakımından, ekonomi bakımından olduğu kadar memleket müdafaası için olan yüksek ehemmiyetine de bilhassa dikkatinizi celbetmek isterim.

Bu fabrikalar her ihtiyaç için istediğimiz demir ve çelik temin etmekle memleket müdafaası bugünden sonra daha geniş temellere istinat etmiş olacaktır. Her bakımdan memlekete bu kadar lüzumlu ve faydalı olan bu fabrikaları vücude getirmek Atatürkün büyük bir ehemmiyet verdiği başlıca bir mevzu idi. Bugün temelini atmakla sevinç duyduğumuz bu fabrikaların kurulması için çok çalışılmış, uzun müzakereler ve tetkiklerde bulunulmuştur. Bu yolda kararlaştırılmış olan sayısız zorlukları gidermek ve kuruluşlarını tahakkuk ettirebilmek için başlıca istinat ettiğimiz kuvvet Atatürkün bitmez tükenmez muzahereti ve yardımı olmuştur. Memlekette esaslı ve devamlı her varlığın düşünücüsü ve yaratıcısı olan Atatürk’ün yüksek adını sonsuz sevgi ve saygılarla huzurunuzda ve bütün millet karşısında anmak benim için bahtiyarlık ve şerefli bir vazifedir. Biraz evvel bu fabrikaları vücude getirmek için uzun bir müddettenberi yapılmış olan hazırlıklara işaret etmiştim. Bütün bu hazırlıklarımız arasında bu fabrikaların kurulmasını, ehemmiyetine istinat olunur bir müesseseye vermek başlıca ehemmiyet atfettiğimiz bir nokta idi. Brasserd firmasından istediğimiz ehemmiyeti bulduğumuza kani olduğumuzu zikretmek benim için bir zevktir. Bu eseri vücude getirmek üzere Sümer – Bank ile Brasserd müessesesi kendi münasebetlerini tayin eden mukaveleler hükümleri dahilinde beraber çalışacaklardır. Buna şüphe yoktur. Bir işte karşılıklı vazife sahibi olarak beraber çalışmaları samimiyet havası içinde bulunmaları teşebbüsün muvaffak olması için esaslı bir âmil ve zorlukları yenmeleri için büyük kolaylıktır. Bu merasimin bariz olan diğer bir mânasını da ifade etmek isterim. Türkiyenin en mühim endüstri teşebbüsü, bugün Türk – İngiliz dostane münasebetlerinin iyi bir gösterisi mânasını almakla hususî bir ehemmiyet ve kıymet arzeder. İngiliz Export credit cuarantte dairesinin Brasserd müessesesine yapmış olduğu yardımın İngilterece memleketimize karşı gösterilmiş olan bir itimat ve dostluk eseri olduğunu bilhassa kaydetmek isterim. Biz Türkler memleketimize maddî delillerle sempati gösteren bir siyaseti en itimat verici bir siyaset telakki ederiz. İki memleket arasındaki bu yeni vaziyetin iki yüksek yapıcısını sizin yüksek takdirinize arzederim. Doktor Aras ve İngilterenin Türkiyedeki Büyük Elçisi Sir Persi Loren. Muhterem büyük elçi bugün toplantımızda neşemize iştirak için aramızda bulunuyor. Bu dostane ve nazikane alâkadan dolayı da kendisine ayrıca teşekkür ederim.

Arkadaşlar:

Modern ve ileri bir millet endüstrisiz olamaz. “Endüstri bu zaman medeniyetinin esas umdesidir” gibi mütearifeleri tekrar edecek değilim. Ancak, bir noktayı bir daha canlandırmak isterim. Eğer Cümhuriyet rejimi olmasa ve Cümhuriyet Halk partisinin devletçi politikası takip edilmese idi, endüstrinin bu memlekette kurulması hiç bir zaman tahakkuk edemezdi. Bugün 22 milyon

liraya mal olan müesseseler kuruyoruz. Bugüne kadar kurduğumuz fabrikaların en küçüğü dört beş milyon liradan aşağıya kurulmamıştır. Eğer Cümhuriyet Halk Partisi ve onun hükûmetinin devletçi bir politikası olmasa idi, bu memleket hangi sermaye ile bu müesseseleri kurabilirdi. Cümhuriyet rejiminin yapıcı ve yaratıcı oluşu partimiz prensiplerinin iyi tatbikı ile kendini göstermiştir. Yakın bir zamanda burada vatandaşlarımız Cümhuriyetin üç mühim eserini, üç büyük feyzini kutladılar. Bir sene içinde demir yolunun açılışını gördük. İki üç gün önce de kömür havzasının tamamen millileştirilmesi yolunda başarılmış büyük bir işten dolayı Millet Vekilleri sayın arkadaşım Celâl Bayar’a karşı Büyük Millet Meclisinde teveccüh ve takdirlerini gösterdiler. Bugün de üçüncü olarak demir ve çelik fabrikalarının temellerini atıyoruz. Bu münasebetle tekrar edeyim ki, memleketin yalnız burası için değil bütün diğer tarafları için de icraat ve ıslâhat programlarımız vardır. Biz bu programları birtakım zorluklara tesadüf etsek bile hususî bir itina ile tatbikte sebat edeceğiz.

Şimdiye kadar geçirdiğimiz tecrübelerle huzurunuzda kendimize güvenerek tekrar edebiliriz ki programlarımızı tahakkuk ettirmek yolunda bütün kudretimizi sarfetmekten asla geri kalmıyacağız.

Arkadaşlar:

Bu güzel toplantıda haricî siyasete ait bir iki kelime söylemeği sevgili ve sayın dinleyicilere karşı bir saygı eseri saymaktayım. Umumî olarak beynelmilel sahada söylenecek şey azdır. Beynelmilel siyaset sık sık heyecan verici buhranlara maruz kalmaktadır. Fakat son zamanlarda muhtelif siyasî ceryanlar daha ziyade sulh istikametinde süzülmeğe başlamıştır. Öyle günler yaşıyoruz ki bir iki sene gibi kısa bir zaman için bile kat’î teşhisler koymak mümkün değildir. Fakat biraz evvel söylediğim gibi sulh yolunda birtakım iyi duygular ve hareketler hissediyoruz, yahut hissetmek istiyoruz.

Arkadaşlar:

Biliyorsunuz ki beynelmilel sahada son senelerin en mühim değişikliği silâhsızlanma teşebbüsünün akamete uğraması ve her memleketin silâhlanmağa var kuvvetile koyulmuş olmasıdır. Bu gidiş nereye varacaktır? Zannedilebilir ki tehlikeler geçildikçe silâhsızlanmağa dayanan bir sulh sistemi yerine zaman ile milletlerin takatleri sonuna kadar silâhlanmalarına dayanan bir sulh sistemi kendi kendine kurulacaktır. Böyle mühim bir geçit devresinde Türkiyeye düşen, kendini müdafaası için çok hassas olması ve hazırlıklı bulunmasıdır. Buna öteden beri büyük bir dikkat atfetmekteyiz. Bununla beraber her fırsattan istifade ederek siyasetimize hakîm olan sulh zihniyetini yürütmeğe çalışıyoruz. Sulh davacılarile samimî olarak beraberiz. Beynelmilel ihtilâf mevzularından herhangi birinin kalkmasını meserretle karşılıyoruz.

Arkadaşlar;

Bugün toplantıya gelen vatandaşlarımla yakından temas etmek bana zevk ve neşe verdi. Canlı ve kudretli milletin geniş ve bahtiyar bir istikbale karşı sarsılmaz itimadı bütün bakışlarda canlanıyor. Herşey Türkiyenin daha büyük ve daha ileri hamlelerinin delilidir. Sümer Bank, demir ve çelik fabrikalarını ilk plânda şimdikinin yarı takatinde düşünmüş idi. Plân hazırlanırken takati bir misli artırıldı. Daha bir misli artırılabilmesi için de inşaat esnasında ihtiyati tedbirler aldı. Bütün bu misil artmaları[nı] sizlerin neşe içinde idrak edeceğinizi düşünmek insana zevk ve gurur veriyor.

Vatandaşlarım, bu toplantımızı şereflendirmek için Büyük Millet Meclisi sayın bir reis vekilini ve aziz millet vekillerini gönderdi. Şükran hislerimizi ifade etmek borcumdur. Yakın kazalardan gelen kadın ve erkek vatandaşlarıma da sevgi ve teşekkür duygularımızı sunarım. Demir ve çelik fabrikalarına temel atılmasını, millet ve memleket sevinilecek bir kutlu hâdise saymakta haklıdır.

 

 

 

 

Ereğli Bez Fabrikasının Açılışında AA’ya Verilen Demeç [173]

 

Ereğli bez fabrikasının resmen açılmasını yaptım. Onbeş gündenberi tam işlemeğe başlamış olan bu fabrika, Sümer Bank dokuma kurumlarının orta çapta bir örneğidir. 16500 iğ ve 300 dokuma tezgahı vardır.

[Ereğli bez fabrikası] Diğer fabrikalardan daha ince kumaş dokuyacaktır. Tezgâhlarda bulunan ince bezler ve patiskalar seyircilerin takdirini celbetti.

Fabrikanın boyahaneleri, lâboratuarları ve diğer kısımları vardır ve ilerde büyütülmesi imkânı gözönüne alınmıştır.

Bu kıymetli eser için üç buçuk milyon lira sarfedilmiştir. Ereğli bez fabrikasının az zamanda her aileye kendini sevdirecek çok önemli bir millet fabrikası olduğunu emniyetle söyliyebilirim.


 

 

 

CHP Meclis Grubunda Ziraat Bankasına İlişkin Yasa Tasarısıyla İlgili Açıklama [174]

 

C. H. Partisi Kamutay Grupu Başkanlığından tebliğ edilmiştir:

Cumhuriyet Halk Partisi Kamutay Grupu bugün, Salı 6/4/1937 öğleden sonra Antalya saylavı doktor Cemal Tuncanın reisliğinde toplandı.

Ziraat Bankasının iktisadî ve zıraî hayatta memlekete yaptığı mühim hizmetlerden ve banka memurlarının yüksek mesaisinden takdirle bahseden Başbakan İnönü, bu banka için hükûmetin Meclise takdim ettiği kanun lâyihasının müzakeresinde Ziraat Bankası memurlarının tekaüd ve ikramiye haklarının diğer millî bankalar memurları hakkındaki mevzuata uygun olarak, tekrar tetkik ettirilmesini tebarüz ettirdi. Bu mesele üzerinde birçok hatibler ve İktisad Vekili Celâl Bayar söz alarak, Ziraat Bankasının ehemmiyetinden ve bugünkü sağlam durumundan güvenle bahsettikten sonra Başbakan İnönünün teklifleri Grupça ittifakla tasvip edildi.


 

 

 

 

 

Suriye Başbakanı Cemil Mürdüm’ün Türkiye’den Geçişi Dolayısıyla İlettiği Mesaja Verilen Yanıt [175]

 

Ekselans Merdüm – Başvekil –

Şam

6 nisan tarihli telgraflarında ifade buyurdukları hissiyattan dolayı Ekselansınıza en har[aretli] teşekkürlerimi bildirir ve Ekselansınızla Türkiyede görüşmekten bahtiyarlık hissedeceğimi arzederim. Dost Suriye milletinin daimî saadet ve refahını temenni eylerim.

İsmet İnönü


 

 

Yugoslavya’ya Hareketinden ÖnceYugoslav ve Türk Basın Temsilcilerine Verilen Demeç [176]

 

Yugoslavya’ya içimde büyük bir sevinçle gidiyorum. Hareketimden biraz evvel fevkâlade olarak toplanan icra vekilleri heyeti, Yugoslavya’ya Türkiyenin samimî ve candan bağlılığını iblâğ etmeği benden istedi. Son dakikada Büyük Şefim Reisicümhur Atatürk, bana verilen vazife ile yakından alâka göstererek bilhassa Yugoslavya ile Türkiye’yi bağlıyan rabıtaların sağlamlığını tebarüz ettirmek lütfunda bulunmuşlardır. Ankara’da ve İstanbul’da bütün halk, bana tevdi edilen bu vazifeden fevkâlade memnun olduğunu göstermiş ve bütün tezahüratile Yugoslav milletine Türk millî sempatisinin bildirilmesini istemiştir. Bunlar, bütün Türk milletinin tek bir kütle halinde Yugoslavya’ya seyahatimiz esnasında sedakat hislerimizin tezahüratına iştirak edeceğine beliğ emmaredir.

Bu dostane tezahürler esnasında şüphe yok ki Türk milletinin bu hissi alâkası, bütün dünyanın nazarı dikkatini celbetmekten hâli kalmıyacaktır.

Yugoslavya’nın yüksek devlet adamı, Türkiye’nin samimî dostu Başvekil M. Stoyadinoviç’i bir an evvel görmeğe sabırsızlanıyorum. Dost Yugoslavya’nın başvekilinin memleketimiz efkârı umumiyesinde yaratığı iyi tesir o derecedir ki hatırası hala canlıdır. Yugoslavya devlet adamlarının yüksek meziyetleri bizde daima takdir edilmiş ve büyük bir itimad telkin etmiştir.

Naibi Saltanat Altes Prens Paul’a şahsen saygılarımı arzedebileceğimden bilhassa büyük şeref ve saadet duyuyorum.

Ben ve arkadaşım Hariciye Vekili Dr. Aras, Yugoslavya’ya içten ve dostça konuşmağa gidiyoruz.

Türkiye ve Yugoslavya balkan misakının başlangıcındanberi en sadık azalarından bulunmuşlar ve her fırsatta balkan misakının takviyesi için çalışmışlardır.

Bugünkü vaziyetler içinde Balkan Misakı, Avrupa için her zamankinden kıymetli olan sulhun esas teşekküllerinden biri olmuştur. Umumiyetle Balkan Misakı azası ve hususile Türkiye Yugoslavya münasebatının beynelmilel anlaşmada aklıselimin en esaslı rükünlerinden olduğunu açıkça göstereceğiz.

Türkiye ve Yugoslavya’nın Avrupa sulhunu halde korumak ve atide onu tehdit edecek hadisata karşı koymak uğrunda değerli hizmet sarfettiklerine kaniiz.

Beynelmilel sahadaki nüfuzumuzu, olduğundan fazla görmek istemiyoruz. Fakat tevazuumuz istihkar edilmemelidir.

Açık sözlülüğümüz, dürüstlüğümüz ve bilhassa münasebetlerimiz her türlü suiniyetten varestedir.

Bu itibarla kendimizde müşterek siyasetimizden müftehir olmak hakkını görmemiz kolay anlaşılır.

Vasıtanızla dost Yugoslav matbuatından büyük Yugoslav milleti nezdinde Türk milletinin en samimî hissiyatının tercümanı olmasını rica ederim. Yugoslav matbuatı, Türk efkârı umumiyesinde lâyık olduğu mevkii bihakkın ihraz etmiştir.

Avrupa sulhu ve balkanlılar arasında teşriki mesai lehine daima çalışmağı bilmiş olan dost memleket matbuatının vatanperverlik ve durendişliğini daima takdir ettik. Her iki taraf matbuatının kendiliğinden biribirini anlayışı iki memleketin millî işlerine ve müşterek davalarına her vakit faydalı olmuştur.

Çoktanberi içimde güzel müttefik memleketi ziyaret etmek arzusu vardı. Bugün bu arzunun tahakkukundan dolayı duyduğum zevk ve heyecan kolay anlaşılır.

Kardeş ve müttefik milletin en samimî saadet ve taali temennilerimizi kabul etmesini dilerim.


 

 

 

Belgrad’da Yugoslav Başbakanı M. Stoyadinoviç’in Onuruna Verdiği Yemekte Yapılan Konuşma [177]

 

Bay Başvekil ve aziz dostum,

Sizi Ankarada kabul etmek büyük şeref ve zevkine nail olduğum gündenberi bu büyük ve güzel dost memlekette bulunmak sevincini kendime emel edinmiştim. Bu memlekete muvasalat eder etmez, güzel sözlerinizin bütün vüs’atiyle çok beliğ bir surette ifade edegeldiği sıcak samimilik havasını hissettim.

Yugoslav milletinin memleketim hakkında gösterdiği sempati ve bu sempatinin tezahürü suretile beni şereflendirdiğini dostluktan dolayı size, Dost memleket hükûmetinin Reisine teşekkür ederim. Yugoslav milletinin bu tezahürünün ve söylediğiniz asîl sözlerin bütün Türkiyede ve bütün Türklerin kalbinde derin bir akis bulacağından emin olabilirsiniz.

En güzel ülkü için ve en güzel ülkü ile birleşmiş olan iki memleketimiz ve onların müttefikleri, endişe ve ümidin şaşırtıcı bir süratle birbirini takip ettiği bu son seneler zarfında ittifaklarının hakikî mânasını ve manevî kuvvetlerinin derecesini tanımışlardır. Barış davası için her şeyi yaptık ve yaptığımız her şey de memleketlerimizin beynelmilel teşriki mesai ve dünya barışı dahilinde saadetini istihdaf etmiştir. Bu itibarla, teşekkül ve inkişafına Yugoslavya ile Türkiye ve onların müttefikleri tarafından bu kadar hararetle yardım edilmiş olan Balkan Antantının bugün tam bir inkişaf halinde ve kendisine düşen mühim vazifeyi temamen yapabilecek kabiliyette olduğunu, mülâkatımız münasebetile müşahede ve tesbit etmekle bahtiyarım.

Biraz evvel zikrettiğim yıllar zarfında, Balkan antantının, faaliyeti hiç bir zaman endişe çerçevesi içinde değil fakat daima ümit çerçevesi içinde tezahür etmiş olan bir unsur olmuş bulunduğuna itiraz imkânı yoktur.

İstisnasız bütün komşularımızla iyi anlaşma ve barış siyasetinin haiz olduğu mümeyyiz vasıf kazanılmış dostluklarımızdan asla bir şey eksiltmeksizin bunlara daima ilâve imkânını veren sağlamlık ve ademi inhisardır.

Yine bu itibarladır ki, Yugoslavyanın hem kendisinin ve hem de Türkiyenin komşusu bulunan ve kendilerile ayni dostluk münasebetini idame ettirdiğimiz iki memleketle ahiren yapmağa muvaffak olduğu kıymetli anlaşmaları zikredeceğim. Filhakika blok halinde veyahut ayrı ayrı Balkan Antantı azası ile diğer devletler arasında karşılıklı taahhütleri çerçevesi dairesinde vukubulan  bütün sureti tesviye ve anlaşmalar gerek Balkan barışı ve gerek beynelmilel barış için tesirli ve kıymetli bir muzaherettir. Antantımızın karşılıklı bir itimat içinde birleşmiş olan azasını bağlıyan menfaatler, Balkan camiasını alâkadar eden dış işlerimizin sevk ve idaresinde hiç bir zaman falsolu bir ses çıkarmamıştır. Bu şartlar dahilinde Balkan ittifakımızı ve kendimize çizdiğimiz müşterek ülkü sahasında itimat verici Türk – Yugoslav münasebetlerini bekliyen günden güne daha mesut istikbalden şüphe etmiyorum.

B. Başvekil ve aziz dostum, Size dost ve müttefik memleketin kahramanca başarmasını bildiği bütün işler hakkındaki samimî takdir ve hayranlığımı söylerken, müttefik Yugoslavya siyasetinin mesut inkişafının hiç şüphesiz yüksek şahsiyetinizin eseri olduğunu tebarüz ettirmek isterim.

Kadehimi S. M. Kıral İkinci Piyerin şan ve şerefine, temaşası Yugoslavya dostlarının kalblerini sevincinden dolduran mükemmel başarıları hayirkâr basiretile ilham eden Naip Prens Paul’un ve S. E. Niyabet Meclisi azasının şereflerine kaldırırım. Dost ve müttefik Yugoslavyanın ve asîl Yugoslav milletinin daima daha yüksek olmasını temenni ettiğimiz refah ve saadetine ve sizin şahsî saadetinizle ve nazik ev sahibi Bayan Stoyadinoviçin saadetine içiyorum.

 

 

 


Stoyadinoviç ile Birlikte Gittikleri Kraguyevatz Kentinin Tren Garındaki Karşılama Töreninde  Belediye Başkanının Konuşmasına Sırpça Verilen Yanıt [178]

 

B. Reis, arkadaşım* ve ben, samimî kabulünüzden dolayı derin bir surette mütehassisiz. Ben ve dostlarım yeni Yugoslavya’nın kalbinde bulunmakla bahtiyarız. Irkımızın an’aneleri, kahramanlığı, diğer bütün insan faziletlerinin üstünde takdir eder. Yugoslav Milletinin millî seciyesine karşı olan hayranlık ve bağlılığımız bu suretle daha iyi anlaşılır. Yaşasın Yugoslavya, yaşasın Majaste Kıral İkinci Piyer, yaşasın Altes Ruayal Naip Prens Paul, yaşasın aziz dostum Milan Stoyadinoviç...

 

 

 

 


Saraybosna Tren Garı ile Vali Tarafından Onuruna Verilen Yemekte Yapılan Konuşmalar [179]

 

[Tren garında yapılan konuşma]

(...) Nihayet, dost ve müttefik Türkiyenin Başvekili ismet İnönü söz alabilmiş ve kendisine gerek Belgrad’ta gerek diğer Yugoslav şehirlerinde gösterilen hüsnü kabuller kadar samimî ve hararetli olan bu muhteşem hüsnü kabulden dolayı Saraybosna halkına içten teşekkür eylemiştir. Başvekil İsmet İnönü, Türkiye ile Yugoslavya arasındaki dostluğun, büyük sulh eseri için müştereken yapılan gayretlerle takviye edilmiş bir realite olduğunu tebarüz ettirdikten sonra dost ve müttefik Yugoslavyadaki seyahatinden dolayı çok mesut olduğunu, bu seyahatten mükemmel hatıralar götürdüğünü ve Saraybosna’daki hüsnü kabulün ise zihninde silinmez bir hatıra olarak kalacağını bildirmiştir. İsmet İnönü nutkunu Sırpça “yaşasın Yugoslavya” diyerek bitirmiştir.

[Yemekte Yapılan Konuşma]

(...) İsmet İnönü, Saraybosnada Münakalât Nazırı Spaho ve Harbiye ve Bahriye Nazırı Mariç’de hazır olduğu halde şerefine verilen ziyafette Türk – Yugoslav dostluğunun, sağlamlığını kuvvetle tebarüz ettirerek demiştir ki:

“Ordunuz kuvvetlidir. En modern teçhizata ve fevkâlade dikkate lâyık tesisata maliktir. Gerek sizin millî kuvvetiniz, gerekse alelûmum sulh için kudretli bir vasıtadır. Yugoslav ordusunun dostu olmak bir bahtiyarlıktır. Bu ordunun dostu olmıyanlar günün birinde bunu hissedeceklerdir.”

Başvekil İsmet İnönü Harbiye Nazırı Mariçi tebrik ettikten sonra Stoyadinoviç Hükûmetinin ve bilhassa Yugoslav Başvekilinin şahsen Türkiyede elde ettikleri itimadı bildirmiş ve Stoyadinoviçin daha ilk anda itimat kazanmağa muvaffak olduğunu ve bu hissin sonraları bu büyük devlet adamının ve bu büyük vatanperverin daha iyi tanınması neticesinden kuvvet bulduğunu ilâve eylemiştir.

Başvekil İsmet İnönü sözlerini bitirirken Türkiye’nin Yugoslavya’nın kuvvet ve terakkisinden derin bir sevinç duyduğunu çünkü Yugoslavya kuvvetinin Türkiye’nin de kuvveti olduğunu söylemiştir.

İsmet İnönü sırbça olarak şunları ilâve etmiştir:

“Sizlere Kamâl Atatürk’ün selâmını getiriyorum. Yaşasın Majeste İkinci Piyer, yaşasın Naip Prens Paul, yaşasın Niyabet Meclisi azası, yaşasın müttefiklerimiz Yugoslavlar.”


 

 

 

Hersek’te Onuruna Verilen Yemekte Valinin Konuşmasına Verilen Yanıt [180]

 

Aranızda geçirdiğim unutulmaz güzel günlerden dolayı sizlere bütün kalbimizle teşekkür ederiz. Götürdüğümüz intibaların bütün Türkiye için müşterek olacağına inanmanızı rica ederim. Kattaro boğazının çok güzel olduğunu biliyorum. Fakat ancak bugün gözlerimle gördükten sonradır ki, bunların hakikaten Adriyatik denizinin incileri olduğunu anladım. Bütün memleketlerden turistlerin oraya gelmelerindeki tehalükü çok iyi anlıyorum. Burada her türlü eğlence kendilerini beklemektedir. Bununla beraber güzel ve zengin memleketinizde seyahat ve eşsiz tabiî güzelliklerini hayranlıkla temaşa ederken, Yugoslavyanın, birinci derecede ehemmiyeti haiz bir âmil haline geldiğini Adriyatik ve Akdenizdeki mevkiinin ehemmiyetini de gördüm.

Başvekil nutkuna şu suretle devam etmiştir:

Menfaat ve mukadderatımız sıkı bir surette biribirine bağlıdır. Dostluğumuz sarsılmaz bir dostluktur. B. vali, sizin ve Kataro ehalisinin hakkımda ve arkadaşlarım hakkında gösterdiğiniz kabulden dolayı teşekkür ederken geçtiğim her tarafta milletinizi hayranlıkla takdir ettiğimi kaydetmeliyim. Aranızda, karşılıklı bağlarımızın nekadar samimi, dostluğumuzun nekadar sarsılmaz ve sağlam temellere müstenit olduğunu hissettim. Türk milletinin de ayni hissiyatı ve karşılıklı teşriki mesaimiz lüzumuna olan ayni imanla mütehassis ve müttasıf olduğuna inanınız.

Başvekil nutkunu Sırbça ve Hırvatça olarak “yaşasın Yugoslavya” sözlerile bitirmiştir.


 

 

 

Ulroş’ta Politika Gazetesine Verilen Demeç [181]

 

Bu güzel ve romantik bölgeleri görmek için bana verilen fırsattan dolayı pek bahtiyarım. Memleketinizde yaptığım ziyaretten silinmez hatıralar götürüyorum

Bu ziyaret esnasında, biz Türkiye millet ve Cümhuriyeti mümessillerine karşı bütün Yugoslav milletinin büyük ve samimî dostluğunu pek yakından hissettiğimiz için bahtiyarlığım daha büyüktür. Milletin, dostluğumuzun daha ziyade kuvvetlenmesine ve daha kuvvetli olarak tezahür etmesine hadim olduğunu gördüğümden dolayı bilhassa mes’udum. Yaşasın Türk – Yugoslav dostluğu, yaşasın Yugoslavya.


 

Valjevo’da Belediye Başkanı Tarafından Onuruna Verilen Yemekte Yapılan Konuşma [182]

 

B. Reis; Güzel sözlerinizden dolayı size teşekkür eder ve güzel memleketinizde Yugoslav Milletinin bize karşı gösterdiği hüsnü kabulden dolayı pek ziyade mütehassis olduğumuzu bildirmeğe müsaraat ederim. Memleketinize, Türk Milletinin kardeşçe selâmını ve sadık dostluğunu Yugoslav Milletine getirmek için geldim. Memleketimizin dostluk ve ittifak münasebetlerile ilk olarak alâkadar olmuş olan ve ayni zamanda milletinizin şecaatinin ve sağlam ve temiz seciyesinin hayranı bulunan çok muhterem Şefim Cümhur Başkanı Atatürk, bu münasebetle, güzel memleketinizde yaptığımız seyahatin muhtelif safhalarına hususî bir alâka göstermektedirler.

Milletle temasımıza fırsat veren Başvekil B. Stoyadinoviç ile Kıraliyet Hükûmetine bilhassa minnettarım. Her tarafta milletle açık kalple ve sırpça görüştüm ve Yugoslav Milleti tarafından anlaşıldığıma inanacak vaziyette bulunmakla bahtiyarım. Karşı karşıya olan bu basit temas karşılıklı dostluğumuzun kuvvetini bir kere daha takdir etmekliğimize imkân verdi. Muharebe meydanında cesur ve kahraman ve diğer milletlerle olan münasebetlerinde centilmen olan Yugoslav Milletini her zaman takdir ettik. Bu, filhakika, bu dostluğa verdiğimiz kıymetin en beliğ ifadesidir. Yugoslavya içerisinde yaptığımız bu seyahat esnasında, memleketinizi bütün faaliyet sahalarında tanımak fırsatına nail oldum. Bütün gördüklerimden edindiğim çok vazıh ve sarih intibaları birkaç kelime ile size söyliyeceğim. Bu millette, millî kuvvetlerini ve yüksek meziyetlerini müdrik büyük bir millet görmek fırsatını buldum. Her tarafta, memleketi terakkiye sevkeden millî hükûmetin idaresinde bütün sahalarda şayanı kayıt bir faaliyetle çalışılıyor. Bu şerait dahilinde bu çalışkan milletin istikbalini tasavvur etmek kolaydır ve Kıral İkinci Piyer’in zamanı idaresinin ne kadar parlak olacağını keşfetmek mümkündür. Keza Yugoslav Milletinin, milletimiz tarafından benimsenen kuvveti önünde hissettiğim takdir ve hayranlığı da söylemek isterim.

Dostum B. Stoyadinoviç’in huzurile, size siyasetten bahsetmekliğime müsaadenizi rica ederim.

Memleketlerimiz arasındaki münasebat, sadık bir suretle bağlı bulunduğumuz Balkan ülküsüne dayanmaktadır ve bu samimî kanaatledir ki Balkan Antantı içinde teşriki mesaimize devam edeceğiz..

Keza biz ve Yugoslavlar mevrus malımız olarak telâkkiye hakkımız olan Akdenizdeki alâkamızla da biribirimize merbutuz. Bu itibarladır ki, bizim gibi Akdeniz devleti olan diğer devletlerle, ayni barış ülküsü için, yalnız kendi mefaatlerimizin vikayesi için değil ayni zamanda herkesin nef’ine olarak, daima teşriki mesai edeceğiz.

Türkiyeyi ve Yugoslavya’yı birleştiren rabıta, onların müşterek barış ülküsüdür. Aktettiğimiz ve sadık kaldığımız ve daima da kalacağımız taahhütlerle muayyen vecibelerimiz mevcuttur. İttifakımız, samimî olduğu ve hiçbir muzmer fikir olmadığı için bu kadar sağlamdır. Bu aynı zamanda, bu ittifakın devam etmesi ve bizden sonra gelen nesillere de hadim olması için de sebeptir. Hemen şunu da ilâve etmeliyim ki, müşterek siyasetimizin kuvvetlerinden biri de, hiçbir inhisarı tazammun etmeyişidir. Her teşriki mesai teklifini memnuniyetle kabul ediyor ve etrafımızda barışı takviye için müşterek bir fayda olarak selâmlıyoruz. Bu asla ittifakımızı zayıflatamaz.

Bu güzel memlekette bize ibzal ile gösterilen büyük misafirperverlikten ve bütün dostluk nişanelerinden memleketime silinmez hatıralar götüreceğim.

Keza Altes Roayal Naip Prens Pol’a olan derin takdir ve hayranlığımı ifade etmekle bahtiyarım ve dost ve müttefik memleket hükûmetinin başında, şahsı bizim için de sizin için olduğu kadar kıymetli olan Doktor Stoyadinoviç gibi güzide bir adamı görmekle hissettiğim sevinci burada tebarüz ettirmek benim için büyük bir zevktir. Onun şahsında mükemmel bir dost, hayranlıkla takdire lâyık bir adam ayni zamanda büyük bir kumandan bulmakla çok mesrur oldum.

Müşterek dava karşısında büyük bir takdir gösteren ve burada hazır bulunan Bakan B. Behmen, Yankoviç ve Sotoviç’i candan selâmlarım.

Keza bu masada bulunan Meb’us, Belediye Reisi ve kıymetli mesai arkadaşlarımız gazetecileri de ayni suretle selâmlarım.

 

 


Bulgaristan’ın Filibe Kentinde Basın Temsilcilerine Verilen Demeç [183]

Ankaraya hareket etmiş olan Başvekil İsmet İnönü, Filibe istasyonunda matbuat mümessillerine beyanatta bulunmuş ve yine kendisinin ve gerek Türk heyeti erkânının Bulgaristanda gördükleri hüsnü kabulden dolayı hararetli teşekkürlerini bildirdikten sonra ezcümle demiştir ki:

On senelik siyasetimiz esnasında Bulgaristanla dostluğa daima hususî bir ehemmiyet verdik. Terakkinin ve refahın bilhassa nizam ve sulha mütevakkıf olduğuna yakinen kani olduğumuz için hiçbir müzmer fikir gütmiyerek en samimî surette Balkan idealine bağlandık ve bütün Balkan memleketlerine karşı tam bir emniyetle hareket ettik. Bulgaristan hükûmetinin hakimane siyasetinin verimli, müspet ve Balkanlardaki müstakbel münasebetler için ümitlerle dolu neticelerini kaydetmekle çok bahtiyarız.

Milletinin büyük menfaatlerine derin surette vâkıf bulunan yüksek devlet adamı, başvekil B. Köseivanof, ayni zamanda, Balkanlar arası sulhunun de büyük mürevvicidir.

Yugoslavya hükûmetinin de Bulgaristana karşı çok iyi hislerle mütehassis bulunduğunu müşahede etmekliğime bir vesile teşkil eden Yugoslavya seyahatimden avdette Bulgar hükûmeti ile yaptığım bu teması, mesut bir hadise olarak telakki etmekteyim. Şüphe yoktur ki, Bulgar–Yugoslav iyi münasebetlerinden, biz, bütün Balkanlılar, sulh ideali eseri için çok kıymetli semereler alacağız. Asîl Bulgar milleti nezdinde en samimî temennilerime tercüman olmasını ve Türkiyenin en iyi dostluk hissiyatına inanmasını Bulgar matbuatından dilerim.

[Tamamlayıcı bir haber]

İsmet İnönü Filibe’de Bulgar gazetecilerine şunları söylemiştir:

“ – Sa* Majeste Bulgar Kralının hakkımızda gösterdiği çok büyük iltifata teşekkür etmeği kendimiz için bir borc addediyoruz. Başvekiliniz Köse İvanoftan, Bulgar hükûmetinden ve bütün Bulgar milletinden gördüğümüz çok samimî ve dostça hissiyat bizi cidden mütehassis etti. On senelik idaremiz zamanında Türkiye hükûmeti her zaman Bulgar dostluğuna büyük bir kıymet atfetmiştir. Bulgar milleti Türk milletinin kendisine karşı olan bu çok samimî hissiyatına her zaman itimad edebilir.

“Biz Bulgar komşularımızla daima dost kalmak istiyoruz ve sizin de bizim hakkımızda böyle düşündüğünüze kat’iyetle eminiz”

 

 

 

Edirne Tren Garındaki Sözleri [184]

 

“ – Seyahatimden çok memnunum. Yugoslavya benim ziyaretim münasebetile adeta bayram yaptı. Belgradda ve Yugoslavyanın her yarinde içten gelen sevgi tezarhürlerile karşılandım. O derece ki uzun müddet köylerinden çıkmıyan köylüler bile beni görmek, şahsıma ve memleketime karşı olan muhabbetlerini göstermek için ziyaret ettiğim şehir ve kasabalara gelmek suretile büyük zahmetlere katlanmışlardı. Tekrar ediyorum, her yerde çok büyük bir sevgi ve alâka ile karşılandım.

“Bulgaristanda da öyle.. Sa Majeste Bulgar Kralı da bana karşı çok büyük bir alâka ve samimiyet gösterdi. Çok memnunum. Bu seyahatimi ve bu esnada gördüğüm yüksek muhabbeti hiç unutmıyacağım.”

Başvekil bu sırada yağmakta olan yağmura işaret ederek:

“ – Yağmıyor yağıyor” [“Yağıyor yağıyor”] dedi. Kazım Dirik cevab verdi:

“ – Evet, bereket getirdiniz!” Başvekil gülerek devam etti:

“ – Yugoslavyada da sık sık yağdı. Öyle ya, oraya da muhabbet götürdüm.”

İsmet İnönü sonra memleket işlerile alâkadar olarak havaların nasıl gittiğini sordu. Anadolunun her tarafına faydalı yağmurlar yağdığını duyunca memnuniyetini:

“ – Anadoluda da yağmur varsa bu sene çok iyiyiz demektir” cümlesile ifade etti.

 

 

 


Uluslararası Kömür ve Kömür Yakan Vasıtalar Sergisinin Açılışında Yapılan Konuşma [185]

 

Arkadaşlar,

Ankara’da ilk defa kurulan arsıulusal kömür sergisini şimdi açıyoruz. Memlekette kömür istihlâkini, kömürü muhtelif yerlerde ve makinelerde, evlerde kullanmağı öğretecek ve kolaylaştıracak bir müessese olarak bu sergiye çok kıymet veriyoruz.

Serginin maksadı, burada gösterilmiş olan makinelerden bu memleketin ihtiyacına uygun olanların seçilmesidir. Sergiye lâyık olduğu ehemmiyeti tevcih ederek iştirak etmek isabetini gösteren firmalara ve bu beynelmilel sergimize alâka gösteren memleketlere teşekkür etmek isterim.

Bu açılış dolayısile bilhassa vatandaşlarıma işaret etmek istediğim nokta, bu serginin mümkün olduğu kadar çok yurtdaş tarafından gezilip görülmesidir. Sergiyi bilhassa ailelerin gezmesini, kömürün kullanış yerlerini ve kolaylıklarını yakından tetkik etmesini ve hele kadınlarımızın kömür istihlâk eden vasıtaları birer birer görmesini istiyoruz.

Memlekette kömür istihlâkini artırmak ve kömür kullanan cihazları yaymak hükûmetin takip ettiği başlıca bir politikadır. Bu politikayı tahakkuk ettirmek yolunda ciddî bir gayretle çalışan ve bu sergiyi açmak teşebbüsünde bulunup meydana getiren arkadaşım Celâl Bayar’a takdirlerimi ve tebriklerimi huzurunuzda arzetmek benim için bir vazifedir. Sergiye gösterdiğiniz yakın ilgiden dolayı hepinize ve bilhassa izhar ettiği alâka için kordiplomatik’e teşekkür etmek benim için bir zevktir. Bu açılan serginin memlekette kömür istihlâkini ve kömür yakan aletlerin ve makinelerin kullanılmasını artıracağını kuvvetle ümit ediyoruz.

Şimdi müsaadenizle sergiyi açıyorum.


 

 

 

İran Başbakanı ve İçişleri Bakanı Mahmud Cam’ın Mesajına Verilen Yanıt [186]

 

S. E. Mahmud

Başvekil ve Dahiliye Bakanı

TAHRAN

Türkiye ile İran arasında muhtelif muahede ve mukavelelerin akdi münasebetiyle lutüfkâr tebriklerinizden dolayı ekselansınıza hararetle teşekkür ederim. Benim de tebriklerimin ve dost İran milletinin saadet ve refahı hakkındaki samimî temennilerimin kabulünü ekselansınızdan rica eylerim.

İSMET İNÖNÜ

 

 

 

 

CHP Meclis Grubunda Yurtdışı Gezisi ile İlgili İzlenimleri [187]

 

C. H. P. Kamutay grupu bugün 27 – 4 – 937 öğleden sonra Trabzon saylavı Hasan Saka’nın başkanlığında toplandı:

Söz alan İsmet İnönü Yugoslavya seyahatinin iyi intibalarını anlatmıştır.

Dost memleket hükûmeti, meb’usları ve matbuatı ve büyük Yugoslav milleti tarafından Türkiyeye ve Türkiye başvekilinin şahsına karşı gösterilen geniş muhabbet ve samimî dostluklar tezahüratı parti grupunda alkışlarla karşılanmıştır.

Meb’uslar Balkan Antantı idealinin yüksek kıymetini ve bunun mühim istinatlarından başlıca biri olan Yugoslavya – Türkiye arasındaki sarsılmaz dostluğu tebarüz ettirmişlerdir.

İsmet İnönü Bulgaristan payitahtında Majeste kıral ve hükûmeti tarafından gördükleri dostane kabulü ve Balkan[lar]da sulh fikrinin ve iyi komşuluk münasebetlerinin yeni bir terakki gösterdiğini kaydetmiştir.

Parti grupu bunu büyük memnuniyetle karşılamıştır.

 

 

 

 

Londra Gezisi* Öncesinde Fransız Reuter Ajansı’na Verilen Demeç [188]

 

Sa Majeste Kralın tac giyme merasimi dolayısile Londraya ilk defa vâki olan bu seyahatimi bir falihayır telâkki ediyor ve bundan çok memnun bulunuyorum.

 

 

 

 

Paris’te Le Journal Gazetesine Verilen Demeç [189]

 

Konuşmalarım esnasında B. Blum ve Hariciye nazırı B. Delbosla umumî politika meselelerini gözden geçirdik. Bu meseleler üstünde, bağlı olduğumuz enternasyonal müessesat kadrosu içinde kalarak bir işbirliği ve barış politikası takib için bir anlaşmaya vardık.

Bu arada Sancak meselesine aid güçlüklerin halli çarelerini de aradık. Bu güçlükleri Cenevrede verilmiş olan prensib kararlarına tam kuvvetlerini vermek suretiyle bertaraf etmek gerektir. Bizim bir tek gayemiz vardır. O da Türk milletinin barış içinde inkişafına çalışmaktır. Türkiye sulha ne kadar samimî surette bağlı olduğunu bütün komşulariyle ve ezcümle Yunanlılar ve Bulgarlarla anlaşmak suretiyle ispat etmiştir.

 

 

 

 

 

19 Mayıs Bayramı Dolayısıyla İçişleri Bakanı ve CHP Genel Sekreteri  Şükrü Kaya’nın Mesajına Verilen Yanıt [190]

 

Ekselans Şükrü Kaya

Ankara

Ankara stadyomunda beni hatırlıyan vatandaşlarıma teşekkür ve minnetlerimi sunarım. 19 mayıs ne mutlu gün, ne aziz bayramdır.

İsmet İnönü

 

 

 

 

Yugoslav Basın Temsilcileri ile  Vreme Gazetesine Verilen Demeç [191]

 

“ – Herşeyden evvel, Yugoslav matbuatı mümessillerile tekrar görüşmem fırsatı zuhur ettiğinden dolayı hissettiğim memnuniyeti izhar etmek isterim.

“Seyahatimin neticelerinden çok memnunum. Kıymetli arkadaşım Dr. Stoyadinoviç’i tekrar selâmlamak fırsatına mazhar olduğumdan bilhassa memnunum. Kendisini, her zaman olduğu gibi, neş’eli ve müşterek davamıza karşı fevkalâde meyyal bir halde buldum.”

Bunun üzerine Başvekil Dr. Stoyadinoviç neş’eli bir tebessüm ile İsmet İnönü’ne teşekkür etmiş ve “Sevgili arkadaşım teşekkür ederim” demiştir. İsmet İnönü sözüne devam ederek :

“- Balkan Antantı, bu defe dahi tesbitine muvaffak olduğum veçhile tam kuvvettedir ve umumî sulhun en emniyete lâyık ve en müstakar âmilidir. Bu anlaşma ileride Balkanlarda sulh[un] semerelerini vermekte berdevam olacaktır.

“Ankara’da kabineye, Partime ve bütün politik mahfillere teferruatını izah etmiş bulunduğum Türkiye – Yugoslavya dostluğu Türkiye’de azamî meserret ve heyecan ile karşılanmıştır. Hattâ şimdi bile yüzlerinizde bizlere karşı beslediğiniz hararetli sempati duygularının akislerini görüyorum.”

Başvekil Dr. Stoyadinoviç İsmet İnönü’ne hitap ederek demiştir ki:

“ -Bakınız, gazeteciler nasıl memnunane gülüyorlar.”

İsmet İnönü sözüne devamla demiştir ki:

“- Buradan Atina’ya gidiyorum. Sevgili arkadaşım Dr. Stoyadinoviç ve ben birlikte Yunanlı dostlarımızı düşündük.” Trenin hareket zamanı gelmişti. İsmet İnönü bütün Yugoslav matbuatını hatırlıyarak:

“ -Yugoslavya matbuatına samimî selâmlarımızı tebliğ ediniz” dedi.

 

 


 

Politika Gazetesi ile Yapılan Söyleşi [192]

 

(Politika – Belgrad, 25/5/1937) gazetesi Başvekilimiz İsmet İnönü’nü hâmil bulunan trenin Gevgili istasyonuna 14 saat teahhurla vâsıl olduğunu İsmet İnönü’nü Gevgili istasyonunda Yunanistan Başvekili General Metaksasın Kalemi Mahsus Müdürü Andualis’in, Atina Elçimiz R. Eşrefin ve Selânik Konsolosumuzun karşıladıklarını yazdıktan sonra Başvekilimiz ile gazete muhabiri Yokarinis arasında cereyan eden bir mülâkatı neşreylemektedir:

“Trenin Gevgili istasyonunda tevakkufu esnasında Türkiye Başvekili İsmet İnönü beni büyük bir nezaketle kabul ederek aşağıdaki beyanatta bulunmuştur:

– Gördüğünüz gibi dost Yugoslavya’dan çok güçlükle ayrılabilmekteyim. Yugoslavya’da düşündüğümden 24 saat ziyade kaldım.

– Ekselâns, Paris ve Londra ziyaretinizden memnun musunuz?

– Belgrad’da gazeteciler ile mülâkatımda bundan bahsettim. Ziyaretlerimden çok memnun olduğumu tekrar söyliyebilirim.

– Ekselâns, İngiliz gazeteleri yakında Türkiye ile İngiltere arasında ittifak kurulacağını yazdılar. Bu hususta bize birşey söylemenız kabil midir?

– Arkadaşım Hariciye Vekili Tevfik Rüştü Aras Viyana’da bu hususta kendisine sorulan bir suale cevap vermiş bulunmaktadır. Ben bu beyanatı yalnız tekrarlar ve teyit edebilirim. İki memleket arasındaki münasebetler, başka herhangi bir suretle takviyelerine lüzûm kalmıyacak derecede tamamen iyi ve kuvvetlidirler.

Halihazırda Sancak meselesi ve bu mesele hakkında memleketiniz ile Fransa arasında cereyan eden müzakereler ne merkezdedir?

– İskenderun Sancağı meselesinin Milletler Cemiyetinde bir prensip muahedesi ile halledilmiş olduğunu herhalde hatırlarsınız. Fransa – Türkiye müzakereleri, bu prensip muahedesinin pratik bir tarzda tatbikı çarelerinin aranması safhasında bulunmaktadırlar. İki kabine tarafından tayin edilmiş bulunan eksperler, şimdiye kadar vazifelerini çok iyi bir surette ifa etmiş ve iki üçü müstesna olmak üzere, aşağı yukarı bütün meseleleri halletmişlerdir. Şimdi de Hariciye Nazırı Delbos ve Tevfik Rüştü Aras bu meseleyi kat’î surette tasfiye etmekle muvazzaftırlar. Milletler Cemiyetinin bu defa bu meseleyi ilelebet neticelendireceğine kat’î surette emin olduğumu tebarüz ettirmek mecburiyetindeyim.

– Ekselâns, Avrupadaki seyahatinizden hasıl olan umumî intıbalarınız ne merkezdedir?

– Her tarafta milletler arasında anlaşma hasıl olmasına matuf gayretler sarfolunmaktadır. Ziyaret ettiğim memleketler umumî sulha çıkan bir kapı bulunmasını samimî olarak araştırmaktadırlar. Bugünkü vaziyeti bununla telhis edebilirim.

–Ekselâns, Belgrad’dan Milâdenovatz’a kadar Yugoslavya Başvekili Dr. Stoyadinoviç ile birlikte seyahat ettiniz, bu hususta bize bir şey söyliyebilir misiniz?

– Maalmemnuniye. Konuşmalarımız karşılıklı izahat itası mahiyetini haiz bulunuyorlardı ve çok samimî idiler, Balkan Antantının tesanüdü müşahede ve teyit edilmiş ve umumî sulha matuf dilekler izhar olunmuştur.

– Ekselâns, Atina’da arkadaşınız Yunan Başvekili Metaksas ile müzakere edeceğiniz meseleler nelerdir?

– Atina’da münakaşa edilecek hususî meseleler yoktur. Fırsattan istifade ederek dost memleketin yüksek ricali ile tanışmak isterim ve kendilerine noktai nazarımı mümkün mertebe mufassal bir surette izah etmekle mes’ut olacağım. Bu anda şunu tebarüz ettirmek isterim ki, Atina’ya yalnız kendi şahsî dostluğumu değil, ayni zamanda, Yugoslav Başvekili Dr. Stoyadinoviç’in de çok samimî dostluğunu götürmekteyim.

– Yugoslavlara ve gazeteniz “Politika”ya en samimî selâmlarımı söyleyiniz. Bunu ihmal etmemenizi rica ederim.

 

 


Selanik’te Gazetecilere Verilen Demeç [193]

 

Türkiye Başvekili İsmet İnönü, Selanikten hareketinden evvel matbuata yaptığı beyanatta gösterilen hüsnü kabulden mütevellit memnuniyetini ve B. Metaksas ile mülâki olmaktan duyduğu sevinci bildirmiş ve demiştir ki:

“Yüksek meziyetlerini daima takdir ettiğim güzide devlet adamı B. Metaksasla şahsan temasa gelmek için ilk vesileden istifade etmeği hararetle arzu ediyordum. Bu fırsat benim için şu noktadan çok kıymetlidir ki, Kıral Majeste İkinci Jorj’a [Georgies] tazimatımı arzedebileceğim. Dost ve müttefik memleketin Başvekiliyle iki memleketi doğrudan doğruya alâkadar eden bütün meselelerle umumî politika çerçevesi içine giren meseleler hakkında görüşeceğim. Çok derin bir sempati beslediğim Yunanistana bundan evvel yaptığım ziyaretlerden en iyi hatıralar muhafaza ediyorum. Milletimizin dost ve müttefik asîl Yunan Milletine olan dostluğunu ifade etmekle bahtiyarım.”

Türkiye Başvekili, Yunan matbuatının hattı hareketini ve meziyetini methüsena ve iki memleket matbuatının mevcut dostluğun takviyesi eserine olan hizmetini kaydettikten sonra, sözlerini şu suretle bitirmiştir:

“Cümhur Başkanımıza doğduğu evi hediye eden ve bu suretle bütün Türk milletinin derin heyecanını celbederek Selanik halkının ve alelûmum Yunan milletinin dost milletimize karşı en iyi tezahüratına vesile veren Selanik’ten geçmek için bu fırsattan istifade ettim.”

Bütün güzergahta, Türkiye ve onu idare edenler lehinde kendiliğinden halk tezahüratı vukubulmuştur. Lianooladi istasyonunda kalabalık bir halk kütlesi başlarında Lamia belediye reisi olduğu halde General İsmet İnönü’nü alkışlamış ve Başvekil heyecanlı bir surette teşekkür ederek “Yaşasın Yunanistan” diye bağırmıştır.

 

 


Atina’da Başbakan I. Metaksas’ın Onuruna Verdiği Yemekte Yapılan Konuşma [194]

 

Beşeriyet ve medeniyetin kıymetli ve sevgili merkezi olan Atinaya, dost ve müttefik memleketi şimalden cenuba katederek geldim. Her tarafta gayret ve dinçlik eserlerile temayüz eden bu memleketin bütün insanları tarafından hakkımda gösterilen sempati doğrudan doğruya memleketime ve devletimizin şefine müteveccihtir. Bunun gibi ekselanslarının şimdi söyledikleri sözler de bütün bir mihmannüvazi [mihmannevazi] ve asalet tezahürünün çok kıymetli ifadesi değil midir? Ekselansınıza ve asîl ve kahraman Yunan milletine Türk milletinin muhabbetlerini arz ve buna derin teşekkürlerimi ilâve ederim. Türk ve Yunan milletleri arasına asırlarca devam eden mücadeleler kat’î bir dostluğa ve sağlam, sarsılmaz bir teşriki mesaiye münkalip olmuştur ve hiç şüphe yoktur ki bu intikal devresi harp sonunun en çok dikkate değer hâdiselerinin ruhî ve manevî kıymetli bir istihalesidir. İptidada tahakkuku imkânsız bir temenniye şahitmişler gibi şüpheli olan müşahedeler, iki memleket arasındaki teşriki mesainin kısa bir zaman içinde iki millet tarafından hakikî bir sevinçle karşılanmış olduğunu ve milletler arasındaki münasebetlerin bir ittifaka müncer olduğunu görmediler mi? Aramızda mevcut Antant kordiyalin[in] kuvvet ve değerini daima muhafaza ettiğini söylemek benim için büyük bir zevktir. Dört devleti barış ülküsü ve hudutlarının emniyeti içinde biribirine bağlıyan Balkan Antantı Avrupanın mühim bir kısmında, biraz evvel kaydettiğiniz veçhile hiçbir kimsenin aleyhine müteveccih olmaması ve daima Balkanlarda geniş bir muslihane teşriki mesaiye açık bulunması itibarile, en sağlam barış teşekkülü haline gelmiştir. Üç sene gibi kısa bir zamanda halisane mahiyetini bütün dünyaya ispat etmiş olan Balkan Antantı bundan dolayı tamamen ve hakkile iftihar edebilir. Keza, Balkan Antantının fonksiyonlarında ve tesanüdünde filî [fiilî] bir değeri[nin] mevcut olduğunu da kaydetmekliğime müsaadenizi rica ederim. Bu antantın mevkut toplantılarında görüşülen barış mevzuları, devletlerimiz tarafından sadikane bir suretle takip edilmiş ve hatta ikili üçlü temaslarımızda dahi görüşmelerimizi, sanki dördümüz de hazırmışız gibi, antantın müşterek menfaatlerinin ve barış ülküsünün egoizm ve separatizm ruhuna asla müsait olmadığını gösteren bir tesanütle sevk ve idare ettiğimizi müşahede ve tesbit ettik. Balkan antantının tesanüdü hakkında müşahitler arasında hiçbir şüphe mevcut olmamasının barış lehinde doğru bir anlayış olduğunu burada resmen beyan etmenin faydalı olduğuna kaniim.

Aziz Başvekil ve dostum, iki devlet münasebatını ve iştigalimizin çerçevesine giren beynelmilel meseleleri ekselanslarile tetkik ettik. Yüksek seciye tezahürlerini çoktanberi hayranlıkla takdir ettiğim, ve fikirlerini itimat telkin eden açık bir kalple ve vuzuhla ifade eden ekselanslarının geniş ve kavrıyan görüşleri beni ekselanslarına daha ziyade bağladı.

İki memleket arasındaki dostluk ve ittifak münasebetlerinin ana temeli olarak majeste kıralın büyük ismini bu yüksek sosyetede tazimle anmak benim için mesut bir vazifedir. Majestenin aziz memleketinde nisbeten kısa bir zaman içinde başarmağa muvaffak olduğu maddî ve manevî kıymetli eserlerle beynelmilel sahada barış için gösterdiği çok değerli alâka ve gayretler hakikaten hürmet hissile mütaleaya lâyıktır.

Kadehimi, Yunan Kıralı Majeste İkinci Jorjun [Georgies’un] sıhhatine dost ve müttefik asîl Elen milletinin itilâ ve refahına ve şahsî saadetinizle nazik refikalarının saadetine kaldırıyorum.

 


 

Atina’dan Türkiye’ye Hareketinden Önce Gazetecilere Verilen Demeç [195]

 

Hareketinden evvel matbuat mümessillerini kabul eden Başvekil İsmet İnönü, Atinadaki ikametinden ve Başvekil B. Metaksas’la şahsan temasından çok memnun olduğunu söyliyerek demiştir ki:

“Güzide meslekdaşımın yüksek meziyetleri beni çoktanberi kuvvetli, sağlam ve itimat telkin eden seciyesine bağlamıştı. Kendisile doğrudan doğruya temas ederek sahamıza giren meseleleri tetkik edince, takdir ve itimadım bir kat daha arttı.

Majeste tarafından kabul edilmekle müşerref ve kendilerinin memleketime karşı samimî ve dostane hisler izhar buyurduklarını görmekle pek bahtiyar oldum. Majestenin mufahham şahıslarında umumî barış davası için çok yüksek ve değerli bir nüfuz görüyoruz.

General İsmet İnönü Balkan Antantından bahsederek demiştir ki : Başvekil B. Metaksas’la gerek iki memleket dostluğunun ve gerek Balkan Antantının sağlam mahiyetini kaydettik. Başvekil Metaksas, iktidar mevkiine geldiğindenberi, Balkan Antantı bağlarının kuvvetlenmesine samimî surette hadim olmuştur. Bunu bilhassa kaydetmek icap eder.”

Bir gazetecinin “İngiliz Matbuatının İstanbuldan aldığı bir telgrafta verilen ve İsmet İnönü’nün bazı büyük devletler tarafından, Yunan Hükûmetinin büyük devletler arasındaki siyaset karşısında Türkiye ve Yugoslavya kadar istiklâl muhafaza edememiş olduğunun doğru olup olmadığını tahkika memur edilmiş bulunduğuna dair olan haber hakikate muvafık mıdır?” sualine Başvekil İsmet İnönü şu cevabı vermiştir:

“Hiçbir büyük devlet benden böyle bir ricada bulunmadı. Bahusus ki, kanaatimce, böyle bir faraziyede bulunmak için hiçbir sebep te yoktur.”

 


 

Yurtdışı Gezisiyle İlgili Cumhuriyet Gazetesine Verilen Demeç [196]

 

Memlekete hasret ve memnuniyetle dönüyorum. Memur olduğumuz vazife, Londrada tac giyme merasimine Türkiye namına iştirak etmekti. Dost İngiliz milletinin umumî ve millî bir bayram halinde tes’id ettiği bu güzel ve muvaffak merasimde bulunmak bizim için kıymetli bir hatıra olarak kalacaktır.

Bu vesile ile her tarafta siyaset adamlarile temas etmek fırsatı hasıl oldu. Bu görüşmeler daima umumî mevzular ve umumî münasebetler üzerinde kalmıştır. Umumiyet itibarile yurda, Türkiye siyaseti için müspet intibalar alarak dönüyoruz.

Seyahatin nihayeti, dost ve müttefik Yunanistanı idare eden yüksek şahsiyetlerle temas imkânını vermiştir.

Bunu mes’ud bir hâdise telâkki ediyorum.

Şimdi bir an evvel Atatürkün yüksek huzuruna, Büyük Millet Meclisindeki mühim işlerimize yetişmek arzusundayım. Neşeli ve ümidli olarak, çalışkan ve büyük milletimizin sinesine kavuşmak bahtiyarlığı hissiyatımızda hâkimdir.

Memleket dışındaki temaslarımızın üzerimizdeki uyandırıcı ve yaratıcı olan başlıca tesiri, milletimizin itibarına itimadımızı takviye etmesi ve çalışmak azmimizi yeniden canlandırmasıdır. Takib ettiğimiz programların tahakkuk etmesi, Türk milletinin refah ve şevketini az zamanda daha yüksek mevkie çıkaracağına inancım her zamandan daha sağlam bir haldedir.

Bu sözlerim, vatandaşlarıma selâm ve sevgi sözleri ve memlekete sevinç ve itimadla avdetimin ifadesidir.

 

 

 


İstanbul’daki Karşılanma Sırasında ve İzmit’ten Geçerken [197]

 

[İstanbul’da rıhtımda]

(...) Bundan sonra Korgeneral Salih ve diğer kumandanlarla görüşen Başvekil, generallerin seyahatinden memnun olup olmadığını, sualine cevaben:

“ – Çok memnun olarak dönüyorum. Birçok temaslar yapmak imkânı hasıl oldu. Londra çok soğuk. Yunanistan da çok sıcaktı. Bir gecede iklim değiştirdik. Fakat bakın İstanbulda hava ne güzel” demiş ve ilâve etmişlerdir:

“ – Ankaraya bu akşam gidiyorum. Orada çok mühim işler bekliyor. Bütçe var, daha birçok işler var. Onun için derhal gitmek lâzım.” (...)

 

[İzmit tren garında]

(...) Başvekil ihtisaslarını şu cümlelerle hulâsa etti:

“ – Çalışkan ve kuvvetli Türkiye dünyanın her tarafında çok seviliyor ve kıymat buluyor. Bunu gençliğin dikkatine vazederim. Bu sebeble seyahatimden geniş bir memnuniyetle dönüyorum. Beni muhabbetle karşılamanız benim için cihan değer.”

İsmet İnönü kâğıd fabrikasının faaliyetini istimzaç etti. Bundan sonra sordu:

“ – İzmitliler erken kalkıyorlar mı?”

Vali cevab verdi:

“ – Sayenizde herkes herşeyden emin olarak erken yattığından erken kalkıyor.”

Başvekil de bunun üzerine:

“ – Bizler uyanığız, hiç uyumadık ve uyumıyacağız.”

(...)

 

 

 

 


Türk Hava Kurumu’nun Sabiha Gökçen İçin Düzenlediği Törende Yapılan Konuşma [198]

 

Yüksek cemiyetin duygularına tercüman olarak Sabiha Gökçeni bugün kazandığı çok kıymetli madalyadan ve burada vesikaları okunan muvaffakıyetlerinden dolayı tebrik ederim. Yetişmesi tarzını ve hareketlerini gösteren vesikalar, yüksek heyetinizin de dikkatinden kaçmamıştır ki ciddidir. Bunların herbirinde dikkatli âmirlerin sert bir surette takip ettikleri meslek inzıbatının hiç tereddüt edilmeden tatbik edildiğini ve kendisinden şeref meydanında ve havanın güç şartları içinde en çetin vazifeler istendiğini görüyoruz. Sabiha Gökçenin yüzünde yabancı olmadığımız bu zor mesleğin bütün sert imtihanlarını muvaffakıyetle geçirmekte olduğunu biraz evvel dinlediğimiz bu vesikalarla huzurunuzda da ispat etmiş oluyor. Bu madalyayı memnuniyet ve iftiharla verdik. Onu iftiharla bütün vatandaşlar ve bütün dünya önünde göğsünü gererek taşımakta haklıdır.

Türk Hava Kurumu memlekette kahraman tayyareciler yetiştirecek isabetli bir siyaset takip ettiğini göstermiş olduğundan övünebilir. Sabiha Gökçen Türk kızlarından ilk kahraman tayyareci olarak memleket karşısında mevcudiyet göstermiştir. Ve bunun için de kendisini tebrik edip selâmlamak bahtiyarlıktır. Türkkuşu bilhassa havacılığa karşı alâkayı ve tayyareciliğe hevesi artırmak için tesis olunmuş bir teşkilâttır ki şimdiye kadar bize birçok güzide gençler yetiştirmiştir. Fakat ihtiyaç çok daha fazla buna lüzûm gösteriyor. Bugünkü müdafaa mevzuu ve silâhlarının en müessirlerinden sayılan hava silâhında bir milletin kudretli olması kurtulmanın maksat ve gayesi için esaslı şartlardandır. Bir memleket havasından emin olmak istiyorsa mutlaka o memleket vatandaşlarının gençlikten itibaren havayı severek canlarını tehlikeye koyacak şekilde çalışmaları lâzımdır. Sabiha Gökçen buna muvaffakıyetli bir misaldir. Havanın yalnız sakin kısımlarında değil tehlikeli görülen engin sahaları içinde kahramanca dolaşmak mümkün olduğunu ispat edecek şerefli vesikalar kazanmıştır. Ümit ederim ki bütün memlekette tayyareci olmak istiyenler çetin vazife günlerinde en sert imtihanları muvaffakıyetle geçerek kıymetli vesikalar toplamağa muvaffak olacaklardır.

Bütün bu sözlerimi kahraman kızımız Sabiha Gökçenin havalarımızda birçok kahraman Türk kızı yetiştirmek için iyi bir teşvik misali olarak telâkki edilmesi temennisile bitiriyorum.


 

 

 

CHP Meclis Grubunda Yurtdışı Gezisiyle İlgili Yapılan Açıklama [199]

 

C. H. P. Kamutay Grupu bugün 1.6.1937 öğleden sonra Antalya Saylavı Dr. Cemal Tuncanın başkanlığında toplandı.

Sürekli alkışlar arasında kürsiye gelen Başbakan İnönü taç giyme merasimine iştirak etmek üzere Londraya yaptığı seyahat etrafında izahat verdikten sonra Londrada ve Londraya giderken Pariste ve avdetinde Belgradda ve Atinada yaptığı siyasî temaslardan aldığı intibaları ve bu memleketlerde Türkiyeye karşı gösterilen samimî dostluk tezahürlerini anlattı.

İnönü[nün] Bay Litvinofla mülâkatları da parti grupunca memnuniyeti mucip olmuştur.

Başvekil, yakında Kamutayda devletin umumî siyaseti hakkında yapacağı beyanatın ana hatları üzerinde de izahat verdi.

Başbakan İnönünün iki buçuk saat süren bu beyanatı grupça büyük memnuniyet tezahürleri ile karşılandı.

 

 

 

 

Çiftliklerini Hazineye Bağışlaması Üzerine Atatürk’e Gönderilen Mesaj [200]

 

Atatürkün Yüce Huzuruna

15 Senedenberi sebatlı ve bilgili çalışmanızın eseri olan ve her biri kıymetli bir mamure olan çiftliklerini hazineye hediye buyurduğunuzu Cümhuriyet Hükûmeti tazim hislerile karşılamıştır. Bu suretle de hükûmete gösterdiğiniz yüksek muzaharete şükranlarımızı sunarım. Bu kıymetli eserlerin sizin daima refahını düşündüğünüz köylümüze nümune ve mektep olarak çok faydalı ve hayırlı olacaklarına imanımız vardır. B. M. Meclisi alicenap teberruunuzu heyecan ile telâkki etti. Milletin hayrı ve varlığı içinde kaynamış olan yüce varlığınızı hükûmetin ve bu milletin en aziz varlığı saydığını en geniş tazim hislerimle arzederim.

İsmet İnönü


 

 

 

Telsiz Telgrafı Bulan İtalyan Bilgin Guiglielmo Marconi’nin Ölümü Dolayısıyla İtalya Başbakanı B. Mussolini’ye Gönderilen Mesaj [201]

 

Ekselans Benito Mussolini

İtalyan hükûmeti reisi

Roma

Büyük Marconi’nin ölümü bütün medeniyeti yasa koymuştur. Vatanlarının en acı hissesini aldığı bu yasa Cumhuriyet Hükûmetinin samimî surette iştirak etmekte bulunduğuna emin olmalarını ekselansınızdan rica ederim.

İsmet İnönü

 

 


Bazı Olaylar Üzerine Spor İşleri Hakkında Yayınlanan Resmi Bildiri [202]

 

Başvekil İnönü tarafından tebliğ edilmiştir:

İstanbul spor meydanlarında karşılaşan genç sporcuların biribirlerinin hayatına ve haysiyetine kasteden bir zihniyete düşmeleri, ehemmiyetle dikkatimizi celbeden mahiyet alması üzerine, keyfiyet Türk Spor Kurumu başkanlığına tetkik ettirilmiş ve uzun incelemeler neticesi meydana gelen rapor mütalea olunmuştur.

Daha evvel, birtakım hadiselerden sonra, en son 4 temmuz vak’ası üzerine Türk Spor Kurumu Genel Merkez Heyetince münasip cezalar tertip edilmiştir. Dikkatimizi celbeden esaslı mesele, spor terbiyesinin bazı muhitlerde spor maksadına ve centilmen terbiyesine münafi bir istikamet almasıdır ki, bu istikamet ıslah olunmadıkça, derdin esası tedavi edilmemiş olacaktır. Cümhuriyet hükûmeti, ilk günden itibaren spor terbiyesile alâkadar olmuştur. Tecrübeli sporcu olarak karşımıza çıkanlar, idareyi kulüplerin elinde ve sporcu tanınmış birkaç mütesanit şahsın salâhiyetinde tutmak için her gayreti sarfetmişlerdir. İktidarlarına ve hüsnüniyetlerine ihtimal verilerek mahdut salâhiyette bırakılan idman cemiyetleri ittifakı şeklinde bir idare vücude gelmiş ve bu idare şimdiye kadar iktidarsızlık, hesapsızlık ve anarşi içinde memleketi spordan mahrum tutarak infisah etmiştir.

Cümhuriyet Halk Partisi, Türk Spor Kurumunun teşekkülüne delâlet ettikten sonra, sporu eski mütereddi ve anarşik vaziyette tutmak sevdasından vazgeçmiyen anasırın, bir taraftan spor kurumunu çalışmaktan menedecek maddî manevî tedbirlere, diğer taraftan genç sporcuları yekdiğeri aleyhine düşman zihniyette tahrik etmeğe koyuldukları anlaşılmıştır. Bazı gazetelerimizin bu kabil menfi spor anasırına ifsat vasıtası olmaları, şüphesiz ki bu gazetelerin sahiplerini de müteessir edecektir. Bu zihniyetin tezahüratı İstanbulda şu şekilde görülmüştür:

Türk spor kurumu nizamnamesi İstanbulda tatbik olunmadığından, hadiseleri hükümlere raptedecek ve zamanında müdahale edecek heyetler teşkil olunmamıştır. Genç sporculara iyi ahlâk nümuneleri vermiyen idareciler bulunması, teessüf olunacak bir şeydir.

Efkârı umumiyenin bilmesini arzu ederim ki, artık sporun kaldırım kavgası halinde devam etmesine ve muntazam sporun kendi tesir sahaları haricinde kurulmaması için çırpınanların zararlı tesirlerine nihayet verilecektir. Hazineden yapılan fedakârlıklar, C. H. Partisinin sporculara gösterdiği kolaylık ve yardımlar,

sporun asıl maksadını temin etmek içindir. Spor terbiyesi, partimiz ve hükûmetimizce esaslı bir terbiyedir ki, bunun doğru istikametten şaşırtılmasına asla müsaade etmeyeceğiz. İlk aldığımız tedbirler şunlardır:

1 – 4 temmuz hadisesinin doğrudan doğruya alâkadarları tecziye olunmuştur.

2 – Spor ahlâkı mazbut olmıyan ve spor edebiyatını nifakta ve gençleri zehirlemekte zanneden unsurları spor sütunlarına kabul etmemeleri için, bu beyanatım gazete sahiplerine tavsiye olarak yazılmıştır.

3 – İçtimaî ve mesleki mevkilerini spor bakımından nifak yolunda kullanmış olan zatların, böyle nüfus kullanamıyacak vaziyette bulundurulmaları mercilerine takip ettirilecektir.

4 – Maarif Vekâleti, Galatasaray talebesinin yanlış spor zihniyetinde bulunmalarına mektep talim ve idare heyetinden sebep olanları tahkik edecek ve tedbir alacaktır.

5 –Türk Spor Kurumu, nizamnamenin emrettiği teşkilâtı süratle tahakkuk ettirecek ve nizamnamenin emrettiği vazifeleri ciddî ve sert bir surette murakabe edecektir. Anarşinin izalesi ve spor terbiyesinin iadesi için bilhassa İstanbulda sürat ve kat’iyetle hareket etmek lâzımdır.

6 - Bu tavsiyelere ve alınan tedbirlere rağmen sayılan bu fenalıkların devamı görülürse, kulüpler lâğvedilerek yeni şerait altında kurulacaktır.

 

 


İskandinav Gazeteci A. J. Fischer ile Yapılan Söyleşi [203]

 

11 Ağustos 1937 tarihli “Cümhuriyet” İstanbuldan:

Skandinavya gazetecilerinden A. J. Fischer, Başvekil İsmet İnönü ile uzun bir mülâkat yapmış ve mensup olduğu gazetelere bildirmiştir.

Muhabir, mülâkata ilâve eylediği bir mukaddemede Dahi Önder Kamâl Atatürkün, yeni devletin kurulmasında en yakın iş arkadaşı ve mutemedi bulunan İsmet İnönünün Cümhuriyetin ilânındaniberi 9 aylık bir fasıla müstesna olarak mütemadiyen Başvekalette bulunduğunu ve Başvekaletten evvel ve sonra gösterdiği büyük hizmetleri uzun uzadıya izah ettikten sonra Heybeliadada kendisini büyük bir nezaketle kabul eylediğini kaydederek diyor ki:

İsmet İnönü, takdim ettiğim notlara baktı ve burada on sual olduğunu görerek güldü ve dedi ki:

 – O! Bu tam bir imtihan!

 

İskandinavya devletleri ve Türkiye

Birinci sualim şu idi:

–Yüz senedenberi aralarında harp yapmıyan İskandinavya memleketlerinin takip etmekte oldukları sulh politikası Türkiye tarafından nasıl telâkki ve muhakeme edilmektedir?

Bu suale İsmet İnönü şu cevabı verdi:

– Örnek olmağa lâyık hayat ve uzlaşma ruhu hususunda İskandinavyalıların zihniyetini daima hususî bir takdirle muhakeme etmekteyim. Avrupa milletleri İskandinavya devletlerini kendilerine örnek tutmak istemiş olsalardı eminim ki beşeriyet için bir saadet devri başlamış olurdu.

 

Devlet merkezi niçin Ankarada kuruldu?

 – Devlet merkezinin İstanbuldan Ankaraya nakledilmesinde askeri sebeplerden başka saikler var mıdır? Ve bu asrî merkezin bina ve imarı Türkiyenin Avrupadaki modern kültür mesaisine iltihakı mânasını ifade eder mi?

– Ankaranın devlete yeni merkez olmasını kararlaştırdığımız zaman en mühim sebep askeri icabat olmuştu. Bu gayrimüsaid askeri vaziyet bertaraf olduktan sonra da Ankarada kalmakta ısrar ettik. Bunun başlıca sebebi şu düşüncedir: Biz memleketin ortasında kalacak olursak dahilî ahvale en küçük teferruatına kadar hâkim olacağız. Asyayısuğranın merkezinde tam mânasile esaslı ve asrî kültüre malik olmıyan bir nesil vardı ki bugünkü olgun nesle nazaran iptidaî ve Asyaî bir cemiyet teşkil ediyordu.

Filvaki İstanbuldan itibaren içeriye doğru çok muayyen ve çok mahdut bir medeniyet sahası vardı. Dahildeki geniş taassup içine İstanbuldan sokulmak bizim için pek zor olacaktı.

Memleketin tam orta noktasında bulunduğumuzdan nüfuz ve tesirimiz fevkâlade genişledi.

 

Avrupadaki buhranlı hava ve teslihat yarışı

– Avrupadaki buhranlı hava ve büyük mikyasta teslihat plânları Türkiye üzerinde ne derece tesir yapmaktadır?

– Buhranlı hava ve teslihat yarışı tabiî olarak her memlekete tesir etmektedir. Umumî buhran havası içinde vatanımız için de tehlike ihtimalleri vardır. Bu tehlikelerin ne zaman, nasıl ve hangi taraftan geleceği kat’î olarak tabiî tespit edilemez. Biz komşularımızla uzlaşmağa erişebilmek için akla gelen her şeyi yaptık. Büyük Harpten sonra komşularımızdan bir çoğile hal ve tesviye edilmeğe muhtaç birçok meselelerimiz kalmıştı. Eski düşmanlıkları unutturmağa çalıştık ve müstakbel sulhperverane plânlarımız hakkında kendiliğimizden teminat verdik. Bütün komşularımız bugün bizim samimî dostlarımız olmuştur.

Umumî buhran havası çok karışık ve girifttir. Tabiî buna karşı kendi vesaitimiz çok mahduttur. Bu meselede bizim en yüksek prensipimiz şudur: Her türlü vesaitle umumî sulha hizmet etmek ve bütün kudretimizle milletler arasındaki uzlaşmağı ilerletmek ve hiçbir zaman kendi emniyetimizi başka devletlerle mücadeleden beklememektir.

Şunu da söylemeğe hacet yoktur ki kendi müdafaa vesaitimize ihtimam etmek hiç bir an ihmal edilmiyen gayemizdir.

 

Mali politikamızın esasları

– Diğer memleketler tarafından hayret, takdir ve gıpta ile karşılanan malî politikayı meydana getirmeye Türkiye ne suretle imkân bulmuştur?

Gayet basit birşey. Maliyemizi daima intizam halinde bulundurmağı hükûmetimizin en mühim bir vazifesi addetmekteyiz. Devletin bütçesinde

muvazene temin edilemediği zaman masrafları derhal azalttım. Her türlü müşkülâtın sonunda tevzin edilmiş bütçenin temin ettiği fevaidi topladım. Diğer muharip memleketlere nazaran bizim için dört sene fazla sürmüş olan harpten sonra kendi menabiimizle kanaat etmek ve küçük ticaretimizi tedricen terakki ettirerek kazanmak icap eylediğine emin bulunuyordum. Bu suretle kendi kuvvetimizle kendi ihtiyaclarımızı gitgide tatmin ettik.

1929 senesinde, cihan iktısadî buhranı başında bütçemiz 230.000.000 lira idi. Ertesi sene bütçeyi 160.000.000 liraya indirdik.

Cihan buhranı zamanında olduğu gibi lüzumu halinde kendi kendimize ameliyat yapmak cesaretini gösterebildiğimizden bozuk bütçemiz defaten muntazam ve müstakar bir bütçe olmuştur. Bu yeni başlangıç noktasından itibaren her sene bir kat daha ilerledik. Bu suretle bu seneki bütçemiz 230.000.000 liraya baliğ olmuştur. Buna ilâveten 10.000.000 lira varidat fazlalığı temin ettik.

 

Beş senelik plânı nasıl tatbik ettik?

– Türkiye hariçteki düyununu arttırmaksızın beş senelik plânını tatbik etmeğe nasıl muvaffak olmuştur?

– Şimdiye kadar malî mütehassıslar bizim fevkâlade işleri ancak fevkâlade vasıtalarla, dahilî ve haricî istikrazlarla başarabileceğimizi zannediyorlardı. Lakin biz memleketimizin inkişafını istikraz imkânlarına müracaat etmeksizin devam ettirmek mecburiyetinde olduğumuzdan alelâde bütçenin bir kısmını daima bu işler için ayırdık.

 

İskandinavya devletlerile iktısadî münasebatımız

 – İskandinavya memleketlerile iktısadî münasebatın genişletilmesi Türkiye için mühim midir?

– İskandinavya memleketlerile Türkiye arasındaki iktısadî münasebetlerin inkişaf eylemesi bizim için son derecede kıymettar bir gayedir.

Biz umumî çerçevede daima engelsiz ticareti temine çalışıyoruz Ve zannederim ki bizim bu seneki beyanatımız bu maksadın tahakkukuna yardım etmiştir.

Refikim Ali Çetinkayanın İsveç ve Danimarkayı ziyaretinin bu maksada esaslı surette yardım eylediği muhakkaktır.

 

Türkiyede kültür vaziyeti

– Türkiyenin en yakın atideki kültür vazifeleri (kültürden maksadım tiyatro, şeklî sanayi, musiki ve mektep işleridir) ne olacaktır?

– Partimizin prensipi halkı ilim ve fen mefkûresine ve şeklî sanayie celbetmektir. Birinci ve en mühim gayemiz şüphesiz mektep işleridir.

Kültür işlerinin iki büyük nev’i ve bunların şubeleri sıraya konulamaz. Biz cümlesine ayni zamanda başladık. Biri diğerine mani olmamıştır. Yahut biri diğerini geride bırakmamalıdır.

 

Türkiye, Asya ile Avrupa arasında bir irtibat noktasıdır

– Türkiyeye Avrupanın muğlak meselelerile Asya meseleleri arasında köprü nazarile bakılabilir mi?

– Türkiye, Avrupa ve Asya büyük kıt’aları arasında bir irtibat noktası ve mutavassıt sayılabilir. Zaten bizim de şark politikamız, azaları kendi aralarında tam ve samimî dostluk içinde yaşıyan bir milletler cemiyeti düşüncesini istihdaf ediyor.

 

Hükûmetimizin imar işlerine verdiği ehemmiyet

 – Hükûmetinizin imar tedbirleri halkın nüfus ve hayat seviyesini yükseltmek mânasını mı ifade etmektedir?

– İmara ait tedbirlerimiz tabiî memleketin inkişafını ve hayat seviyesinin yükselmesini istihdaf etmektedir. Nüfusun artması daha ziyade millî aile hayatına ve iktısadî inkişaf imkânlarına bağlıdır, imar tedbirleri ve iktısadi şartlar hayat seviyesini yükseltecek olursa yakın zamanda büyük bir terakki olduğunu hissedeceğiz. Şimdiye kadar yaptığımız tecrübeler memnuniyeti bais bir delil teşkil etmektedir.

 

Başvekilimizin son seyahatinin ehemmiyeti

– Son seyahatleriniz politika noktasından ne gibi neticeler hâsıl etmiştir?

– Londraya yaptığım seyahat muayyen ve binaenaleyh müspet ve mücerret gayelere matuf değildi. Daha ziyade esasen taayyün etmiş bir siyasî vaziyetin tenvir ve tarsini maksadı gözetilmişti. Londrada büyük ve sevimli bir milletin süruruna iştirak etmek bahtiyarlığına nail olduk.

Bu seyahat Türk ve İngiliz milletleri arasındaki dostluğun güzel tezahüratını müşahede ve tesbit etmeğe bizim için müteyemmen bir fırsat teşkil etmiştir.

(...)

 

 

 


İlk Denizaltı Gemisinin Omurgasını  Yerine Koyma Töreninde[204]

 

(...) Bir aralık etrafa göz gezdiren İsmet İnönü, yanında duran General Celil Cahide:

“ – Sağ olursam her sene burada yeni gemiler yaptıracak ve buraları gemi ile dolduracağım”, dedi. General Cemil Cahid de cevaben:

“ – Bunda muvaffak olacağınıza şüphe edilmez Başbakan, ortada demiryollarındaki muvaffakiyetiniz gibi canlı bir misal var” dedi.

 

[Alman Krupp şirketinin temsilcisi Oesten’in açış konuşmasından sonra:]

Başbakan Krupp inşaat müdürünün elini sıkarak:

“ – Tebrik ederim. Sizinle çok alâkadar olacağız. Bütün inşaatı takib edeceğiz. İnşaatın saat gibi işlemesini istiyoruz. Krupp’un memleket hatıratında güzel eserleri vardır. Onlara yeni ilâveler yapacaklarından eminiz” dedi.

İsmet İnönü bundan sonra kızak hakkında izahat aldı. Başvekil bilhassa şunları soruyordu: “Bu denizaltı gemileri ne kadar zamanda bitecek? Bunlar biter bitmez hemen yeni inşaata başlamak imkânı var mıdır? Kızakların vaziyeti nasıldır? Taş kızakta da başka gemilerin inşaatına başlamak imkânı var mıdır? Her sene burada asgari dört, beş denizaltı gemisi yapılabilir mi?”

Başvekilin bu ehemmiyetli suallerine Alman inşaat müdürü, onların mümessili eski erkânıharp kaymakamı Ali Nuri ve denizaltı filotillâsı kumandanı albay Hüsnü cavab [cevap] veriyorlardı. Bu gemilerden birincisinin inşaatı bir sene sonra bitecek, makinelerinin konması için de bu müddetten sonra dört, beş ay lâzım gelecektir. Kısa bir müddet sonra İkincisi bitecek ve Almanyadakiler bunlardan daha evvel ikmal edilecektir. Yeni gemi 90 kadem uzunluğundadır ve 900 ton olacaktır. (...)


 

 

 

Kardeşi Hayri Temelli’nin Ölümü Dolayısıyla Gelen Başsağlığı Dileklerine AA Aracılığıyla Teşekkür [205]

 

Bir evlâdını kaybeden İnönü ailesile valdesi ve kardeşleri Temelli ailesi lûtüfkar taziyetlerile acılarını paylaşan dostlarına Anadolu Ajansile teşekkür ve minnetlerini sunarlar.

 

 

 


Kardeşi Hayri Temelli’nin Ölümü Dolayısıyla  Bulgar Kralı III. Boris, Yugoslavya Kral Naibi Prens Paul, Yunanistan Kralı II. Georgies ve Doğu Ürdün Emiri Abdullah’ın Mesajlarına Verilen Yanıtlar [206]

 

Sa Majeste Boris

Bulgar kıralı.

Majestelerinin göndermek lûtfunda bulundukları telgraftan son derece mütehassis olarak hararetli minnettarlık hislerime itimat ve derin hürmetimin kabul buyrulmasını rica eylerim.

İsmet İnönü

 

S. A. Royal Yugoslavya Naibi Hükûmeti Prens Paul.

Belgrad

Altesinizin göndermiş olmak lûtfunda bulunmuş oldukları telgraftan dolayı hararetle teşekkür eder, şükranlarımı ve derin hürmetlerimi arzederim.

İsmet İnönü

 

Majeste Yunan Kralı

Atina

Majestelerinin göndermek nezaketinde bulunduğu taziyet telgrafını aldım. Gösterilen alâkaya derin şükranlarımı sunar saygılarımızın kabulünü rica ederim.

 

Emir Abdullah hazretlerine

Amman

Fehametpenahın lûtufkar taziyetlerine şükranlarımı sunar, yüksek varlıklarına saadetle uzun ömürler dilerim.

 

 

 

 

Afet İnan’a Gönderilen Mesaj [207]

 

Bükreş’e Türk Tarih kurumu Başkanı Hasan Cemil vasıtasıyla gelen telgraf:

İstanbul, 5. IX. 1937
Başvekil İsmet İnönü’nün size çekilmek üzere İzmir Vapurunun radyosuyla verdiği telgrafı İkinci maddede aynen ve derin saygılarımla arzediyorum.

Madde 2. Başkanlığınızda Bükreş kongresine iştirak eden heyetimizin umumî içtimada ve seksiyonda kazandığı muvaffakiyetleri İzmir vapurunda telsizle haber alan vatandaşlar çok sevindiler ve öğündüler. Profesör Bayan Afet’in yüksek ilim âleminde karşılaştığı takdir ve tebrikler bizi müftehir etti. İzmir vapurundaki vatandaşların müşterek duygularını da ifade ederek hareretli tebriklerimi heyetinize Profesör Hasan Reşit Tankut’a ve siz başkana sevinç ve gururla tebliğ ediyorum.

İsmet İnönü ve Numan Menemencioğlu


 

 

Nyon (Akdeniz) Konferansı Dolayısıyla Tevfik Rüştü Aras’a İzmir’den Gönderilen ve  Numan Menemencioğlu’nun* Sirküle Ettiği Telgraf [209]

 

Doktor Aras

Cenevre

1 – Akdeniz emniyeti hakkında bir Konferans** akdi için Fransa ve İngiltere sefaretlerinden aldığımız aynı maaldeki notayı ve buna Heyeti Vekile kararı ile verdiğimiz cevabı açık telgrafla*** arzediyorum.

2 – Arzettiğim Heyeti Vekile kararı Başvekilin bana İzmirden yollamış olduğu üçüncü maddede maruz telgrafa müsteniden ittihaz edilmiş ve bu telgrafdaki direktifler de İcra Vekillerince verdiğimiz muvafakat cevabı ile bir kül addedilmiştir. Keyfiyeti derin saygılarımla arzederim. Menemencioğlu

Başvekilin telgrafı aynen şudur:

3 – Almanyanın ve İtalyanın davetile iştirak ilk safhada bizi bu devletler aleyhine bir taahhüde sürüklemesi ihtimalini azaltmıştır. Bunlardan hiç olmazsa biri Konferansa iştirak ederse Konferansın bir Avrupa müsademesine müncer olması ihtimali azdır. Eğer Almanya ve İtalyanın ikisi de iştirakten imtina ederlerse Konferans âkidlerinin bir Avrupa harbinde ilk günden itibaren Almanya ve İtalya aleyhine bir taahhüd almalarını intac edebilir. Böyle bir netice yani kabili içtinab olmıyacak bir Avrupa patlamasına ilk günden itibaren iştirak etmek vaziyeti bizim ne tasavvurumuz ne de menfaatimiz dahilindedir. Bilâkis bir patlamağa iştirakden hiç olmazsa ilk günlerde ve ilk devirlerde behemehal imtina ederek sükûnetle vaziyetleri mütalâa edecek imkânları kazanmamız lâzımdır.

Vakıa İngiliz ve Fransız teklifinin bu şekilde reddolunması mümkün olmıyan bir şeydir. Buna göre sizin düşündüğünüz cevab muvafıktır. Yalnız Almanya ve İtalyanın ne yapacağını şimdiden anlamağa çalışmalıdır. Zannederim ki ilk bir sondajı derhal yapabilirsiniz.

Yukardaki mülâhazatım, Hariciye Vekâletince takip olunacak esas olarak kabul edilmeli ve Dr. Aras’a bunları talimat olarak yazmalı ve Konferansın Almanya ve İtalya muhasım bir vaziyet almağa doğru gitmesi halinde Hükûmetin emrini almadan bir karara iştirak etmemelidir. Şurası da daima hatırda tutulmalıdır ki bir muhaseme [muhasama] kararı veya böyle bir karara iştirak ancak Büyük Millet Meclisinin sureti mahsusada karar vermesine bağlıdır.

Bu mülâhazatımı Vekillerin her birine iblâğ ederek muvafakatlerini alınız ve Atatürkün yüce emrini istihsal ederek cevab veriniz.


 

 

 

Nyon Konferansı Dolayısıyla Atatürk’e İletilen Görüşler [210]*

 

 

[9 Eylül 1937]

Vekiller Heyeti toplandı, Hariciye malumatını gözden geçirdik; vaziyet hakkında ihtiyatlı ve intizar halinde bulunarak konferansın ilk günlerinde çıkacak malûmata intizar eylemek lüzumu anlaşılıyor. Elimizde bulunan malûmat kâfi değildir; bizim verdiğimiz talimatı Dr. Aras, tamamen anlıyarak ona göre hareket edeceğini söylüyor. Onun verdiği malûmata göre, İtalya red cevabı vermiştir; Alman cevabı ise henüz gelmemiş... Dikkati çeken bir nokta da Sovyet maslâhatgüzarının Hariciye Vekâleti Siyasi Müsteşarı Numan Menemencioğlu’nu Ankara’ya hareket ederken tekrar görerek malûm olan gazete polemiğini devam ettirmek istemesidir. Anlaşılıyor ki Ruslar, bizi kendileri ile beraber, İtalya aleyhine polemiğe sokmağa çalışıyorlar. İcra Vekillerinde Marmara’da bulunan denizaltı meselesini de mütalâa ederek Büyük Erkânı Harbiye’ye bunun takibi ve donanmanın muhafazası için emir verilmiştir. Vekiller heyetinin toplantısına dair ajansla neşredeceğimiz tebliğin suretini de arzediyorum. Elçilerin derhal vazifeleri başına gitmeleri bana lâzım görünüyor. (Yaz tatili münasebetiyle bazı Elçilerimiz izinli olarak memlekette bulunuyorlardı) Hatta Moskova’ya bile Elçimizin gitmesinde fayda vardır; çünkü Ruslarla temasımız yalnız burada bir maslâhatgüzara kalıyor ki, bana gayri kâfi gelmektedir. Bununla beraber isabet, sizin iradenizdedir...

İSMET İNÖNÜ

 

 


 

Nyon Konferansı Dolayısıyla Atatürk’e İletilen Görüşler [211]

 

10.9.1937

Atatürk’ün Yüksek Huzuruna;

Komşularımızın İtalya’yı tahrik etmekten maksatları Akdeniz Konferansından Almanya ve İtalya’yı çıkarmak için bir manevra olduğu, Avrupa’da Sovyetlerin taraftarı ve aleyhtarı mahfillerden işaa olunmuştur.

Sovyetler, Batı devletlerinin aralarında anlaşarak kendilerinin açıkta bırakılmasından son derecede korkarlar; notalarından bizi haberdar etmelerini, ancak dostane münasebet namına ümit edebilirdik. Fakat çok ehemmiyet verdikleri anlaşılan bu teşebbüsten Fransızları bile haberdar etmediklerine göre, bize malûmat verilmemesi anormal değildir ve nihayet Sovyetler, bizi, İtalyanlarla münakaşa haline sokmak için çok gayret ettiklerinden, böyle bir talepte bulunsak, tehalükle kabul ederek karşı şartlar dermeyan ederler; bütün mülâhazalarım tahminden ibarettir. Hariciyenin daha fazla malûmatı yoktur. Cenevre’de vaziyetin açılmasını bekliyoruz. Rus notasına ne mana verildiğini Dr. Aras’tan sorduk. Ben seyahatimi tehir ettim; Vekiller, Ankara’dan ayrılmıyacaklardır. Mareşal’ı da çağırdım; Marmara’da denizaltı meselesindeki endişe ve sualleriniz yerindedir.

Dün Hükümetçe denizaltılarını takip için icap eden tedbirlerin alınması, donanmanın muhafazası ve diğer maddeler hakkında esaslı kararlar alınmış ve tebliğ olunmuştur. Mareşal gelince, şifahen dahi lüzumlu olan tedbirleri görüşeceğiz.

Dün bahsettiğim Ajans tebliğinden sarfınazar olunmuştur.

Tazimlerimle...

İNÖNÜ

 

 


Nyon Konferansı Dolayısıyla Atatürk’e İletilen Görüşler [212]

 

 [11.9.1937]

Atatürk’ün Yüksek Huzuruna;

Doğu Akdenizin Sovyet Rusya dahil olarak bizim donanmamız tarafından kontrol edilmesi haberi, İngiltere ve Fransa’nın; İtalya ve Rusya arasında bir tutuşmaya, Türkiye ve Yunanistan’ı da bulaştırarak seyretmesi ve sonra hakem olarak müdahale etmesi gibi bir vaziyet ihdas edecekti. Dr. Aras’ın, bu ihtimal üzerine bir mütalâa bildirmeye lüzum görmeksizin böyle bir mıntıka taksiminin bütün mahzurlarını ihata etmiş olduğuna şüphe yoktur. Sovyetler resmi notalarda, İtalyanları mütecaviz ilan etmişlerken, Sovyet ve İtalya donanmalarını temasa getirmek ve ikisi arasında bulunmak bizi bir müsademeye karışmaktan kurtaramazdı!.. Eğer hakikaten böyle bir teklif ortaya konsaydı, Murahhasımız karar vermek için bize müracaat ettiği zaman, biz Doğu Akdenizin İngiltere ve Fransa tarafından veyahut bütün devletler tarafından kontrolü gibi mülâhazaları tükettikten sonra nihayet açıktan birbirine karşı muhasama ilân etmiş olan iki devletin, müsellâh kuvvetlerini temasa getirmemeyi cesaretle ortaya atmaya mecbur olacaktık. Ve nihayet İngiltere ve Fransa’dan birimiz tecavüze uğradığımız halde otomatik bir taahhüt isteyecektik. Ajansın karar şeklinde gösterdiği neticeden memnun olmak caizdir. Taahhütler bizim için asgari hadde inmiş, deklare muhasım olan Sovyet ve İtalya temastan binaenaleyh bunlardan her birinin diğer herhangi bir devleti sürüklemesi imkânından menolunmuştur; Fransa ve İngiltere de aldıkları teşebbüs ve iddia ettikleri Akdeniz Hegemonyası ile mütenasip bir vazifeye icbar olunmuşlardır. Eğer son karar doğru ise, bütün alâkadarlardan kimse, diğerini atlatmaya muvaffak olamamış ve Balkanlar hakikaten postlarını kurtarmışlardır. En çok muvaffakiyetsizlik Litfinof’dadır. İtalya; İngiltere ve Fransa’nın müşterek cephesine çatmakla ciddi bir vaziyete tesadüf etmiştir. Anlaşılıyor ki, bu kadar büyük buhranın bir müsademeye müncer olmadan geçmesi ihtimalinin gözükmesi, ancak Almanya’nın karar vermemiş olmasiyle izah olunmalıdır. İtalya ve Sovyetler bir müsademeyi emrivaki yapmak için bütün marifetlerini sarfetmişlerdir. Göründüğü gibi Almanya, hakikaten harp kararı vermemiş ise, İtalya; İngiltere – Fransa cephesi önünde muvaffakiyetsizlikle ricat etmiş olacaktır. Fakat İtalya da, Sovyetlerin Akdenizden kendi müttefiklerinin karar iştirakiyle reddolunmasını, yeniden enternasyonal karara bağlatmış olmakla övünecektir. Hülâsa, kara sularının kontrolü suretinde, tarassuttan daha kuvvetli bir ifade ile deruhte olunan vazife, kara sularımız dahilinde bir ecnebi gemisinin tecavüze uğraması gibi yeni bir hadise zuhurunda, bazı serzenişlere bizi maruz bırakabilir; fakat artık bu mahzurlar pek tali ve geçirilen ihtimaller karşısında çok ehemmiyetsiz şeylerdir. Dr. Aras’tan karar suretini aldığımız zaman vaziyeti daha açık göreceğiz ve yüksek iradenizi istihsal edeceğiz.


 

 

Nyon Konferansı Dolayısıyla Atatürk’e İletilen Görüşler [213]

 

Atatürk’e arz:

12.9.937

saat 23.50 – 24.5

Doğu Akdenizde ve açık denizde korsan takibini taahhüt etmiş olan İngiliz ve Fransız donanmalarına imkân nispetinde, yapılacak yardım manasında torpido ve saire gibi silâhlı vasıta bulunup bulunmadığını uzun boylu tetkik ettik; fakat nihayet Dr. Aras’a da telefonla sorduk. Bu cümlede mukavele icabı olarak açık denizde silâhlı kuvvetle iştirak mecburiyeti olmadığını anladık. Şu halde böyle bir iştiraki mesai, ayrıca bir müzakere ve anlaşma ile tahakkuk edebilecektir ki, böyle bir müzakereye girmek için vaziyeti zamanı erken addettik. İtalya’nın vaziyetinin vuzuh peyda etmesi başlıca beklediğimiz şeydir. Eğer denildiği gibi İtalya, bu mukaveleye iştirak ederse, Akdenizde bu tedbirler yüzünden ihtilat zuhuru ihtimali azalır; fakat İtalya iştirak etmezse veyahut iştirak ederek yine gemiler[in] batırılması devam ederse; açık denizde kuvvetlerimizin faaliyeti bizi ihtilâtlara süratle ulaştırabilir. Bu mülâhazalarla şimdilik mukavelenin ahkâmı dahilinde kalmayı düşündük ve ayrıca açık denizde teşriki mesai için Dr. Aras’ı talimat ile takyit ettik ve mukavele üzerine vaziyeti bilhassa İtalya’nın iştirak kararının tavazzuh etmesini bekledik.

Kararnamenin iki cümlesi arasında bir tenakuz olmadığı Dr. Aras’tan aldığımız yeni izahat ile anlaşıldıktan sonra tasdike arzolunmuştur...

İSMET İNÖNÜ

 

 

 

 

 

 

Nyon Konferansı Dolayısıyla Atatürk’e İletilen Bir Not [214]

 

13.9.1937

 

Reisicümhurun Yüksek Katına

Emir buyurulan düşünceleri aynen Dr. Aras’a tebliğ ettirmekte olduğumu arzederim...

İ. İnönü

 


 

 

Nyon Konferansı Dolayısıyla Atatürk’e İletilen Görüşler [215]

 

13.9.937

Saat

17.15

Atatürk – Telefon

Nyon anlaşmasının imzası için verilen talimat üzerine not ettirilen mülahazaları, icra vekilleri heyetinde tetkik ettik. Anlaşmada bahsi geçen assistans kelimesinin açık denizde silahlı kuvvetlerle teşriki mesai istenmediğine kani olduktan sonra, imza selâhiyeti verilmiş olduğundan Dr. Aras’ın teminatı hilâfına böyle bir mecburiyet zuhur ederse Dr. Aras, hukûmete hakikati söylememiş vaziyetine düşeceğinden, bu cihet muhtemel değildir. Eğer samimî olarak Dr. Aras kendisi de aldanmış olursa, hukmet [hükûmet) anlaşmadan çekilmek cihetini bile düşünmek mecburiyetinde kalacaktır.

Şimdi mesele Nyon mecburiyeti olmaksızın Mr. Eden’in yaptığı teklifin tetkikine geliyor. Nyon anlaşmasının açık denizde tatbikine iştirak etmenin Türkiye yi bir harbe sürüklemek istidadı henüz ciddi olarak mevcut görülmüş ve bu sebeple böyle bir teşriki mesaiden ictinap edilmesi zaruri mütalaa edilmiş olduğunu tazimlerimle arzederim.

13.9.937

                                                                                                                                                                                                                                                           İ. İnönü

 


Nyon Konferansı Dolayısıyla Tevfik Rüştü Aras’a Gönderilen Telgraf [216]

 

14.9.937

Saat 16

Dr. Aras’a

Telefonla verdiğiniz malûmata göre ikinci H. Vekile kararı elinize geçmeden evvel Nyon anlaşması imza edilmiş ancak proces – verbal’de yapılmış olan tasrihata göre Heyeti Vekilenin iltizam ettiği ihtiyatî tedbirler zaten temin edilmiş bulunduğu anlaşılmaktadır. Ancak telefon muhaberatının müşkilâtından ve uzaklığından anlayışımızın doğru olup olmadığını tavzih buyurmanıza ihtiyacım vardır.

Binaenaleyh telgrafla aşağıdaki maruzatıma cevab vermenizi, Heyeti Vekileye arzedilmek üzere, rica ederim!

1 – 14 tarihli Heyeti Vekile Kararını aldığınız zaman Nyon anlaşması imza edilmiş mi idi?

2 – Anlaşma daha evvel imza edilmiş ise 14 tarihli Kararnamenin tedbirleri temin olunmuş mudur?

Bahis buyurduğunuz proces – verbal metnini telgrafla ve aynını posta ile göndermenizi rica ederim.

3 – Gerçi mukavele, imzasından itibaren merî ise de eğer assistans kelimesinde hatta korsana karşı silâhlı teşriki mesaî taahhüdü mevcud ise, mukavelenin katiyet kesbetmesi için Büyük Meclisin tasdikini istemek üzere derhal toplanmağa çağırmak zarureti vardır. Bizim teşkilâtı esasiyemizde herhangi bir mukavele Meclisin tasdiki olmadan katiyet kesbetmiyeceği malûmunuzdur. Nyon anlaşmasının ahkâmı, umumiyetle hükûmetin tabii vazifeleri meyanında sayılabilirse de, açık denizde silâhlı teşriki mesai gibi, velev ki binnazariye mevcud olan bir taahhüdün Meclisin tasdikinden geçmesini elzem sayarım. Bu hususa da yüksek mütalâanızı bildirmenizi dilerim.

 14.9.937                                                                                                                                                                                         

                İsmet İnönü

 

 

 

 

Nyon Konferansı Dolayısıyla Atatürk’e İletilen Görüşler [217]

 

14.9.1937

Saat: 18

 

Atatürk’ün Yüce Katına;

1 – İmzanın emri vaki olduğu anlaşılması üzerine Dr. Arasa, sureti az aşağıda üçüncü maddede maruz telgrafnameyi gönderdim.

2 – Proces – verbal geldikten sonra, içinde bulunduğumuz vaziyetin anlaşılması[nın] mümkün olacağını zannederim. Diğer taraftan, Anlaşmanın mer’iyet kesbetmesi için B. M. Meclisinden geçmesi lâzım gelip gelmiyeceği hususunun tetkikini Hukuk müşavirlerine verdim. Herhalde vaziyet anlaşılıncaya veya Meclisten bir karar verilinceye kadar; müsellâh kuvvetlerimizin filen [fiilen] iştirakine mümanaat etmekten başka bir tedbir, hatırıma gelmiyor. Tazimlerimle arzederim.

3 – Dr. Aras’a şifre Tel: 14.9.937 _ saat 16 (Tel)*

(...)

İsmet İnönü

 


 

 

Nyon Konferansı Dolayısıyla Atatürk’e İletilen Görüşler[218]

 

Atatürkün Yüce Katına

15 Eylül 1937

Saat 15

Açık denizde assistance meselesinin: müsellâh kuvvetlerimize şamil olmadığını, Dr. Aras Fransa ve İngiltere Hariciye Nazırlarına bildirmiş ve Konferans Reisi olan Fransa Hariciye Nazırı, İngiltere ve Fransa namına mutabakat cevabı vermiştir. Bu hale göre Nyon anlaşmasının B.M.M. nden tasdikini istihsal etmek kolay bir mahiyet almış olduğundan Dr. Arasın bizzat Mecliste bulunması zarureti azalmıştır. Fakat Cemiyeti Akvam Meclisine namzetliğimizin vaz’ı gibi meseleler varken, Dr. Arasın bu esnada Cenevre’den ayrılmaması daha faydalı olabileceğinden, bu gece için mutasavver olan hareketinden sarfı nazar etmesinin tebliğine müsaade buyurulmasını istirham ederim...

İ. İnönü

 

 

 

 

Nyon Konferansı Dolayısıyla Tevfik Rüştü Aras’a Gönderilen Telgraf [219]

 

15.9.937

Saat: 16=

1 – N.a B. M. M. izlen [iki sözcük okunamadı] takip ederiz. Mühim işleriniz bulunduğu bu [iki kelime okunamadı] ayrılmamaklığınız daha muvafıktır. Buraya hareketten sarfı nazar buyurunuz.

2 – İstihsal olunan mektuplarla vaziyetimizin sarahat peyda etmesine muvaffakiyetinizi hükûmet namına tebrik ederim.

3 – Meclis ayın 18 inde toplanacaktır. Bütün vesikaların 17 inci günü akşama Ankarada bulunabilmesi için bu vasıtadan istifade edilmesini rica ederim.

İ. İnönü

 

 

 

 

 

Başbakanlıktan İstifa Nedeniyle Atatürk’e Gönderilen Resmi Yazı [220]

 

İSMET İNÖNÜ

Ankara 25-X-1937

 

Türkiye Reisicümhuru Atatürk’ün

Yüce Huzurlarına

 

Başvekâletten istifamı Yüce Huzurlarına takdim ederim. Vazife esnasında daima mazhar olduğum Yüce irşad ve müzaheretlerinize minnet ve şükranlarımı arzeder ve cihandeğer teveccühünüzü benden esirgememenizi, derin tazimlerimle ve sarsılmaz bağlılığımla dilerim büyük Şefim.

                                                 Başvekil

                                                 Malatya Mebusu

                                   İ. İ.

 

 

CHP Genel Başkan Vekilliğinden İstifa Nedeniyle Atatürk’e Gönderilen Resmi Yazı [221]

 

Türkiye Reisicümhürü

Cumhuriyet halk partisi Umumi reisi

Atatürk’ün yük[sek] huzurlarına

 

Hükûmet ve parti teşkilatımız birleştirilmiş olduğu için Cumhuriyet halk partisinin umum reis vekilliğinden istifamın kabul buyurulmasını istirham eder cihandeğer teveccühünüzü üzerimden eksik etmemenizi niyaz eylerim.

25.10. 37                                                                            İ.İ.

 

 

 

 

Başbakanlıktan Ayrılma Dolayısıyla TBMM Başkanı Abdülhalik Renda’ya Gönderilen Veda ve Teşekkür Yazısı [222]

 

T. C.

BAŞVEKÂLET

Hususi Kalem Müdürlüğü

 

 

Sayın Bay Abdülhalik Renda

Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi

 

Başvekâletten istifamı Büyük Reisicümhura takdim ettim. Vazife esnasında daima mazhar olduğum müzaheretlerine minnet ve şükranlarımı arzeder ve kıymetli teveccühünüzün bakasını dilerim.

                                                               25.X.1937

 

 

 

 

 

 

Başbakanlıktan Ayrılma Dolayısıyla Başbakan Vekili ve Ekonomi Bakanı Celal Bayar ile Diğer Bakanlara GönderilenVeda ve Teşekkür Yazısı [223]

 

25.X.1937

Sayın Bay Celâl Bayar

İktisat Vekili ve Başvekâlet Vekili

ve Vekillere

 

Başvekâletten istifamı Büyük Reisicümhura takdim ettim. Beraber çalıştığımız zamanların kıymetli hatırasını muhafaza edeceğimi temin ederek, muvaffakıyetlerinizin devamını ve teveccühlerinizin bakasını dilerim.

                                            Başvekil

                                                Malatya Mebusu

 


 

 

 

 

Başbakanlıktan Ayrılma Dolayısıyla Başbakanlığa Bağlı Kurumların Yöneticilerine Gönderilen Veda ve Teşekkür Yazısı [224]

 

Başvekâletten istifamın Büyük Reisicümhur tarafından kabul buyurulması münasebeti ile, beraber çalıştığımız zamanlardaki kıymetli yardımınızdan dolayı, size samimî teşekkürlerimi takdir ederim.

25.X.1937

                                                          eski Başvekil

                                                        Malatya Mebusu

Gen. Kurm. Bşk.

Şurayı Devlet Başkn.

Diy. İş. Bşkn.

EV. Um. Md.

İstat. Um. Md.

Div. Muh. Rs.

Meteorol. Um. Md.

Mil. Emn. Um. Md.

Başv. Müs. Kemal Gedeleç ve mesai arkadaşları

 

 

 

 

 

Yeni Yıl Dolayısıyla Atatürk’e Gönderilen Mektup [225]

 

Büyük Şefimiz

Yüce huzurunuza yeni yılı tebrik ederim. Sayenizde geçirdiğimiz neşeli ve müvaffakiyetli yıllar gibi, 938 yılının da millet ve devlet için sevinçli ve muvaffakiyetli ve sizin için sıhhatli ve mutlu geçmesini yürekten dilerim.

                Tazimkârınız İsmet İnönü

31.12.1937

 


 

Kendisiyle ilgili Bir Övgüsü Üzerine Atatürk’e Gönderilen Mektup [226]

 

İsmet İnönü

 

Büyük Atatürk

Dün akşam benim için pek lutüfkâr şeyler söylemişsiniz. Size yüreğimin içinden gelen geniş minnet duyguları ile heyecan içinde yaşıyorum.

Beni ilk tanıdığınız günden beri sayılmaz lutüfleriniz ve şükür ödenmez sevginiz ile korudunuz. Fasılasız olarak benim eksiklerimi örtmeğe ve tamamlamağa çalıştınız. Bu kadar engin alicenaplığa karşı bir az cevap olacak hiçbir şey yapamadığımdan hicap duyuyorum.

Size çok minnettarım Atatürk. Hayatım, alâkanız ve sevginizle tam bir rahat içinde geçiyor. Sizin huzur içinde olmanız, afiyet ile başımızda ve milletimizin başında bulunmanız başlıca saadetim ve candan dileğimdir.

Size Her zaman meftun ve Candan düşkün olarak şükranlarımı ve tazimlerimi takdim ederim.

İsmet İnönü

17.1.938

 

 


 

Balkan Turnesi Dolayısıyla Sabiha Gökçen’e Gönderilen Kutlama Mesajı [227]*

 

Bayan Sabiha Gökçen

Dolmabahçe Sarayı

Balkan turnesini hakikiğ [hakiki] sevinç ve iftihar hisleri ile tebrik ederim. Her mühim iş gibi kolay ve sade görünen bir teşebbüsün memleketimizde ve Balkanlarda ilk yapılan iş olması onun bütün kıymetini nazarımızda canlı olarak yaşatacaktır. Siz bizim spor hayatımıza yeni bir devre açtınız. Tecrübe edilmemiş silahlarımızı kıymetlendirdiniz. Memlekete temin ettiğiniz istifadeler maddeten [ve] manen yüksek değerdedir.

Sizi tekrar tekrar tebrik ederim kahraman Gökçen

 

 

 

Lozan Konferansı’nın Yıldönümünü Kutlaması Üzerine Atatürk’e Gönderilen Mektup [228]

 

İsmet İnönü

 

Büyük Sevgili Atatürk

Lozan günü vesilesi ile iltifatınızı söyletmek lûtfunda bulundunuz. Kendi ızdırabınızı unutarak bana yeniden sağlık, bahtiyarlık verdiniz. Şükran ve minnetlerimi kabul buyurunuz.

Velinimetim Atatürk.

Katiyen eminim ki bu hastalık günlerini geçireceğiz. Siz, bütün Afiyet ve neşenizle ve şerefle daha çok uzun seneler millet ve memleketi idare buyuracaksınız.

Derin tazimle ve dayanılmaz bir özleyişle, ellerinizden öperim velinimetim.

 

26.7.1938

 

Zarf: Büyük Reisicumhur

Atatürk

Yüce huzuruna

 

 

 


 

 

Atatürk’ün Hastalığı Dolayısıyla Salih Bozok’un* Mektubuna Verilen Yanıt [229]

 

3.8.1938

Kardeşim Salih

Mektubunuzu büyük teessürle okudum. Dayanılmaz bir surette yüreğim bir daha sızladı. Acı duygularımı nasıl ifade edeceğimi bilmiyorum.

Vefalı, vatanperver kalbinizin elemlerini anlıyorum. Elimden geldiği kadar vaziyeti takip ettim. Hastalığın ciddi olduğu görülüyor. Ben kuvvetli ümidimi muhafaza ediyorum. Hastalığın tavakkuf [tevakkuf] haline geçmesi ve vucudün kuvvetlenmesi ihtimali daima vardır. Son alınan sıhhi tedbirleri de teessürlü, ümitli olarak ve candan dua ederek takip ediyorum. Bergman tecrübeli şöhretli bir doktor imiş.

Atatürkü gördüğün zaman yormayarak, benim tarafımdan ellerini yüzünü hasretle öpersin.

Gözlerim yaşlı olarak muhabbetle gözlerinden öperim Kardaşım.

Bu hastalığın seyrinde birden bire eyilik, tavakkuf devresi husule geldiği vaki imiş. Bu ihtimaller çok umut bağladığımız ışıklardır.

Canımızdan sevgili Hastamızın afiyeti için yeni bir ümit şölesi oldu.

Kardaşım Bozok; Sevgili Atatürkü gördükçe onun ümidinin sarsılmamasına mümkün olduğu kadar neşeli olmasına çalışmalıyız. Yine en büyük sıhhi eyilik onun maddî ve manevî kuvvetinden gelecektir. Beni haberdar etmek lutfunuza çok minnettarım Bozok.

 

 

 

 

 

 

Hastalığı Dolayısıyla Atatürk’e İletilmek Üzere Hasan Rıza Soyak*a Gönderilen Mektup [230]

 

İsmet İnönü

Ankara

9.8.1938

Sayın Soyak

İstanbuldan aldığım havadisler pek sevindiricidir. Sevgili Atatürkün ateşi çok şükür düştü. Birkaç günde kuvveti yerine gelir. Hayatımızda heyecanlı bir sevinç tekrar başladı; çok şükür.

Doktor Aras bana Atatürkün cihan değer selâmlarını getirdi. Atatürke en derin tazimlerimle minnetlerimi ve en samimi afiyet dileklerimi takdim ederim. Bir münasip fırsatta yüce Huzurlarına arzederseniz size çok teşekkür ederim.

Sevgilerle selâmlar.

İsmet İnönü

 

 

 

 

 

Atatürk’ün Hastalığı Dolayısıyla  Salih Bozok’un Mektubuna Verilen Yanıt [231]

 

İsmet İnönü

14.8.938

 

Sevgili Kardaşım Salih Bozok

12 tarihli mektubunuzu Vedit verdi. Evimizde şenlik oldu. Güzel, sevgili Atatürk tekrar neşesi ile canlı ve can verici hali ile cemiyetimize sürur dağıtacak. Müjde pek büyük, pek kıymetlidir. Zaten bir defa vücut yenmeğe, kazanmağa başladı mı, çabuk ilerler ve kat’î olarak ileriler.

Beni bu üzüntülü günlerde unutmadığınız için size çok müteşekkirim ve minnettarım Bozok.

 

Atatürk geçen gün Dr. Aras ile lûtfetmiş, selâm yollamış idi.

Bay Soyak vasıtası ile tazim arzettim. Atatürkü neşe ve sıhhat içinde tekrar görmek iştiyak ve heyecanı, hayalimin başlıca saadet müjdesidir.

Gözlerinden öperim, çok teşekkür, Kardaşım Bozok.

İsmet İnönü

 

 


 

Türk Dili Bayramı Dolayısıyla Atatürk’e Gönderilen Kutlama Mesajı [232]

 

İSMET İNÖNÜ

Reisicumhur Atatürk

yüce huzurlarına

Dolmabahçe – İstanbul

Türk dili bayramı şeref ve lezzetini vatana tattırdığınız kıymetli mazhariyetlerden biridir. Cihan değer şanlı varlığınıza halis tebriklerimi derin tazimlerimle arz ve takdim ederim.

İsmet İnönü

 

 

 

 

Fethi Okyar’ın Mektubuna Verilen Yanıt [233]

 

İsmet İnönü

Ankara 5. X. 938

 

Sevgili Kardaşım Okyar

Üç gündür şiddetli bir nezleden yatıyorum. Hastalığın dalgınlığı içinde hep sevimli ve vefalı mektubunuzun asîl duygularını sayıkladım. Atatürk’ün hastalığı bizde huzur bırakmadı. Hep ümidimi muhafaza ediyorum. Bununla teselli buluyorum.

Sevgili Atatürk. En kemalli, en verimli ve nisbeten genç zamanında zalim bir hastalığa uğradı. Bu günlerde sizin, yanında bulunmanıza seviniyorum. Eyi yaptınız; bırakıp gidemezdiniz. Sizin gibi candan bir arkadaşının ve büyük bir vatanperverin, yanında bulunması onun için bir huzur, memleket için bir talidir.

Muhabbetli sözlerinize çok minnettarım. Kardaşım. Siz benim politika hayatımda hafızama yerleşmiş ilk vatanperver şahsiyetsiniz. En solak zamanımda bile sizin alicenap ahlakınıza ve yüreklerin içinde yaşayan sevgimize itimadım bir defa sarsılmadı; buna emin olunuz. Görüşemediğimize çok üzülüyorum. Fakat ümidimi büsbütün kaybetmedim. Karımla beraber Muhterem Hmf.ye [Hanımefendiye] hörmetler sunarız. Çocukların gözlerinden öperiz. Çok muhabbetle.

İsmet İnönü

 

 

 

 

Celal Bayar’ın Selam Getirmesi Üzerine

Atatürk’e Gönderilen Mektup [234]

 

Ankara: 5.X.938

Sevgili Atatürk, Sevgili Velinimetim,

Muhterem Celâl Bayar bana sizin selâmınızı getirdi. Çok sevindim. Bir soğuk algınlığından yatakta ıztırap çekerken sizden lûtufkâr ve şefkatli bir haber, bana ihya edici bir ilâç gibi geldi. Yüreğimin ta içinde bütün muhabbet hislerim sızladı. Bütün ömrümün en aziz hatıralarını teşkil eden hadiseler hafızamda canlandı. Aziz varlığınız düşüncelerimin alicenap timsalidir. Sizin bir an evvel afiyet bulmanız, yegâne ve en samimi dileğimdir. Sizi kudret ve sıhhatle ve şan, şerefle aramızda ve başımızda görmek ümidim her zamandan ziyade sağlamdır.

İki mübarek elinizden, sevgili ve can verici yüzünüzden doymadan binlerce öperim sevgili Atatürk, büyük Atatürk, Velinimetim Atatürk

Tazim ile: İsmet İnönü

 

 

 

 

Kazım Karabekir’in Mektubuna Verilen Yanıt [235]

 

28. 10. 938

Kardaşım Karabekir

Mektubunuzu aldım. Sıhhatim ile alakanıza samimî olarak teşekkür ederim. Uğradığım mühim hastalık çok şükür geçmişe benziyor. Fakat artık gençler gibi derman çalımı yapmak devri de galiba geçti. Siz şimdi ihtiyarlık ne olduğunu bilmezsiniz. Benim yaşıma geldiğiniz zaman anlarsınız. Bay Vasıftan sıhhat haberlerinizi almaktan çok sevindim. Mektubunuzun samimiyet teyit eden ifadelerine de ayrıca mütehassis ve müteşekkirim. Size karşı samimî hissiyatım ve muhabbetim sağlamlığından hiç sarsılmamıştır. Muhabbetle gözlerinizden öperim afiyet ve saadetinizi dilerim kardaşım.

                                           İ.İ.

 

 

 

 

Cumhuriyetin 15. Yıldönümü Dolayısıyla Atatürk’e Gönderilen Mektup [236]

 

27.10.938

 

Aziz ve muhterem Soyak

Yüce Atatürke bir tebrik arızası takdim ettim. Yorulmayacakları bir anda arz etmek imkânını bulursanız size çok müteşekkir olurum.

Sevgi ile gözlerinizden öperim Sayın Soyak

İ. İ

 

Büyük, Sevgili, Velinimetim Atatürk

Cumhuriyetin on beşinci yılını sayenizde idrak ediyoruz. bu anda bütün sevgi ve tazim duygularım sizin ile meşbuğ ve yüce varlığınıza bağlıdır. Hayatımın en aziz hatıraları sizin alicenap ve şefkatli hayalinizin gülen ve dirilten bakışı ile canlanmaktadır. Çok şükür Sıhhatınızın eyiliğe dönmesi vicdanıma teselli veriyor.

Bir an evel tam eyileşmeniz en aziz emelimdir.

Şan ü şeref ile ve afiyet ü kudretle başımızda daim olunuz.

Ellerinizden, hiç bir zaman bakmağa doymamış olduğum gül yüzünüzden, tazim ile binlerce öperim Velinimetim Atatürk, Sevgili Atatürk

İsmet İnönü

27. 10. 938

 

 

 

 

Atatürk’e Gönderilen Mektup [237] İletilen Selam Üzerine

 

28. 10. 1938

Aziz Soyak

Atatürk lutf etmiş bana selam yollamış kendilerine leffen bir arıza takdim ettim. Eyi haberleri bizim hayatımızı tazeledi

Mektubumu kendilerine arz etmek imkânını bulursanız çok müteşekkir olurum. Sevgilerle gözlerinizden öperim.

İ.İ.

 

 

28. 10. 1938

Sevgili Velinimetim Atatürk

Muhterem başvekil Celal Bayar bana selamlarınızı getirdi. Sıhhat haberlerinizle gülen yüzlerimizi alicenap selamlarınızla hakikiğ saadet dalgasına bürüdünüz.

Benim hastalık safahatı ile de yorulmuş meşgul olmuşsunuz. Cemiyetimizin, ailelerimizin ve naçiz şahıslarımızın sıhhatlerini engin ve şefkatli yüreğinize kaygu edindiniz. Emin olunuz ki Cemiyet, aile ve şahıs olarak sizin huzur ve memnuniyetiniz bizim tek ve en kıymetli emelimizdir. Güzel Atatürk, Sevgilim Atatürk, Bin canım olsa bini de sana feda olsun. Ellerinden, yüzünden, gözünden binlerce öperim Velinimetim Atatürk.

                          İ.İ.

 

 

 


Atatürk’ün Ölümü Üzerine İntihar Girişiminde Bulunan Salih Bozok’a Gönderilen Telgraf [238]*

 

SAYIN SALİH BOZOK BİLECİK MEBUSU ŞİŞLİ

TESELLİ KABUL ETMEZ FELAKET İÇİNDE SİZİN HALİNİZ AİLECE TEESSÜRÜMÜZÜ BİR KAT DAHA AĞIRLAŞTIRDI MUHABBETLE GÖZLERİNDEN ÖPERİM YÜREKTEN ŞİFA DİLERİM            --İSMET İNÖNÜ ..

 

[Telgrafın üzerindeki not:]

Not Atatürkün ölümünü müteakip babam’a hastane.. (okunmuyor) gönderilen Telgr..** (Okunmuyor.)


 

 

Cumhurbaşkanlığı Andı ve Teşekkür Konuşması [239]

 

11 Kasım 1938 – TBMM

CUMHURBAŞKANLIĞI ANDI

(Reisicumhur İsmet İnönü Meclisin coşkun tezahüratı, sürekli ve şiddetli alkışları arasında Başkanlık kürsüsüne geldiler.)

Reisicumhur sıfatile Cumhuriyetin kanunlarına ve hakimiyeti milliye esaslarına riayet ve bunları müdafaa, Türk milletinin saadetine sadıkane ve bütün kuvvetimle sarfı mesai, Türk Devletine teveccüh edecek her tehlikeyi kemali şiddetle men, Türkiyenin şan ve şerefini vikaye ve ilâya ve deruhde ettiğim vazifenin icabatına hasrınefis etmekten ayrılmıyacağıma namusum üzerine söz veririm. (Allah muvaffak etsin sesleri, şiddetli ve sürekli alkışlar.)

 

TEŞEKKÜR KONUŞMASI

Büyük Türk Milletinin Muhterem Vekilleri,

Arkadaşlığınızla müftehir olan, şerefli vazifenizde kendi nefsi için bahtiyarlık bulan bu arkadaşınıza Devletin en yüksek vazifesini tevdi etmek teveccühünü gösterdiniz. Sizlere şimdiden çok samimi şükranımı takdim ederim.

Omuzlarımda hissettiğim ağır vazifeyi ifa ederken, tek istinadım, Büyük Türk Milletinin itimadı ve bunun, sizin yardımınızla ve sizin dilinizden ifadesi olacaktır. (Alkışlar. Allah muvaffak etsin sesleri.)

Bu anda Atatürkün hatırası teselli bulmaz acılarla dolu olan kalbimizin aziz timsalidir. Atatürkün fevkalade hizmetlerini bu günkü Türk Devletinin bünyesinde tam ve temiz eserler olarak tecessüm etmiş görüyoruz. (Alkışlar.) Kadir bilen ve büyük evlad yetiştiren milletimizin yüreğinde, [Kemal Atatürk] adı, sevgi ve hürmet içinde ebedi olarak yaşıyacaktır. (Şiddetli alkışlar.) Şükran ve tazim hislerimi söylemeğe çalışan sözlerimin sizin muhabbet ve takdir duygularınızı da aksettirdiğine kaniim. (Alkışlar.)

Muhterem arkadaşlar; Devlet ve milletimizin insaniyet ve medeniyetin asil hedeflerine doğru durmadan ilerleyip yükseleceğine kat’i inancım vardır. (Bravo sesleri, sürekli alkışlar.)

Büyük ve kahraman bir milletin hizmetinde bulunuyoruz: Türk vatanının bölünmez, hiç bir tecavüze tahammül etmez, hiç bir zor karşısında milli haklarından vazgeçmez mahiyeti, her zamandan ziyade taze ve canlıdır. (Alkışlar, bravo sesleri.)

Türk milleti devlet kurmak, vatan korumak kudretinde, kendi cevherindeki kıymet ve faziletlere istinad eden yapıcı ve yaratıcı bir millettir. (Alkışlar.)

Sulh ve terakki yoluna bütün gayretlerini asil bir surette vakfetmiş olan milletimiz mecbur olursa, kendisi ve şanlı ordusu geçmiş kahramanların hayranlığını celbedecek yeni kahramanlarla dolu olan fedakâr göğsünü en parlak zaferlerle, süslemeğe hazırdır. (Her zaman sesleri, şiddetli ve sürekli alkışlar.)

Türk milletini az zamanda büyük bir medeniyet seviyesine yükseltmiş, Türk milletine en kısa yoldan temiz cemiyet hayatını, feyizli terakki yollarını açmış olan inkılâblar, kalb ve vicdanımızın en aziz varlıklarıdır. (Alkışlar.)

Arkadaşlarım,

Millet hizmetinde vazifelerin iyi ifa olunmasını emel edinmek başlıca kaygımızdır.

Sükûn, istikrar ve emniyet içinde çalışmaktan başka arzusu olmayan milletimizi anarşiden ve cebirden uzak, bütün vatandaşlar için müsavi bir emniyet havası içinde bulundurmağı, Cumhuriyetin en kıymetli nimeti biliyoruz. (Bravo sesleri, alkışlar.)

Vatandaşlar arasında muhabbeti genişletmek ve derinleştirmeği, en şerefli vazife sayıyoruz. (Alkışlar.)

Arkadaşlar

Türk milletinin en feyizli hazinesi; Büyük Millet Meclisidir. Geçmişte büyük zorlukları yenmiş olan Türkiye Büyük Millet Meclisi, gelecekte de büyük saadetlerin, zafer ve muvaffakiyetlerin başlıca kaynağı olacaktır. (Allah seni var etsin sesleri, şiddetli ve sürekli alkışlar.)


 

 

 

Meclisteki Çalışma Dairesinde Basın Temsilcilerini Kabuldeki Sözleri [240]

 

Teessürlerinize iştirak eder, temennilerinize teşekkür ederim.

 


 

Atatürk’ün Ölümü Dolayısıyla Orduya Başsağlığı – Mareşal Fevzi Çakmak’a Gönderilen Mesaj [241]

 

15 – 11 – 938

Mareşal Fevzi Çakmak

Genel Kurmay Sayın Başkanı

Atatürk’ün ebedi hayata intikalini, onun hazarda ve seferde yakın arkadaşı olan size ve onun zaferlere sevk ettiği ve gözü gibi sevdiği şanlı ordusuna taziyet ederim. Sevgili Başbuğ Atatürk’ün hatırası karşısında acımız teselli bulmaz derecede derin ve duygularımız samimi şükran ve tazimle meşbudur.

Emekli bir mensubu olmakla iftihar ettiğim Türk ordusunun başkumandanlığını temsil etmekle, yüksek vazife hisleri içinde bulunuyorum. Azimkâr ve tecrübeli kumandanlar, şefkatli ve fedakâr zabitler ve Türk milletinin hakiki özü olan kahraman erlerden ve cümlesi ehliyetli vazifeseverlerden vücut bulan Türk ordusuna, asalet ve heybetin timsali olarak, gurur ve güvenle bakıyorum. Türk ordusu, Cümhuriyetin ve vatan müdafaasının yenilmez abidesi olarak gözlerimizin önünden bir an uzak bulunmıyacaktır.

Sayın Mareşal, siz muzaffer kumandanlarla muharebe meydanlarında geçirdiğim yakın arkadaşlığın hatıraları zihnimde canlıdır.

Bu sözlerimi, aynı zamanda, kara, deniz ve hava Ordularımıza selâm ve muhabbetimin ve sizin yüksek sevk ve idarenize halis itimadımın ifadesi olarak kabul buyurmanızı rica ederim.

Reisicümhur

İsmet İnönü

 

 

 

 

Başsağlığı ve Kutlama Mesajlarına AA Aracılığıyla Duyurulan Teşekkür [242]

 

Tebliğ:

Riyaseticumhur Umumi Kâtibliğinden

Yurdun her köşesinden, şehirlerden ve köylerden, Parti teşekkülleri, Halkevleri, spor kulübleri ve müesseselerden, sayın halkın temiz duygularına tercüman olan birçok telgraflar gelmekte devam ediyor. Bundan pek mütehassis olan Reisicumhur İsmet İnönü, samimi teşekkürlerinin Anadolu Ajansı vasıtasile kabulünü rica etmiştir.

 

 

 

 

Ankara Yüksek Öğrenim Gençliğinin Mesajına Verilen Yanıt [243]

 

Ankara Yüksek Tahsil Gençliğine,

Ankara yüksek tahsil gençliğinin candan ve asilâne duygularına teşekkür ederim.

Şifa ve teselli kabul etmez büyük acıya tahammülü, ancak siz gençlerin vatana hizmet aşkiyle yetişmekte olduğunuza güvende buluyorum.

İSMET İNÖNÜ

 

 


 

Atatürk’ün Cenazesinin Dolmabahçe’den Ankara Etnografya Müzesine Aktarıldığı Gün Yayınlanan Ulusa Bildiri [244]

 

Büyük Türk Milletine,

Bütün ömrünü hizmetine vakfettiği sevgili milletinin ihtiram kolları üstünde Ulu Atatürk’ün fâni vücudu istirahat yerine tevdi edilmiştir . Hakikatte yattığı yer, Türk milletinin onun için aşk ve iftiharla dolu olan kahraman ve vefalı göğsüdür.

Atatürk, tarihte uğradığımız en zalim ve haksız ittiham gününde meydana atılmış, Türk milletinin masum ve haklı olduğunu iddia ve ilân etmiştir. İlk önce ehemmiyeti kavranmamış olan gür sesi, aslâ yıpranmıyan bir kuvvetle nihayet bütün cihanın şuuruna nüfuz etmiştir.

En büyük zaferleri kazandıktan sonra da Atatürk, ömrünü, yalnız Türk milletinin haklarını, insaniyete ezeli hizmetlerini ve tarihe hakkettiği meziyetlerini isbat etmekle geçirmiştir. Milletimizin büyüklüğüne, kudretine, faziletine, medeniyet istidadına ve mükellef olduğu insaniyet vazifelerine sarsılmaz itikadı vardı.

“Ne mutlu Türküm diyene” dediği zaman, kendi engin ruhunun, hiç sönmiyen aşkını en mânalı bir surette hülâsa etmiş idi.

Fena zihniyet ve idare ile geri bırakılmış Türk cemiyetini, en kısa yoldan insanlığın en mütekâmil ve en temiz zihniyetlerile mücehhez modern bir devlet haline getirmek, onun başlıca kaygısı olmuştur. Teşkilâtı esasiyemizde ve bu gün hizmet başında, irfan muhitinde ve geniş halk içinde bulunan bütün vatandaşların vicdanlarında yerleşmiş olan lâik, milliyetçi, halkçı, inkilâpçı, devletçi cumhuriyet bize bütün evsafile Atatürk’ün en kıymetli emanetidir.

Ufulünden beri Atatürk’ün aziz adı ve hâtırası, bütün halkımızın en candan duygalariyle sarılmıştır. Memleketimizin her köşesinde ve bütün milletçe kendisine gösterdiğimiz samimî bağlılık, devlet ve milletimiz için kudret ve vefanın beliğ misalidir. Türk milletinin aziz Atatürk’e gösterdiği sevgi ve saygı, onun niçin Atatürk gibi bir evlât yetiştirebilir bir kaynak olduğunu bütün dünyaya göstermiştir.

Atatürk’e tâzim vazifemizi ifa ettiğimiz bu anda, halkımıza, kalbimden gelen şükran duygularımı ifade etmeği, ödenmesi lâzım bir borç saydım.

Milletler arasında kardeşçe bir insanlık hayatı Atatürk’ün en kıymetli ideali idi. Bütün dünyada ölümünün gördüğü ihtiramı, insanlığın âtisi için ümit verici bir müjde olarak selâmlarım. Bu sözlerim, yazılariyle ve toprağımızda şövalye askerleri ve mümtaz şahsiyetleriyle yasımıza iştirak eden büyük milletlere, Türk milleti adına şükranlarımın ifadesidir.

Devletimizin bânisi ve milletimizin fedakâr, sadık hadimi,

İnsanlık idealinin âşık ve mümtaz siması;

Eşsiz kahraman Atatürk!

Vatan sana minnettardır.

Bütün ömrünü hizmetine verdiğin Türk milleti ile beraber senin huzurunda tâzim ile eğiliyoruz. Bütün hayatında bize ruhundaki ateşten canlılık verdin. Emin ol, aziz hâtıran sönmez meş’ale olarak ruhlarımızı daima ateşli ve uyanık tutacaktır.

Reisicümhur

İsmet İNÖNÜ


 

 

Yabancı Basın Temsilcilerine Verilen Demeç [245]

 

Son günlerde, bütün bir milletin ebedi Şef’inin cenazesi önündeki müheyyiç kederine şahit oldunuz. Atatürk aşkındaki bu birlik büyük ölünün kurduğu rejimin remzidir. Kemalizmin hususi vasfı devamlılığında mündemiçtir.

Türkiye, dahili siyasetinde olduğu gibi harici siyasetinde de, hattı hareketinde de, hattı hareketini olgun düşüncelerden ve bunun, milletin menfaatlerine en uygun olduğu kanaatini getirdikten sonra tanzim eylemiştir. İşte bunun için dünyanın en selâhiyettar mümessilleri önünde hiç tereddüt etmeksizin diyebilirim ki, Türkiyenin harici siyasetinde sulh davasına sadikane bağlılık, Kemalist rejiminin birbirini takip eden hükûmetleri tarafından şimdiye kadar tatbik olunageldiği şekilde anlaşma ve beraber çalışma zihniyeti, dostluklarına ve ittifaklarına hulus ve sadakat, ve sulhun muhafazası emrinde gösterilen itinanın en büyük muvaffakiyet şanslarile ihatasını mümkün kılan kuvvet seviyesinde kendisini mütemadi tutmak kaygusu hâkim olmakla devam edecektir.

Nizam ve terakki amili olan Türkiye, gayretlerini size bildirdiğim bu prensipler yolunda sarfetmeğe devam eyleyecek ve dünyada sulhu muhafaza maksadile kendisine her müracaat vukuunda “mevcut” cevabını vermekde kusur etmiyecektir. Bununla beraber, bu yoldaki müsaraatının, bu asil davaya hiç bir zaaf sebebi olmaksızın samimeyetle bağlılık gibi hakiki manasında tezahür eylemesine itina edecektir.

Hâdiseleri naklederken, Türkiyenin hakiki manzarasını tam surette aksettirmeniz için sizlerden temsil eylemekde olduğunuz memleketler efkârı umumiyesine, büyük yasımıza bu derece dostane bir surette iştirak eden bütün dünya milletlerine karşı burada gördüğünüz kuvvetli minnettarlık tezahürünü bildirmenizi ve bu ağır kederinde son derece teselli bahş bir dostlukla ihata edilmiş olan Türk milletinin duygulu teşekkürlerine ayrı ayrı herkes nezdinde terceman olmanızı bilhassa rica ederim.

 

 


Cumhurbaşkanlığına Seçilmesi Dolayısıyla Afganistan, Arnavutluk, Almanya, Bulgaristan, Mısır, Finlandiya, Fransa, Helen, Hatay, İran, Irak, Japonya, Lübnan, Litvanya, Polonya, Romanya, İsveç, Suriye, Saadeti Arabistan, Çekoslavakya, Ürdün, SSCB, Yemen, Yugoslavya, Yunanistan ve ABD Devlet Yetkililerinin

Mesajlarına Verilen Yanıtlar [246]*


Majeste Mohammed Zahir

Padişahı Afganistan

Kâbil

Türkiye Reisicümhurluğuna intihabım münasebetile, zatı hümayunları tarafından vaki olan tebrikâta ve izhar buyurulan samimi hissiyata hararetle teşekkür eder, ve şahsi saadetlerile kardeş Afganistanın refah ve ikbali ve Türk – Afgan dostluğunun her an tezayüdü için, samimi temennilerimi arzederim.

İnönü

 

Majeste Zogo 1

Tirana

Reisicumhurluğa intihabım dolayısile majestelerinin lütfen gönderdikleri tebrik telgrafına ve gerek şahsım gerek Türk milleti hakkındaki muhabbet hislerinden fevkâlade mütehassıs olarak çok samimi teşekkürlerimle birlikte şahsi saadetleri ve Arnavutluğun saadet ve refahı temennilerimin kabulünü rica ederim.

İnönü

Ekselâns Adolf Hitler

Alman Reichkanzleri*

Berlin

Cumhur reisliğine intihabım dolayısile ekselânsınızın lütfen gönderdiği tebrik telgrafından pek mütehassıs oldum. En hararetli teşekkürlerimi arzeder ve şahsi saadetlerile Almanyanın refahını dilerim.

İnönü

 

Majeste Boris 3

Cumhurreisliğine intihabım dolayısile majestenizin gönderdiği lütufkâr tebrik telgrafından derin bir tarzda mütehhassis olarak hararetli teşekkürlerimin ve şahsi saadetlerile asil Bulgar milletinin refahı hususundaki dileklerimin kabulünü rica ederim.

İnönü

 

Majeste Faruk 1

Cumhur reisliğine intihabım dolayısile majestenizin lûtfen gönderdiği tebrik telgrafından ziyadesile mütehassis olarak hararetli teşekkürlerimle beraber, Mısırın refahı ve iki memleketimizi biribirine teyemmünen bağlıyan kardeşlik rabıtalarının daima daha ziyade inkişafı hakkındaki temennilerimin kabulünü rica ederim.

İnönü

Ekselâns Kyosti Ballio

Finlandiya Reisicumhuru

Cumhur reisliğine intihabım münasebetile ekselânsınızın lûtfen gönderdiği tebrik telgrafından pek mütehassis olarak en iyi teşekkürlerimle birlikte Finlandiyanın refahı hususundaki en hararetli dileklerimin kabulünü rica ederim.

İsmet İnönü

Ekselâns Albert Lebrun

Reisicumhur

Paris

Cumhuriyetin en yüksek makamına Millet Meclisinin beni çağırdığı anda ekselânsınıza hakkımdaki lûtufkâr tebriklerinden dolayı hararetle teşekkür ederim. Ekselânsınızdan, şahsî saadetleri ile dost milletin refahı hakkında benim ve Türk milletinin dileklerimizi kabul buyurmanızı rica ederim.

İnönü

Majeste Jorj 2

Helenler Kıralı

Cumhur reisliğine intihabım münasebetile majestelerinin göndermek lûtfunda bulundukları tebrik telgrafından fevkalâde mütehassis olarak hararetli teşekkürlerimin ve şahsi saadetlerile dost ve müttefik büyük Yunan milletinin saadeti hakkındaki samimi dileklerimin kabulünü rica ederim.

İsmet İnönü

Ekselâns Tayfur Sökmen

Hatay Devlet Reisi

Antakya

Riyaseti Cümhura intihabım dolayısile göndermek lûtfunda bulunduğunuz tebrik telgrafından dolayı teşekkürlerimi takdim ederim.

İnönü

 

Alâ Hazreti Humayun

Zatı Şahinşahı İran:

Ramsen

Büyük Atatürkün elim ziyaı hasebiyle şehinşahilerinin samimi teessürlerini ve Reisicumhurluğa intihabım münasebetiyle memnuniyet ve tebriklerini bildiren telgrafnameden pek mütehassis olduğumu, kalbi teşekkürlerimle birlikte bildirir, kardeş ve dost İran milletinin başında zatı şehinşahilerine saadetler temenni ederim.

İnönü

 

Majeste Ghazi I

Cümhur Reisliğine intihabım dolayısile majestelerinin göndermek lûtfunda bulundukları tebrik telgrafından fevkalâde mütehassis olarak en hararetli teşekkürlerimin ve şahsi saadetlerile Irak milletinin refahı hususundaki kalbi dileklerimin kabulünü rica eylerim.

İnönü

 

Majeste Hirohito

Cümhur Reisliğine intihabım dolayısile majeste emperyallerinin göndermek lûtfunda bulundukları tebrik telgrafından ziyadesile mütehassis olarak, çok hararetli teşekkürlerimi ve şahsi saadetlerile Japon milletinin refahı hakkındaki samimi temennilerimi kabul etmelerini rica eylerim.

İnönü

 

Ekselâns Emille Edde

Beyrut

Ekselânslarının Cümhur Reisliğine intihabım dolayısile göndermek lûtfunda bulunduğu telgraftan ziyadesile mütehassis olarak, kendilerine en hararetli teşekkürlerimi ve şahsi saadetlerile Lübnan’ın refahı hakkındaki samimi temennilerimi bildiririm.

İnönü

 

Ekselâns B. Atanas Smetons

Reisi Cümhur

Kaunnas

Cümhur Reisliğine intihabım münasebetile göndermek lûtfunda bulundukları tebriklerden dolayı ekselânslarına hararetli surette teşekkür eder ve şahsi saadetlerile Litvanyanın saadeti hakkındaki hararetli temennilerimin kabulünü rica eylerim.

İnönü

Ekselâns İgnecy Moscicki

Reisicumhur

Varşova

Türk milletinin beni Reisicümhurluğa davet ettiği anda ekselânsınızın göndermek lûtfunda bulunduğu tebrik telgrafından ziyadesile mütehassis olarak kendilerine en hararetli teşekkürlerimi ve şahsi saadetlerile Polonya milletinin refahı hakkındaki temennilerimi arzederim.

İnönü

Majeste Carol 2

Cümhur Reisliğine intihabım dolayısile vaki lütufkâr tebriklerinden dolayı majestenize hararetle teşekkür ederim.

İnönü

Majeste Gustave

Stokholm

Cümhur Reisliğine intihabım dolayısile vaki lûtufkâr tebriklerinden dolayı majestenize hararetle teşekkür eder ve şahsi saadetlerile İsveçin refahı hususundaki dileklerimi arzeylerim.

İnönü

Ekselâns Haşem Attaşi

Şam

Cümhur Reisliğine intihabım dolayısile ekselânsınızın lütfen gönderdiği telgraftan mütehassis olarak, teşekkürlerimle birlikte, şahsi saadetlerile iki memleketimiz arasındaki dostluk münasebetlerinin inkişafı hususundaki dileklerimin kabulünü rica ederim.

İnönü

Sa majeste Abdülaziz

Saadeti Arabistan Kralı

Riyaseti Cümhura intihabım dolayısile göndermek lûtfunda bulunduğunuz tebrik telgrafından dolayı zatı hümayunlarına teşekkürlerimi takdim ederim.

İnönü

 

Ekselâns General Syrovy

Başvekil

Prag

Ekselânsınızın lütufkâr telgrafından ziyadesile mütehassis olarak en hararetli teşekkürlerimin kabulünü rica ederim.

İnönü

Son Altes

Emir Abdullah

Amman

Riyaseti Cümhura intihabım vesilesile göndermek lûtfunda bulunduğunuz tebrik telgrafından dolayı zatı fahimanelerine teşekkürlerimi takdim ederim.

İnönü

Altes

Emir Abdullah

Amman

Telgrafnameyi fahimanelerini aldım. Büyük Atatürk’ün ebediyete karışması dolayisile izhar buyurduğunuz çok samimi hissiyat asil ruhunuzun makesidir. Bu büyük duygulara ve hakkımdaki çok nazikâne temenniyatınıza bilhassa teşekkür eder ve bu münasebetle de sıhhat ve saadeti fahimanelerini ve Amman’ın refah ve ikbalini yürekten dilerim.

İsmet İnönü

Ekselâns Kalinin

Sovyet Sosyalist Cümhuriyetleri Birliği

İcra konseyi reisi

Moskova

Cümhur Reisliğine intihabım dolayısile göndermek lûtfunda bulunduğunuz nazik telgraftan dolayı size hararetle teşekkür ederim.

Memleketlerimiz arasındaki ananevi dostluk, kıymetli surette saklıyacağımız kıymetli bir kazançtır. Münasebetlerimizin tarsini ve devamlı bir surette inkişafı hakkındaki temennilerinize tamamile iştirak eder ve ben de şahsi saadetiniz ve Sovyet halkının refahı hakkındaki en samimi temennilerimi bildiririm.

İnönü

 

Hazretül – İmam Yahya

Melik – ül Yemen

San’a

Büyük Atatürk’ün ziyaı hasebile zatı fahimanelerinin izhar buyurdukları teessürden pek mütehassis olduğumu arzeder hakkımdaki samimi hissiyat ve temennilerden dolayı teşekkür ve hürmetlerimin kabulünü istirham ederim.

İnönü

 

A. R. Naib Pol

Belgrad

Altes ruayalinizin dostane telgrafı beni derin bir surette mütehassis etti. Bundan dolayı hararetle teşekkür eder ve şahsi saadetleri ile dost ve müttefik Yugoslavyanın refah ve itilâsını en samimi bir surette dilerim.

İnönü

 

Altes Ruvayal Prens Paul

 [Atina]               

Reisicümhurluğa intihabım dolayısile altes ruvayalinizin göndermek lûtfunda bulundukları nazik telgrafa hararetle teşekkür eder ve şahsi saadetleri ile dost ve müttefik asil Elen milletinin teali ve refahı hakkındaki en samimi temennilerimi kabul eylemelerini rica ederim.

 

 



* SSCB, bu kitaptaki metinlerde bazen Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği, İttihadı veya Şurası; bazen Rusya, bazen de Sovyet Rusya olarak anılmaktadır.

** HKK: Halk Komiserleri Kurulu; kitaptaki yazışmalarda bazen “Halk Komiserleri Meclisi” olarak da anılmaktadır. Bakanlar Kurulu anlamına gelmektedir. Molotov da SSCB Başbakanıdır.

[1] Hakimiyeti Milliye Gazetesi, 26 Birinci Teşrin (Ekim) 1933

[2] Hakimiyeti Milliye Gazetesi, 27 Birinci Teşrin (Ekim) 1933

 

[3] Hakimiyeti Milliye Gazetesi, 28 Birinci Teşrin (Ekim) 1933

 

* Lev Mihailoviç Karahan.

Bu kitaptaki mesaj veya bazı sözel seslenişlerde soyadların önünde kullanılan M. kısaltması, baylara yönelik Fransızca Monsieur (Mösyö)’nün kısaltılmışı olarak kullanılmaktadır.

* Kalinin : Mihail İvanoviç Kalinin, Sovyetler Birliği Devlet Başkanıdır (SSCB Yüksek Sovyet Yürütme Konseyi Başkanı). 

** Karahan: Dışişleri Komiseri Yardımcısı. Bubnov: Eğitim Komiseri. Budyeni: Süvari Müfettişi ve Kızıl Ordu Harp Meclisi üyesi. Suritz (Suriç) Sovyetler’in Türkiye Büyükelçisi. Krijijanovski: 5 Yıllık Sanayi Planını düzenleyen Komisyonun başkanı. Heyette ayrıca İzvestia ve Pravda gazetelerinin temsilcileri de bulunmaktadır.

[4] Hakimiyeti Milliye Gazetesi, 29 Birinci Teşrin (Ekim) 1933

 

[5] Akşam Gazetesi, 29 Birinci Teşrin (Ekim) 1933

 

[6] İsmet Paşa’nın Siyasî ve İçtimaî Nutukları, 1920–1933, Ankara Başvekâlet Matbaası 1933, sf. 493-495

* Makale, Cumhuriyetin 10. Yıldönümü dolayısıyla, Almanya’da yayın yapan İllustrie Zeitung Gazetesinin Türkçe ve Almanca olarak yayınladığı Özel Ek için yazılmıştır.

[7] İsmet Paşanın Siyasî ve İçtimaî Nutukları 1920 – 1933; Ankara, Başvekâlet Matbaası, 1933, sf. 496-498 ... 29 Teşrinievvel (Ekim) 1933

* Makale, Cumhuriyetin 10. yıldönümü dolayısıyla Vakit Gazetesi için  yazılmıştır.

[8] Ülkü Halkevleri Mecmuası, Sayı dokuz, Cilt iki, Birinciteşrin (Ekim) 1933

* Makale, Cumhuriyetin 10. yıldönümü dolayısıyla Ülkü Halkevleri Mecmuası için yazılmıştır.

[9] Kadro Aylık Fikir Mecmuası, Sayı: 22, Teşrinievvel (Ekim) 1933

Makale, Kadro kaynağı belirtilerek 30 İkinci Teşrin 1933 tarihli Hakimiyeti Milliye Gazetesinde ayrıca yayınlanmıştır.

* Bu sözcük, “hayaller” anlamında kullanılmaktadır.

[10] Hakimiyeti Milliye Gazetesi, 31 Birinci Teşrin (Ekim) 1933

   İnönü Vakfı Arşivi: Demirbaş No: 01968

* İnönü Vakfı Arşivi’ndeki belgede ise “erkanıharbiye”nin üstü çizilerek el yazısı ile “kurmayı” şeklinde bir düzeltme yapılmıştır.

**Aynı arşiv belgesinde, “adamların” sözcüğünün üstü çizilerek, “olanların” şeklinde düzeltilmiştir.

* Yine aynı arşiv belgesinde, “şahsen gıpta ediyorum” sözlerinin üstü çizilerek “ben imreniyorum” şeklinde düzeltme yapılmıştır.

   Bu düzeltmelerin basına verilen nüshanın kopyası üzerinde yapıldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca, basında çıkan konuşma metni, ilk paragrafı ve en son cümlesi itibarıyla arşiv belgesinden daha geniştir. İlk paragraf ile son cümlenin, konuşma sırasında doğaçlama yapılan bir ek olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle basındaki konuşma esas alınıp, arşiv belgesindeki düzeltiler ayrıca belirtilmiştir.

[11] Hakimiyeti Milliye Gazetesi, 1 İkinci Teşrin (Kasım) 1933

 

[12] Hakimiyeti Milliye Gazetesi, 7 – 8 İkinci Teşrin (Kasım) 1933

* Mesajlardaki M. kullanımı, daha önce değinildiği gibi Fransızca Monsieur (Mösyö)’nün kısaltılmışıdır.

[13] Hakimiyeti Milliye Gazetesi, 10 İkinci Teşrin (Kasım) 1933

 

[14] Cumhuriyet Gazetesi, 12 Teşrinisani (Kasım) 1933

 

[15] Hakimiyeti Milliye Gazetesi, 17 İkinci Teşrin (Kasım) 1933

 

[16] Ayın Tarihi, Matbuat Umum Müdürlüğü, Sayı: 1, 15 II. Teşrin (Kasım)–31 I. Kanun (Aralık) 1933, sf. 6  ... 20 II. Teşrin (Kasım) 1933

     Ayın Tarihi adlı resmi yayının aktardığı tüm konuşma ve haberler, bazı istisnaları hariç, Anadolu Ajansı çıkışlıdır.

 

* Hikmet Bey: Hikmet (Bayur)

[17] Hakimiyeti Milliye Gazetesi, 21 İkinci Teşrin (Kasım) 1933

 

[18] Cumhuriyet Gazetesi, 22 Teşrinisani (Kasım) 1933

 

[19] Hakimiyeti Milliye Gazetesi, 6 Birinci Kanun (Aralık) 1933

 

[20] Cumhuriyet Gazetesi, 6 Kanunuevvel (Aralık) 1933

* İktisat Vekili (Ekonomi Bakanı) Celal Bey: Celal (Bayar)

[21] AT, MUM, Sayı: 1, 15 II. Teşrin (Kasım) – 31 I. Kanun (Aralık) 1933, sf. 18-28

 ... 12 Aralık 1933

[22] Hakimiyeti Milliye Gazetesi, 16 Birinci Kanun (Aralık) 1933

 

[23] Ülkü Halkevleri Mecmuası, Cilt İki, Sayı Onbir, Birincikanun (Aralık) 1933, sf. 353-355

* Makale, Ülkü Halkevleri Mecmuası için yazılmıştır; 21 Birinci Kanun (Aralık) 1933 tarihli Hakimiyeti Milliye ve Cumhuriyet Gazetesinde, Ülkü Mecmuası kaynağı belirtilerek ayrıca yayınlanmıştır.

* Metindeki bir eksiklik, köşeli parantez içindeki sözcükler itibarıyla, 21 Aralık 1933 tarihli Cumhuriyet Gazetesi ile tamamlanmıştır.

[24] Hakimiyeti Milliye Gazetesi, 1 İkinci Kanun (Ocak) 1934

 

[25] Hakimiyeti Milliye Gazetesi, 10 Şubat 1934

 

[26] AT, Sayı: 3, 1-28 Şubat 1934, sf. 17-21  ... 24 Şubat 1934

[27] AT, Sayı: 4, 1-31 Mart 1934, sf. 15-21  ... 14 Mart 1934

 

* 1928 yılında yeni Türk harflerinin benimsenmesi ve uygulanmasına ilişkin yasanın çıkarılmasından 10 gün sonra yayınlanan bir yönetmelikle “Millet Mektebi Teşkilatı” kurulur. Ana amaç, “Türkiye halkını okuyup yazmaya muktedir hale getirmek, ana bilgiler kazandırmak”tır. Teşkilatın Başkanlık ve Başöğretmenliğini Atatürk yapmıştır. Bu mektepler, ek dershane ve okuma odalarıyla desteklenmiş; yetişkin nüfusa yönelik olarak 1928 – 1949 yılları arasında faaliyet yürütmüşlerdir.

[28] AT, Sayı: 4, 1-31 Mart 1934, sf. 30-36  ... 20 Mart 1934

* Bu ders/konferans, yukarıdaki başlıkta geçtiği gibi, Ankara İnkılap Kürsüsü’nün açılışı dolayısıyla ve Ankara Halkevi’nde verilmiştir. Bu dersten 16 gün önce, 4 Mart 1934’te, İstanbul Üniversitesi bünyesinde “Türk İnkılap Enstitüsü”nün öğretime başlaması ile Ankara’daki İnkılap Kürsüsü etkinlikleri birbirinden ayrıdır.

* 21 Mart 1934 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde yayınlanan metinde, “devleti” sözcüğü kullanılmıştır.

** Cumhuriyet Gazetesinde, “şeriat” olarak geçmektedir ve konuşmanın akışından da anlaşıldığı gibi doğrusu “şeriat”dır.

[29] AT, Sayı: 5, 1-31 Nisan 1934, sf. 20 ... 18 Nisan 1934

*  Makale, Berlin Büyükelçisi Kemalettin Sami’nin ölümü üzerine Hakimiyeti Milliye için yazılmıştır. (Gazi Mustafa Kemal ile İsmet Paşa, 1 Mayıs 1934 tarihinde Kemalettin Sami’nin mezarını birlikte ziyaret etmişlerdir.)

* Celal Bey: Celal (Bayar)

[30] Hakimiyeti Milliye Gazetesi, 19 Nisan 1934

 

[31] AT, Sayı: 5, 1-30 Nisan 1934, sf. 32-33 ... 23 Nisan 1934

* Makale, 23 Nisan 1934 tarihli bütün gazetelerde yayınlanmıştır.

[32] Hakimiyeti Milliye Gazetesi, 25 Nisan 1934

 

[33] Hakimiyeti Milliye Gazetesi, 17 Mayıs 1934

 

[34] Cumhuriyet Gazetesi, 17 Mayıs 1934

 

[35] AT, Sayı: 6, 1-31 Mayıs 1934,  sf. 15-18  ... 20 Mayıs 1934

 

* Bu sözcük, “heme” ya da “hemen” olsa gerektir. “Heme”: “bütün” anlamına gelmektedir.

[36] İVA, Dn: 03583 – AT, Sayı: 6, 1-31 Mayıs 1934,  sf. 20-21 ... 21 Mayıs 1934

 

[37] AT, Sayı: 8, 1-31 Temmuz 1934, sf. 58-59 ... 3 Temmuz 1934

 

[38] AT, Sayı: 8, 1-31 Temmuz 1934, sf. 50 ... 5 Temmuz 1934

 

[39] AT, Sayı: 8, 1-31 Temmuz 1934, sf. 60 ... 9 Temmuz 1934

 

[40] AT, Sayı: 8, 1-31 Temmuz 1934,  sf. 52-54 ... 14 Temmuz 1934

[41] Hakimiyeti Milliye Gazetesi, 14 Ağustos 1934

[42] Cumhuriyet Gazetesi, 14 Ağustos 1934

[43] AT, Sayı: 9, 1-31 Ağustos 1934,  sf. 31-32  ... 14 Ağustos 1934

 

[44] Hakimiyeti Milliye Gazetesi, 15 Ağustos 1934

[45] AT, Sayı: 9, 1-31 Ağustos 1934,  sf. 32-34 ... 15 Ağustos 1934

* Temel atma töreninden sonra Kilimli Kömür Yıkama Fabrikasına gidilerek açılışı yapılmıştır.

[46] Cumhuriyet  Gazetesi, 19 Ağustos 1934

 

[47] Cumhuriyet Gazetesi, 20 Ağustos 1934

 

[48] AT, Sayı: 9, 1-31 Ağustos 1934,  sf. 53-55 ... 26 Ağustos 1934

 

[49] Cumhuriyet Gazetesi, 2 Eylül 1934

 

[50] AT, Sayı: 9, 1-31 Ağustos 1934,  sf. 55-56  ... 26 Ağustos 1934

[51] AT, Sayı: 9, 1-31 Ağustos 1934,  sf. 39 ... 27 Ağustos 1934

[52] AT, Sayı: 9, 1-31 Ağustos 1934,  sf. 39-42  ... 28 Ağustos 1934

 

[53] AT, Sayı: 9, 1-31 Ağustos 1934,  sf. 13 ... 31 Ağustos 1934

[54] AT, Sayı: 10, 1-30 Eylül 1934,  sf. 22 ... 9 Eylül 1934

[55] Cumhuriyet Gazetesi, 16 Eylül 1934

[56] AT, Sayı: 11, 1-31 I. Teşrin (Ekim) 1934, sf. 92, 109 ... 10 Ekim 1934

 

[57] AT, Sayı: 11, 1-31 I. Teşrin (Ekim) 1934,  sf. 39-40 ... 19 Ekim 1934

[58] Hakimiyeti Milliye Gazetesi, 21 Birinci Teşrin (Ekim) 1934

[59] AT, Sayı: 12, 1-30 II. Teşrin (Kasım) 1934, sf. 43 ... 14 Kasım 1934

 

[60] Hakimiyeti Milliye Gazetesi, 21 İkinci Teşrin (Kasım) 1934

[61] AT, Sayı: 12, 1-30 II. Teşrin (Kasım) 1934, sf. 78 ... 26 Kasım 1934

[62] Cumhuriyet Gazetesi, 5 Birincikanun (Aralık) 1934

 

[63] Ulus Gazetesi, 9 İlkkanun (Aralık) 1934

[64] Ulus Gazetesi, 12 İlkkanun (Aralık) 1934

[65] AT, Sayı: 13, 1-31  I. Kanun (Aralık)  1934, sf. 39-45 ... 12 Aralık 1934

[66] Ülkü Halkevleri Mecmuası, Sayı: yirmi üç, Cilt: dört, İkinci Kânun (Ocak) 1935

... 14 Aralık 1934

* Bu makale, kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkının tanınmasıyla ilgili yasa nedeniyle yazılmış ve bütün gazetelerde yayınlanmıştır. Makale Cumhuriyet Gazetesinde yayınlandığında , “Başbakan İsmet İnönünün öz türkçe bir yazısı” spotu  kullanılmıştır

 

[67] AT, Sayı: 15, 1-28 Şubat 1935, sf. 24-26  ... 22 Şubat 1935

* Burada geçen sözcüğün söysal ya da soysal değil, sosyal olduğu, metnin yayınlandığı başka kaynaklardan tesbit edilmiştir.

[68] Ulus Gazetesi, 28 Şubat 1935

* Briand – Kellog Misakı, Briand – Kellog Paktı ya da Paris Paktı olarak da bilinir. Ulusal politikanın bir aracı olarak savaşı yasaklamayı amaçlayan çok taraflı antlaşmanın adı olarak anılır. Birinci Dünya Savaşı sonrası barışı koruma amaçlı girişimlerin en önemlilerindendir. Fransa Dışişleri Bakanı Aristide Briand ile ABD Dışişleri Bakanı Frank B. Kellog’ın soyadlarıyla anılır. Antlaşma 27.08.1928 tarihinde, Paris’te, ABD, Almanya, Belçika, B. Britanya, ve dominyonları (Avustralya, Güney Afrika Birliği, Hindistan, Serbest İrlanda, Kanada, Yeni Zelanda), Çekoslavakya, Fransa, İtalya, Japonya ve Polonya arasında imzalanır. Türkiye ise 1384 sayılı ve 19.01.1929 tarihli yasa ile bu pakta katılır. Pakt, Birleşmiş Milletler’in kurulmasıyla etkisini yitirir.

[69] AT , Sayı: 16, 1-31 Mart 1935, sf. 67-69, 70, 71, 72-74 ... 5 – 7, 10 Mart 1935

* B.: Bay seslenişinin kısaltması olarak kullanılmaktadır.

[70] AT, Sayı: 16, 1-31 Mart 1935, sf. 80 ... 28 Mart 1935

[71] Ulus Gazetesi, 25 Nisan 1935

[72] AT, Basın Genel Direktörlüğü, Sayı: 18, 1-31 Mayıs 1935, sf. 140-141 ... 3 Mayıs 1935

 

[73] AT, BGD, Sayı:18, 1-31 Mayıs 1935, sf. 199 ... 5 Mayıs 1935

[74] C.H.P. Dördüncü Büyük Kurultayı Görüşmeleri Tutulgası, 9-16 Mayıs 1935, Ulus Basımevi, Ankara 1935, sf.15 ... 9 Mayıs 1935

[75] C.H.P. Dördüncü Büyük Kurultayı Görüşmeleri Tutulgası, 9-16 Mayıs 1935, Ulus Basımevi, Ankara 1935, sf. 227-228  ... 16 Mayıs 1935

 

* Cemiyetin adı bu kongrede Türk Hava Kurumu olarak değiştirilmiştir.

[76] AT, Sayı: 18, 1-31 Mayıs 1935, sf. 120-128 ... 24 Mayıs 1935

 

* Türk Tayyare Cemiyeti Kongresi’nin ikinci gününde, Kongre Başkanı Saffet Arıkan, radyo ile bütün yurda yayılan İsmet İnönü’nün konuşmasının, “hava tehlikesi”ne ilişkin bütün yurtta alâka uyandırdığını; bu konuda ilk bağış yapanların 5.000 lira ile Vehbi Koç, 1.000 lira ile İsmet İnönü ve ailesi, 500 lira ile Abdülhalik (Renda), 500 lira ile Fuad ve çocuklarının olduğunu belirtmiştir. Cumhuriyet Gazetesi, 26 Mayıs 1935

Üç gün sonra da Atatürk 10.000 lira bağışla bu kampanyaya katılmıştır.

İnönü ailesinin İsmet İnönü dışındaki bütün fertlerinin ödenti tutarı olarak 20’şer lira ile üye kaydı yaptırılmasının nedeni, İsmet İnönü’nün biraz önce aktarılan, Türk Tayyare Cemiyeti’nin 6. Kongre konuşmasında bulunmaktadır.

[77] İVA, Dn: 02780 ... 26.5.1935

[78] AT, Sayı: 18, 1-31 Mayıs 1935, sf. 103-104 ... 25 Mayıs 1935

 

[79] AT, Sayı: 18, 1-31 Mayıs 1935, sf. 28  ... 26 Mayıs 1935

[80] AT, Sayı: 18, 1-31 Mayıs 1935, sf. 29-30 ... 27 Mayıs 1935

[81] AT, Sayı: 18, 1-31 Mayıs 1935, sf. 30-31 ... 28 Mayıs 1935

 

[82] AT, Sayı: 18, 1-31 Mayıs 1935, sf. 32-33 ... 29 Mayıs 1935

[83] Ulus Gazetesi, 27 Haziran 1935

[84] Cumhuriyet Gazetesi, 28 Haziran 1935

* Parantez içindeki açıklamalar, gazete tarafından eklenmiştir.

* İsmet İnönü’nün bu gezisi, başka bir çok yurt gezisi gibi, tetkik, teftiş, sorunları yerinde saptama gibi yönetsel içeriklidir. Bu nedenle ulusal gazetelerde ya da Ayın Tarihi gibi devlet yetkililerinin neredeyse bütün konuşmalarının yer aldığı bir yayında, İsmet İnönü’nün gün gün hangi illere gittiği belirtilmekte ve herhangi bir konuşma metni bulunmamaktadır. Basında yansıtılan haberlerden bu kitabın kapsamına girenlere ise burada yer verilmiştir. İnönü bu gezisinde Adana, Antep, Elaziz, Diyarbekir, Mardin, Siirt, Bitlis, Van, Muş, Karaköse (Ağrı), Kars, Ardahan, Artvin, Rize, Trabzon, Gümüşhane, Erzurum, Erzincan, Dersim (Tunceli), Giresun, Ordu, Samsun, Zonguldak’a gitmiştir.

[85] Ulus – Cumhuriyet Gazeteleri, 30 Haziran 1935

[86] Ulus Gazetesi, 1 Temmuz 1935

* Bu haberden üç gün sonraki 4 Temmuz 1935 tarihli Ulus’ta, bu rakam, “Başbakanın Türkiye pamukçularından istediği ürün mikdarı olarak bildirilmiş olan 50 bin rakamı yanlıştır. İsmet İnönü 500 bin balya istemiştir.” şeklinde düzeltilmiştir.

[87] Cumhuriyet Gazetesi, 13 Temmuz 1935

[88] Prof. Dr. Afet İnan; Atatürk’ten Mektuplar, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yay., Türk Tarih Kurumu Basımevi – Ankara, 2. Baskı 1939, sf. 89 ... 24 Temmuz 1935, 31 Kasım 1935, 13 Aralık 1935

 

[89] Cumhuriyet Gazetesi, 7 Ağustos 1935

[124] Cumhuriyet Gazetesi, 8 Ağustos 1935

[90] Ulus Gazetesi, 24 Ağustos 1935

[91] AT, Sayı: 22, 1-30 Eylül 1935, sf. 63 ... 11 Eylül 1935

[92] Ulus Gazetesi, 17 Eylül 1935

* S. E.: Son Ekselans kısaltması olarak kullanılmaktadır.

** Salgıt, heyet/kurul anlamında kullanılmaktadır.

[93] AT, Sayı: 23, 1-31 I. Teşrin (Ekim) 1935, sf. 39-42 ... 7 Ekim 1935

[94] AT, Sayı: 23, 1-31 I. Teşrin (Ekim) 1935, sf. 74 ... 14 Ekim 1935

[95] Ulus Gazetesi, 20 İlkteşrin (Ekim) 1935

* Komonboy: Bir ara “Vali” karşılığı olarak kullanılmıştır. Burada ise il ve ilçelerin en üst yöneticileri, vali ve kaymakamlar anlamında kullanılmaktadır..

[96] Ulus Gazetesi, 25 İlkteşrin (Ekim) 1935

 

[97] AT, Sayı: 23, 1-31 I. Teşrin (Ekim) 1935, sf. 34-37... 26 Ekim 1935

 

[98] Ulus Gazeteleri, 25 – 26 İlkteşrin (Ekim) 1935

 

[99] Ulus Gazetesi, 1 Sonteşrin (Kasım) 1935

[100] AT, Sayý: 24, 1-30  II. Teþrin (Kasým) 1935, sf. 70-71 ... 2 Kasım 1935

* S.E.: Son Ekselans kısaltması olarak kullanılmaktadır.

[101] Ulus Gazetesi, 3 Sonteşrin (Kasım) 1935

[102] AT, Sayı: 24, 1-30 II. Teşrin (Kasım) 1935, sf. 75 ... 13 Kasım 1935

 

[103] AT, Sayı: 24, 1-30 II. Teşrin (Kasım) 1935, sf. 8 ... 24 Kasım 1935

[104] AT, Sayı: 24, 1-30 II. Teşrin (Kasım) 1935, sf. 44-45 ... 28 Kasım 1935

[105] AT, Sayı: 24, 1-30 II. Teşrin (Kasım) 1935, sf. 45-46 ... 28 Kasım 1935

[106] AT, Sayı: 24, 1-30 II. Teşrin (Kasım) 1935, sf. 46-48 ... 29 Kasım 1935

[107] Ulus Gazetesi, 12 İlkkanun (Aralık) 1935

[108] Ulus Gazetesi, 12 İlkkanun (Aralık) 1935

* Mülkiye Mektebi adı, 10 Haziran 1935 tarihli “Siyasal Bilgiler Okulu Hakkında Kanun” ile Siyasal Bilgiler Okulu olarak değiştirilmiştir.

[109] AT, Sayı: 25, 1-31 I. Kanun (Aralık) 1935, sf. 26-33 ... 12 Aralık 1935

[110] AT, Sayı:26, 1-31 II. Kanun (Ocak) 1936, sf. 5 ... 9 Ocak 1936

* Genel İspekter: Genel (Umumi) Müfettiş.

** Genbaşkur: (Parti) Genel Başkanlık Kurulu/Divanı.

*** “Bilitirim”, “duyururum, ilan ederim” anlamında kullanılmaktadır.

[111] AT, Sayı: 26, 1-31 II. Kanun (Ocak) 1936, sf. 5 ... 9 Ocak 1936

[112] Ulus Gazetesi, 17 Mart 1936

[113] AT, Sayı: 28, 1-31 Mart 1936, sf. 15-17 ... 24 Mart 1936

[114] AT, Sayı: 28, 1-31 Mart 1936, sf. 18-19 ... 25 Mart 1936

[115] AT, Sayı: 28, 1-31 Mart 1936, sf. 17-18 ... 25 Mart 1936

[116] Cumhuriyet Gazetesi, 27 Mart 1936

[117] Hasan Rıza Soyak; Atatürk’ten Hatıralar; Cilt II,  Yapı ve Kredi Bankası A. Ş. Yayınları, 1973, sf. 534-535  ... 10 Nisan 1936

[118] AT, Sayı: 31, 1-30 Haziran 1936, sf. 28-29 ... 13 Haziran 1936

[119] C. H. P. 1936 İl Kongreleri, 1937 – Ulus Gazetesi, 19 Haziran 1936

* Genbaşkur: Genel Başkanlık Kurulu/Divanı. Genel Başkan, Genel Başkan Vekili ve Genel Sekreter’den oluşmaktadır. Genyönkurul: Genel Yönetim Kurulu. İlyönkurul: İl Yönetim Kurulu.

[120] AT, Sayı: 31, 1-30 Haziran 1936, sf. 38 ... 20 Haziran 1936

[121] AT, Sayı: 32, 1-31 Temmuz 1936, sf. 24-25 ... 6 Temmuz 1936

[122] Ulus Gazetesi, 24 Temmuz 1936

* İ.: İttihadı (Birliği)

[123] AT, Sayı: 32, 1-31 Temmuz 1936, sf. 43-44 ... 24 Temmuz 1936

* Yaşar, 62 kiloda dünya şampiyonu olmuştur.

[125] AT, Sayı: 33, 1-31 Ağustos 1936, sf. 3 ... 10 Ağustos 1936

[126] AT, Sayı: 34, 1-30 Eylül 1936, sf. 9-12 ... 1 Eylül 1936

[127] AT, Sayı: 34, 1-30 Eylül 1936, sf. 13 ... 26 Eylül 1936

[128] AT, Sayı: 35, 1-31 İlkteşrin (Ekim) 1936, sf. 19-20 ... 3 Ekim 1936

[129] İsmet İnönü; Defterler (1919–1973), 1. Cilt (1919–1955); Hazırlayan: Ahmet Demirel; Yapı Kredi Yayınları, 1. Baskı: İstanbul, Aralık 2001, sf. 212-213 ... 7 Ekim 1936

[130] Cumhuriyet Gazetesi, 19 Birinciteşrin (Ekim) 1936

[131] Ulus Gazetesi, 19 İlkteşrin (Ekim) 1936

[132] Cumhuriyet Gazetesi, 19 Birinciteşrin (Ekim) 1936

[133] Cumhuriyet Gazetesi, 20 Birinciteşrin (Ekim) 1936

[134] AT, Sayı: 35, 1-31 İlkteşrin (Ekim) 1936, sf. 44-46 ... 28 Ekim 1936

[135] AT, Sayı: 35, 1-31 İlkteşrin (Ekim) 1936, sf. 47-48 ... 28 Ekim 1936

[136] AT, Sayı: 35, 1-31 İlkteşrin (Ekim) 1936, sf. 18 ... 31 Ekim 1936

[137] Ulus Gazetesi, 4 Sonteşrin (Kasım) 1936

[138] Ulus Gazetesi, 5 Sonteşrin (Kasım) 1936

[139] Ülkü Halkevleri Mecmuası, Sayı: 46, Birincikânun (Aralık) 1936, Cilt: VIII, sf. 1

 ... 9 Kasım 1936

* Havacılık ve Spor Mecmuası için hazırlanan bu makale, 29 Ekim 1936 sabahı, Ankara’da Türk Kuşu Meydanı’nda paraşüt eğitimi yaparken kaza sonucu ölen Eribe isimli havacı kız için yazılmıştır.

[140] AT, Sayı: 36, 1-30 Sonteşrin (Kasım) 1936, sf. 61 ... 10 Kasım 1936

* Siyasal Bilgiler Okulu, daha önce bir sayfa altı dipnotta belirtildiği üzere, 10 Haziran 1935 tarihli “Siyasal Bilgiler Okulu Hakkında Kanun” gereğince, İstanbul’dan Ankara’ya taşınmaktadır. Yukarıdaki mesaja konu olan taşınma işlemi, 5 Kasım’da yapılmış ve Siyasal Bilgiler öğrencileri Haydarpaşa garından törenle uğurlanmış, Ankara’da törenle karşılanmışlardır.

[141] Ulus Gazetesi, 11 Sonteşrin (Kasım) 1936

[142] Prof. Dr. Afet İnan; Atatürk’ten Mektuplar, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yay., Türk Tarih Kurumu Basımevi – Ankara, 2. Baskı 1939, sf. 43 ... 14 Kasım 1936

[143] Ulus Gazetesi, 14 Sonteşrin (Kasım) 1936

[144] Küçük San’atlar Kongresinde İsmet İnönü ve Celâl Bayarın Nutukları; T.C. Trakya Umumî Müfettişliği Köy Bürosu, Yayım Sayısı 35, İstanbul, Halk Basımevi 1937, sf. 5-7 ... 14 Sonteşrin (Kasım) 1936

[145] Ulus Gazetesi, 15 Sonteşrin (Kasım) 1936

 

[146] Cumhuriyet Gazetesi, 21 İkinciteşrin (Kasım) 1936

[147] AT, Sayı: 36, 1-30 Sonteşrin (Kasım) 1936, sf. 65 ... 21 Kasım 1936

[148] AT, Sayı: 37, 1-31 İlkkanun (Aralık)1936, sf. 18-20 ... 4 Aralık 1936

[149] AT, Sayı: 37, 1-31 İlkkanun (Aralık)1936, sf. 6 ... 8 Aralık 1936

[150] AT, Sayı: 3, 1-31 İlkkanun (Aralık) 1936, sf.  22-29... 12 Aralık 1936

[151] AT, Sayı: 37, 1-31 İlkkanun (Aralık) 1936, sf. 36 ... 15 Aralık 1936

[152] AT, Sayı: 37, 1-31 İlkkanun (Aralık) 1936, sf. 69-71 ... 29 Aralık 1936

* Rejim agrer: Tarım/toprak rejimi.

[153] Ulus Gazetesi, 29 İlkkanun (Aralık) 1936

 

[154] Prof. Dr. Afet İnan; Atatürk’ten Mektuplar, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yay., Türk Tarih Kurumu Basımevi – Ankara, 2. Baskı 1939, sf. 43 ... 1, 11, 30 Ocak 1937

[155] Ulus Gazetesi, 6 Sonkanun (Ocak) 1937

[156] Ulus Gazetesi, 10 Sonkanun (Ocak) 1937

[157] Ulus Gazetesi, 15 Sonkanun (Ocak) 1937

[158] AT, Sayı: 38, 1-31 Sonkanun (Ocak) 1937, sf. 106-107... 27 Ocak 1937

[159] Ulus Gazetesi, 30 Sonkanun (Ocak)1937

[160] AT, Sayı: 39, 1-28 Şubat 1937, sf. 498-501

* Makale, Ayın Tarihi’nden önce 5 Şubat 1937 tarihli Cumhuriyet ve 8 Şubat 1937 tarihli Ulus’ta yayınlanmıştır. The Financial Times’ın Türkiye Eki için hazırlanan makale, Ayın Tarihi  ve Ulus’ta bu başlıkla, Cumhuriyet’te ise “Kemal Atatürk Türk Cumhuriyetini yaratan” başlığıyla yayınlanmıştır.

** 5 Şubat 1937 tarihli Cumhuriyet Gazetesindeki aktarımda ise farklı bir Türkçe ile bu cümleler şöyle aktarılmıştır: “Atatürk hakkında bir yazı yazmaklığım teklif edilmiş bulunuyor. Bir bakıma göre ve Atatürk’ü yakından tanımak itibarile mevzu hakkında söz söylemem doğru ise de, bir muharrir olmadığım için, kaydi ihtirazî dermeyan etmekliğim lâzım geliyor.”

 

* Sa: “Son Altes”in kısaltmasıdır. Son Prens (ya da Prenses) anlamına gelmektedir. Majeste ise, hükümdar ve devlet başkanlarına verilen san’dır.

[161] Ulus – Cumhuriyet Gazeteleri,  17 Şubat 1937

[162] AT, Sayı: 39, 1-28 Şubat 1937, sf. 7 ... 20 Şubat 1937

[163] AT, Sayı: 39, 1-28 Şubat 1937, sf.  9 ... 24 Şubat 1937

[164] Cumhuriyet Gazetesi, 26 Şubat 1937

[165] Ulus Gazetesi, 3 Mart 1937

 

[166] AT, Sayı: 40, 1-31 Mart 1937, sf. 6-7 ... 13 Mart 1937

 

[167] AT, Sayı: 40, 1-31 Mart 1937,  sf. 78-79 ... 19 Mart 1937

[168] AT, Sayı: 40, 1-31 Mart 1937, sf. 12 ... 23 Mart 1937

 

[169] Cumhuriyet Gazetesi, 24 Mart 1937

* Yaygın kullanımda ırs, ırsi, ırsen dense de, doğru yazım ve söyleyiş metindeki gibi irsi’dir.

[170] AT, Sayı: 40, 1-31 Mart 1937, sf. 13 ... 26 Mart 1937

* Genbaşkur: Genel Başkanlık Kurulu/Divanı’nın kısaltması.

[171] AT, Sayı: 40, 1-31 Mart 1937, sf. 67  ... 30 Mart 1937

 

[172] AT, Sayı: 41, 1-30 Nisan 1937, sf. 25 ... 3 Nisan 1937

[173] AT, Sayı: 41, 1-30 Nisan 1937, sf. 28  ... 5 Nisan 1937

[174] Cumhuriyet Gazetesi, 7 Nisan 1937

[175] AT, Sayı: 41, 1-30 Nisan 1937, sf. 89 ...  8 Nisan 1937

[176] AT, Sayı: 41, 1-30 Nisan 1937, sf. 119-120 ... 10 Nisan 1937

[177] AT, Sayı: 41, 1-30 Nisan 1937, sf. 121-123 ... 12 Nisan 1937

 

[178] AT, Sayı: 41, 1-30 Nisan 1937, sf. 125-126  ... 15 Nisan 1937

* Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras kastedilmektedir.

[179] AT, Sayı: 41, 1-30 Nisan 1937, sf. 127-128 ... 16 Nisan 1937

[180] AT, Sayı: 41, 1-30 Nisan 1937, sf. 129-130 ... 19 Nisan 1937

[181] AT, Sayı: 41, 1-30 Nisan 1937, sf. 130  ... 19 Nisan 1937

[182] AT, Sayı: 41, 1-30 Nisan 1937, sf. 131-132 ... 21 Nisan 1937

[183] AT, Sayı: 41, 1-30 Nisan 1937, sf. 144 ... Cumhuriyet Gazetesi, 21 Nisan 1937

* Sa: Son Altes kısaltmasıdır.

[184] Cumhuriyet Gazetesi, 21 Nisan 1937

[185] AT, Sayı: 41, 1-30 Nisan 1937, sf. 37-39  ... 23 Nisan 1937

[186] Ulus Gazetesi, 25 Nisan 1937

[187] AT, Sayı: 41, 1-30 Nisan 1937, sf. 106-107 ... 27 Nisan 1937

* İsmet İnönü bu yurt dışı gezisi ve gezi sırasında yaptığı diplomatik temaslara ilişkin olarak Defterler’inde ayrıntılı notlar tutmuştur. Bkz. İsmet İnönü; Defterler (1919 – 1973); 1. Cilt (1919 – 1955), sf. 231 – 241

[188] Cumhuriyet Gazetesi, 6 Mayıs 1937

[189] Ulus Gazetesi, 10 Mayıs 1937

[190] AT, Sayı: 42, 1-31 Mayıs 1937, sf. 10 ... 21 Mayıs 1937

 

[191] AT, Sayı: 42, 1-31 Mayıs 1937, sf. 219  ... 24 Mayıs 1937

[192] AT, Sayı: 42, 1-31 Mayıs 1937, sf. 220-221 ... 24 Mayıs 1937

[193] AT, Sayı: 42, 1-31 Mayıs 1937, sf. 221-222... 25 Mayıs 1937 

[194] AT, Sayı: 42, 1-31 Mayıs 1937, sf. 222-224 ... 26 Mayıs 1937

[195] AT, Sayı: 42, 1-31 Mayıs 1937, sf. 225 ... 26 Mayıs 1937

[196] Cumhuriyet Gazetesi, 27 Mayıs 1937

[197] Cumhuriyet Gazetesi, 27 Mayıs 1937

 

[198] AT, Sayı: 42, 1-31 Mayıs 1937, sf. 156-157 ... 28 Mayıs 1937

[199] AT, Sayı: 43, 1-30 Haziran 1937, sf. 1 ... 1 Haziran 1937

[200] AT, Sayı: 43, 1-30 Haziran 1937, sf. 44-45 ... 13 Haziran 1937

 

[201] AT, Sayı: 44, 1-31 Temmuz 1937, sf. 46 ... 20 Temmuz 1937

[202] AT, Sayı: 44, 1-31 Temmuz 1937, sf. 30-31 ... 27 Temmuz 1937

[203] AT, Sayı: 45, 1-31 Ağustos 1937, sf. 23-27

Ayın Tarihi, bu söyleşiyi 11 Ağustos 1937 tarihli Cumhuriyet Gazetesinden aktarmıştır.

[204] Cumhuriyet Gazetesi, 15 Ağustos 1937

[205] AT, Sayı: 45, 1-31 Ağustos 1937, sf. 18 ... 26 Ağustos 1937

[206] AT,  Sayı: 45, 1-31 Ağustos 1937, sf. 30 ... 29 Ağustos 1937

     Agd, Sayı: 46, 1-30 Eylül 1937, sf. 130, 132 ... 2, 8 Eylül 1937

[207] Prof. Dr. Afet İnan; Atatürk’ten Mektuplar, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yay., Türk Tarih Kurumu Basımevi – Ankara, 2. Baskı 1939, sf. 43 ve 76 ...  5 Eylül 1937

* Numan Menemencioğlu: Dışişleri Bakanlığı Siyasi Müsteşarı. Menemencioğlu, Nyon Konferansı sırasında, Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras, Başbakan İsmet İnönü ile Cumhurbaşkanı Atatürk arasındaki yazışmaların dolaşımını sağlamaktadır.

[209] İVA, Dn: 03606 ... 8 Eylül 1937

** Nyon (Akdeniz) Konferansı 10 Eylül 1937’de başlamıştır.

*** Telgraflarda, “açık telgraf” ve “şifre telgraf” usullerine başvurulmaktadır.

[210] Hasan Rıza Soyak; Atatürk’ten Hatıralar; Cilt II,  Yapı ve Kredi Bankası A. Ş. Yayınları, 1973, sf. 661 ... 9 Eylül 1937

* Burada yer verilen Nyon Konferansı konulu yazışmaların telgraflar hariç diğerleri, telefonla not ettirerek yazdırılmıştır.

[211] İVA, Dn: 03595 ... 10 Eylül 1937

[212] H. R.  Soyak; age, sf. 666-667 ... 11 Eylül 1937

[213] İVA, Dn: 03597... 12 Eylül 1937

 

[214] İVA, Dn: 03595 ... 12 – 13 Eylül 1937

[215] İVA, Dn: 03595 ... 13 Eylül 1937

 

[216] İVA, Dn: 03595 – 03606 ... 14 Eylül 1937

[217] İVA Dn: 03595 ... 14 Eylül 1937

* İsmet İnönü’nün Atatürk’e ek olarak gönderdiği, bir sayfa önce, “14.9.1937, Saat 16” kaydı ile yer verilen telgraftır.

[218] İVA, Dn: 03595 ... 15 Eylül 1937

[219] İVA, Dn.: 03595 ... 15 Eylül 1937

[220] İVA, Dn: 02212 ... 25 Ekim 1937

[221] İVA, Dn: 02210 ... 25 Ekim 1937

[222] İVA, Dn: 02213 ... 25 Ekim 1937

[223] İVA, Dn: 02212 ... 25 Ekim 1937

[224] İVA, Dn: 02212 ... 25 Ekim 1937

[225] İVA, Dn: 03569 ... 31 Aralık 1937

[226] İVA, Dn: 03565 ... 17 Ocak 1938

[227] İVA, Dn: 01163 ... 21 Haziran 1938

* İsmet İnönü’nün mektubunda tarih bulunmamakta; öte yandan İnönü Vakfı Arşivi kayıtlarına göre mektubun tarihi 01.01.1938 olarak görünmektedir. Ancak, gerek Sabiha Gökçen’in yanıt tarihi ve gerekse İsmet İnönü’nün mesaj yazma nedeni olan Balkan Turnesinin tarihi dikkate alındığında, doğru tarihin 21 Haziran 1938 olduğu anlaşılmaktadır. Bunu doğrulayan bir bilgi Utkan Kocatürk’ün kapsamlı bir çalışmasında bulunmaktadır:

 “16 Haziran 1938:

 Kadın havacımız Sabiha Gökçen’in tek başına Balkan turnesine çıkmak üzere Yeşilköy’den Atina’ya uçuşu. Sabiha Gökçen kendi kullandığı uçakla Atina’dan Selanik ve Sofya’ya gelmiş, buradan Belgrat ve Bükreş’e uğrıyarak 21 Haziran 1938’de İstanbul’a dönmüştür...” Atatürk ve Türk Devrimi Kronolojisi; Hazırlayan: Dr. Utkan Kocatürk; Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Yayınları, 1973, sf. 400

[228] İVA, Dn: 02530 ... 26 Temmuz 1938

* Salih Bozok: Atatürk’ün Harbiyeden arkadaşı ve Başyaveridir.

[229] İVA, Dn: 1943.1 ... 2–3 Ağustos 1938

* Hasan Rıza Soyak: Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri.

[230] İVA, Dn: 02536 ... 9–11 Ağustos 1938

[231] İVA, Dn: 1943.3 ... 14 Ağustos 1938 

[232] İVA, Dn: 01193 ... 27 Eylül 1938 (Mesajın tarihi şu kitaptan tesbit edilmiştir: Atatürk ve Türk Dili–Belgeler; Yayına Hazırlayan: Zeynep Korkmaz; Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu – Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1992, sf. 437-438 )

 

[233] İVA, Dn: 01152 ... 5 Ekim 1938

[234] İVA, Dn: 02532 ... 5 Ekim 1938

[235] İVA, Dn: 01188 ... 28 Ekim 1938

[236] İVA, Dn: 01194 ... 27 Ekim 1938

[237] İVA, Dn: 02538 ... 28 Ekim 1938

[238] Salih Bozok; Yaveri Atatürk’ü Anlatıyor; Yayına hazırlayan: Can Dündar, Doğan Kitapçılık, 1. Baskı / Nisan 2001, sf. 176

* İsmet İnönü’nün telgrafının alındığı kaynakta tarih görünmemektedir. Ancak Bozok’un Atatürk’ün ölümünden 25 dakika sonra, 09.30’da intihar ettiği ve telgrafın Şişli Eftal Hastanesine gönderildiği göz önüne alındığında, tarihin 10 veya 11 Kasım 1938 olduğu anlaşılmaktadır.

Sonrasını Can Dündar şöyle aktarmaktadır: “Biraz iyileşir gibi olunca İsmet Paşa, kendisini Ankara’ya çağırttı;

– Sen bana Atatürk’ten yadigârsın. Seni mebus yapmak istiyorum, dedi.

Ve Bozok ömrünün son 1,5 senesini Ankara’da Bilecik milletvekili olarak yaşadı.” age, sf.10.

** Bu not, Salih Bozok’un oğlu Muzaffer Bozok tarafından yazılmıştır.

[239] İsmet İnönü’nün TBMM’deki Konuşmaları, Birinci Cilt (1920 – 1938), Hazırlayan: Ali Rıza Cihan;TBMM Kültür ve Sanat Kurulu Yayınları No: 56, Ankara, Aralık 1992, sf. 433-435 ... 11 Kasım 1938

[240] Cumhuriyet Gazetesi, 12 İkinciteşrin (Kasım) 1938

[241] AT, Sayı: 60, 1-30  2 nci Teşrin (Kasım) 1938, sf. 7-8 ... 15 Kasım 1938

[242] Cumhuriyet Gazetesi, 15 İkinciteşrin (Kasım) 1938

[243] Ulus 18 Sonteşrin (Kasım) 1938

[244] AT, Sayı: 60, 1-30  2 nci Teşrin (Kasım) 1938, sf. 8-10 ... 21 Kasım 1938

[245] AT, Sayı: 60, 1-30  2 nci Teşrin (Kasım) 1938, sf. 10 ... 22 Kasım 1938

[246] AT, Sayı: 61, 1-31 I ci kânun (Aralık) 1938, sf. 136-142 ... 1 – 3 Aralık 1938

* 1) Burada yer verilen mesajlarda bazen ünvan ve isim, bazen de yalnızca ünvanlar yer almaktadır. Mesajlardaki bazı eksiklikleri gidermek amacıyla gönderilen mesajlara ilişkin ad ve ünvanların dökümü şöyledir: ABD Başkanı Franklin Roosevelt, Afganistan Kralı Muhammed Zahir, Arnavutluk Kralı I. Zogo, Almanya Devlet Başkanı Adolf Hitler, Bulgaristan Kralı III. Boris, Mısır Kralı I. Faruk, Finlandiya Cumhurbaşkanı Kyosti Ballio, Fransa Cumhurbaşkanı Albert Lebrun, Helenler Kralı II. Georgies, Hatay Devlet Başkanı Tayfur Sökmen, İran Şahı Rıza Pehlevi, Irak Kralı I. Ghaz, Japonya İmparatoru Hirohito, Lübnan Cumhurbaşkanı Emille Edde, Litvanya Cumhuriyeti Başkanı Atanas Smetons, Polonya Cumhurbaşkanı İgnecy Moscicki, Romanya Kralı II.Carol, İsveç Kralı Gustav, Suriye Cumhurbaşkanı Haşem Attaşi, Saadeti Arabistan Kralı Abdülaziz, Çekoslavakya Başbakanı General Syrovy, Son Ürdün Emiri Abdullah, Ürdün Emiri Abdullah, SSCB Yüksek Sovyet Yürütme Konseyi Başkanı  Mihail İvanoviç Kalinin, Yemen Meliki İmam Yahya, Yugoslavya Hükümet Naibi Prens Paul, Yunanistan Kral Naibi Prens Paul.

2) Bu mesajların çoğunluğu, Ayın Tarihi’nde 1 Aralık, son ikisi ise 2 ve 3 Aralık tarihli olarak yayınlanmıştır. Ancak gerek bu mesajlardan ikisinin İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanı seçilmesinin hemen ardından basında yayınlanmış olması ve gerekse bazı mesajların içeriğinden de anlaşılacağı gibi, bu tarihler yanlıştır. Mesajların çoğu, İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlığına seçildiği 11 Kasım’ın ertesindeki günlere aittir. 1 – 2 Aralık tarihleri, bir olasılıkla, mesajların toplu olarak basına verildiği günlerdir..

 3) ABD Başkanı Roosevelt ile gerçekeşen karşılıklı iletiler ise basında özet olarak şu şekilde yer almıştır:

“– Ankara: A. A.

Amerika Birleşik Devletleri Reisi B. Roosevelt, İsmet İnönü’nün Cümhur Reisliğine intihabı dolayisile kendilerine samimi tebriklerini ve en iyi muvaffakiyet temennilerini, bu hususa memur ettiği Amerika Birleşik devletlerinin Ankara büyük elçisi vasıtasile bildirmiş ve Roosvelt’e aynı vasıta ile teşekkür ve iyi temenniler yollanmıştır.” AT, Sayı: 61, 1-31 I ci kânun (Aralık) 1938, sf. 136-142 ... 3 Aralık 1938

* Eski Almancada: Devlet başkanı.