Halkevleri’nin 19 Şubat 1932 günü açılı nedeniyle Başbakan İnönü’nün yaptığı konuşmayı yeniden anımsamak gerekir: Her silahtan daha üstün alan gücün, tüm ulus içinde ulusal yaşamın kazanacağı birliktelik ve sağlamlık olduğunu” söylemişti. Halkevleri Tüzüğünün “Umumi Esaslar” bölümünün ilk maddesi bu ilkeyi şöyle betimlemekteydi:
Halkevleri, kalplerinde ve dimağlarında memleket sevgisini mukaddes (kutsal) ve ileriye yürüten bir heyecan halinde duyanlar için toplanma ve çalışma yeridir. Bu itibarla, Halkevlerinin kapıları fırkaya kayıtlı olan ve olmayan bütün vatandaşlara açıktır.
Tüzükte “Her Halkevinin bulunduğu yerde bir kütüphane ile okuma odası bulunması, Halkevinin ilk tesis şartlarından sayılı” denilmekle de halka açık olan bu kuruluşların öncelikle birer kültür yuvası olması öngörülmekteydi. “Binası münasip (uygun) olmayan yerlerde bir kitap dolabı veya raf olsun bulundurulması” koşul kabul edilmişti.
Halkevleri Mustafa Kemal Atatürk’ün “aydınlanma devrimi” ni üstlenmek gibi önemli bir işlevi vardı ve bu işlevini kitaplıkların oluşturulması, sanat ve kültür etkinlikleriyle kitlelere taşıyor o nedenle Anadolu insanının kültür susa-mışlığına çağdaş olanaklar sunuyordu.
Bugün folklorumuzun ve halk ezgilerinin yeniden diriltil-mesi, canlandırılması, Halkevlerinin halkçılık ilkesini, teori-den uygulamaya dönüştürmesi çabalarının ürünüdür. Zaten tüzüğün 33 ncü maddesinde, “musiki ve müsame-relerde beynelmilel (uluslar arası) modern musiki ile milli (ulusal) musikimizin esas tutulması ” öngörülmüştü. Yüzyıllar boyu göz ardı edilen ve gelişme olanaklarından yoksun bırakılan folklorumuzun ve halk ezgilerimizin çağdaş boyutlarda gelişmesine Halkevleri öncülük etmekle yetinmemiş ulusun müziği ve ezgileriyle kendisini anlata-bilmesini de sağlamıştır. Tüzüğün 36 ncı maddesinde “köylerde ve aşiretlerde söylenen milli türkülerin notalarının sözleriyle,oyunların tarz ve ahenkleriyle tespit edilmesi” ön görülmüştü. Halkevlerinin bu çabaları gerçekleşmiş olma-saydı, Anadolu folkloru tarihin karanlılıklarında kalabilirdi.
Halkevlerinin işlevin yalnız sanat, kültür ve spor etkinlikleriyle sınırlı kalmamıştır Tüzüğün 44 ncü maddesi gereğince, “yardıma muhtaç,kimsesiz kadınlar, çocuklar, malüller,dermandan düşmüş ihtiyarlar hakkında içtimai (toplumsal) şefkat ve yardım hisleri uyandıracak” çabalara da yönelmişti.
1935 yılında Ankara cezaevinde bulunan 300 hükümlüye okuma yazma öğretildiği, inşa edilen bir açık hava sinemasında bir yıl içinde 148 000 kişinin film seyrettiği anlaşılmaktadır. (11)
Bu tür sanatsal kültürel ve toplumsal uğraşların halkın desteğini büyük ölçüde kazanmasını, kısa zamanda üye sayısının artışında görürüz.
Örneğin, kuruluşunun 5 nci yılında üye sayısı 55 000’e yükselmiş kütüphanelerindeki kitapları 106 555’e ulaşmıştı. (Çizelge 1)
Çizelge 1’de Halkevlerinin sayısındaki artış hızı.
Yıllar | Halkevi | Halkodası |
1932 | 14 | – |
1935 | 55 | – |
1940 | 379 | 44 |
1945 | 438 | 2688 |
1951 | 478 | 4322 |
Kaynak: Halkevleri Çalışma Raporları
Kentlerde Halkevleri, kırsal alanda da Halkodaları açılmış ve kentsel-kırsal alanda kültür ve sanat etkinliklerinin ve toplumsal yardımlaşma bilincinin gelişimi bir arada yürütülmüştür.
1950 yılında, 100’ün üzerinde Halkodasına sahip illerimizi şöyle sıralayabiliriz:
Konya 187 Halkodası
Afyon 174 ”
Kütahya 159 ”
Trabzon 149 ”
Muş 131 ”
Kayseri 128 ”
Ağrı 123 ”
Çizelge 2’de Halkevlerinin kuruluş aşamasındaki etkinliklerinin ne denli hızla geliştiğini görmekteyiz.
Halkevlerinde kuruluşunun 3 ncü yılında okuyucu sayısı 160 binden 1941′ kadar hızla artarak 2.5 milyon kişiye ulaşmıştı.
Çizelge 2. Halkevleri Etkinliklerinin gelişimi.
Yıllar | 1935 | 1938 | 1941 |
Halkevi sayısı | 103 | 209 | 383 |
Üye sayısı | 54 595 | 105 000 | 144 500 |
Tiyatro | 732 | 1 703 | 3 250 |
Konser | 776 | 1 420 | 1 750 |
Sinema | 636 | 1 760 | 1 550 |
Konferans | 1 503 | 2 727 | 5 100 |
Kitap sayısı | 39 386 | 106 000 | 419 250 |
Okuyucu | 160 573 | 1 095 910 | 2 461 813 |
1935 de 1500 konferans düzenlenmiş ve bu sayı 1941’de 4 katı artmıştı.
Tüm bu , gelişmeler, Halkevlerinin çatısı altında, toplumun gelişme taleplerini ve “aydınlanma devrimi” nin hızla kitleselleşerek, halkın öz nasıl kaynaştığını gösteriyordu. Çizelge 3, bu bakımdan anlamlıdır. Kitaptan yoksun illerimizin Halkevlerinde kişi başına okuma sayısının çok daha yüksek olduğunu gösteriyor. Örneğin, Ankara’da bir yıl içinde Halkevi kitaplıklarında kişi başına ortalama 1 kitap okunurken, bu sayı Bitlis’te 29, Kars’ta 14 ve Kula’da 18 idi..
Anadolu’nun okumaya karşı susamışlığının bşr göstergesidir bu. Büyük kent merkezlerinden uzaklaştıkça Halkevleri toplumun okuma, kültürel ve toplumsal etkinliklere karılma gereksinimine yanıt vermekteydi.
Çizelge 3. Halkevlerinde kitaplar ve kişi başına okunan kitap sayısı.
Kitap sayısı | Okur sayısı | Kitap başına Okur sayısı |
|
Adana | 2 377 | 37 558 | 15.8 |
Afyon | 5 339 | 10 990 | 2.0 |
Ankara | 18 953 | 16 539 | 0.9 |
Bitlis | 400 | 11 700 | 29.3 |
İstanbul | 4 624 | 26 111 | 5.6 |
Kars | 168 | 2 365 | 14.0 |
Kayseri | 3 110 | 27 730 | 8.9 |
Konya | 2 684 | 12 035 | 4.6 |
Kula | 731 | 11 975 | 18.3 |
Muş | 1 000 | 3 540 | 3.5 |
Toplam: | 39 386 | 285 757 | 7.3 |
Türkocaklarının 13 yılda üye sayısının 30 000’e ulaşmasına karşın, Halk evlerinde bu sayı 5 nci yılında bunun iki katına yükselmişti.
1950’de siyasal iktidarın, feodal güçlerle desteklenen yapısı, Mustafa Kemal devrimlerinin nesnel köşe taşlarını ortadan kaldırmayı amaçlaması kaçınılmaz gibiydi ve o iktidar aslında karşı devrim sürecinin yeniden örgütlü biçimde ortaya çıkışını tamamlıyordu. Zaten, Serbest Fırka’nın gerek programında ( 4 ncü maddeyle yabancı sermayeyi teşvik, 5 nci maddesiyle özel sektör üzerinde hükümet müdahelesini kabul etmemesi gibi) ilkelerin benimsenmiş olması ve gerek üyelerinin ve kurucularının ırkçı, tutucu ve gerici niteliği, Demokrat Parti iktidarı ile birlikte resmi ideolojiye dönüşmüştü. Laik, halkçı ve cumhuriyetçi devlet anlayışı, Türkocaklarının yerine nasıl ki Halkevlerinin geçmesini öngörmüş ise, karşı devrim süreci de kendi doğası gereği, Halkevlerini ortadan kaldıracak ve Türkocaklarının dirilmesini gündeme getirecekti. TBMM’nin o döneme ilişkin tutanakları incelendiğinde, Halkevlerinin kapatılması ve yok edilmesindeki amacın ne olduğu belirginlik kazanır
Dip notlar: