-1-
27-28 Ocak 1990 tarihinde SHP Olağanüstü Tüzük ve Program Kurultayı toplandı. Genel Başkanımız Erdal İnönü konuşmasını yapmış, bir süre kurultayı izlemiş, tekrar dönmek üzere kısa bir süre için salondan ayrılmıştı. İşte o sırada kurultay delegeleri, kadınlara parti yönetim organlarında %25 yer ayrılması ile ilgili maddeye karşı çıkmaya başladılar. Benim ve bazı delegelerin çabaları sonuçsuz kalacağa benziyor ve maddenin reddedileceği görünüyordu. Koşarak parti araçlarından birindeki araç telefonundan Genel Başkanımıza ulaştım; durumu anlattım. Acele salona geldi; kürsüye çıktı. İlk kez tanık olduğum bir ses tonu ve tavırla “bu madde geçmelidir, geçecektir” dedi. Oylamayı kürsüden takip etti.(İlçe yönetim kurullarında her iki cinsiyetten en az iki, il yönetim kurullarında en az üç üye bulunur, 44 üyeli Parti Meclisi’nde her iki cinsten üyelerin sayısı 11 ‘den az olamaz.) maddesi işte böyle kabul edildi.
Erdal İnönü’nün kadınlara saygısı, onların siyasette yer almalarını içtenlikle istemesi, bu konudaki kararlılığı ve ısrarı ile mümkün olmuştur.
Kendisini bir kez daha şükranla anıyorum.
-2-
SHP Karadeniz Ereğli İlçe Örgütü olarak bir gece ve sergi düzenlemiştik. Sergi “İçeriden Dışarıya” isimli bir etkinlikti. Cezaevinde “görülmüştür” kaşeli karikatürlerin, şiirlerin, mektupların olduğu bir kitapçık sergilenmişti.
”Türkülerle Anadolu“ isimli gecede ise Sadık Gürbüz ve Ali Ekber Eren türküler söylediler. İlyas Salman‘da şiirler okudu. Çok güzel bir sanat gecesiydi ve sonra ilçe başkanı olarak ben ve ilçe yöneticilerimiz DGM’ye sevk edildik. Hakkımızda düzenlenen iddianamede, TCK 142/1 – 312/2 – 173/3 ve diğer maddeleri gereği tutuklanmamız talep edildi.
Biz DGM’de iken önce saat 17.00’de sonra 18.30’da iki kez parti yöneticilerimiz mahkemeye geldi. Erdal İnönü bizimle oturdu.
Savcı Ülkü Coşkun’un davetiyle onunla görüştü.
Ve sonra şöyle dedi benim için ;
“Böyle bir İlçe Başkanımızın olduğunu herkese söylemek isterdik” (Cumhuriyet gazetesi 09.08.1986) Tutuklanmamıza çok üzülmüştü.
Cezaevine, ayak bileğimden kasığıma kadar alçılı bacak ve koltuk değnekleri ile girmiştim. Ve tutuklu olduğum tarihlerde alçının açılması gerekiyordu. Cezaevi revirinde çalışan bir görevli “O kadar çok aradı ki Erdal bey, nerdeyse gününden önce açacaktık alçıyı” demişti gülerek. Beraat kararımızdan sonra da ilk kutlayan kendisi olmuştur.
Sahiciydi Erdal Bey. Güven veriyordu insana. Örnek oluyordu tevazuu, zarafeti ve dürüstlüğü ile.
Her zaman saygı ve şükranla anıyorum ve birlikte çalışabildiğim için kendimi çok şanslı sayıyorum.
Işıklar içinde uyusun.
Önay Alpago