Mesajıma Sevinç hanıma teşekkürle başlamak isterim. Böyle bir düşünceyi ve duyarlılığı ancak bir kadın gösterebilirdi.
Benim siyasete girmemin esas nedeni ne diye kendime sorduğumda cevabım haksızlıklara olan hassasiyetimdi. Bununla birlikte ailede dayım Osman Bölükbaşı gibi bir siyasetçinin olması da aynı sahne tozu gibiydi, bu da siyaset tozuydu. Tabii siyasetteki öncelik sıralaması hep rahmetli İsmet İnönü’nün söylediği gibi “önce ülke, sonra siyasi parti, sonra kişisel beklentiler” olmalıydı. Buna inanarak siyasete atıldık biz.
Erdal Bey’le çalıştığım sürede onun hassasiyeti, nezaketi, duyarlılığı ve çok nadir olarak kızması hep dikkatimi çekti. Özellikle Deniz Baykal’ın Erdal Bey’e yönelik acımasız taktiklerle yürüttüğü mücadele karşısında bile hep sabır gösterdi, çizgisini hiç bozmadı. Bunlar çok takdir edilecek şeylerdi. Erdal bey sabrının dışında ayrıca son derece kibar bir insandı, hanımlara karşı hep çok nazikti.. Sanırım bir Ordu gezimizde hanımlar çiçekten bir halka hazırlamışlardı. Erdal bey onu boynundan çıkardı ve “çiçekler hanımlara yakışır” diyerek benim boynuma taktı.
Yapılan şeyleri takdir etmeyi de çok iyi bilirdi. Bir Sosyalist Enternasyonel toplantısında yaptığım konuşma sonrasında beni çağırıp teşekkür etmesi beni son derece mutlu etmişti.
Hayattayken duymak isteyeceği değerli bir anımı da burada yazmak isterim. Küba’ya davetli olarak bir konferans için gittiğimde Fidel Castro’nun olağanüstü belagatına ve Atatürk’e büyük hayranlığına şahit olmuştum. Ona nasıl ulaşabilirim diye önceden düşünmüştüm, çünkü kendisi sıkı koruma altındaydı. Bu konuda Ankara’daki Küba büyükelçisi de yardımcı olmuştu. Konferansın sonunda yapılan kokteylde beni ismimle yanına çağırttı ve boynuma sarılarak “Atatürk’ün kızı, hoş geldin” dedi. Erdal bey bu hikayeyi duymak isterdi ama o çekişmeli günlerde kendisine anlatma fırsatı bulamadım maalesef.
Çok güzel özellikleri olan bir insandı. Bir keresinde eşim Erol ile yalı evinde ziyarete gittiğimizde aldı bizi evi dolaştırdı. O evi çok seviyordu. O evin başına gelenler herhalde onu çok üzdü.
Erdal bey de bir rüzgar gibi geldi geçti siyasi hayatımızdan. O siyaseti bıraktığı zaman benim için de siyaset bitmiş gibiydi. Yakınlarıma hep “ben İnönülerle geldim siyasete, onlardan sonra da siyasetle ilişkim kalmadı” derdim. Tüm bu özellikleri, sabrı, hoşgörüsü sakinliği, nezaketi bir lider için çok güzel özelliklerdi. Ama hep demişimdir ki ne de olsa onda “Pembe Köşk terbiyesi” var. O terbiyenin içinde vatan sevgisi başta gelir. Allah onu cennetinde ağırlasın.