Cumhuriyet tarihinin yetiştirdiği üstün çok yönlü vasıflara sahip Türk insanı ve dünyayı tanıyan değerli bilim ve devlet adamı mümtaz, nadir insan, üstün meziyetli, varlığından onur duyduğumuz kıymetli şahsiyet Sayın Erdal İnönü‘yü tanımak arkadaş, dost olmak beni her zaman gururlandırmıştır.
1996 yılında bir konferans için kendisini Daimler-Benz firmasının o zamanki ana merkezine Stuttgart/ Möhringen‘e davet etmiştim. Edzard Reuter bey ile tanıştırıp yine aynı gün Daimler-Benz firmasının gelecekteki yöneticilerinin toplantısında Türkiye’deki teknolojik gelişmeleri TÜBİTAK’tan örnekler vererek anlatmıştı, meslektaşlarımda büyük bir ilgi ile Türkiye’deki gelişmeleri birinci ağızdan öğrenme fırsatı bulmuşlardı. Kendisine de otomobil teknolojilerindeki geleceğin yenilikleri ve gelişmeleri hakkında bir sunum yapılmıştı.
Daha sonrada Stuttgart Türk-Alman Dostluk Derneğinin davetlisi olarak Edzard Reuter bey ile birlikte Türkiye ile ilgili bir konferans vermişti.
1998 yılında kendisini Airbus firmasının o zamanki ana merkezi olan Münih/Ottobrunn‘a araştırma ve geliştirme ünitelerini görmeye davet etmiştim. Havacılık ve Uzay Teknolojilerindeki gelişmelerle yakinen ilgilenmişti. Kendisi dünya çapında bilim insanı olarak burada gördüğü araştırma ve geliştirme projelerinden etkilenmiş ve bir bilim ve devlet adamı olarak en büyük hayallerinden birisinin Türkiye’ninde böyle yüksek teknoloji araştırmalarını kendi üniversitelerinde ve firmalarında yürütebilmesi olduğunu ifade etmişti.
Daha sonrada Bavyera Türk-Alman Dostluk Derneğinin davetlisi olarak “21. Yüzyılda Türkiye’nin durumu ve Beklentiler“ konusunda konferans vermişti. 75 yıllık Türkiye Cumhuriyeti’ni 25 şer yıllık üç dönem halinde kendisine has bir üslubuyla örneklerle anlatmış ve de herkes büyük bir ilgi ile dinlemişti. Ben de konferansın sonunda Türkiye’nin 75 yılını hayranlıkla dinledik, sayenizde çok değerli bilgiler edindik, son çeyrekte de yani 100. yılında da yine sizden inşallah dinleyeceğiz dediğimde hiç unutamadığım bir tebessümle başını sallamıştı.
Birlikte hem Stuttgart’ta hem de Münih’te hoşça zaman geçirdik, görülmeye değer eserleri ziyaret ettik. Kendisinin sahip olduğu ince nükte kabiliyetini bu zamanlarda daha yakından gördüm, hem güldük hem de kendisine olan hayranlığım daha da arttı.
2000 yılında kendisini Anadolu Hisarı‘nda ziyaret ettiğimde bana hediyelerin en değerlisi olan “Fikirler ve Eylemler kitabını“ imzalayarak verdi ve senden kitap’ımda bahsettim diye söylemişti, beni onurlandırmıştı.
2003 yılında kendisini ve Sevinç hanımı İstanbul’da bu sefer askerlik arkadaşlarımla buluşma gecesine davet etmiştim. Hem Stuttgart’a hem de Münih’e de Sevinç hanımı davet etmeme rağmen maalesef gelememişti, ancak İstanbul’daki buluşma gecesine birlikte gelmişlerdi. O gece İstanbul Teknik Üniversitesi misafirhanesinde biz üst katta yemekteyken alt katta da düğün vardı. Damat dans etmek istiyor, ancak gelin çekingen davranıyordu. Bizde yukardan gelinle damadı seyrederken, kendisi ne olacak bu gelinin hali (o zamanlar ne olacak bu Türkiye‘nin hali gündemde idi) diye bir espri yapmıştı ve de biz kahkahalarla dakikalarca defalarca gülmüştük.
2015 yılında da Edzard Reuter bey İstanbul’da Kültür Üniversitesinde Erdal İnönü‘yü anma gününde vermiş olduğu konferansında Erdal İnönü ve İnönü ailesinden Türkiye’nin gelişmesine yaptıkları katkılarından dolayı övgü ve hayranlıkla söz etmişti.
İstanbul’a uzun yıllar boyunca her gelişimde, istisnasız olarak -daima çok yoğun olmasına rağmen ve gerektiğinde diğer randevularını iptal edip- kendisiyle görüşme fırsatını bahşeder ve o yüce mütevazılığıyla beni karşılaştığımız arkadaşlarına hep ‘arkadaşım’ Türkcan diye tanıştırır ve onurlandırırdı.
Kendisinin vefat haberini aldığımda çok değerli bir dostu ve örnek insanı kaybedişin, Türkiye’nin ufkundan büyük bir bilim ve uzak görüşlü devlet adamının ayrılışının acısını kalbimin en derinliklerinde hissettim.
Kendisini saygı ve rahmetle anıyorum.