“Alman’la Fransızca konuşulur”
Muammer Aksoy anlatıyor
1960’lı yıllarda Yüksek İdare Mahkemesi Başkanlığı yapmış bir Alman anayasa profesörü Türkiye’ye gelmiş, hukuk fakültesinde konferans vermişti. Türk Hukuk Kurumu Başkanı olarak ben (Muammer Aksoy)’de konuşma yapmıştım. Ünlü hukukçularımızdan, Tahsin Bekir Balta’nın önerisiyle ilginç ve değerli bir hoca olan konuk Alman’ı, Paşa’yla tanıştırmak istedim.
Kıbrıs sorununa ilişkin görüşlerini anlatması amacıyla alınan randevu üzerine İsmet Paşa’ya gittik. Bizi makam odasında kabul etti, yarım saat gayet güzel Fransızcasıyla bir Alman’la Fransızca konuştu. İnönü Almanca da biliyordu ama Fransızcası sözcük bakımından daha üstündü. Alman profesörün ise Fransızcasının çok iyi olduğu söylenemezdi. İsmet Paşa’nın kullandığı deyimler çok mükemmeldi. Yarım saat boyunca konuğun sorularını yanıtladı. Toplantı sonunda ayrılmak üzere ayağa kalktık. Tam kapının önüne geldiği zaman Paşa gayet güzel bir aksanla Almanca hitap etmeye başladı. “Kendisini tanımaktan mutlu olduğunu, tekrar Türkiye’ye geldiğinde görüşmekten çok mutlu kalacağını ve haklı davamızda yardımda bulunduğu takdirde katkısını hiç unutmayacağımızı söyledi.
İçtenlikle söylüyorum ki, boksta yumruk vurduğunda kendinden geçer ya adam… Alman profesör de öyleydi.
Paşa bir taktik üstadıydı.
İki sebepten dolayı Almanca konuşmamıştı. Birincisi karşısındaki kendisinden daha iyi Almanca biliyordu. Kendi konuşması zayıf kalacaktı. İkincisi, konuk kendini daha rahat hissedip tartışmaya girebilecekti.
İnönü’nün böyle kendine özgü sürprizleri ve taktikleri vardı. Müzakere sanatında çok önemli bir etkendi bu.
Bütün içtenliğimle söylüyorum ki, sosyal demokrasiye inanmış bir insan olarak, İsmet Paşa’nın Türk demokrasisine, Türk devrimine, Türk devriminin gerçekleşmesine katkısı çok büyüktür. Kendisini şükranla anmak gerekir.